bc

VEHİC +18

book_age18+
25.1K
FOLLOW
157.2K
READ
others
family
love after marriage
drama
bxg
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

"Derdim sensin hatun." Sert soluğu saçlarıma vurdu ve parmağını kaldırdı. Kirpiklerim kıpırdadı, soluğumu fark etmeden içime hapsettim. Parmağının ucu önce çeneme dokundu, sonra ise beni öldürecek bir yavaşlıkta yukarı tırmandı.

"Ben miyim?" dedim tek solukta. Karnım yine büzüşmüş, kasılıyordu. Bedenim put gibi olduğu yerden kımıldamıyordu. Tenim karıncalanıyor, kalbimin sesi kulaklarımda atıyordu. Yanaklarıma güneşin sıcaklığı vurur gibi yanmaya başlamıştı. Dudaklarım hafif aralıktı. Saç tellerim onun soluğu ile titreşiyordu.

"Sensin." Alt dudağımdaki yaramın üzerine baş parmağını sürttüğünde titreyen bacaklarımla yere yığılacaktım. O kadar sıcaktı ki parmakları titretiyordu yüreğimi. Göğsünden yayılan sigara kokusu ile karışmış değişik kokusu burun deliklerimden içeri sızdı.

"Ne yaptım ki ben?" diye sordum kısık bir sesle. Her daim güçlü duruşum onun yanında zayıflıyordu. Ortada tüm gerçeğimle duruyordum. Alt dudağıma dokunan parmağı şifa olsun ister gibi orayı yokluyordu.

"Bir bilsen, bana ne yaptığını." Üzerime eğildiğini hissettiğimde sırtım geriye hafifçe sendeledi. Bel boşluğumda sıcak avucunu hissettiğimde göğsüm kalktı. Kaburgalarım etlerimi ezer gibi öne çıkmıştı.

Sıcak avucu tenimin ısısını artırdı. "Bir bilsen gözlerini, dudaklarını, nefesini." Dudaklarından kelimeler dökülürken yaramın üzerinden çekti parmaklarını. Üst ve alt dudağıma dokunan parmakları, sertçe okşadı olduğu yeri. "Kokunu. Nefesimi kesiyorsun."

🌺

1990\'lı yıllarda geçen bir aşk hikayesi...

Kitap argo ve yetişkin içerik barındırır. Rahatsız olacaklar okumama hakkına sahiptir.

chap-preview
Free preview
Tanıtım
Vehic, ateşin sıcaklığı. Ellerim kucağımın üzerinde etrafa gülücükler saçmaya çalışıyordum ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Allah aşkına kim kendisini süzmeye gelen inşaların içinde rahat olurdu ki? Bacaklarımın üzerinde birleştirdiğim parmaklarımı ezerken zoraki bir gülümseme bahşettim beni süzen kadınlara. Oda neredeyse tık basa dolmuş, gürültü ve havasızlıkla bunaltmıştı beni. Nişan için gelen akrabalar peş peşe ürüyordu sanki. Köy yerinden bir sürü akraba gelmişti, çoluk çocuk herkes bir taraftaydı. Aslında bu oldukça normaldi sonuçta beyleri evleniyordu. Cihangir'in ailesinin ne kadar köklü olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum. "Eee düğün ne zaman?" dedi adını bilmediğim ama sürekli benimle konuşmaya çalışan kadınlardan biri Cihangir'in anneannesine soru sorarak. Gözlerin hepsi bir anda Semiha Nine'ye dönerken bana baktığını gördüm. Sıcaktan kavrulan bedenimin üzerine bir de ateş bastığında yüzüm yandı, gözlerimi aceleyle kaçırıp bacağıma baktım. "Allah kısmet ederse tez zamanda. Cihangir'imin mürvetini görmeme az kaldı." "Beklediğine değmiş Semiha Nine, baksana gelinin bir içim su." İltifatlarla kızarırken, ninenin gururlu bakışlarla etrafa baktığını gördüm. Yaşlı olsa bile öyle asildi ki kıskanmadan edemiyordum. Kudretli, dinç bir kadındı. "Öyledir, Cihangir'ime de yakışır." "Acele etmemiş misiniz, güzel kızlar çok." Karşı koltukta oturan kadının sesi ile nineni bakışları o tarafa kaydı. Göz ucuyla kadına baktım. Bu bulduğu her fırsatta Cihangir'e yaklaşmaya çalışan Gamze'nin annesiydi. İçimde anlayamadığım duygular depreşirken ninenin bu kadar insan içinde konuşan kadından haz etmediğini bakışlarından anladım. "Etrafa baktım emin ol Emine Hanım, Nazlı kızımdan güzelini bulamadım. Ailemize yaraşır bir gelin, sen çok dert etme kendine." Yanımda oturan Hüma'nın güldüğünü gördüğümde içimden gülümsedim. Göz ucuyla bana bakıp, gülümsedi. Emine Hanım sus pus olduğunda Hüma kulağıma eğildi. "Nazlı gidip şerbetleri getir de dağıt. Adettir." Hüma'ya başımı sallayıp ayaklanacakken kapıdan içeri giren Gamze'yi gördüm. Sanki gelin oymuş gibi elindeki tepsiyle sallana, sallana içeri girdi. Kalabalık da akbaba gibi dedikodu yapmak için fısıldamaya başladıklarında Gamze'nin benim yerime şerbetleri dağıttığını gördüm. "Ne ayıp, ben senin yerinde olsam bu kadının saçını başını yolarım." Hüma'nın kızgın çıkan sesi ile iç çektim. Teker teker misafirlere şerbetlerini uzattığında ninenin kızgın sesini duydum. "Hayırdır Gamze, seni mi gelin olarak aldım da şerbet dağıtıyorsun?" Gamze'nin gülen yüzü düşerken içten içe keyiflendim. Bu kadının yoluma çıkmasından bıkmıştım. "Gelin yerinden kalkmayınca ben dağıtayım dedim." Aklı sıra milletin içinde beni küçük düşürecekti. Buna sessiz kalacak değildim. "Zahmet etme Gamze, ben yaparım. Kendi kendine gelin güvey olmuşsun." Sert tavrımı ortaya koymaktan çekinmeden ayaklandığım gibi tepsiye uzandım. Sinirle bana bakarken tepsiyi kavradım. Kulplarını tutmaya çalışırken bir anda tepsiyi bıraktı. Tepsi yere doğru kayıp düşerken şerbetin bir kısmı beyaz elbisemin üzerine sıçradı. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken içim öfkeyle doldu. Bilerek yapıyordu. "Canım affedersin, elimden kaydı." Öfkeyle ona baktığımda beni deli etmek için gülümseyip saçını arkaya savurdu. Hiçbir şey olmamış gibi annesinin yerine geçtiğinde Hüma etrafı toplamak için kalktı. "Sen git yukarı su lekeleri çıkar." Annesi ile bana bakan kadına ters bir hareket yapmamak için odadan çıktım. "Bu da iş midir?" dedi arkamdan nine. Etraftaki kalabalığa bakmadan merdivenlere yöneldim. Ellerimi elbisenin eteğine koyarak silmeye çalıştım ama geçmiyordu. Elbise beyaz olduğundan çok kötü görünüyordu. Sinirime hakim olmaya çalışıp merdivenleri çıkmaya başladım. Sinirle elbiseyi silkmeye devam ederken sert adımlarla hamama ilerledim. Adımlarım duraksamadan kapıya ilerlerken, parmaklarım havalandı. Kapıyı açmak için kapının koluna uzanacağım sırada sertçe açıldı. Boşlukta kayan parmaklarım ıslaklıklara değdiğinde, son anda kendimi durdurdum. Gözlerimin önünde beliren esmer tene baktım. Gözlerimin hizasında olan gövde sert bir nefesle yükselip alçaldığında elimin değdiği yere baktım. Burnumdan içeri sızan kokuyla içim titrerken, kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Onun yanındayken hissettiğim duygular nüksederken parmaklarımın uçlarının uyuşmaya başladığını fark ettim. Saçlarıma vuran sıcak nefesiyle saçlarım hafifçe dalgalandı. Bakışlarımı yukarı çevirmeye korkarken, beyaz havluya değdi gözlerim. Yaptığım ne kadar ayıp ve günah olsa da gözlerimi çekemedim. Hamamdan yeni çıkmış bedenin üzerinden sıcaklık yükseliyor, bedenime vuruyordu. Göğüs kafesim şiddetle kalkarken gözlerimi yavaşça yukarı çıkardım. Çatık kaşlarının altından bakan kapkara, kahverengi gözlerini gördüğümde nefes alamadım. Bir anlığına her şeyi unuttum sanki. Bedenim ile bedeni arasında küçük bir mesafe varken, parmaklarım karnının üzerindeyken ve ben heyecandan neredeyse ölecekken o sessizce beni izliyordu, gözünü dahi kırpmadan. Sadece tek bir fark vardı. Bakışları ilk gördüğüm gün ki gibi buz değildi, daha yoğun bakıyordu bana. "Ben, elbise kirlendi de." dedim şaşkınlığın ihanetine uğrayarak dilim lal olmuşçasına konuşmaya çalıştım. Kahveleri koyulaşmış, üzerimde gezinirken bakışları aşağı düştü. İlk önce giydiğim elbisenin önündeki küçük çatala değdi, sonra ise karnının üzerine koyduğum parmaklara. Elime ateş değmiş gibi parmaklarımı hızla karnından çektiğimde karnından aşağı süzülen damlaya baktım. Aşağıdaki misafirler aklıma geldi. Bu halde benden başkası görse ne olacaktı? Hele de o kenafir gözlü Gamze! Düşüncelerime sıçrayan kıskançlıkla kaşlarım çatıldığında gözlerimi gözlerine çevirmekten vazgeçmeden diktim bakışlarımı üzerine. "Hamamı kullanmam gerek." Sessizliğini korumaya yemin etmiş gibi durduğunda bir ses duydum. "Nerede bu kız? Misafir varken ortadan mı kaybolunurmuş?" Yengemin sesini duyduğumda gözlerim kocaman oldu. Beni burada, Cihangir ile bu halde görürse direk gider abime yetiştirirdi. Elim ayağım korkudan boşalırken beklemediğim bir anda elbisenin üzerinde sıcak avucunu hissettim. Belime yerleştirdiği avucu ile karnım düğüm düğüm olurken beni içeri doğru çekti. Az evvel sertçe açtığı kapıyı aynı sertlikle kapattığında sırtım ahşap kapıya yaslandı. Belimdeki avucu canımın yanmasına engel olurken derin bir nefes almaya çalıştım. Cihangir aramızdaki mesafeyi kapatarak gövdesini göğsüme yasladığında elini omuzumun üst tarafından duvara koydu. Yengemin sesini kapının diğer tarafından duydum. Hamamın önünde duraksayan adımları ile kalbim dört nala koşan at gibi hızlandı. Sigara ve odunsu koku burnumdan içeri girerken adımların hamamın önünden uzaklaştığını duydum. Dudaklarımın arasından çıkan küçük soluk ile önümde duran adama baktım. Aramızda mesafe olduğundan saçlarım çenesindeki sakallarına takılıyordu. Ellerim iki yanda boşlukta sallanıyordu. Geri çekilmesini bekledim, çekilmedi. "Misafirler bekliyor." dedim sesimi kısık tutmaya çalışarak, başımı kaldırdım. Göz göze geldiğimizde bakışlarındaki yoğunluğun altında ezildim. Bakışları yumuşamıştı sanki, farklı bakıyordu. Onu ilk gördüğüm gün ki gibi değildi. Kıpırdanarak, kollarının arasından çıkmak için hareketlendiğimde gövdesini hafifçe geriye çekip elini omuzuma yasladı. Parmakları ile olduğum yerde dururken boğazımın kup kuru olduğunu fark ettim. Dilim damağım birbirine yapışmıştı heyecandan. Omuzumu kavrayan parmakları aşağı doğru indiğinde, çıplak tenime dokundu. Elbisenin yakasına değen parmakları ile içim ürperdi. "Bu elbiseyi kim verdi sana?" diye sert sesiyle konuştu. Ses tonu bile beni mest ederken, yanlış bir şey demek için duraksadım. "Nine verdi." Mırıltımla biçimli kaşları huysuzca çatıldığında, parmakları aşağı doğru kaydı. Elbisenin v yakasından dolayı göğüslerim biraz açıktı. İşaret parmağını bilerek boynumdan aşağı sürterek indirmeye başladı. "Ne yapıyorsun?" dedim can havliyle. Göğüslerimin ortasında yakayı bitiştiren kumaşa gözünü dikmişti. Soluğumu tutmuş, nefessiz kalmış bir vaziyette ona bakıyordum. Başını bana doğru hafifçe eğmişti. Esmer parmakları, bedenine tezat beyaz tenimle bir uyum oluşturuyordu. Kalın boğumlu nasırlı parmağı göğüs oluğuma geldiğinde kasıklarıma doğru inen sızı ile nefes almayı unuttum. Ölecektim. "Memelerin belli oluyor." dedi öfkeyle, huzursuzca göğüs oluğumda durdurdu parmağını. Dudaklarım ettiği kelimeyle aralandı. İlk defa bu kadar açık konuşuyordu benimle. Şakaklarında belirgin olan damarın üzerindeki küçük yarası yüzünün kasılması ile buruştu. "Belli olmuyor." dedim küçük bir telaşın içinde. Koyu kahvelerinin içinde yanan alevleri üzerime diktiğinde yutkunma ihtiyacı hissettim. Daha önce hissetmediğim bir ilki yaşatıyordu şuan bana. Göğüs oluğumdaki parmağı beni tehdit ediyordu sanki. "Buradan oldukça belli oluyor." Parmağının ucunu tenime sürttüğünde titredim elinin altında. Kasıklarıma inen sızılar artarken yanaklarımın yanmaya başladığını hissettim. Kulaklarıma kadar alevler içindeydim sanki. Boştaki diğer elini yakanın ucuna getirerek göğüs çatalımın üzerini örtmeye çalıştı. "Bırak!" dedim ateşler içinde, parmakları tenimi süpürürken. Ne istiyordu bu adam Allah aşkına? Aşağıda erkek yoktu bile. "Aşağı çekiştirme şunu." dedi boğuk sesiyle. Daha düne kadar benimle konuşmaktan kaçınan adam bugün elbiseme laf ediyordu. Abimden bıkmıştım bir de Cihangir'i çekemezdim. "Bırak elbisemi, görünürse görünsün. Sana ne?" Ters ters baktı. "Deli etme beni." Gözlerimi devirdiğimde sırtımı tamamen kapıya yaslandırdı tüm gövdesini üzerime bırakarak. İri oldukça heybetli gövdesinin altında ezilen göğüslerim acırken parmaklarını aramızdan çekti. Bedeni bedenime gölge düşürüyordu. Gözlerine dik dik baktığımda, sırtını bana eğdi. Yüzlerimizi birbirine hizaladığında başımı arkamdaki kapıya yasladım. Asi tavrıma karşı hep dik dik bakardı ona baktığım gibi. Abim beni ne zaman dövse sesimi kesmez, lafımı esirgemezdim. Cihangir'e de aynısını yapacağımdan hiç kuşkum yoktu. Onu çok fazla tanımıyordum ama şuana kadar bana bir yanlış yapmamıştı. "Kocan olacağım senin." Dudaklarımda küçük bir tebessüm belirdiğinde bakışları kaydı aşağı. Parmak uçlarım yükselerek aramızdaki tek solukluk mesafeyi kapattım. Dudaklarımız arasından çıkan nefesler birbirine dolanırken hamamda birikmiş olan buhardan dolayı boynuma yapışan saçlarımı geriye çekmek istedim. Gözlerim şakaklarına değerken her daim yapmak istediğim şey için çırpındım. Parmaklarım benden izinsiz kalbimi dinleyerek havalandı. O, dikkatle beni izlerken parmaklarım şakağındaki yaranın üzerine dokundu. Dokunuşumu hissettiğinde kaçmak için başını çekmek istedi. Ona bakan gözlerimde ne gördüyse bu onu durduran tek şey oldu. Kaskatı kesilmiş bir halde bana bakarken dudaklarımı yaklaştırdım ona. Parmağımın altındaki buruşuk, çukurlu kabuk tutmuş yarayı okşarken dudaklarımı kısa sakallarına sürttüm. Sert çehresi dudaklarımı hissettiğinde kasılırken, yanağına dudaklarımı bastırdım. Sakalları dudaklarıma iğne gibi batarken kokusunu içime çektim. Yanağına bıraktığım öpücükle sarsılırken içten içe utanç içindeydim. Bedenim ateşler için kavrulurken dudaklarımı biraz geri çektim. "Sen Cihangir Karaaslan önce sözlüne iyi davran sonra kocalık yaparsın." "Sen kadın, adamı deli edersin." ?

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.9K
bc

HÜKÜM

read
223.6K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook