"Kutay abi..."
Kutay abi ona seslenmemle ellerini cebine koydu. Bakışlarını üstümden Çekmiyordu . "Minel." adımı söyledi. Dudaklarını dili ile ıslattı. "Neden bana abi diyorsun?"
Sahi ben Kutay abiye niye abi diye sesleniyordum? Bilmediğim bir yerden soru sorulmuş gibi bildiklerimden bilmediğim bilgileri toplamaya başladım. Bildiklerimden bilmediğim bir sorunun cevabını çıkarıyorum diyordum. Çünkü böyleydi. Kutay abi hiç konuşmadı. Düşünmeme zaman tanımıştı.
Mahallede herkes Kutay abi derdi. Bende bir süre sonra mahalleliye uymuştum. Ona abi diye bende seslenmeye başlamıştım. Bir süre sonra dil alışkanlığına dönmüştü. Abi gibi görmekle zerre ilgisi yoktu.
Başımı eğdim. Bakışlarımı ondan sakladım. "Herkes öyle sesleniyor sana. Bende öyle sesleniyorum." herkese neden abi diyorsunuz bana diye sormuyorsa bana da neden abi diyorsun diye sormaması gerekirdi.
Başını aşağı yukarı salladı. Dünki kızgın ve öfkeli haline tezat o kadar sakindi bu sakinliği öfkeli halinden çok daha korkutuyordu. Sebepsiz yere geriliyordum. Kutay abi bana zarar verecek bir isim değildi. Korkumda zarar vermesi yönünde değildi. Dün ona yaptığım şeyin hesabını kendi içimde veremezken ona anlatmak beni zorluyordu.
"Onlar beni abi olarak görüyorlar. Abi diye sesleniyorlar." söyledikleriyle bakışlarım onu buldu. Kutay abinin kemiksi ve erkeksi yüzüne bakarken çenesinin altında gözlerim takılı kaldı. Çocukken her yaz tatili boksa giderdi. Derecesi vardı. Avukat olmadan önceleri boks müsabakalarına katılırdı. O maçlardan birinde çenesinin altına darbe almıştı. Çok bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla karşı taraf yüzük kullanmak yasak olmasına rağmen yüzüğünü parmağından çıkarmamıştı. Çenesinin hemen altında o yüzüğün açtığı o küçük yara hala duruyordu. Çok belli değildi. Tüm bunlara rağmen o yara bile onun yüzüne Aksi gibi yakışıyor muydu yakışıyordu. Erkeksi hatları arasında o iz sanki ona daha erkeksi bir kusursuzluk sağlıyordu. Yakışmıyordu ama kötü de hiç durmuyordu. Kemiksi bir yüzü vardı. Boks yaparken mi sağladı kemik kasları güçlüydü. Normal bir erkekte kemik dursa da onun yüzünde oluşumsal bir yapı duruyordu. Sanki bir kalemle çizilmiş bir erkeksi yüz hatlarına sahipti. Bir ressamın elinden çıkmış gibi yüzü ve vücudu kusursuzdu. Buram buram ondan güç okurdunuz ki sadece beş saniye onunla konuşsanız aldığınız etki de bu olurdu. Tek yumruğu ile biliyorum bir boğayı devirirdi. Ondaki güç böyle bir şeydi. Güç kelimesi onun etine kemiğine karışmış ve sözlerinde daha çok güçlü konuşurdu. Gözleri bile ondaki gücün sanki temsiliydi. En çokta gözlerini severdim. Çünkü onun gözünün değdiği hiçbir şey sıradan ve güçsüz olmazdı. Eşsiz bir şeye bakar gibi bakardı. Onun bakışları sizdeyse gücün ve dahasının sizinle birlikte olduğunu hissederdiniz. Bunu size o hissettirir size verirdi.
"Beni öptün." demesiyle kalbimin üzerinde sert bir yumruk etkisi hissettim. "Dün sakinleştirmek için onca yolun vardı. O kadar seçenek içinde neden beni öpmeyi seçtin?" en basitinden bende Kutay abi mekana gelmeden kaçabilirdim. Kutay abinin sorguladığı söylediklerimle yaptıklarımın çelişmesiydi.
Bu sefer düşünmedim. Düşünecekte çok şey yoktu. "Öpmek denilmezdi. Ben şaşırtmaktan yana olan şansımı kullandım. Seni şaşırtmayı istedim." en çokta kendimi şaşırtmıştım. Bunu şimdi bile kabul ediyordum.
Gözlerimden gözlerini çekmedi. Bakışlarını üzerimde tuttu. Sanki doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için o da beni öpecek gibi bakıyordu.
"Ben senin abin değilim Minel." değildi. Onunla aramızda kan bağına dair hiçbir şey yoktu. Mahalleli ona nasıl sesleniyorsa bende mahalleliye ve kızlara uymuştum. Abi diye sesleniyor olmam sadece ağız alışkanlığıydı. "Sen herkesten farklı olarak bana abi deme."
Ona baktım. Ne demek istiyordu. Neden beni diğerlerinden ayırıyordu.
"Demem." ne diyebilirdim. Ona nasıl seslenmemem gerektiğini söylerken bende ona öyle seslenmezdim.
"Saat oldukça geç oldu. İstersen git uyu. Yarın işe seni ben bırakırım."
Başımı salladım. Bugün çok erken uyanmıştım. Saat akşamın on birini gösterirken uykulu olduğumu o söyleyene kadar anladığımı çok söyleyemezdim.
Onu arkamda bırakıp odama yürüdüm. Buraya daha önceden de gelmiştim. Yabancısı sayılmazdım. Hatta elbiselerim ve kişisel eşyalarım bile vardı.
Odaya girip kapıyı ardımda kapattım. Banyoya girdim. Dün banyo yapmadan öylece uyumuş ve uyanmıştım. Kısa bir duş aldıktan sonra kurulanıp üzerimi giydim.
Yatağa yol alırken kapım çalındı. "Girsene." diye konuştum. Yatağın üstündeki örtüyü çekip örtünün içine girdim. Sütyenle uyuyamazdım. Bu yüzden uyurken giyinmezdim. Örtü ile kendimi gizlemiştim.
Kutay içeri girince yatakta yana kaydım. O da yatağın yanında yerini aldı. Yatağın ucunda oturdu. İçine girmezdi. Sanırım içmişti. İçki kokuyordu.
"İyi geceler." parmakları saçıma uzanınca gözlerimi kapattım. İlginç bir şekilde onun dokunmasına alışkındım. Her akşam mahallenin önünde saçlarıma dokunur ve önüme gelen saçlarımı kulağımın ardına koyardı. Bazende öperdi. Bunu ne maksatla yapardı bilmezdim. Şimdi olduğu gibi gözlerimi kapardım. O kokumu içine çekerken bende onun kokusunu solurdum. Uyumadan önce aldığım son koku onunki olurdu. Tenime nüfus ederdi.
Bu sefer her zamankinin dışında bir şey yaptı. Saçımı arkama atıp omzumu açığa çıkardı. Dudaklarının ısısını tenimde hissettim. Normalde bunu hayatta yapmazdı. Alkolü fazla kaçırmış olmalı saçlarımdan aldığı kokuyu oradan solumak ister gibi dudaklarının yerini burnu aldı. Ciğerleri kokuma muhtaçmışçasına soluğunda yutkundum. Garip bir şekilde bu yaptığından tahrik olmuştum.
Kadınlığım sızım sızım sızlarken onun oradan çekilmesini bekledim. Bana ne oluyordu bilmiyordum.
Kendini geriye çekince gözlerimin içinden bir şey anlamasın diye kapalı tuttum. Çok fena tahrik olmuş bir haldeydim. Bacaklarımın arası sızım sızım sızlıyordu. Çok başıma bu olay gelmezdi de bedenimde ne isteğini bilirdim.
Kutay abi odanın ışığını kapatıp dışarı çıkınca gözlerimi açtım. Odanın içerisi karanlıktı. Sadece perdenin aralığından ayın ışığı görünüyordu. O da odayı çok aydınlatmıyordu.
Elimi bacaklarım arasına götürdüm. Tüm vücudum ateşe dokunmuş gibi yanıyordu. Az önce ateş almış gibi bacaklarımın arasında da ayrı bir yangın yeri vardı.
Bacaklarımı kendime çektim. Kasıklarımda dolaşan sızıyı nasıl yok edeceğim konusunda tek bir fikre sahip değildim. Böylesine bir tahrik olma ilk kez başıma geliyordu.
Göğüslerim taş gibi sertleşmişti.
Bu etkiyi bende bırakan odamdan çıkan adamdı.
—------–
Bölümler hızlı geliyor.