2.bölüm

1058 Words
Sabah erkenden Kutay abiye yakalanmadan evden çıkmıştım. Dün kızlar kaçıp Kutay abi ile baş başa kalınca bende ne yapacağımı bilememiştim. Onu ilk kez bu denli kızgın ve sinirli görüyordum. Üstüne üstlük sakinleştir deyince aklıma hiç olmadık bir fikir gelmişti. Dudaklarımla dudaklarına örtmek ve ona güven vermek istemiştim. Yarısı korku yarısı heyecandan düne dair tek hatırladığım o dokunuştan sonra ben bayılmıştım. Kutay abi öyle şaşırmıştı onun son anda beni belimden tuttuğunu hatırlıyordum. Sonrası yoktu. Kollarında bayılmıştım. Sabah ise yatağımda uyanmıştım. Daha sonra dün aklıma gelince de daha hava bile aydınlanmadan evden kaçarcasına ayrılmıştım. Özel bir hastanede fizik tedavi ünitesinde çalışıyordum. Çalışma saatlerimiz sekiz ila akşam sekiz arasıyken ben saat altı buçukta hastaneye gelmiştim. Kutay abiye yakalanırsam diye öyle ödim kopmuştu evden apar topar çıkmıştım. Allahtan hastane açıktı. Kendime kahvaltılık bir şeyler alırken kızlar grubundan aranıldığımı gördüm. Kutay abi ciddi mi bilmiyordum da onların kaçtığını söylemişti. Zaten kaçmasa Kutay abi hepsinin canını okurdu. Telefon çalarken yeşil oka bastım. "Hayatta mısın Minel?" diyen Zuhal'den bir başkası değildi. "Ölmedim." diye Zuhal i yanıtladım. Ölmemiştim ama ölmekten beter bir hale geldiğim bir gerçekti. "Şükür ölmemiş." diyen kızlarla gözlerimi devirdim. Sabahleyin hasta annemi evde bırakıp hastaneye gelmiştim. Bakıcısına erken çıkacağımı ve eve gelmesini söylemiştim. Bugün annemle bakıcısı ilgilenecekti. Kendisi %87felçli hastaydı. Normalde konuşması gerekirdi de annem felçten ötürü konuşamıyordu da. Oynatabildiği tek yer göz kapağıydı. Ve parmaklarıydı. Diğer her yeri felçten dolayı hissetmiyordu bile. "Şura senin ağzına sıçacağım." öfkeli gelen Zuhal'in sesi ile konuşmaları dinlemeye başladım. Zuhal niye bu kadar sinirliydi ki? "Her yerde videom var gerizekalı. Fatih bey görürse var ya beni doğduğuma doğacağıma pişman eder. Adama orta parmak çekmişim. Birinizde bu kız ne yapıyor dememişsiniz." ben demiştim. Üstelik uslu durması için Zuhal'i yerine oturtan bendim. Kızlar konuşurken Şura'nın YouTube sayfasına girdim. Görülme beş milyonu aşmışken videoyu baştan sona izlemeye başladım. Şura bunu da mı yapmıştı? "Sildim sanıyordum. Ben dün kendimde miydin ya?" video konuşması ardından hesaptan saniyeler içinde silinirken Şura konuşuyordu. Zuhal iş yerinde olmalı bir anda öfkeli erkek sesi duyduk. "Nerde asistanım olacak o kız? Bıktım sizden Fatih bey diyen o asistanım buraya gelecek." işte Zuhal şimdi sıçmıştı. "Şura o YouTube sayfanı siksinler."zaten Zuhal sonrası telefonu kapatmıştı. Bende uzatmadım bende telefonu kapattım. İş saatimin başlamasına yarım saat filan vardı. Telefonu kapatmıştım ki ekrana Kutay abiden mesaj düştü. -Akşam seni almaya geleceğim. -Konuşmamız gerekiyor. Ne konuşacaktık ki? Ne demeye onu sakinleştirmek için böyle bir yola başvurmuştum. Şimdi ben ona bu durumu nasıl açıklayacaktım? Telefonun ekranını kapatıp ayağa kalktım. En azından akşama kadar düşünüp durmayacaktım. Çünkü bugün fiziktedavi ünitesinde tüm randevular doluydu. Kendi bölümüme giderken herkesin elinde telefon ve baktıkları her neyse komik bulmuş gibi gülerek izliyorlardı. "Şura Pekker." gözlerim söyledikleri isimle büyürken ne izlediklerini anlamam uzun sürmemişti. Şura az önce videoyu sayfasından silmişti. Gelin görün ki video çok çabuk yayılmıştı. "Kız patronuna orta parmak çekiyor. Nasıl kızı yıldırdıysa artık." Zuhal gerçekten bitmişti. Konuşan başka kişilerin başka bir konuşmasını işittim. "Bıktım Fatih bey..." inanamıyordum. Zuhal in söyledikleri repliğe dönmüştü. O ukala adam Zuhal'i kovmaz direk ona böyle bir şey söylediği için selasını okuturdu. Fizik ünitesine girdiğimde diğerleri de farksız değildi. Replik her yere yayılmıştı. Her yerde Zuhal, Bıktım Fatih bey diye bağırıyordu. Ardından ise gösterdiği orta parmağa şarkı uyarlanmıştı. Şarkı da şu yeni çıkan pop müzikti. Hastalık gibi bir şeydi Şura'daki. Olur olmadık her şeyi çekime alıyordu ki Zuhal artık Tüm Türkiye tarafından tanınıyordu. Öğleni ve hatta akşamı Zuhalin Bıktım sizden Fatih bey sesi ile tamamlanmıştım. Zuhal ne yaptı bilmesemde çok iyi olmadığına emindim. Hayır kız yeni yaşına girdiğine gireceğine bin pişman olmuş olmalıydı. Artık mesaim bittiği için hazırlanıp hastaneden çıkmıştım. Hastane kıyafetlerini çıkarıp kendi elbiselerimi giymiştim. Diz kapağının üzerinde siyah eteğimi giyerken üzerine omuz ve göğüs kısmı açık badimi giymiştim. Ayaklarımda babet ayakkabılarım vardı. Ceketimi ise giymemiş ve elime almıştım. Hastaneden çıkmıştım ki hastane kapısında arabasına yaşlanmış ve çıkışımı bekleyen Kutay abi karşılaştım. Ayaklarım gerisin geriye hastaneye gitmeyi isterken bunu yapmaktan vazgeçtim. Kutay abi zaten hastaneden çıktığımı görmüştü. Ona doğru yürürken kalbim göğüs kafesimi delmek ister gibi çarpıyordu. Bakışları üzerimde gezinirken yutkundum. Beğeniyle bakıyordu. Ve bunu benden gizlemiyordu bile. Dürüst söylemem gerekirse onun bu haline nadir denk gelirdim. Onun yanına varınca ön kapıyı açtım. Yerime geçerken o da dolaşıp kendi yerini aldı. İkimizde yerlerimize oturduğumuzda ne söylemem ve ona dünü ne ile açıklamam gerektiğini bilmiyordum. "Dün ben Kutay abi," Demiştim ki beni susturdu. "Konuşacağız Minel. Eve gidelim konuşacağız." başımı salladım. Kutay abi arabayı sürerken onun mahallenin yolu değilde merkezden uzak evinin yolunu tuttuğunu anladım. Sanırım konuşacağız yer dediği Kutay abinin kendi eviydi. Mahallede de evi vardı. Birde kendinin sıklıkla gittiği ve birkaç kez beni de götürdüğü bir evi daha vardı. Anlaşılan konuşacağımız yer Kutay abinin insanlardan uzak olan kendi eviydi. Sessizlik içinde o arabayı kullanırken ikimizde bu sessizliği bozmadık. O arabayı evine sürdü bende dışarıyı izledim. Arada sırada başını çevirip bana bakıyordu. Ben ise yalnızca dışarısını izliyordum. "Aç mısın?" diyen Kutay abi ile başımı salladım. Çıkmadan önce bir şeyler atıştırmıştım hastanede. Kutay abide aç olmamalı ki arabayı durdurmadan sürmeye devam etti. Evinin önüne geldiğimizde Kutay abi daha bana bir şey söylemeden zaten yapmam gerekeni yapıp arabadan çıktım. O da peşim sıra arabasından çıkmıştı. Ben eve yol alırken Kutay abi ardımdan konuştu. "Bugün buradayız." başımı salladım. Annemin bakıcısını ayarlayan Kutay abiydi. Burada kalacaksak Kutay abi bakıcısını annemin göndermezdi. Kutay abi evin kapısının kilidini açınca içeri girdim. Ev en nasıl bırakıldıysa aynı öyle duruyordu. Kutay abi burasını sık sık temizletiyor olmalı evin içinde tek toz kırıntısı yoktu. Montum ve çantamı kanepenin üzerine bırakırken Kutay abi evin üst katına çıkmıştı. Bende konuşacağımız için onun peşi sıra istemeye istemeye üst kata çıktım. Kutay abi evin terasına çıkmıştı. Benim gelmemi bekleyen Kutay abi terasın demirine yaslanmıştı. Gözleri benim üzerimde duruyordu. Hiçbir şey demezken dudakları düz bir çizgide duruyordu. En ufak duygu kırıntısı yüzünden anlaşılmıyordu. Kızgın mı yoksa sakinleşmiydi o bile anlaşılmıyordu. Onun karşısında yerimi aldım. Dün için benden bir açıklama bekliyordu. Gözlerine bakıp konuşmaya başladım. "Kızların mekan seçecekleri yeri bilmiyordum. Dün ben hastaneden çıkıp mekana öylece gittim. Kızlar yanına gittiğimde sarhoştular. Kalkmak istemeyince bende yanlarında durdum." Kutay abi hiçbir şey demeden beni dinliyordu. "Dün işte sen sakinleştir beni diyince aklıma hiçbir şey gelmedi. O beni sessizlik içinde dinlerken aslında kendimi ona nasıl açıklayacağımı da bilmiyordum. " Kutay abi... " ortam bir anda söylediklerimle buz kesti. Göğüs kafesim söylediğimle daralırken nabızım atmayı keserken Kutay abinin yüzünde acı bir sinsileme vardı. Sanki söylediğim kelime soğuk bir ok gibi yüreğini parçalamıştı. Gözlerindeki acı bana bunu açıklıyor ama durgunluğu aksini söylüyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD