Mafyanın Varisi
Evden içeri sessizce girdim ve kimseyi uyandırmadığım için derin bir nefes aldım. Salonun önünden geçerken salonun ışıklarının açılması ile ofladım.
"Rabia Hanım bu saate kadar neredeydiniz?" diye sordu babam.
"Arkadaşların yanındaydım."
"Ben sana en geç on birde evde olacaksın demedim mi!" diye bağırdı babam. "Saati fark etmemişim." diyerek odama çıkacakken babam kolumdan tuttu.
Babam sinirle "Bu konuyu şimdi konuşacağız Rabia! Hem bu elbisenin boyu ne böyle?" dedi.
"Konuşmak istemiyorum!" diye bağırdım. Babam yüzünü buruştururken "Yine mi alkol aldın? Reşit bile değilsin sen!" dedi.
Bizim bağırışmalarımızdan dolayı uyanmış olan annem ve ikizim Gonca yanımıza gelmişlerdi. "Ne oluyor Kemal?" diye sordu annem.
Babam "Kızın yine kafayı bulup eve geç geldi!" diye bağırdı. Ağzımdaki sakızı patlatırken "Abartmayın ya" dedim.
"Saygısızlık yapma o sakızı hemen ağzından çıkar." diye bağıran babam ile sakızı yere tükürdüm.
"Ne yapıyorsun sen!" diye bağıran babam ile "Sakızımı çıkarmamı istememiş miydin?" diye sordum.
"Buraya mı çıkarılır?" diye soran babam ile "Nerede çıkarmam gerektiğini söylememiştin." dedim.
"Seni terbiyesiz!" diye bağırıp yüzüme tokat atan babam ile kafam sağa doğru düştü. Babamın bunu yapacağı aklımın ucundan bile geçmezdi.
Annem endişeyle "Kemal ne yapıyorsun sen?" diye sordu.
Babam sinirle bana bakmayı sürdürürken annemin sorusuna cevap olarak "Benim de bir sınırım var ve Rabia Hanım bu sınırı çoktan aştı." dedi.
Sonra babam derin bir nefes aldıktan sonra bana baktı ve "Evimden defol git!" diye bağırdı. Bu dediği kulaklarımda çınlarken Gonca çekinerek "Baba yapma." dedi.
"Gonca sen karışma!" diye bağıran babam ile Gonca bir iki adım geriye gitti. "Evini al başına çal! Hiçbir şeyini istemiyorum." dedim ve hızla evden çıktım.
Üstümde sadece telefonum varken kimi arayabilirim diye düşündüm. Bir sürü arkadaşım vardı ama bence hepsi züppe ve kendini beğenmiş.
Çaresizce sahile gidip yürümeye başladım. Sanki eve daha önce iki gibi gelmemişim gibi bu büyüttüğü olaya bak ya.
Sinirle sahile yürürken yanımda siyah bir araç durması ile kaşlarımı çattım. Arabadan siyah takım elbiseli iki adam indi ve yanıma geldiler.
"Dedeniz sizi almamız için bizi yolladı efendim." diyen takım elbiseli adam ile hayretle ona baktım.
Dedemin ne ara evden kovulduğuma haberi olup beni almaya adamlarını yollamıştı?
Kuşkuyla "Dedemin adamları mısınız?" diye sordum. Dedemi pek fazla görmezdim.
Çünkü babam ile kavgalı olduklarından bizim eve gelmezdi. Sadece annem hafta da bir iki defa dedemin evine giderdi.
"Evet efendim dedeniz yolladı." diyen takım elbiseli adam ile "Telefonunu ver dedemi arayıp kontrol edeceğim." dedim.
Koruma anlamayarak bana bakarken bu nasıl mafya adamı diye düşündüm. Evet dedem bir mafyaydı ve sert birisiydi.
"Şarjım bitti benim. Telefonunu ver de dedemi arayayım." dedim. Koruma telefonu açıp bana verince onlardan iki üç adı uzaklaştım.
Adamın telefonunu kurcalamaya başladım. Eğer dedemin adamı değilse bu buradan belli olurdu.
Adamın telefonu temiz çıkınca adamın telefonunu dedemi aramayarak geri verdim. "Tamam hadi gidelim." dedim.
İki takım elbiseli adam ile arabaya binince kendimi siyah giyen adamlar filmindeymişiz gibi hissettim.
Bu iki takım elbise giyen adamlar birbirlerinden çok zıt gözüküyordu ve siyah takım elbise giyiyordu.
Kendi kendime gülmek biraz delice olabilir ama banane kardeşim. Kahkahalar atarak gülmeye başlamam ile ön koltukta oturan takım elbiseler dikiz aynasından bana tuhafça bakmaya başladı.
Sertçe "Ne bakıyorsunuz?" dedim. Adamlar hemen önlerine dönerken gülümsedim. İşte böyle adam olacaklardı.
Dedemin malikanesinin önünde durunca arabadan adamları beklemeden indim. Kapı ben daha çalmadan açınca bu iyiydi diye düşündüm.
Evin içine girdiğimde dedem her zamanki karizması ile elleri arkada beni bekliyordu. Hiç elini öpecek havada değildim.
"Annen beni aradı." diyen dedem ile nereden haberi olduğunu anladım. Dedemin sorusuna cevap vermezken salona geçip oturdum.
"Benden seni adam etmemi istedi." demesi ile dedeme şaşkınlıkla baktım. Alay edercesine "Ne yani hanım hanımcık kibar bir şeye mi çevireceksin beni?" dedim.
"Hayır seni kendime dönüştüreceğim. Artık sen mafyanın varisisin ve mafya olacaksın."
"Dede ne saçmalıyorsun sen ya?" dedim gülerek. Dedem dediğime kaşlarını çatarken "Şaka değil miydi?" diye sordum.
Dedem "Alkolik, başına buyruk ve güzel hareket eden bir kızsın. Neden seni değerlendirip mafya yapmayayım?" diye sordu.
"Çünkü babam buna karşı gelir." dedim. Dedem daha 65 yaşlarındaydı. Zaten daha yaşlı olsaydı kafasından zoru var diye düşünürdüm.
"Sana tokat atıp evden kovan babandan mı bahsediyorsun?" diye soran dedem ile cevap veremedim.
"İşte sana şans veriyorum. Bir yıl seni eğiteyim. İyi bir dövüşçü, mafya ol. Böylece kendi ayaklarının üstünde durup babanın evine ihtiyacın olmadığını kanıtlayabilirsin." dedi dedem.
Dedemin dediği mantıklı gelirken "Tamam." dedim. "Bu zorlu bir süreç olacak ama" dedi dedem.
"Dede lütfen aban bir bak. Okulu takmayan, her gün barlarda sarhoş olana kadar eğlenen, evden kovulan bir kızım. Kaybedecek neyim var ki?" diye sordum.
"Belki de hayatın. Mafyalık işinde ne zaman öleceğin belli olmaz." dedi dedem. "Kumar oynamayı sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?" diye sordum.
Bu dedemi güldürürken "Odanı senin için hazırlattım. Merdivenlerden çıkınca sağdan ikinci oda." dedi.
"Kabul edeceğimi nereden biliyordun?" diye sordum. "Annen de kabul etmişti. Tabi baban olacak herif ile tanışana kadar." dedi dedim.
Dedem gerçekten babamı sevmiyordu. Dedemin yerinde olsam bende babamı sevmezdim.
Dedem daha erken, sabret demesine rağmen babam annemi kaçırıp nikah kıymıştı. Birde dedemin işinden dolayı anneme zarar gelmesin diye dedem ile annemin görüşmesini de kısıtlamıştı.
"Tamam o zaman ben gidip dinleneceğim." dedim ve ayaklandım. Tam salondan çıkacakken dedem "Adamıma yaptığın telefon numarası eskimedi mi?" diye sordu.
"Ama yinede iş gördü." dedim ve tarif ettiği odaya gittim. Oda koyu renklerde şık döşenmişti. Dolabımın yanında iki kapı görmem ile merakla kapıları açtım.
İlk kapı banyoya ikinci kapı giyinme odasına açılıyordu. Burayı gerçekten çok sevmiştim. Bir duş aldım ve üstümü değiştirip yattım.
Sabah sikik alarm ile uyandım. Ben alarm falan kurmamıştım. Etrafıma baktığımda dedemin odamdaki koltukta oturduğunu gördüm.
"Dedeciğim sorması ayıp kargalar bokunu yemeden neden kalktık?" diye sordum. "Kargalar ile olan kahvaltına geç kalmanı istemedim." diyen dedem ile o kapak sesini duyabiliyordum.
"Dede gerçekten neden erkenden kaldırdın?" diye sordum. "Biraz düşün senin içinde zeki bir kız yatıyor anlarsın." dedi dedem.
"Dede sorun da orada. O kız yatıyor. Kalktığını da hiç görmedim." dedim. "Saçma sapan konuşma da kalk. Çalışacağız." dedi dedem.
"Dede bu saatte ne çalışması ya. Belki sizin zamanlarınızda erken kalkmak gelenekti ama 21. yüzyıldayız. Yani erken kalkmak zorunlu değil." dedim.
"Kalk çabuk!" diye bağıran dedem ile göz devirerek yataktan kalktım. "Şimdi hemen giyiniyorsun ve kahvaltıya iniyorsun!" dedi dedem sertçe.
Bu katılığına göz devirdim ve giydiğim pijamamın eşofmanını indirdim. Dedem arkasını dönerken "Ne yapıyorsun sen?" dedi.
"Şimdi üstünü değiştiriyorsun dediğin için sözünü ikiletmeden üstümü değiştiriyorum ve altımda tayt var. Yanında soyunacak kadar terbiyesiz değilim." dedim.
Dedem bana bakmadan odamdan çıkarken kahkaha attım. Adamı işe böyle şaşkına çevirirler.
Dedemin daha önceden hazırlattığı dolabımdan siyah tayt ve kırmızı yarım tişört çıkarıp giydim. Aynada kendime baktığımda fena değildim.
Saçımı dağınık bir topuz yaptım ve siyah spor ayakkabılarımı giyip aşağı indim. Mutfaktan enfes kokuların gelmesi ile iştahım açıldı.
Mutfağa girdiğimde dedem masaya oturmuş kahvaltı yapıyordu. Orta yaşlı bir hizmetçi de tezgahın üstünde bir şeyler ile uğraşıyordu.
"Günaydın gencolar." dedim ve masaya oturdum. İkisi de bana anlamayarak bakmaya başlaması ile cümlemi düzelttim.
"Günaydın gencoluklarını geride bırakmış insanlar." dedim. Dedem bu dediğimi takmazken hizmetçi önüme bir tabak koydu.
Tabağa baktığımda bir dilim peynir, iki üç peynir, haşlanmış yumurta ve küçücük iki adet sigara böreği vardı.
"Dizilerdekiler kadar zengin olmamız onlar kadar azıcık bir şeyler yiyeceğimiz anlamına gelmiyor. Onlar set arkası hayvan gibi yiyor." dedim.
"Bundan sonra böyle diyete gireceksin." dedi dedem. "Açlık oyunlarına mı katılacağım?" diye sordum ve masanın üzerinden bir salam alacakken dedem salam tabağını önümden aldı.
Dedem elini şıklatması ile içeriden bir hizmetçi daha geldi ve buradaki hizmetçi ile masayı toplamaya başladılar.
Ciddi olamazlar. Dedem zor olabilir derken neyden bahsettiğini anlıyordum. Zengin evin aç yavrusu olarak gezinecektim evin içinde.
"Aç bir şekilde masadan kalktıktan sonra dedemle birlikte evin arka odalarından birine girdik.
Yan yana olan iki odanın aralarındaki duvar kırılıp büyük bir spor salonu yapılmıştı burası.
"Koşu bandına çıkıp yürü bakalım." dedi dedem. Bu dediğine göz devirerek "Okey." dedim.
Koşu bandını dedem orta hızda açarken yürümeye başladım. Benim eski odamda da koşu bandı vardı. Canım sıkıldıkça üstüne çıkıp yürürdüm.
"Bunda ne var ki" dedim küçümseyerek. "Tamam sen yarım saat bu düzeyde yürü." dedi dedem ve odadan çıktı.
Onun bu bilmiş hallerini umursamadan telefonumdan şarkı açtım. Telefonun sesini son ses açarken dans ederek yürümeye başladım.
Şarkıya eşlik ederken hayattaki en güzel şeyler kanun dışı, ahlak dışı ya da şişmanlatıcı olduğunu fark ettim.
En basitinden hız sınırını aşmak yasak, bir erkeğe olmasından fazla yaklaşmak ahlaksızlık, fazla yemek şişmanlatıcı.
Gerçekten bu boktan hayat çok sıkıcı. İstediğimiz gibi yaşadıktan sonra gebermeyeceksek yaşamanın ne anlamı var?
"Yorulmamış gözüküyorsun. Birde hızlı mod da bir saat yürü." dedi dedem odadan içeri girerken.
"Zevkle yürürüm." dedim ve koşu bandını en hızlı modunu açtım. Hızla koşarken dedem "Birazdan işten kaytarmadığına emin olmak için bir adamımı yollayacağım." dedi.
Dedem tekrardan odadan çıkarken taklidini yaptım "Borozdon oşton koytormodopono omon olmok oçon bor odomomo yolloyocoğom"
Taklidini yapmak beni rahatlatırken takım elbiseli yüzsüz bir adam gelip başımda beklemeye başladı.
"Selam yakışıklı koruma!" dedim. Canım sıkılıyordu ve bu herife sarmak eğlenceli olacaktı.
Korumanın ağzını bıçak açmazken "Dilsiz misin yoksa kurallar mı böyle?" diye sordum. Adam buna da cevap vermezken "Dedemin saçma kuralları böyle yani." dedim.
"Evli misin bari?" diye sordum. Parmağında yüzük göremezken "Demek bekarsın." dedim.
"Bende bekarım. Hadi birlikte dünya bekarlar derneği kuralım. Aslında bekarlar bizim derneğimizden çok genel eve falan gider sanırım." dedim gülerek.
Korumanın yüzünde mimik oynamazken "Burada çalışan genç bir kız gördüm. Temizlik yapıyordu. Sanırım nişanlı ama onu nişanlısından ayırıp ikinizin arasını yapabiliriz." dedim.
Koruma hiçbir tepki vermezken "Bana da birisini bulsan fena olmaz ha." dedim gülerek.
Bir saat boş boş korumaya saçma salak konuştuktan sonra dedem geldi. "Hoş geldin dedişko. Artık koşu bandından inebilir miyim?" diye sordum.
"İnebilirsin." diyen dedem ile koşu bandını durdurup indim. Dedem korumaya "Emre sen de geri görev yerine çık." dedi.
"Demek adın Emre. Memnun oldum." dedim. Emre yine bir şey söylemeden odadan çıktı. "Dede bu koruma hiç konuşmuyor, çok sıkıcı." dedim.
"Çünkü iş esnasında zevzeklik yapması yasak." dedi dedem. Bu dediğine göz devirdim ben şimdi zevzeklik mi yapmıştım?
"Daha önce spor salonuna gitmişsindir. Isınma hareketlerini yap." dedi dedem. Hiç karşı çıkacak havamda değilim.
Klasik ısınma hareketlerimi yirmi dakika gibi bir sürede bitirdim. Neredeyse iki saattir spor yapıyordum.
Uzun zamandır spor salonuna gitmediğim için hamlamıştım. Bacaklarım yavaş yavaş ağrımaya çalışırken dedem "50 şınav 50 mekik çek." dedi.
Kollarımı önüme doğru uzatıp sağa sola sallarken "Dede hadi mekiği bir şekil çekerim de elli şınav ne ya. Kollarımı görmüyor musun? Nasıl elli şınav çeksin bu kollar?" dedim.
"İtiraz istemiyorum çekmeye başla." dedi dedem. "Sanki sen çekebiliyorsun ya." diye mırıldandım.
Dedem "Çekemeyeceğimi mi düşünüyorsun?" diye sordu. "Dede 65 yaşına gelmişsin ne şınavından bahsediyorsun?" dedim.
Dedem dediğimi takmadan şınav pozisyonuna geçip şınav çekmeye başladı. Ben ağzı açık bir şekilde ona baktım.
Dedem onuncu şınavını çektikten sonra çevik bir hareket ile ayağa kalktı. "Oha sen dede kılığında James Bond musun?" diye sordum.
Bu sorum dedemi güldürürken "Hadi sıra sende." dedi. Şınav pozisyonuna geçtim şınav çekmeye başladım.
On beşinci şınavıma gelmiştim ki kollarım isyan etmeye başladı. Dikkatle beni izleyen dedeme baktım ve "Yetmez mi?" diye sordum.
"Mola ver devam et." dedi dedem. Şınav pozisyonundan çıkıp dedemin getirdiği suyu kafama diktim.
Bacaklarımın ağrısı şiddetleşmişti ama pes etmek yok. Dedem gibi bir mafya olacağım ve babama evden kovduğu kızın nasıl geliştiğini göstereceğim.
Yaklaşık üç saat spor yaptıktan sonra kendimi duşa attım. Suyun sıcaklığını vücudumda hissederken annem ve Gonca'yı özlediğimi fark ettim.
Normalde bir iki hafta hiç görüşmediğimiz zamanlar oluyordu ama babamın beni evden kovduğu için onlar ile bir daha görüşemeyecek gibi hissediyordum.
Duştan çıktım ve üstüme rahat bir şeyler giyip aşağı indim. Salondan gelen bağırışmaları duymam ile kaşlarım çatıldı.
Belki gitmemeliydim ama kimin umurunda? Merakla salona girdim. Annemleri görmem ile gözlerim kocaman açıldı.
Babam ve annem salondaydılar. Babam ve dedem tartışıyor annem onları sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Sizin burada ne işiniz var?" diye sordum. Annem beni görünce hızla bana sarıldı. Annemin sarılışına karşılık verdim.
Sonra babam da bana sarılacakken kenara çekildim. Babam bana hüzünle bakarken "Daha tokat attığın yerin izi geçmedi." dedim sinirle.
"Kızım bir anlık sinirle oldu gerçekten özür dilerim." dedi babam. "Hadi vurduğun yerin izi geçti diyelim. Kalbimde oluşturduğun izlenime ne yapacaksın?" diye sordum.
Babam tekrar konuşacakken sus işareti yaptım. "Ben kararımı verdim. Dedem ile birlikte yaşayacağım." dedim ve bahçeye çıktım.
Bahçe salıncağında oturan Gonca'yı görmem ile "Beni bu kadar hızlı özleyeceğini tahmin etmemiştim." dedim.
Gonca hızla bana sarılırken ağlamaya başladı. Gonca küçüklükten beri hep sulu gözdür.
"Gonca en sevdiğim tişörtümü sümük yaparsan seni deşerim." dedim. Gonca bu dediğime gülerken "Hadi eve gidelim." dedi ve elimden tuttu.
Elimi ondan çekerken "Ben gelmiyorum." dedim. Gonca şaşkınlıkla"Ne demek gelmiyorum?" diye sordu.
"Ben kararımı verdim. Dedemin yolundan ilerleyeceğim." dedim. "Dedemin o mafyacılık işlerine bulaşmak saçmalık." dedi Gonca.
"Neresi saçmalıkmış?" diye sordum. "Dedem sırf bu yüzden ailesini kaybetti. Ninem öldürüldü, annem evden gitti." dedi Gonca.
"Kaybedecek bir şeyim kalmadı ki benim." dedim. Yani bir nevi ailem yok demiştim. Bu dediklerim Gonca'yı şok etmişti.
"Benim kararımı duydun. Yakında dedemin bu işlerine adım atarım. Hayatınızı tehlikeye sokmamak için sizinle görüşmeyelim." dedim ve bir şey demesine izin vermeden geri eve girdim.
Annemler beni bırakıp giderken derin bir nefes aldım. Salona geçip koltuklardan birine kendimi attım.
Dedem yanıma oturunca ona göz ucuyla baktım. "İstersen git. Babanlar seni çok seviyor." dedi dedem.
Ona şaşkınlıkla döndüm ve "Benim kararım kesin. " dedim. "Gerçekten benim gibi mi olmak istiyorsun?" diye sordu dedem.
"Evet." dedim kararlılıkla. "Baban haklı. Ben hayatımdaki herkesi kaybettim. Seninde kaybetmene izin veremem." dedi.
Bunun zerine hızla ayağa kalktım. "Birde mafya mı olacaksın? Zayıf noktan hakkında en ufak lafta çöküyorsun be. Haklısın. Senin gibi mafya olmamalıyım. Senden daha iyi bir mafya olmalıyım!" diye bağırdım.
Dedem dediklerimin şokunu yaşarken "Ben gidip biraz daha çalışacağım." dedim ve spor salonuna gittim.
Ne yapacağımı düşünürken boks eldivenlerini gördüm. Boks eldivenlerini elime geçirdim ve kum torbasını yumruklamaya başladım.
Kum torbasını hızla yumruklarken birisinin odaya girdiğini duydum. Ama ona doğru dönüp bakmadım. Kesin dedem gelmiştir.
"Çok güçsüzsün. " diyen ses ile bunun dedemin yaşından çok genç bir erkeğin sesi olduğunu fark ettim.
Arkamı döndüğümde benim yaşlarımda bir meteor vardı. "Sende kimsin?" diye sordum. Çocuk 1.80 boylarında siyah saçlı yeşil gözlüydü.
"Yiğit" demesi ile "Burada ne bok arıyorsun Yiğit?" diye sordum. "Bağırışmaları duyunca Mehmet Amca iyi mi diye bakmaya geldim." dedi Yiğit.
Dedemin adı Mehmet'ti. Ve dedeme amca demesi komiğime gitmişti. Ama hiç gülecek havamda değildim.
"Yiğit gördüğün gibi dedem burada değil o yüzden siktir olup gidebilirsin." dedim. "Deden sinirli olduğunu sakinleşene kadar senin yanında durmamı istedi." dedi Yiğit.
"Ciddi olamazsın." dedim. Başıma bakıcı mı koymuştu şimdi de. "Korumalardan birini yolla sen git." dedim.
"Deden korumalara zarar verme ihtimalinin olduğunu söyledi." dedi Yiğit. Yok ebenin amı yani.
"Sessizce dur o zaman." dedim ve boks torbasını yumruklamaya devam ettim. Yiğit hiçbir şey demeden diğer boks eldivenlerini alıp eline geçirdi.
"Geriye çekil de nasıl yumruklanacağını öğren." dedi Yiğit. Bu dediğine göz devirerek geriye çekildim.
Yiğit'in üçüncü yumruğunda kum torbası delindi. Ben ona şaşkınlıkla bakarken Yiğit bana sırıtıyordu.
"Kum torbamı deldiğine göre onun görevini sen almalısın." dedim ve Yiğit'in üstüne doğru yürümeye başladım.
Ayağımın takılması ile Yiğit'in üstüne düştüm. Yiğit'in sırtı yere değerken bende onun üstündeydim. Tek sorun dudaklarımızın birleşmiş olmasıydı.
Hızla Yiğit'in üstünden kalktım. Yiğit sırıtırken "Kum torbasını delecek gücün var ama üstüne düşen bir kızı tutacak kadar gücün yok mu!" diye bağırdım.
O benim ilk öpücüğümdü. Hayır o saçma salak ilk öpücük mevzusunda değilim. Ben daha önce hiç öpüşmemişken böyle öpüşmek sinirlendirmişti.
Ne bileyim daha hoş sevdiğim birini falan öperim diye düşünmüştüm. Bu hayvanı değil.
"Şimdi suçlu ben mi oldum?" diye sordu Yiğit. "Evet amına koyum hatalı sensin. Ben kendi kendime takılıyordum. Ne bokuma işime karışıyorsun ki!" dedim.
"Dedenin yolladığını söylemiştim." dedi Yiğit. "Dedem seni ben mallık yapmayayım diye yolladı. Gelip kum torbamı deş diye değil!" diye bağırdım.
"Ne oluyor burada?" diyerek içeri giren dedem ile göz devirdim. "Yok bir şey Mehmet Amca." dedi Yiğit.
Tabi canım hiç bir şey yok! Alt tarafı gelip kum torbamı deldi sonra dudağımız birleşti ve kavga ettik.
Dedem tek kaşını kaldırmış emin olmak için bana bakarken "Ben odama gidip uzanacağım." dedim ve yanlarından ayrıldım.
Yiğit'in pişkin pişkin sırıtması aklıma gelirken sinirle odama girdim. Elimdeki boks eldivenlerini çıkardım ve bir kenarlara fırlattım.
"Hayvan herif!" diye bağırdım. Aynada kendimi gördüğümde sinirden kıpkırmızı olmuştum. Piç herif ya.
Odamdaki balkona çıktım ve kendimi balkonda duran iki tane tek kişilik koltuktan birine attım.
Kafam dağılsın diye telefonumu açıp sosyal medyaya girdim. Yüzlerce bildirim geldiğini görmem ile göz devirdim.
Hepsi yapmacık insanlardı. Hiçbirinin mesajına bakmadım ve bütün sosyal medya hesaplarımdan Gonca'yı takipten çıktım. Anne ve babamın ise sosyal medya olarak tek w******p hesapları vardı.
En son olarak bütün ailemin telefon numaralarını telefonumdan sildim ve w******p'daki konuşmalarımızı sildim.
Mafyalık işine gireceksem benim açığımı bulmak isteyeceklerdir. Ve açığım olarak aileme zarar vermek isteyebilirler.
Annem ve Gonca benim için hala çok değerli. İşte tam bu nedenle onlarla bütün iletişimi kesmeliyim.
Balkonda tek başıma oturmak sakinleşmemi sağlamıştı. "Gelebilir miyim?" diye soran dedem ile balkon kapısının orada duran dedeme baktım.
"Tabi ki de." dedim. Dedem diğer tekli koltuğa oturdu ve derin bir nefes aldı. "Haklısın güzel kızım. Benim çok açığım var." dedi.
Dedemin bayrakları bu kadar hızlı indireceği aklıma gelmemişti. Umursamıyormuş gibi yaparak "Sorun değil." dedim.
"Yarın dövüş sanatları ve silah eğitimin başlayacak." dedi dedem. Bu beni heyecanlandırırken dedem modumu düşürecek o sözleri söyledi.
"Birde 11. sınıf derslerini alman için özel hocalar." Dedemin bu dediği ile heyecanla açılan gözlerime baygınlık geldi.
Başka konuşacak konu bulamazken balkondan yoldan geçen arabaları izlemeye başladım.
Konvoy halinde siyah renkteki araçlar karşı apartmanın önünde dururken onları izlemeye başladım.
Arabaların pencereleri açılıp içeriden taramalı silahların çıkması ile gözlerim kocaman açıldı ve "Dede eğil." dedim.
Ben hızla eğilirken dedem geç kalmıştı ve kolundan vurulmuştu. Emekleyerek dedemin yanına gittim.
"Dede iyi misin?" diye sordum endişeyle. "İyiyim ben." diyen dedem ile derin bir nefes verdim.
Ne yapacağımı düşünürken dedemin belinden silahını aldım. Daha önce sadece paintball ya da lunaparktaki oyuncaklarda elime silah almıştım. Onlarda oyuncak silahtı.
Bizim eve ve yan eve ateş açılıyordu. Aklıma gelen fikir ile emekleyerek balkondan çıktım. Odamdan da dikkatle çıktıktan sonra koşarak bodruma indim.
Dedemin evinde en iyi bildiğim şey bodrumdaki o küçük pencere ve pencerenin sokağa bakması idi.
Bodruma indiğimde hızla o küçük pencereye gittim. Bu küçük pencerenin dışarıdan fark edilmesi çok zordu.
Pencerenin camını silahın kabzası ile kırdım. Cam parçalarının bazıları üstüme gelirken umursamadım.
Silahımı pencerenin pervazına dayandırarak arabaların tekerleklerine nişan aldım. Umarım bu fikrim güzel bir sonuç verir.
Arabaların tekerleklerine her nişan aldığımda silah beni geri tepiyordu. On el ateşlediğim silah amacına ulaşmıştı.
Üç aracın birer tekerini, bir aracın iki tekerini vurmayı başarmıştım. Artık mermileri bitince kaçamayacaklardı.