Emanetin Başımın Tacı..

1929 Words
Süleyman Canımdan can gidiyor Melikem'den her ayrı kaldığımda ama görevden geri duramam. Onun için çok zor olduğunun elbette farkındayım şurda 2 ay sonra 23 yaşına girecek. Daha çok genç haliyle her duygusu zirvede ona hak veriyorum. Lakin işim en başından belliydi ben özlemiyor muyum, özlemek anlatmaya yetmez hissettiğim şeyi gel gelelim ikisi arasında bir tercih yapamam. Bir gün böyle bir mecburiyetim olursa da bu yine vatanımdan yana olur. Ben bunu ona çok net ifade ettim. Bu onu daha az sevdiğim için değil ben ölsem gitsem Melikem bir şekilde hayatına devam eder ama bu vatan için bir şey yapmam gerektiği halde yapmazsam bunun vebalinin altından kalkamam.. Yalnız Melikem'in de her nazının başımın üstünde yeri var çünkü biliyorum ki çok özlediğinden yapıyor böyle. Ben de farklı değilim. Bana git dediğinde yüreğime taş oturmuştu ama onu benim ona topladığım mantarlarla karargahta görünce içim yeniden umut doldu. Bir an için acaba yapamayacak mı bizden vaz mı geçti diye düşündüm ama Allah'a şükür ki geldi.. Bizden vazgeçse yalan yok toparlayamazdım, ben operasyonda bile aklımda Melikem var diye az daha vuruluyordum o kadar dalmışım ona. Onsuzluk şüphesiz perişan eder beni kendime gelemem kolayca. Aramızı düzeltince timi çağırdım hep birlikte Melikem'in yaptıklarını yedik, akşama doğru da onun evine geçtik aylardır görmüyorum zaten hasretinden yanmışım aldım koltuğumun altına öyle oturduk kanepede epey bir süre radyo dinledik beraber uzun uzun sohbet ettik. Okuldaki çocukları anlattı bana. O konuştukça içime huzur doluyor benim, sabaha kadar konuşsa sus demem yani. Uzunca bir zaman sohbet ettik gece saat epey ilerleyinde yattık. Sabah ben yine erkenden kalktım sobayı falan yaktım mayıs ayı ama hala soğuk hava. Sonra Melikem'le kahvaltı yaptık ben onu okula bırakıp karargaha döndüm, babamı aradım. "Alo" "Baba" "Süleyman, şükür sesini duyduk oğlum. Nasılsın?" "Hamdolsun baba ben iyiyim siz nasılsınız?" "Valla şükür Allah'a oğlum biz de iyiyiz. Melike kızım nasıl?" "O da iyi baba ben de sizi bunun için aradım. Allah izin verirse biz haziran 20 de oradayız baba. Geldiğimizin hemen ertesinde düğün yapmak istiyoruz, Melike'nin ailesi ile de görüşüp detayları halleder misin sen?" "Hay Allah razı olsun oğlum haber bekliyoruz sizden zaten. Tamam ben hallederim geri kalanı aklın kalmasın" "Sağ ol baba Allah razı olsun, anam yanında mı onunla da bir konuşayım" "Yok oğlum kanaviçe mi ne yaptırıyormuş bir kadına da ona gitti yeniden" "Anlaşıldı baba anlaşıldı" dedim gülerek. Annem ve bitmek bilmeyen örgü dantel işleri. Melike'den daha çok çeyizim olacak herhalde.. Ne yapalım vitrinler yastıklar yetmezse ayakkabılarımızın üzerine falan da dantel örteriz artık.. Ben o gelişimden sonra 2 kez daha operasyona gittim. 1 er hafta sürdü döndüğümde yeni bir operasyon çıkmadığı için gidiş tarihine kadar Melikem'le kaldım. 28 mayısta okullar kapanacaktı zaten. Melike sabahtan karneleri dağıtacağı için vakit kaybetmek istemedim, hazırlığımı yaptım ki aynı gün yola çıkabilelim. Arabayla gideceğimiz için yol bir hayli uzun sürüyor. Gece de muhtemelen Elazığ'da olacağımız için orada gece konaklarız diye düşünüyorum, ertesi sabah yola devam edersek akşama Ankara'ya varmış oluruz. Şükür karne günü gelince sabah 8'de okula gittik Melikem'le, tüm çocuklar aynı saatte hazır bekliyordu zaten ben her ihtimale karşı güvenlik için askerleri oraya konuşlandırdım. Tüm çocuklara karnelerini dağıttı, hepsine sarıldı öptü. Bambaşka bir kadın benim sevdiğim, çocukların hepsine kendi evladı gibi davrandı bu sürede. Artık okulun tatil olmasıyla Melikem 3 ay tatil ben de 20 gün izin aldım zaten sonrasında bir operasyon olmazsa yine yakın olurum sevdiğime. "Bitti mi" "Bitti canım kuzularım ne kadar mutlu görüyor musun Süleyman" "Senin gibi öğretmenim olsa ben de çok mutlu olurdum kadınım" Güldü ben öyle deyince elinin deyip de güzelleşmeyen şey mi var ki.. "Hazır mı her şeyimiz?" "Hazır aşkım, bavulları arabaya koydun zaten. Gidebiliriz." Araca binip yola çıktık, Melikem yolda yiyelim diye dünya kadar şey yapmıştı, yoldan alırız dedim ama evdeki malzemeleri kullanamayacağız nasılsa ben de ne var ne yok kullandım dedi. Melikem'le her şey çok güzel olduğu gibi yolculukta çok güzel tabiki. Ara ara mola vererek Elazığ'a kadar geldik bu da ortalama 12 saattir yoldayız demek epey yorucu oldu bu arada Melikem güzelce uyudu. Elazığ'a geldiğimizde saat akşam 9 olmuştu ben bir otel bakmak isterken asıl şoku o zaman yaşadım. "Hadi aşkım sen geç biraz uyu burdan sonrasında ben kullanayım" dedi. "Nasıl?" "Karşında 5 yıllık sürücü var komutanım, ehliyetim de var merak etme yani." "E niye söylemedin güzelim" "Sormadın ki zaten bilmiyorum gibi konuşmaya başladın direkt." "Ya canını yerim kadın senin" Gülüyor bir de her dakika beni şaşırttığı yetmezmiş gibi. O şoför koltuğuna geçti ben de yan tarafa geçtim ama epey yormuş beni yol çok geçmeden uyudum. Kaç saattir uyuyorum bilmiyorum ama gözümü açtığımda zifir karanlık olmuştu, Melikem aheste aheste gidiyor.. "Nerdeyiz sevdiğim?" "Kayseri'deyiz aşkım" "Ooo epey gelmişiz desene. Hadi çek uygun bir yere ben devam edeyim." "Tamam aşkım" dedi o uygun bir yerde durunca be bindim. Sonrası Ankara'ya kadar bir kez mola vererek devam ettik. Saat sabah 8 gibi de Ankara'ya girmiştik. Güzel kadınımın mahareti bize yarım gün kazandırdı, çok da iyi oldu hani. Onu evine götürdüm ama annesi beni de bırakmayınca kahvaltıyı orada yaptık hep birlikte. İkizler de takdir almışlar. Onları da tebrik ettim sonra ayrıldım ben. Çünkü haftaya pazara düğün için ayarlamaları yapmış bizimkiler yani bir hafta sonra kavuşuyorum sevdiğime Allah'tan bir mani olmazsa. Onlarla vedalaşıp kendi evime geçtim ben de. Annem yine iki gözü iki çeşme karşıladı beni sağ olsun! Neyse onlarla da epey bir hoş beş ettikten sonra yavaştan hazırlıklara başladık. Gerçi sağ olsunlar hem Melike'nin anne babası hem bizimkiler bize pek iş bırakmamışlar. Sadece gidip gelinlik ve damatlık alacağız biz. Ev kurma derdi olmayınca o telaşa girmeyeceğiz. Düğün sonrası yakın akrabaları gezme olayı olur malum el öpmeler falan sonrada teyzemin yazlığı var İzmir'de Melikem'i alıp oraya gideceğim. 2 hafta orada kalırız diye düşünüyorum ama bakalım zaman ne gösterir. Bir haftalık hummalı çalışmadan sonra her şey tamam. Gidip samanpazarından gelinlik, damatlık, kına için bindallı aldık. Annem dolu dünya çeyiz alışverişi yaptı ayrıca, kendi ördükleri az gibi. Bugün de kınamız var. Bizim ev müstakil olduğu için evin önüne sandalyeleri masaları kurduk davul zurnada geldi. Yemekler de bir yandan pişirilmeye başlandı. Bir ara Melike'lerin eve gittim onların da binanın önü müsait olunca oraya kurduk düğünü. Oraya bir orkestra kurdurduk kına günü asıl eğlence kız tarafında olur diye. Zaten davetli listesi uzundu bayağı, kalabalık olma ihtimalimiz yüksek bir de Van'ın aksine Ankara güllük gülistanlık, hava sıcacık. İnşallah güzel bir gün olacak. 🇹🇷 Melike Heyecandan ve mutluluktan yerimde duramıyorum. Allah'a şükür aylardır beklediğim o gün geldi. Van'dan ayrılırken üzüldüm hatta ağladım biliyor musunuz? Bir düzen kurdum, bir sürü çocuğa faydam dokundu sevdiğim adamı orada buldum derken Van benim için hep özel bir yer olacak. Süleyman'ın izni 20 gün o süre bitince dönecek ama bana sen istediğin kadar kal dedi. Ben de belki annemlerle biraz daha kalırım yıl içinde gelme şansım olur mu bilemiyorum çünkü. Yine de duruma bakarım kocamdan ayrı kalmak zor gelir belki kalamam. Buraya geldikten sonraki bir hafta sürekli koşturmacayla geçti, düğün alışverişi, gelinlik, damatlık derken her gün bir yerdeydik diyebilirim. Çeyiz serme için yengeler falan toplandı eve, çeyilzerim ütülendi odanın biri hazırlandı gelen giden çeyizime baktı. Bu da garip bir adet ama yapmayınca da olmuyor demek ki. Annemler sağ olsun her şeyi halletmiş zaten ama bizimde yapmamız gereken çok şey vardı ve bugün de kutlu güne bir adım daha yaklaşacağız kına gecemiz var. Okuldan arkadaşlarımı aradım onlar geldi sabahtan, mahalleden de yakın olduklarımla odada hazırlanıyorum. Bordo bir bindallı giydim, saçımı makyajımı kendim yaptım zaten. Akşam olduğunda hazırdım. Binanın önüne indik, epey bir kalabalık vardı. İlk çocuğum ve akraba da çok olunca gelen giden çok olmuş sağ olsun. Yalnız bir oynamışız bir döktürmüşüz anlatamam size. Beni hele oturtabilmeleri kabil olmadı. Kına vakti gelene kadar oynadık, yemekler yendi. Kına yakılacağı vakit kızlardan biri geldi yanıma. "Erkek tarafı geliyor" dedi. İçeri geçip bir çeki düzen verdim kendime hemen ben yeniden aşağı inince önde davul zurna arkada Süleyman geldiklerini gördüm. Diğerleri de inmişti arabalardan yürüyerek geliyorlardı. Davul zurna meydanı coşturdu. Ardından kına zamanı geldi. Yanıma Süleyman oturdu, kızlar etrafımızda dönmeye başladılar. "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler" Kızlar hem dönüp hem bu türküyü söylemeye başladılar. Her ne kadar sevdiğim adamla evlenecek olsam da yine zor işte. Dayanamadım hüngür hüngür ağlamaya başladım. Süleyman derin derin birkaç nefes aldı ama ne yapayım tutamıyorum kendimi. Göz ucuyla anneme baktım o da köşede ağlıyor hatta babam bile. Dayanamadım daha fazla ağlamaya başladım, Süleyman elimi tuttu. "Kadınım nolur ağlama, istediğin zaman gelirsin" "Ağlamak istiyorum ama Süleyman" dedim kendime mani olamayarak. Biliyorum üzülüyor ama ne yapayım ben de üzülüyorum. Sonra beni ağlatabilmenin verdiği mutlulukla bağırdı biri. "Gelin elini açmıyor." Güldüm ben de gözyaşlarımı sildim, ne garip bir şey şu evlilik, hem ağlarım hem giderim hesabı.. Feraye anne geldi elime bir çeyrek koydu kınamı yaktılar annem de Süleyman'ın eline bir çeyrek koydu. Kınamız yakılınca karşılıklı oynadık önce ardından herkes katıldı oyuna. Onlarda geç saatlere kadar kaldılar birlikte devam etti düğün geceye yakın onları uğurladık. Yarın bizim evin önünde nikahımız kıyılacak sonra da gideceğiz işte. Herkes gidince kızlarla bir odaya geçtik normalde sabaha kadar uyumamak lazım uyuyanın yüzü boyanır çok da eğlenceli olur ama ben herkesten önce uçtum. Yorulmuşum ne yapayım. Uyandığımda sabaha karşıydı ev çok kalabalık şehir dışından gelenler falan var korkuyla aynaya baktım şükür ki boyamamışlar beni ben de yüzümde gülümsemeyle mutfağa geçtim ama annem orada ağlıyor gizli gizli. "Annem" "Melikem niye uyandın kızım" "Hemen uyumuşum yatınca, erken kalktım da sen niye ağlıyorsun" "Kız anaları ağlar sen karışma" dedi gülümsedim. Sarıldım anneme, çok iyi bir anneydi anneme dair hiç keşkem olmadı. Babama dair de. İyi ki onlardı yani. Annemle sarıldık ağlaştık biraz sohbet ettik annem ilk geceyle alakalı bir şeyler anlattı. "Bu konuyu elalemden duyma kızım herkes iyi niyetli değil gözünü korkuturlar" dedi. Usulünce anlattı açıkçası ben bu konuda Süleyman'a güveniyorum, bana zarar vermez çünkü biliyorum. Beni de yeniden uyku tutmayınca annemle hazırlıklara giriştik onca kişiye kahvaltı falan hazırlamak gerekiyordu. Nikahımız saat 1 de kıyılacak. Davul zurnayla bir iki tur oynanıp çıkacağım baba evinden.... Öğleye kadar hazırlıklarımız tamamlandı, akşam takı merasimi yapılmamıştı bugün yapılsın dendi. En sevmediğim adet de bu. Niye bağırıyoruz milletin takısını anlamıyorum ki.. Ben gelinliğimi giydim, vakit az olunca diktiremedim ama çok beğenerek aldım gelinliğimi de. Karpuz kol bol işlemeli bol dantelli bir gelinlik, bu senenin modalarından hem de. Altı hafif açılarak iniyor aşağı, başımda yine yapay dallardan yapılma bir taç var o da çok zarif. Makyajımı saçımı da yine kendim yaptım bu konuda hiç fena değilim.. Nikah vakti yaklaşınca geçtim salona sonra Süleymanlar geldi zaten. İkizlerden biri dış kapıyı tuttu biri çeyiz sandığımın üstüne oturdu. Melih dış kapıda bayağı sıkı pazarlığa tutuştu kapıyı açmak için ama Süleyman sanırım pek üzmedi onu ne istiyorsa çıkardı, ardından çeyiz sandığımın üstündeki Metin'le bir pazarlık başladı herkesin kahkaha sesleri geliyor ben de tebessümle bekliyorum içeride, bir zaman sonra kapı açıldı, karşımda tüm yakışıklılığıyla sevdiğim adam. Beni görünce gülümsedi, hayran hayran baktı.. Yapma Süleyman yanarız... Onlar salona gelince babam yanıma geldi. Hoca çok güzel bir dua yaptı imam nikahımız kıyılacaktı önce. Mehir olarak 50 gr altın yazıldı. Ardından nikahımız kıyıldı ben evden çıkmadan da babam kırmızı kuşağı doladı belime nasıl ağlıyorum nasıl alıyorum anlatamam size. "Bu ev her zaman senin evin Melikem unutma kızım, evin anahtarı sende var. Sen bu evin hiçbir zaman misafiri olmayacaksın" dedi. Kuşağı üç kez çekip düğümledi. Süleyman'a döndü. "O benim göz bebeğim, gözünden sakın komutan" "Emanetin başımın tacı baba" dedi sevdiğimde çıktık şükür evden, perişan oldum tabi ağlamaktan. Nikah masasına oturunca kızlar gelip hızla yüzüme gözüme şekil verdi olduğu kadar artık.. Ardından nikahımız da kıyıldı, ayağına bas diye bağırdılar. Hemen bastım ben de.. Süleyman kahkaha attı muhtemelen sinek dokunuşu gibi gelmiştir ona. Sonra ayağa kalktık alnımdan öptü. Ben Melike Varlı oldum artık.. Ne güzel hismiş sevdiğinle bir olmak.. Kader bize ne gösterecek bilmiyorum ama ben Süleyman'ı mutlu etmek için elimden ne gelirse yapacağım çünkü karşımdaki adam mutlu olayım diye gözümün içine bakıyor..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD