4

1022 Words
Aysel'in söyledikleri beynimin içine işledi sanki. Her zaman bu tarz dedikodular getirir bana bu sefer farklı... O adamı merak ettim... Ki ben genelde pek bir şeyleri merak eden birisi değilimdir. Hayatı da, insanları da umursamam. Neden merak ettim diye kendime soruyorum ama doğru düzgün bir yanıtım da yok bunun için. Sadece öyle bir his geldi... His... İlk defa hissediyorum sanki. Bir konuda heyecan duydum. Ama neden bilmiyorum. Ne kadar saçma... Belki de okuldaki öğretmen profili aşırı saçma ve sıkıcı olduğu için böyle hissettim. Bilmiyorum... Neyse... Aysel her zaman böyle saçma sapan şeyler söyler zaten. Daha fazla düşünmeye gerek yok bunların üzerinde. En iyisi testlerime odaklanmak. Kazanmam gereken bir sınav var. Tüm odağım orada olmalı. Bunun dışındaki her şey benim için bir zaman kaybı. Tüm hayatımı belirleyecek olan bir yılda olduğumun farkındayım. Oyalanmak ve bununla dalga geçmek, şu anda yapabileceğim en büyük hata olabilir. O yüzden odak noktamın değişmesine izin vermeyeceğim. Aysel zaten çok fazla sınav ve okulla ilgili biri değil, hiçbir zaman olmadı ve olmayacak da. Onu bununla ilgili yargilamiyorum ama benim hayallerim ve yapmam gerekenler var. O yüzden her zaman önüme bakmam gerekiyor. Pek sosyal medya falan da kullanmam zaten. Sadece zorunlu olarak açtığım bir i********: hesabım var. Daha fazlası değil. Orada da paylaşım yapmaktan ziyade takip ediyorum gelişmeleri falan. Artık yemekhane menüsü bile haftalık olarak oradan yayınlanır oldu. Her şey ınternette olunca mecburen ben de bunun bir parçası olmak zorunda kalıyorum. Tamamen zorunluluk, tercih hakkım olsaydı bu şekilde bir hesabım bile olmasını istemezdim. Test çözmeye devam ederken ilk defa başıma bir şey geldi. Odaklanma konusunda sorun yaşamaya başladım. Soruyu okuyorum ama aklıma Aysel'in söyledikleri geliyor. Gizemli bir öğretmen... Daha genç... Yani çok da genç değil ama genç sayılır. Gerçi yaş konusuyla pek aram iyi değil gibi. Birine baktığım zaman yaş tahmini yapmam çok kolay olmuyor ya da beşli şekilde yorumluyorum. Yani yirmi ve yirmi beş arası diye mesela. Onda da bazen tutturamadığım oluyor. Bir kere 31 yaşında bir adamı 25 zannettim. Nasıl oldu bende bilmiyorum ama bende öyle bir izlenim uyandırdı. Benim suçum değil. Oflayarak kalemi elimden bıraktım. O sırada dersi anlatan öğretmene baktım. Bu kadın da yaşlı bir kadın. Kimya öğretmenimiz aslında iyi bir kadın. Yani dersi iyi anlatıyor ama çok yavaş. O yüzden kitaptan ilerlediğim için genel olarak sınıfın önündeyim. Şu anda onu dinlememek ile bir şey kaybetmiş sayılmam. Hatta birkaç soru daha fazla çözsem iyi olur. Günde en az 300 soru çözmeye çalışıyorum. Aslında olay nicelikte değil, nitelikte. Bunun da farkındayım ama yine de az çalışmış olmak beni geriyor. En azından hazırlık aşamasında bir şeyleri iyi yaptığımı düşünmeyi seviyorum ya da bu şekilde hissetmeyi. Etrafıma baktım o anda. Herkes kendi dünyasında. Kimisi day dreaming yapıyor, kimisi defterlerine öylesine bir şeyler çiziyor, kimisi dersi dinliyor, kimisi ise test çözüyor... Hayatım bu kadar sıkıcı ve monoton geçiyorken neden kitapları bu kadar sevdiğimi daha iyi anladım. Kendi dünyamda kurduğum karakterler, onların hayatları aslında hep istediğim gibi oluyor. Başka biri yazsa bile bu değişmiyor. Çok net karakter tasvirlerinin yapılmadığı kitapları seviyorum. O zaman karakterleri kendi kafamda kurma şansım oluyor. Ve nedense, baş kahramanları hep esmer, uzun boylu bir şekilde tasvir ettim. Esmer insanlara zaafım olabilir mi? Olduğunu pek sanmıyorum. Çünkü etrafıma esmer bir sürü insan var ama hiçbirinin gidip de boynuna atlamadım ya da onları gördüğüm zaman kendimden geçmedim. Zaten cinsellikle alakam da yok. Yine de... Düşüncelere dalmama neden olan, daha önce hiç görmediğim bir öğretmenin varlığı canımı sıkmaya başladı. Bu adam ne zaman gelir acaba? Bugün başlar mı? Derse girer mi? Bilmiyorum... Girse ne olacak gerçi. Sadece merakım giderilir, başka da bir şey olmaz. Zaten ben sınıfta dikkat çeken bir kız olmadım hiçbir zaman. Adamın dikkatini çekmem... Çeksem ne olur gerçi... Boş boş düşüncelerim var. Böyle hayalperest olmayı da pek sevmiyorum. Her zaman böyle bir yönüm vardı ama bunun bir zayıflık halini alması sadece sinir ediyor beni. Zayıf olmayı sevmem. Zaten hayata tutunduğum tek dal, notlarım ve derslerim oldu. Bir de bu sene sınavda istediğim sonucu alamazsam ne olacak düşünmek bile istemiyorum. Beni pek umursamayan annem bir anda üzerime gelmeye başlar. Abim de böbürlenmeye başlar bir anda. Benim üzerime gelir o da. Dalga geçmeyi çok seviyor benimle ama izin vermiyorum buna. Ben izin vermedikçe daha da deliriyor ve kendinden geçiyor. Ama artık kendimi ezdirmeyi düşünmüyorum, hem de asla... Bu kişiler benim ailem de olsalar fark etmez. İçimde bazen aniden gelen bir öfke oluyor. Ortada bir sorun yok, bir mesele de yok ama bir anda sinirli hissediyorum kendimi. Böyle zamanları pek sevmesem de aşırı değişken ruh halimin en iyi yansıması bu anlarda belli oluyor. Bu yüzden yakın arkadaşlarımın bana hep bir mesafede kalmak istemesini de anlıyorum. Benim yakınımda bulunan birisi, ne kadar dengesiz birisi olduğumu anladığı andan itibaren uzak durmaya başlıyor. Bu durumu çok kafaya takmıyorum gerçi. İnsanlar, bunu umursamadığımı anladıkları anda daha fazla sinirleniyorlar bana. İnsanları anlamak çok güç... Bu yüzden artık daha fazla düşünmemeye karar verdim. Garip olan ise ben ne kadar umursamaz olursam, onlar da bana o kadar yakın olmaya çalışıyorlar. Bazı insanların yapısı gerçekten buna uygun, hep başkalarının ilgilerine muhtaç şekilde yaşıyorlar. Ben öyle değilim. Bir adada hayatımın sonuna kadar yalnız olsam da bunu pek önemseyen birisi olmam. Bunu fark ettiklerinde de gerçek olduğunu anlamıyorlar ya da kafalarında pek oturtamıyorlar sanırım. Bütün gün bu şekilde geçti. Kafamda resmen bir kasırga kopuyordu ve bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. O kadar çok kafamı karıştıran bir olay yaşamadığım için olsa gerek bünyemde de ters etki yaptı. Karnım ağrımaya başladı. Normalde bu tarz şeyler yaşayan birisi pek olmadım... Ama bu sefer hiç beklemediğim şeyler oluyor. Bu hoşuma gitmedi... Ama bir yandan da hoşuma gitti bu duygu... Bir şeyler hissetmek. Güzel ya da değil ama bir şeyler hissetmek. Güzel... Sadece güzel... Uzun bir süredir böyle hissetmedim, belki de hiç... En son ne zaman böyle hissettiğimi bile hatırlamıyorum. Ama olsun, bunun tadını çıkarıyorum. Merak duygum geçtikten sonra ne olacak hiç bilmiyorum, sonrasında yeniden boşluk kalacak içimde muhtemelen ama bu umurumda bile değil. Zaten gideceğim istasyon oysa yapacak bir şey yok, şimdi hissettiğim her şeyin tadını çıkarmaya baksam iyi olur. Eve gittiğim zaman kendimi hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum. Hemen başımı yastığa koydum ve gözlerimi kapattım. Bugün nedense her zamankinden daha fazla yoruldum. Rüyalar alemine girerken aklımda sadece o gizemli esmer adam vardı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD