Benim vücudum istekle kavrulurken yan odadan Kurayım sesini işittim. Odalarımız yan yanaydı ve banyosu onun benim odamın dibindeydi.
Hırıltılı sesini duyuyordum. Normalde o bu saatlerde enerjisini atmak için dışarı çıkar ve koşu yaptıktan sonra dışarıda duran kum torbasını yumruklardı. Şimdi ise hiçbirini yapmamış ve banyodaydı.
Hırıltılı sesi kulağıma dolunca ne yapacağımı bilemedim. Sanırım benim uyuduğumu düşünüyordu. Ben ise uyumamış ve uyanıktım. Üstelik bedenim bir ihtiyacın acısını çekiyordu.
Banyoda ne yapıyor bilmiyorum da kulağıma Hırıltılı sesleri geliyordu. Suyun sesi yoktu. Hırlıyor ve sanki yüksek bir yeri koşar gibi aldığı hızlı nefesleri kulağıma kadar geliyordu.
Gözlerimi kapattım. Kulaklarımı da kapatırdım ama yapmadım. Ellerim göğüslerime vardı. Sert olan göğüs ucumu okşadığımda dudaklarımla dişlerimi ısırdım. Kasılıyordum. Bedenim gevşemek istiyordu.
Kurayın sesi hala gelirken elimin sırtını boynumda gezdirdim. Yine uyumadan önce aldığım son koku onun kendi kokusuydu. Erkeksi kokusuna alışkındım. Burnuma doluşan onun kokusuyla iç çektim. Sanki duvarın ardında değil buradaydı.
Bir elim bacaklarımın arasını buldu. Kutay ne yapıyor bilmiyorum ama nefesleri benimki kadar hızlanmıştı. Elimi kadınlığımın üzerinden çekmedim. Onun kokusu ve Hırıltılı sesi kulağıma dolarken bedenim tatmin oldu. Böyle bir şey ilk kez başıma geldiği için son anda iniltimi bastırdım. Örtü ile ağzımı kapatırken vücudum sıcak basmısçasına terliydi. Terin suyun içinde kalmıştım. Üstelik bacaklarım arasından akan şeyin bir rahatlama olduğunu bilincindeydim. Çok değil ama az da olsun bedenim rahatlamıştı. Gelen hemen peşi sıra uyku ise az öncesi yaşadıklarımın cabasıydı.
***
Sabah uyandığımda evde kimse yok sanmıştım. Dışarı çıkmadan önce kısa bir duş alıp öyle çıkmıştım. Kutay abi ise kum torbasını yumrukluyordu. Bu sabah koşu yaptı mı bilmiyordum. Burada çok güzel ormanın içinde koşu alanı vardı. Bende bir kaç defa koşuya gitmiştim.
Alnından ve boynundan boncuk boncuk ter dökülen adama baktım. Üstü çıplaktı. Çıplak teni yıkanmışçasına terlerken o yumrukları kum torbasına geçirmeye devam ediyordu.
Sırtımı kapı pervazına verdim. Sırt kasları ve kol kaslarını izlerken gözümü ondan bir an bile ayırmıyordum. Oldukça etkileyici görünüyordu. O kum torbasına bir iki defa vurmayı denemiş ve benim aldığım dönüt sen kimsin gibi olmuştu. Yerinden kıprıdamamıştı bile. Kutay vurduğunda ise rüzgar gibi savuruyordu.
İç çektim. Çekilmeyecek gibi değildi. Kutayın beyaz yüzüne tezat kavruk teni vardı. Omuzları genişti. Her hareketinde omuz kasları çıplaklığıyla önümde duruyordu. Bu da ister istemez ona sarılma ve dahasını yapma isteğimi uyandırıyordu.
Tabikide böyle bir şey yapacak değildim.
Yumruk atmaya öyle dalmıştı onun tarafına yürümeye başladım. Bunu yaparken sessiz olmaya çalışıyordum.
Çok tehlikeli bir şey yaptığımı biliyordum. Yine de yapacaktım. Boks torbasının ucundan tuttum. Beni görmesi çok zordu. Kendimi biraz geriye çektim. O an kum torbası aldığı şiddetli yumruklarla birlikte geriye savruldu. Arkasından benim ortaya çıkmamla savurduğu yumruğun normalde alacaklısı benim olmam gerekirdi. Ama olmadım.
Gözlerimi kapamış ve o şiddeti beklerken yumruğu hemen yanımdan yel gibi geçti. Gözlerimi açmaktan çekiniyordum.
Onu çok mu kızdırmıştım? Belime konulan ellerle ona çekildim. Ellerim havaya kalkıp ona tutunduğunda onun ağzından sitem çıkmış benimkinden dökülen ise hayret nidası olmuştu.
Korkuyla karışık gözlerimi açtığımda çok yakınımdaydı. Ellerimi yukarı taşıdım. Bunu yapmamın bir sebebi bile yoktu.
Avuç içlerim yanıyordu.
Avuç içlerimi yavaşça teninden çektim. Bunu yaparken tırnaklarım sanki ona daha fazla dokunmayı ister gibi çizmişti. Teninde en ufak bir çizik bırakmadan o dokunuşumu yumuşak olmuştu. Gelin görün ki bu hareketim onun çenesini sıkmasını sağlamıştı.
Onunla o kadar yakındık ki yutkundum. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Dokunmayı ona istemiştim. Bunu ona söyleyemeyeceğim için yalana sığındım. "Acıktım."
İnsanların gözlerinin içine baka baka yalan söyleyemezdim. Bu benim için hep böyleydi. Bakışlarımı kaçırırdım. Ufak bir yalanım bile olsa bakışlarımı kaçırır ve bu hep yaptığım bir şeydi. Acıktığımı söylerken bakışlarımı kaçırmıştım. Hemen ardından ise başımı kaldırıp ona baktım. Aramızda çok boy farkı yoktu da yine de benim ona üstten bakacağım kadar vardı. Başın çenesine kadar geliyordu. Gerisi yoktu. Vücudum ise onun iri bedeni arasında sıska bir kız gibi kalırdı. Oysa sıska değildim. Etime de dolgundum.
Belimdeki elini sıkılaştırmak ve beni bırakmak arasında sanki kararsızdı. Ona vakit tanımak adına elimi kaldırdım. Birkaç saç tutamı yüzüne dökülmüştü. Bakışları altında o saç tutamlarını yana çektim. Bakışları bir an bile üzerimden çekilmemişti. Hatta bu hareketim sonrası öylesine bir iç çekti ki yüzüm güldü.
Hafif ayaklarım üzerinde uzanıp yüzüme onun yüzüne yaklaştırdım. Söylediğim yalanı sürdürerek gözlerine baktım. "Açım diyorum daa." onların tarafı Karadenizliydi. Çok şivesi olmasa da ben Karadeniz ağzıyla konuşmayı severdim.
"Yiyelim anasını satalım. Yiyelim." bakışları dudaklarımdaydı. Sanki onun yemeyi istediği başka bir şeydi. Ses etmedim. Ne yalan söyleyimdi şimdi beni öpse ona karşı koymazdım. Hatta isterdim.
"Sabah bir şeyler alıp geldim. Sen bir şeyler ikimize hazırla. Bende duş alıp gelirim." ondan hiç ayrılmayı istemiyordum. Yine de ondan kendimi geriye çektim ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Neydi bu içimdeki istek! Onunda nefesini koyverdiğini duydum.
Söylediği gibi mutfağa yol aldım. Az önce söylediği gibi alışveriş yapmış ve mutfak tezgahının üzerine eşyalarla doluydu. Aldıklarını yerleştirmiş olmalı tezgahın üstünde kaşar sucuk terayağı Yumurta ve kahvaltı için ne gerekiyorsa o vardı. Bir de tezgahın üzerinde duran poşet vardı.
Poşete yürüdüm. Bu neydi ki?
—--—--------
Ne olabilir? ^_^8-)