Zorlu bekleyiş🥺🥺

1396 Words
Merhaba değerli okurlarım, anlatım ve yazım konusunda eleştiriler aldım. Hatamı görüp beni uyaran okurlarıma teşekkür ederim. Ayrıca yorum yapmayı ihmal etmeyen okurlarıma da canı gönülden teşekkür ederim. Sayfaya girdiğimde yorumlar kısmının dolu olduğunu görmek, inanın yüzümde müthiş bir tebessüm oluşturuyor. "Sen yapamazsın, sen ne anlarsın?" diyen o kadar çok insan var ki, ama sizlerin yorumlarını gördükçe yazma konusunda, yeni hikayeler üretme konusunda daha da hırslanıyorum. Belki birçok kişiye saçma bile gelebilir, lakin bu sayfa beni mutlu ediyor; hayatın o tuhaf sıkıcı yönünü burada unutuyorum. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Yeni yazacağım kitaplar hakkında hali hazırda yazdığım hikayenin yeni bölümünden tüyoları i********: hesabımdan takip edebilirsiniz. Belli bir sayıya ulaşırsam yorum kanalı açmayı düşünüyorum. Hepinize keyifli okumalar dilerim; o halde gelsin yeni bölüm.💕 Zehra’dan; Hayatımda ilk defa şans yüzüme gülmüştü ama o şans beni büyük bir bekleyişe götürecekti. Hemen uçak bulmam büyük şanstı; keşke Aram sağlıklı olsaydı da benim şanssızlığım devam etseydi. Onun benden gitmesi beni mahvedecekti. Kısacık zamanda önce arkadaşım, sırdaşım olmuş, son dört günde sevgilim olarak usulca sızmıştı mutsuz varlığıma… Bazen öyle uzun uzadıya tanımak gerekmiyordu birini; sevmeniz, güvenmeniz için insana bir gün, belki birkaç gün yeterdi. Varlığına ömrünüzü adamaya… Uçak havalanırken bulutlar bile halime acıyarak bakıyordu sanki. Ne olur Allah'ım, beni sevdiğimin ölüm haberiyle sınama, ne olur yaşat ve bana bağışla diye duamı dilimden düşürmemiştim. Mardin’e indiğimde hava karanlığa gömülmüştü, tıpkı kalbim ve umutlarım gibi. Taksiye atlayıp Mardin hastanesine "lütfen" dedim. Beni neyin beklediğini bilmiyordum; Aram ne durumdaydı, vurulmuş muydu, kaç kurşun yemişti, bunları soramamıştım Isra’ya .Tek düşünebildiğim biran, önce onun yanına gelmek olmuştu. Beynim bazı şeyleri reddetse de belki son kez görürüm, son kez de olsa kokusunu içime çekerim demiştim. Ne büyük bir acıdır, yarabbim, son bakışa bile muhtaç olmak. "Yaşatma yarabbim, bu acıyla sınama" diye tekrar duaya sığındım. Hastaneye ulaştığımda danışmaya "Aram Mardinli" dedim. Hemen "Bakıyorum efendim" diyen sekreteri beklerken Yağız ile birlikte Melike'yi gördüm. “Yağızz” diye seslendim. Yağız şaşkınlıkla yanıma gelirken, "Nerede Yağız, Aram nerede?" dedim. Melike koluma girerek, "Gel Zehra, herkes ameliyathanenin önünde, seni oraya götürelim," dedi. Dilim lal olmuş, soramıyordum. Kötü bir şey duymaktan ödüm kopuyordu.Sessizlik içinde ameliyathanenin önüne geldik. Beni ilk gören İsra'ydı. Koşar adım yanıma gelerek sıkıca sarıldı. Onun sarılmasıyla tüm isyanım, tüm yıkılışım ortaya çıkmıştı. "İyi mi İsra, ne olur iyi de biliyorum, küçük bir şey değil ama bir umuda tutunmam için bana iyi de," ne olursun. İsra: "Zehra’m, güzel arkadaşım. Acil müdahalenin ardından ameliyata aldılar. Henüz bilgi almadık ama ameliyata alındığına göre umudumuz var canım benim. Güzelim, kendini sakın bırakma, tamam mı? Eminim hissetmiştir senin geldiğini, çabucak iyileşecek, bak gör." "İyi olacak, benim Mardinlim iyi olacak. Hem Mardin'deyiz, o beni bırakmaz, İsra söz verdi." Bana söz verdi o beni asla bırakmaz.Derken yer ayağımın altından kaymıştı. Gün içinde kendimi nasıl bir strese soktuysam, vücudum artık pes etmişti. Gözlerimi açtığımda kolumda ince bir sızı, boğazımda kuruluk vardı. "Aram!" dedim yutkunarak. İsra hızla yanıma gelip, "İyi misin güzelim? Stresten tansiyonun düşmüş, takviye olarak serum verdiler," dedi. "Kaç saattir uyuyorum? Çıktı mı ameliyattan?" İsra;1 saattir uyuyorsun canım. "Aram!" dedim tekrar, İsra;Hala ameliyatta güzelim. "Tamam," diyerek yavaşça kalktım. İsra;Güzelim, serumun bitsin en azından. İsra lütfen, ben iyiyim, buraya yatmaya mı geldim Allah aşkına? Tamam, dur şu serumu çıkarsınlar!" Gerek yok diyerek söküp attım serumun iğnesini,kenarda duran peçeteyle bastırıp kan atışını kestim. Hızla odadan çıkıp ameliyathanenin önüne geldim. Zerda teyze, ameliyathanenin önündeki bankta oturmuş, başını duvara yaslamış, bitkin halde yavaş yavaş ağlıyordu. Yanına gidip, "Bana söz verdi Zerda teyze. Aram sözünü tutar değil mi?" diye sordum. Yavaşça başını çevirip elini uzattı, yanına oturtup elini elimin üzerine koydu. "Benim oğlum sözünün eridir, karakız. O bir söz verdiyse mutlaka tutar," dedi. Ona sarılıp bir umuda daha tutundum. Kör olası zaman akmayı unutmuşçasına geçmiyordu. Ameliyathane koridorunu timdeki arkadaşları ve ailesi doldurmuştu. Herkes bir köşede Aram için dua ediyor, gelecek en ufak bir haberi bekliyorduk. Sonunda, saatlerdir beklediğimiz kapı açılmış, İçeriden iki doktor çıkmıştı. Herkes doktorun etrafına doluşurken, "Oğlum," dedi Zerda teyze. "Askerim, nasıl?" Doktor dedi eniştem. Doktorun suratındaki ifadeden neler olup bittiğini çözmem pek mümkün değildi. "Öncelikle hepinize geçmiş olsun. Aram Bey geldiğinde vücudundaki kırıklar işimizi pek kolaylaştırmadı." Kırıklar? sadece vurulmamış mıydı? Olayın nasıl olduğunu sorma cesaretini gösterememiştim, ne yazık ki. Düşüncelerimden sıyrılıp doktoru pür dikkat dinlemeye devam ettim. Doktor; "Kaburgadaki kırık maalesef karaciğeri parçalamış. Onarmak epey zamanımızı aldı. İki doktor arkadaşımla birlikte ayrı ayrı iki operasyon geçirdi. Aram Bey'in kolundaki kurşuna henüz dokunamadık, önceliğimiz üst bölgesi oldu. Şu an kaburgadaki kırığı sabit tutarak kendini onarmasını bekleyeceğiz. Maalesef ki oradaki kırığa müdahale şansımız yok. Karaciğeri onarmayı başardık, sol bacaktaki kurşun çıkarıldı. Herhangi bir hasar olacağını düşünmüyoruz. Aram Bey'in kısa süreli nefessiz kalması, beyne pıhtı atma riskini yükselttiği için şimdilik uyutacağız. Eğer her şey yolunda gider, Aram Bey uygulayacağımız tedaviye cevap verirse 48 saat sonra uyandıracağız. Uyanırsa kolundaki kurşuna müdahale edeceğiz. "Peki ya uyanmasa?" diye sordu, Poyraz abi. Doktor; "Uyanmazsa işimiz zor görünüyor. Sizlere umut vermek isterim fakat kendinizi yinede herşeye hazırlayın." "Geçmiş olsun" diyerek yürüyüp gitti. "Kendinizi her şeye hazırlayın mı?" dedi o. "Sen nasıl doktorsun be, bu nasıl açıklama?" diye bağırdım arkasından koşacakken. İsra kolumdan tuttu. İsra; "Zehra, sakin ol güzelim lütfen." "Ne sakinliğinden bahsediyorsun İsra, ne söylediğini duymadın mı? Ne demek kendinizi her şeye hazırlayın, ne demek yaaa?" Zerda teyzenin bayılmasıyla tüm sorularım, tüm isyanım yarım kaldı. Zerda teyze müşahade altına alınırken, koridor yine sessizliğe gömülmüştü. O sırada sırtını duvara dayamış olan Miran'ın yanına gittim. Tam önünde durup, "Arama, ne oldu? Yalnızca vurulmamış, belli ki ne oldu?" Yüzbaşı!! sesimi kontrol edememiştim; "Arama, bir şey olacak" korkusu iliklerime kadar işlemişti. Miran:"Baldız," dedi yutkunarak. "Vurulduktan sonra araba çarptı. Çarpmanın etkisiyle düşünce kırıklar oluşmuş. Detay sorma, yalvarırım; yalnızca vurulmadı." Duyduklarımla bir kez daha yıkılmıştım. Detay sormaya gerek yoktu ki, yakışıklım bir kez daha yakmıştı ciğerimi. *** Kahrolası saatler geçip gitmiyordu, zaman olduğu yerde duruyor, normalde su gibi akıp giden zaman şimdi cehennem azabı yaşatıyordu. 48 saatlik bekleyiş sürüp gidiyor,yoğun bakım koridoru boşalmış, tim mecburen görevinin başına dönmüştü. Miran yüzbaşı ve İsra sürekli gelip gidiyorlardı.Poyraz Abi bir odayı bize ayırtmıştı. Zerda teyzenin tansiyonu yerlerde olduğu için bir süre onu da uyutmayı seçtiler; en azından uykusunda evladının yaşam mücadelesini hissetmiyordu. Yoğun bakımın kapısıyla olan bütünleşmem, ruhsuz doktorun dikkatini çekmiş olacak ki yanıma geldi. Birkaç kez Aramın durumunu sorduğumda yine soğuk soğuk cevap verince elimden zor almışlardı adamı. İnsan acısıyla ne yaptığını bilmiyordu gerçekten. "Zehraydı değil mi?" diye sordu. "Evet," dedim, biraz da mahçuptum adama karşı ama o da buzdolabı gibi olmasaydı, mübarek karşısındaki acılı insanlara hiç umut vermiyordu. Saçmalıyorum değil mi? Beklemek öyle zordu ki ne yaptığımın ne konuştuğumun farkında değilim. Doktor: "Kısacık görebilirsin, sadece 2 dakika ama ben görmemiş olayım. Küçük cadı, sevgilin iyileştiğinde seni ona şikayet edeceğim, bıraksın seni olmaz senden," diyerek gülümsedi. Buzdağı dediğim doktor bana gülümseyip yardım mı ediyordu? Sevinçten adama sarılmamak için zor tuttum kendimi. Yoğun bakım kapısını çip tutarak açtı.hemşire hanım bakar mısınız? "Zehra hanım, 2 dakika sevgilisine bakıp çıkacak, size emanet. Ben görmedim, siz de görmeyiverin canım," diyerek bana göz kırpıp yoğun bakımdan içeri girdi. Hemşireye dönüp merakıma yenik düşerek, "Doktor bey, normalde pek suratsızdı, bugünün bir özelliği mi var acaba?" dedim. Hemşire gülümseyerek, "Aslında Aslan bey komik adamdır, sadece doktor olarak nasıl davranmasını bilen biri," dedi. Hafif tebessümle anladım dedim. Hazırlanıp Aramın yattığı yoğun bakım ünitesine yöneldim. Kapıdan girmeden ,hemşire, "Yalnızca iki dakika, kesinlikle temas yok, onun iyiliği için," dedi. Hızlıca kafamı sallayıp Aram'a yaklaştım. Benim yakışıklım ne hale gelmişti! Vücudunu mumya gibi sarmışlar, yüzü solmuştu. Gözyaşlarım akarken beni görecek gibi hemen sildim.Sanki beni görüyormuş gibi gülümseyerek; Ben geldim, yakışıklı sen gelmedin ben geldim. Çok yanına yaklaşamamıştım sesimi duyacağına inanarak, Aram sakın sözünü unutma, kalk be aşkım, kalk be Mardinli, bırakıp gitme. Kara kızını yeşerttiğin gönül bahçemi kurutma, seni seviyorum Mardinlim. Keşke daha önce söyleyebilseydim, geç kaldım, özür dilerim aşkım. Gözlerine bakıp seni seviyorum demeden sakın ola gitme Mardinli. Hemşirenin kapıyı açmasıyla süremin bittiğini anladım. Kapıdan çıkarken son kez dönüp lütfen uyan dedim.Kapı ardımdan kapanırken içeriden makine sesleri gelmeye başladı. Ne oldu, neler oluyor demeye kalmadan hızla dışarı çıkarıldım. Lütfen yalvarırım bir şey söyleyin. Kapıyı yumruklayıp yalvarıyordum ama içeriden ses seda yoktu. Poyraz abi yanıma geldi hemen. Abi iki dakika girdim yanına, bir şey oldu abi, söylemiyorlar, abi bir şey yap ne olur, çıkardılar beni abi dedim hıçkırarak. Poyraz: Dur kızım, sakin ol. Kendi endişesini bırakıp beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Kapının açılmasına kadar geçen sürede tüm kanım çekilmişti, bilinmezlik… Bizim doktor çıkınca, sen ne yaramaz kızsın, yahu kim izin verdi senin yoğun bakıma girmene, bilmem ki. Ama sana iyi bir haberim var, yakışıklı uyandı. Seni soruyor. 💕
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD