BÖLÜM (Terbiyesiz Maganda!)

1395 Words
Kulaklarımda çınlayan sözler, beynimde şok etkisi yaratırken kanımın kaynadığını hissettim. Hadsizce söylenen bir kaç kelime, yeri ve zamanı unutmama neden olurken öfke bedenimi esir alıyordu. Kendisini bilmez bu herifin, iğrenç sözlerine maruz kalmak, ona olan sevgimi köreltmek için bir neden daha sunuyordu bana. Gözlerime ulaşan sinirle kendimi geri çekerek yüzüne baktım. Dudakları düz çizgi, iki kaşı kalkık şekilde gözlerime bakıyordu. Kesinlikle emindim. Bu adam benim eski sevgilim olamazdı! Sadece yüz benzerliği vardı. Ne derlerdi? İnsanlar çift yaratılmıştı. "Ne diyorsun teklifime?" Diyerek tekrar konuşurken, gözlerimin kararmak üzere olduğunu ve deli tarafımın uyanmaya başladığını hissettim. Karşımda babam olsaydı susmayı bilirdim. Ama karşımda, adını dahi bilmediğim bu adamın sarf ettiği sözlere maruz kalıp, susacak değildim. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Bu yapacağım şeyin sonunu bilmiyordum ama pişman olmayacaktım. "Haddini bil!" Diye bağırarak yüzüne tokat attım. Attığım tokattan dolayı şaşırmasını ya da kafasının yana düşmesini bekledim ama öyle olmadı. Kafası yana düşmedi ya da şaşırmadı. Sanki hiç bir şey olmamış gibi gözlerime aynı duygusuzlukla bakmaya devam ediyordu. Onun bu halini gördükçe daha çok deliriyor ve onu, öldürme isteği uyanıyordu bende. "Anlaşıldı. Merak etme, sana karşılığı neyse fazlasıyla veririm. Ayrıca sana fazlasıyla yeterim." dedi bir mimik dahi oynatmadan. Bu sözleri hayat kadınına karşı bile kullanırken, utanırdı insan. Ama bu karşımda, kusursuz yüz hatlarına sahip olan bir o kadarda terbiye bilmeyen adamda utanma denilen bir şey yoktu. Belki boynumdaki izler, bir hayat kadınını yansıtıyor olabilir ama bu hayatta hiç bir şey göründüğü gibi değildir. En çokta buna sinirlerim bozuluyordu. Boynumda iki üç tane iz gördü diye bana, bu teklifi yapma cesaretini nereden alıyordu? "Kusura bakmayın terbiye görmemiş maganda. Siz benim dişimin kovuğuna bile yetmezsiniz. Şimdi önümden çekilin, ikinci bir tokat atarken bu kadar sakin duramam." diyerek onu zorlukla kenara itip dışarı çıktım. İçeride kalan son müşteriler, bağırmamdan dolayı dikkatlerini bize verip, olanları izlediklerini biliyordum. Ama ne konuştuğumuzu duyamayacakları kadar uzakta olduğumuzda kesindi. Bu yönden içim rahattı. Fakat adını bile bilmediğim bir adamın düşüncelerini, bile isteye onaylamak açıkçası beni rahatsız etmişti. Neden onayladım onun sözlerini? Bilmiyorum. Sadece kendisini yüksek gören, parası ile her şeyi elde edeceğini sanan birisine, hayatın öyle olmayacağını ve paranın açamayacağı kapılarında olduğunu göstermek istemiştim. Bunu ucuz hayat kadını olarak göstermiş olsamda, pişmanlık duymuyordum. Hayat kadını sandığı bir kişinin bile onu istemeyeceğini anlamış olmalı. Kenimle gurur duyuyorum. Yüzüme yayılan gülümseme ile paketten sigarayı çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Ardından cebimden çıkardığım, hatırı sayılır çakmağı ateşleyerek sigarayı yaktım. İçime çektiğim duman, tüm hücrelerime yayılırken psikolojik olarak rahatladığımı hissettim. Sigarayı, dudaklarım arasından çekip, dumanı özgürlüğüne aheste aheste kavuştururken gülümsedim. Sigaradan bir duman daha çekerek, yere atıp üzerine bastım. Biraz önce olanlar gözlerimin önünde canlanırken, dudaklarım arasından dumanla beraber kahkaha tufanı döküldü. Sanırım tam anlamıyla delirmek üzereydim. Kendimi zorlukla durdurdum. Bir kaç metre ilerimdeki, kafenin kapısı açılıp kapandı. Gözlerim orayı hedef alırken, kehribar gözler görüş açıma girdi. Olduğu yerde durup gözlerime dikkatle bakarken, meydan okumak ister gibi gözlerine ifadesizce baktım. Aradan geçen dakikalar ardından yenilen taraf o olurken, gözlerini önüne çevirerek yoluna devam etti. Bir kaç adımdan sonra gözden kaybolan adam ile omuzlarım düştü. Benimde gücüm bu kadardı işte. Orada beklemek yerine, kapıyı açarak içeri girdim. Mehmet amca, kasada oturmuş yüzüme dikkatle bakıyordu. Az önce olanları onunda gördüğüne ve sorguya çekeceğine emindim. Onun çağırmasını beklemeden yanına ilerledim. "İçinde tutma, sor Mehmet amca." dedim bir an önce konuşup, gitmek için. İlk kez eve gitmek için can atıyordum. Çünkü ilk kez bir erkek tarafından hakarete uğramıştım. Ve bu sandığımdan daha kötü bir durumdu. "Aktan oğlumla aranda ne var kızım?" Dedi meraklı sesiyle. Bir an Aktan kim diyecek olsamda. Hadsiz adamı dediğini anladım. Aktan... "Bir şey yok Mehmet amca, küçük bir tartışma oldu aramızda ama hallettik." dedim gülümsemeye çalışarak. İnanmamış gibi bir hali vardı. Zaten inanmasını da beklemiyordum. "Yalan konuştuğunu anlıyorum Seren. Aranızda ne oldu da, tokat attın?" "Sonra konuşuruz Mehmet amca, benim gitmem gerekiyor. Babam evde beni bekler." diyerek konuşmasına izin vermeden yanından hızla ayrılıp, giyinme odasına girdim. Yine aynı hızla üzerimi değiştirerek, odadan çıktım. "Hadi iyi akşamlar Mehmet amca, yarın görüşürüz." dedim gülümseyip, yanağına öpücük kondurarak. Yüzüne yayılan gülümseme ile gözlerime baktı. "Hadi bakalım, bu akşam yırttın ama sonra konuşacağız bu konuyu." dedi. Gözlerine minnetle bakarak, başımı salladım. Ardından arkamı dönerek kapıdan çıktım. ...... Toplamış olmama rağmen gözlerimin önüne düşen bir kaç asi saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım. Esen rüzgar açıkta kalan boynuma, görünmez keskin bir yara atıyordu ve o yaradan akan görünmez kanlar, uzuvlarımın titremesine neden oluyordu. Titreyen bedenimi, hırkama daha çok sarılarak sakinleştirmeye çalıştım ama nafileydi. Dalgın dalgın yürüdüğüm bu yolda, evin önüne gelince kendime geldim. Ne zaman gelmiştim? Farkında değildim. Çantadan evin anahtarını alarak, kapıyı sessizce açtım. Babam, her akşam gibi içip içip uyuyor olabilirdi. Onu uyandırmak istediğim son şey bile değildi. Açtığım kapıdan içeri sessizce girerek, aynı sessizlikle kapattım. Anahtarı, anahtarlığa asarken, gözlerimle salonu taradım. Işık yanık değildi. Gözbebeğim büyüyüp, gözlerim karanlığa alışıncaya kadar bekledim. Ortamda ki sessizlik beni ürpertirken, salonun ışığını açtım. Etrafı incelerken, etrafa saçılan kıyafetlerle gözlerimi kırpıştırdım. Bunlar neydi böyle? Salonun girişinde, kırmızı pullu kumaş parçası sırıtırken, oraya doğru ilerledim. Eğilip elime alırken, hemen yanında yine kırmızı dantelli iç çamaşırını farkettim. Bu neydi böyle? Her ikisini elime alıp dikkatle baktım. Kumaş parçası sandığım mini etekti. Kaşlarım çatılırken, benim böyle kıyafetlerimin olmadığına emindim. "Muhteşem bir geceydi yakışıklım." "Her zaman beklerim güzelim." sözleri ardından kulağıma ilişen öpüşme sesleri ile gerildim. Hayır hayır babam bu kadar ileri gitmiş olamaz. Eve kadın getirip, annemin yatağında onunla.... Ah tanrım hayır!!. Koridordan gelen adım sesleri ile o tarafa döndüm. Babam ve yanındaki benden 5-6 yaş büyük kadın ile göz göze geldim. Gözlerimin ne zaman dolduğunu bilmediğim yaşlar, yanaklarımdan süzülürken baba dediğim adamın gözlerine baktım. O gözlerde gördüğüm şaşkınlığa inanırdım çünkü beni bu saatte beklemediği kesindi. Ama o gözlerde gördüğüm üzüntüye, kimse inandıramazdı bana. Karısının, hatıraları dolu bir odada, başka bir kadının zevk dolu anları yer alıyordu. Bunu yapabilen bir adam, neden üzülecekti? Hangi hakla üzülebiliyordu? Gözyaşlarım, akmaya devam ederken kadının arsız bakışlarını üzerimde hissediyordum. Arsızca beni süzmesi, kendimi kasmama neden olurken başımı iki yana salladım. "B-bunu yapmış olamazsın!?" Dedim daha çok kendimi, buna inandırmak ister bir sesle. Gözlerimin önünde hareketlilik oluyor ama anlamıyordum. Sanki, kendimi dünyaya soyutlamış gibiydim. Kadının, yanıma doğru geldiğini görür gibi oluyorum. Ardından önümde durup, bir şeyler dediğini duyar gibiyim. Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. "Kıyafetlerimi alayım artık." diyerek elimdeki kıyafetleri aldı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken, yeni farkediyordum kadının çıplak kalan bedenini. Onu öyle görünce kendimden utandım. Bozulan sinirlerim, daha çok bozuluyordu. Kadın ve babamın gözleri arasında gidip gelirken, dudaklarım arasından kahkaha döküldü. Kahkahalarıma eşlik eden gözyaşlarım hızlandı. "Bu kız delirmiş." diyen kadın ile kahkahamı keserek üzerine doğru ilerledim. Kadının, gözlerimden geçen deli cesaretinin pırıltılarını, yakaladığına emindim. Bunu gözlerinde oluşan korkuyla anlamıştım. "Sen nerenin fahişesisin bilmiyorum ama burada, benim evimde, annemin odasında, Üzerinden kaç kişinin geçtiği belli olmayan bedeninin, annemin yatağında ne işi var!?" Üzerine basa basa sorduğum soruyla kadın, bir adım geri attı. Kendimden beklemediğim sert ve bir o kadarda sakin sesle konuşmuştum. Babamın, bizi daha doğrusu beni, şaşkın gözlerle izlediğine emindim. Çünkü bu zamana kadar hep sakin kalmış, ona sesimi dahi yükseltmemiştim. "Yeter be! Kızına terbiye vermelisin Kadir! Al şunu şuradan!" Diye babama karşı konuşan kadın ile saçına asıldım. Kulağımı tırmalayan çığlığı, suratımı buruşturmama neden olurken daha çok asıldım saçına. Geriye doğru eğilen bedenini, daha çok çekerek yere düşmesini sağladım. Babamın bize doğru adım attığını anlayarak bağırdım. "Sakın! Sakın karışayım deme. İnan bana, annemden kalan son kişi ya da babam olduğunu önemsemem. Elimden çekeceğin olur Kadir bey!" Diyerek bağırdım. Babamın şaşırdığını olduğu yerde durmasıyla anlamıştım. Ama bu sadece bir kaç dakika sürecekti. Biliyordum ki, babam benim tehditlerimden asla korkmazdı. Korksa bile korkusunu kabul etmez, inadına tersini yapardı. Kendisine gelene kadar, bu kadını ne kadar döversem o kadar kârdı benim için. "Yeter lan! Kulağımın dibinde çığlık atıp durma!" Diyerek bir tokat yapıştırdım kadına. Yerde yatan bedeninin üzerine oturup, kafasını yere vurmaya çalışıyordum. Gözlerim dönmüş gibiydi. Onları, annemin yatağında düşündükçe kendimden geçiyordum. Belimden tutulup çekilmem ile kadının, üzerinden kalktım. Belime sarılan kollar yüzünden hareketlerim kısıtlansa bile ayaklarım ve kollarım rahat durmuyor, tekme ya da yumruk vurmaya çalışıyordum. "Yetti lan. Çok fazla oldun sen!" Babamın kükremesi ardından, koridora doğru savruldum. Yerle birleşen bedenim ile dudaklarım arasından inilti koptu. Sırtımı, duvara vurmuş ve geçmeyen izlerin üzerine yeni bir iz eklemiş oldum. Babam, yerde yüzü kan içinde kalan kadını kaldırarak, çıplak bedenini hızla giydirdi. Ardından kulağına bir şeyler fısıldayarak evden gönderdi. Kadının giderken gözlerinde gördüğüm nefreti umursamadım. "Sen kim oluyorsun da, bu şekilde davranabiliyorsun lan!?" Babamın kükreyen sesiyle gözlerimi kapattım. Yine şiddete maruz kalacak olan bedenimle kendimi kastım. Umarım ölümüm, şiddet yüzünden olmazdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD