Eğer Yapamayacaksan...

1613 Words
Melike Süleyman'la sözlenip de Van'a tekrar gelmemizin üzerinden 4 ay geçti. Geldikten sonraki 2 ay çok güzeldi. Süleyman yine benimle kalmaya devam etti. Yanımda yatmadı ama onunla aynı evde olmak paha biçilemezdi gel gelelim 2 ay önce bir operasyon emri geldi ve Süleyman gitti 2 aydır yok. Bir kez bile konuşamadım. Karargahı aramış 2 kez iyiyiz merak etmeyin demiş. Demesi ne kolay.. Deli gibi özlüyorum onu, ben de okula devam ediyorum mecburen. 2. dönem daha iyi ilerliyoruz çocuklarım bana alıştı iyice ben de onlara tabi. Aylardan mayıs ama burada hala kış var. Gerçi Ankara'da soğukmuş ama burasıyla kıyaslanmaz. Gece bir anda yeniden kar yağmaya başladı, çok şaşırdım ben Ankara'da mayısta kar yağdığını hiç görmemiştim. Çoktan çiçek açmıştır orda. Allah'tan burada da yığılmadı yani sabaha kadar yağdı ama tutmadı, eridi... Yine kapımda bir asker nöbet tutuyor. Mart ayı bittiğinden bu aya eve sokamıyorum hiçbirini. Süleyman'ın kesin emri varmış.. Ben de daha fazla ısrar etmedim ne yapayım. Öyle böyle bu zamana kadar geldik. Önümüzdeki ay okullar kapanıyor tabi. Süleyman'ı çok ama çok özlemem yetmez gibi ne zaman geleceğini de bilmiyorum. Mesela okul kapanınca kendim mi gideceğim birlikte mi gideceğiz. Düğün ne olacak dahası Süleyman yaza gelebilecek mi hiçbir şey bilmiyorum ve bilinmezlik aşırı derecede moralimi bozuyor.. Sağ olsun Cemil ve Aziz beni hiç yalnız bırakmıyorlar aynı şekilde muhtar da oğlunun yaptıklarını öğrendikten sonra belki on sefer gelip özür diledi benden. Şiyar terör örgütüne yardım ve yataklıktan 10 yıl ceza almış. Üzülmedim açıkçası. Gencecik adam hayatını içeride mi çürütsün gibi bir şey düşünmüyorum ben o genç adamın derdi ülkeyi bölmek isteyenlere yardımcı olmak çünkü. Dışarıda olursa daha fena şeyler yapabilir. Çıktığında da 33 yaşında olacak ki muhtemelen hepsini de yatmaz zaten yine genç oluyor belki bu defa akıllanmış olur. Geldim geleli ilçeye bir kez gidebildim. Yollar hep kapalıydı bir de Süleyman gerçekten çok mecbur değilsen gitme deyince gözü arkada kalsın istemedim. Eve erzağı bolca almıştık zaten Süleyman'la çok sıkıntı yaşamadım. Anlayacağınız zor.. O kadar günlük sıradan şeyi anlattım belki size ama zor.. Canım yanıyor, Süleyman yokken hayat anlamsız geliyor ve bu benim alışmam gereken bir şey. Belki yılın birkaç ayı hiç görmeyeceğim onu.. Bunu düşünmek çaresizliğin nirvanası benim için.. Bazı insanlar ta içinize işler ya bende de durum öyle, içime işlemiş Süleyman benim ve yeri o kadar sağlam ki kıpırdatamıyorum bile. Hiç de çıkmasın ordan ben ölene kadar.. Şimdi de rutinim olduğu üzere hazırlandım okula gidiyorum bugün Aziz eşlik edecek bana. Yenge konumuna gelir gelmez onların duruşu bakışı tavrı da değişiverdi bana karşı, önceden de üzerime titriyorlardı ama şimdi işin içine bir de emanetlik girince neredeyse öğrencilerimden bile koruyacaklar beni.. "Yenge seni Cemil alacak çıkışta haberin olsun" "Tamam Aziz sağ ol. Kolay gelsin sana" "Sağ ol yenge sana da" Bu da yeni çıktı hepsi yenge diyor bari Süleyman yokken adımla hitap edin diyorum. "Yenge candır sen takılma bunlara" diyorlar. Alıştım anlayacağınız. Yine kendimce yoğun bir gündü, çocuklar eğlensinler diye elimden geleni yapıyorum ezberci eğitime hep karşıydım hala karşıyım, çocuklar ezberlemesin öğrensin istiyorum. Köyde imkanlar kısıtlı onlardan malzeme isteme lüksüm de olmayınca ne kadar yapabilirsem artık. Verimli bir yıl geçirdiğimize inanıyorum 1. sınıflar çok güzel okumaya başladılar. Mesleğimi severek yapmaya devam ediyorum yani ve uzun yıllar da yapmak istiyorum Allah izin verirse.. Günü bitirince eşyalarımı topladım yine çıktım okuldan, Cemil gelmişti zaten birlikte eve doğru yürümeye başladık. Yolda öğrencilerimden birinin annesini gördüm sanırım beni bekliyordu. "Öğretmen hanım" "Efendim Dürdane Hanım" "Ekmek ediyoduk da seni görünce verelim dedik al buyur afiyet olsun" Baktım elinde bir sürü yufka ekmek var köyde yapılan bir peynirle ikisi şahane oluyor. "Çok zahmet ettmişsiniz çok teşekkür ederim" "Afiyet olsun" Sürekli bana da yolluyorlar sağ olsunlar yaptıklarından bazen ekmek, bazen yoğurt, peynir ya da süt gönderiyorlar. Ekmeği alınca biz yola devam ettik. "Cemil arasına güzel bir peynir koyup yiyelim bir de çay oh mis." "Ohh ziyafet var desene." Onunla gülüşerek gittik eve ama eve geldiğimde bacadan duman tütüyordu, heyecandan kalbim yerinden çıkacak sandım. "Cemil baca tütüyor, Süleyman geldi.. Süleyman geldi...." "Dur dur sakin ol. Sakın girme önce ben bakacağım." Onu duymuyorum kim olacak benim evime gelip sobamı yakan başka. Koşmak istiyorum ama Cemil izin vermedi beni arkasını alıp kapıyı açtı karşısında Süleyman'ı görünce rahat bir nefes aldı. "Teslim oluyorum komutanım" dedi ellerini kaldırıp. Aşk adamım benim. "Komutanım hoş geldiniz" "Hoş buldum aslanım. Hadi sen geç karargaha ben geleceğim birkaç saate." "Emredersiniz komutanım" Cemil giderken hemen seslendim ona. "Cemil bekle" "Efendim yenge" "Al ekmekleri siz yiyin bize 1 tanesi yeter" "Sağ ol yenge" Daha evvel peynir yollamıştım onunla yesinler. Cemil gidince gözümden akanlarla baktım sevdiğim adama. "Süleyman" "Kadınım" "Şükür geldin" "Geldim ya, hadi içeri gir üşüme" "Tamam" dedim girdim hemen içeri ama koridora geçip kapıyı kapatınca hemen sarıldım o da bana sarıldı. Allah'ım çok şükür çok şükür.. "Süleyman çok özledim seni. Çok." "Ben de güzel sevdiğim ben de seni çok özledim" "Nolur gitmesen sanki bir daha, nolur beni bırakmasan" "Ah benim güzel Melikem." dedi ama gidemem demedi. Demiyor bir türlü. Ne var başka iş bulsan be Süleyman ben de sana hasret kalmasam. Bu gidişle ben sevdiğim adama doyamadan öleceğim herhalde.. Elimden tutup içeri götürdü birlikte kanepeye oturduk. Sobayı yakmış, çay demlemiş bir sobanın fırın kısmında bir şey vardı ama göremedim ne olduğunu. "Nasılsın sevdiğim" "Çok iyiyim ama çok özlüyorum seni Süleyman. 2 aydır yoksun." "Güzel sevdiğim biliyorsun bizim işimiz bu" "Biliyorum da çok zor oluyor Süleyman yani sen yoksun ben bir başımayım.." Biraz uzaklaştı benden. "Melikem bu konuları aşmadık mı biz. Yani benim mesleğim bu. Bazen olur aylarca gelemem." "Bıraksan ya da geri görev istesen olmaz mı?" "Melike ne oluyor?" "Ya bir şey olduğu yok özlüyorum işte seni" "Tamam da kadınım durumumu biliyordun üstüne defalarca konuştuk ama her görev sonrası aynı konuşmaları yapacaksak işin içinde çıkamayız değil mi? Ben bu mesleği bırakamam Melike anla beni." "Beni bırakıyorsun ama" "Bu seni bırakmak mı Melike, iner inmez karargaha uğramadan askerlerimi görmeden üstlerime rapor vermeden sana geldim ben" "İşte bu kadarım ben senin için Süleyman, bana göründün gazımı aldın ama gecesine yeni bir görev gelirse demezsin ki ben daha yeni geldim. Arkamda bekleyenim var.. Yine gidersin." "Giderim!" "İyi git Süleyman.. Git." "Ne demek bu?" "Ne anlıyorsan o" "Peki.." deyip ayaklandı. Kapıdaki çantasını alıp kapıyı açtı. Çıkarken arkasını dönmeden konuştu. "Mantar toplamıştım dağdan senin için sobada pişiyor, yersin" "Yerim" O çıktı gitti ben de arkasından baktım öylece. Ne var az da beni anlasan. Çok özlüyorum sana, uzağımdasın. Bana kolay mı sanki bir şeyler. Sürekli bir vatanım bir sen deyip yalnız bırakılanın hep ben olmam adil mi? Tamam biliyorum askersin, biliyorum seni böyle tanıdım böyle sevdim ama bu gittiği görev için gönüllü oldu biliyorum mesela. Şart mı senin gitmen.. Of kafamın içini doldu yine baktım böyle olmayacak kalktım. Mantarlar çok güzel kızarmış onları koydum bir kaba çayı da termosa koydum. Yufka ekmeği de aldım, mis gibi taze peynirden de koydum. Birkaç çeşit bir şey daha hazırladım. Çıktım dışarı ki kapıda Cemil. "Hadi gidelim Cemil" "Nereye yenge" "Karargaha" Sırıtıyor. "Gülme" "Yok yenge gülmüyorum" "Hıı tabi.." Onunla karargaha gittik, yemekhaneye geçtik, Süleyman'ın timi de sardı etrafımızı. "O atarlı komutanınız nerde" "Odasında rapor yazıyor üst tarafa." "İyi, bana ne hem" "Hmm umurumda değil diyorsun" "Ne umurumda olacak, en komutan o ya. Tek asker de o TSK da. Yazsın raporunu tabi." Hepsinden tısıl tısıl sesler geliyor kahkaha atacaklar atamıyorlar. "Hı hı en komutan benim komutanımdır. Öyle böyle değil." İsmail'e ters ters baktım, elbet sen de birini seversin ısmayıl efendi! "Alın size yiyecek bir şeyler getirdim." "Ooo mantarı nerden buldun Melike" "O en komutan olan adam toplamış dağdan" Daha fazla tutamadılar kendilerini kahkaha atmaya başladılar ama geldi komutanların şahı. "Hayırdır lan sirk mi var orda." Hepsi birden ayağa kalktı ben kalkmadım elbette! "Hı hı sirk var komutan bey arkadaşlar sirk maymunu oluşuma gülüyorlar." Beni görünce yüzü yumuşadı bir ama hemen toparladı kendini. "Hmm öyle demek, e ben de güleyim biraz malum nişanlım tarafından ağır posta yedim ihtiyacım var." "Allah Allah halbuki en komutan sizsiniz hangi haddini bilmez size posta koymuş, sıkıverseydiniz kafasına" "Hah ben de onu diyorum ortalık haddini bilmez dolu kafalarına sıkmak lazım ama sağ olsun hep önce ben diyor" Duyduğumla fırladım yerimden, herkes bize bakıyor ama bariz sırıtarak. "Yalancı hep ben mi dedim. Azıcık da beni düşün her göreve sen gitme dedim. Bir vatan bir sen diyorsun ama geride kalan hep benim ne hikmetse ne var azıcıkta sen benim yanımda kalsan hı ne var?" "Çıkın" Benden gözlerini ayırmadan konuştu ama askerler anında topukladı. Onlar çıkınca gelip sarıldı sıkıca saçlarımdan öptü.. "Ömrümün hepsi sana feda olsun, Ankara'dan geldiğimizde 2 ay seninle kaldım Melikem, 3 tane göreve başka birimleri gönderdim ama bunu sürekli yapamam ben askerim. Benim sorumluluklarım var." Bunu bilmiyordum işte, tamam azıcık utanmış olabilirim... "Süleyman ben seni çok seviyorum" "Ben de güzeller güzeli sevgilim ben de seni çok seviyorum ve söz operasyonda olmadığım her an seninle ilgileneceğim." "Yani yılın birkaç haftası" dedim. Ne yapayım sitem etmek hakkım. O da kahkaha attı benim dediğime.. "Oy benim küçük sevgilim, trip mi atıyorsun sen bana" "Hı hı." "Ölürüm kadın yoluna ama bu ciddi bir konu Melikem. Ben sana çok aşığım Allah da şahit ama benim işim bu şayet yapamam ben seni bekleyemem dersen de.." "Saçmalama be hemen. Allah Allah. Beklerim beklemesine de arada posta da koyarım, bana ne!" "Koy yavrum koy.." "Ya Süleyman.." dedim ama devrelerim yandı bir kelime nasıl kalbimi yerinden çıkaracak kadar attırabilir ki.. "Kadınım" "Şey ne zaman göreve gideceksin bir daha" "Belli değil sevgilim ama önümüzdeki ay senin okulun tatil olduktan sonraki 20 gün izinliyim. Aylar öncesinden ayarlamıştım. Hem düğün hem de birlikte vakit geçirmek için güzel bir zaman olur." "Allah'ım çok şükür. O zaman önümüzdeki ay yapıyoruz değil mi düğünü" "Yapıyoruz sevdiğim, yapıyoruz. Karım olman için sabırsızlanıyorum." Kafamı daha da gömdüm göğsüne hem utanıyorum hem çok hoşuma gidiyor onunla bu konuları konuşmak.. İnşallah düğün günü de bir operasyon çıkarmazsın başıma Süleyman inşallah..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD