1.BÖLÜM
“Aradan geçen koca beş sene. Meğer bu beş senede ne burnumda tütmüşsün İstanbul." diyerek derin bir nefes alıp özlem duyduğum İstanbul havası gönderdim ciğerlerime. Deniz kıyısında oturmuş İstanbul’u seyrederken özlem kadar buruklukta vardı içimde. Seneler evvel İstanbul gibi ilk ve son aşkımı da bırakıp gitmiştim buradan.
Aslında hiç benim olmayan ve olması da imkansız olan platonik lise aşkımı..
Beş sene evvel babamın kumar borçları yüzünden peşimize düşen mafyadan gizlice kaçıp gittik bu şehirden, gerçi huylu huyundan vaz geçer mi? Gittiğimiz yerde de yine buldu bu illeti. Ama su testisi su yolunda kırılırmış babam bir oyunda hile yaptığı için öldürüldü. Kendi ölüp gitti fakat tüm kumar borçları annem ve bana kaldı. Allah'tan dedemin vefat ettiğinde bıraktığı miras sayesinde ödedik bu borçları, geri kalan mirasla da o cehennem şehirden kaçıp eski mahallemizde iki odalı küçük bir ev aldık.
Fakat tam her şey düzeldi derken babamın laneti tekrar buldu bizi, zamanında babamın kumar borcu yüzünden kaçtığımız o mafya yine buldu izimizi, babamın öldüğünü söylesek de borcu olan o parayı bizden istediler. Tabi kafamıza dayadıkları silah nedeniyle itiraz edemedik. Benim kafama silah tutan acımasız cani cebinden bir tomar borç senedi çıkartıp zorla imzalattı bana.
Bu yüzden son altı ayda sabah akşam it gibi çalışıp her ay bu senetleri ödüyorum. Tabi zavallı annemde ilerleyen yaşına rağmen çalışmak zorunda kalıyor.
" Hadi Pınar geç kalacağız yeter bu kadar deniz keyfi" diyen çocukluk arkadaşım, kankim, can dostum, sırdaşım hatta her şeyim olan Nihal'e gülümseyerek çevirdim kafamı, oturduğu banktan hızla kakıp kolumdan tutarak aceleyle ayağa dikti beni " Ya hadi toplantı başlamıştır çoktan" diye feryat ediyordu resmen, uzunca bir 'offf' çekip kolumu ellerinden çektim.
" Ya kızım benim ne işim var bu toplantıda ,adı üstünde 'eski mezunlar toplantısı' ben eski mezun değilim." dedim vurgu yaparak, fakat ısrarcı kankim " Evet ama sende bu lisede okudun , eğer ...."deyip kafasını yere eğerek sessiz kaldı. Eğer babamın lanet kumar borcu yüzünden çekip gitmeseydik demek istedi ve söylediğine pişman oldu , canım kankim benim o günleri hatırlayıp üzülmemi hiç istemiyor, o yüzde etrafımda sevgi böceği gibi dönüp dururken, kendini paralıyor işte.
" Öf neyse ne kızım ya sen şimdi canın kankini yalnız mı bırakacaksın orada?" diyerek saniyesinde koluma girdi yine, sonra beni süzerek birden yüzünü ekşitti. " Gerçi bu halinle kızdan çok erkek arkadaş olursun bana ama neyse" deyip beni çekiştirmeye başladı. Bense olduğum yerde durup kolumu yine kurtardım ellerinden, yalandan gözlerimi kısıp sinirlenmiş gibi bakarak " Ne var halimde Nihal hanım" dedim, ufak bir 'hıh'lama yaparak tabi.
" Ne mi var, kızım sen kızsın, üstelik farkında olmasan da çokta güzel bir kız, ama saçlar erkek gibi ,tavırlarda öyle, giyim de desen oda erkekten hiç farksız, hal böyle olunca kız olduğun pek anlaşılmıyor " deyip daha da derin süzdü beni " siyah kısa paça pantolon , beyaz gömlek ,siyah ceket , erkek ayakkabısı ,hadi her şeyi anlayacağım ama o sırtına taktığın spor çanta ne ya, kızım kampa gitmiyoruz bir nevi partiye gidiyoruz." deyip duraksadı derin bir 'Off' çektikten sonra da " Ya senin yüzünden kısmetim kapanıyor valla ,yine seni erkek sanıp yanıma kimse gelmeyecek eminim" dedi bense gözlerimi devirip.
" Abartma istersen!" dedim, dedim de kız bayağı dertli çıktı." Abartma mı! Kızım mahallede seni erkek sanıp aşık olan kızlar var be. Baby face aşağı baby face yukarı, sana aşık olup hayran olan kızların dilindesin sürekli, neyse daha fazla konuşup geç kalmayalım bari" deyip beni tekrar çekiştirmeye başladı. Son bir kez aklıma gelen şeyle duraklayıp Nihal'e döndüm gözlerini deviren Nihal "Yine ne var Pınar ?"diye sorunca başımı yere eğip.
" Acaba oda gelir mi?" diyerek sordum. Nihal ise o an hemen kast ettiğim kişiyi anladı, yani Demir’i. Demir nenden üç sınıf üste olan platonik lise aşkım! Nihal bana sıkıca sarılıp." Unut artık onu Pınar, lütfen. Onu düşünmek sana sadece üzüntü veriyor. Hem geleceğini zannetmem çünkü şimdiye kadar hiçbir toplantıya katılmadı. Ayrıca biliyorsun da gazetede okumuştuk, o yurt dışında dedesi ile yeni kurdukları şirketi idare ediyor." deyip tekrar koluma girdi "Hadi artık gidelim! "deyince bu sefer başımı öne doğru sallayıp kabul ettim ve yürümeye başladım.
Eski mezunlar toplantısı için tutulan yere geldiğimizde ise uzun bir ıslık çaldım. Oldukça büyük ve lüks bir yerdi. Nihal koluma dirsek atıp "Azıcık kız gibi ol ya! Lütfen yalvarıyorum. Ben simdi içecek bir şeyler almaya gideceğim ve sende uslu uslu bekleyeceksin, kimseye de bulaşmak yok, tabi kavga etmekte yok" diyerek emir verdi.
" Ben ne zaman birine bulaştım kızım" dememle yine dertleri gün yüzüne çıktı Nihal'in " Pardon!!! Ne zaman mı? Daha dün mahallede Emre'yi dövmedin mi?" diye sorunca, sıkıntıyla nefes alıp vererek " Tamam dövdüm bir sor bakayım niye dövdüm " dedim Nihal bıtkın bir halde gözlerini devirerek" Niye ?" Diye Sordu " Çünkü o piç gözlerini senin kalçalara kitleyip kaldı, pis sapık!" dedim Nihal yine uzun bir 'Offfff' çekip "Aman ne sebep! Neyse ne şimdi uslu uslu dur beş dakikaya geleceğim" deyip gitti.
Bense olduğum yerde geri geri yürüyüp etrafı incelemeye başladım, bir kaç adımdan sonra sırtım sert bir cisme çarpınca ise durmak zorunda kaldım. Hızla geri döndüğümde de bana bakıp sinirle "Dikkat etsene birader!!" diyen kişiye resmen donarak baka kaldım. Tabi donma kısmı,
" Hey ben kime diyorum? "deyip bana dik dik bakan ve gözlerimin önünde parmaklarını şıklatmaya başlayan aynı kişi ile bitti. Kısa bir afallamanın ardından, panik içinde elimle sırtımdaki çantanın askılarından sıkıca tutup, başımı iki yöne sallayarak kendimi zor topladım.
Şaşkınca " Hah!"layarak "Anlamadım? Bir şey mi dedin? "dedim.
" O hooo sen ne içtin böyle birader , çoktan pilot olmuşsun galiba? "dedi dalga geçerek "Bi_ra_der!" diyebildim sadece yine şaşkınca. Fakat sonra bana dikkatle bakmaya başlayınca daha çok gerildim. "Seni bir yerden çıkaracağım ama , bu gözler?" deyip gözlerini kısıp yine baktı ,ben beni tanıdı herhalde diye umut ederek ona sevinip bakarken o birden "Buldum sen bir alt sınıftaki kıl kuyruk Necmi değil misin?" deyip beni tepeden tırnağa inceledikten sonra " Tabi ya o zamanda böyle sıska ve köseydin" Necmi mi? Köse mi? Şimdi lisede aşık olduğum adam beni hatırlamamış üstüne üstelik oda beni erkek mi sanmıştı? Hem de kıl kuyruk köse Necmi! Diyerek içimden sevincim kursağımda kaldı. Çünkü beni tanımamıştı.
Tam ona hayır o değilim diyerek cevap verecekken, ben birinci sınıftayken bir üst sınıfta olan Hale geldi yanımıza, "Demir bu bey kim?" diye sorup bana merakla baktı. Bunu söylerken de bir kolunu samimice Demir'in omzuna koydu.
O an Demir'i seneler sonra karşımda pat diye görmek yetmiyormuş gibi birde üzerine Hale ile bu yakınlığı beni derinden sarsmıştı , boğazıma düğümlenen acı yumruyu zorlukla yutkunmaya çalıp sadece "ben...."diyebildim. Fakat o zamanlarda bile havalı ve kendinden başka herkesi yok sayan Hale eskisi gibi beni yine yok sayıp cevabımı dinlemeden Demir'e döndü birden " Ya burası iyice kastı başka bir yere gidip açılsak mı acaba?" diyerek sordu .
Bense her zaman benim için imkansız olan aşkımı yine içime gömüp sessizce gitmek için arkamı döndüm, ama tam oradan gidecekken omzumu tutan iri eller yüzünden hareket edemeyip olduğum yerde kala kaldım, geriye dönüp baktığımda omzumdan tutanın Demir olduğunu gördüm. O an tüm bedenim titremeye başladı, hatta o fark etmese de elini attığı omzum yanarken tüm bedenim alev almaya başladı resmen. Ve buna rağmen sadece donarak bakmaya devam edebildim.
" Üzgünüm Hale biz şeyle.... şey ha Necmi ile önceden plan yaptık ,ona sözüm vardı inşallah başka sefere "dedi bense sadece " Necmi...!" diyerek tekrar ederken bu sefer beni kolumdan çekiştirip peşinden mekanın çıkışına doğru sürüklemeye başladı.
Biraz ilerleyince zorda olsa kolumu iri ellerinden kurtarıp " Hey dur nereye getiriyorsun beni "diyerek bağırdım. O ise biraz yalvaran bakışlarla bana bakıp, " Sadece şu Hale denen yapışkan kızdan kurtar beni" deyince, o an sevinçle kahkaha atmamak için kendimi zor tutum, demek ki aralarında bir şey yoktu. Çaktırmadan da olsa bıyık altı gülerken aklıma Nihal geldi " Ama içeride kız arkadaşım var, ben hiçbir yere gidemem" dedim, fakat o yine beni yanlış anlayıp "Vay demek yengeyi de getirdin?" dedi sevimli bir gülüş atarak , bense şaşkınca " ye.. ge a…a yo…. aslı......"derken yine acele ile koluma yapışıp beni çekiştirmeye başladı. "İnanmıyorum yine geliyor, bu kız milleti ne inatçı oluyor arkadaş, hadi çabuk çıkalım. Yengeye mesaj atarız yolda" deyip koşar adım ilerledi tabi beni de peşinden çekerek sürükledi. " Hey dur ne mesajı nereye?" diyerek bağırmalarımı takmadı bile.
Mekanın önüne gelince de bizi gören vale hemen üstü açık siyah spor arabasını getirdi. Tabi getirir getirmez bu sefer beni zorla arabaya tıktı , kendi de hızla şoför koltuğuna oturup gaza sonuna kadar yüklenip bana döndü, göz kırparak da" sıkı tutun uçuyoruz Necmi!" deyip hızlı bir çıkış yaptı. Tabi bende bu çıkışın ardından korkup hızla emniyet kemerimi takıp, geriye doğru gerilirken tutunabileceğim yerler bulup, korkudan kene gibi yapıştım resmen.
Çok geçmeden sahil kenarına yanaşıp arabayı durdurdu. Derin bir nefes aldıktan sonra yine bana döndü. Ama benim dağılmış halimi görünce panikleyip “iyi misin?” diyerek sordu. Bense aşırı hızdan midem bulanınca arabadan fırlayıp kendime kusacak yer aramaya başladım. Bulunca da sabahki yediğim ne varsa her şeyi çıkardıktan sonra biraz kendime gelebildim. Demir sırtıma vurup, su uzattıktan sonra " iyi misin Necmi? "diyerek sorunca da doğrulup.
" Hayır hiç sanmıyorum!" Dedim. Su ile ağzımı çarkalayıp, bir kaç yudum aldıktan sonra Demir’in "Hadi gel şurada bir şeyler yiyip içelim de kendine gel "deyip koluma girmesi bir oldu. Benim zavallı kalbim ise o yine bana dokununca heyecandan göğüs kafesimden çıkamaya karar verir gibi hızlı hızlı atmaya başladı. Sahil kenarındaki bir kafeye girip çay ve yiyecek bir şeyler sipariş ettik. Mideme bir şeyler girince kendine gelen ben derin bir nefes aldım ,kafamı kaldırıp baktığımda ise beni inceleyen Demir ile göz göze geldim. O an domates gibi kızaran yüzümü utanarak denize çevirip kısaca öksürdüm ve yine beni aynı ciddiyetle inceleyen Demir'e dönüp,
" Niye bana öyle bakıyorsun ?"diyerek sordum. O ise bakışlarını yüzümden hiç ayırmadan " Hiç... sadece seni geçmişte tanıdığım birine benzetiyorum sanki." dedi. Sonra "Neyse şimdi nasılsın iyi misin?" diyerek sordu. Başımı öne eğerek iyi olduğumu belirtikten sonra " Acaba özel değilse sana bir şey sorabilir miyim?" diyerek sordum.
Arkasına iyice yaslanan Demir "Elbette "diyerek karşılık verince kısa kısa öksürüp " Neden Hale'den kaçtın ? Yani ....... siz onunla şey değil miydiniz?" dedim. Kastettiğim şeyi anlayan Demir 'hıh' layıp “O sülük kızla ne olabilir benim aramda" deyip derin bir nefes alıp başını sertçe deniz yönüne çevirdi. " Benim asıl kaçtığım aslında o değil ki dedem" deyince hem şaşırdığımdan hem de nedenini anlamadığımdan yüzüne saf saf baktım.
" Deden mi? Ama ne alakası var şimdi dedenin?" diyerek sordum. Yaslandığı sandalyeden masaya doğru eğilip kollarını masaya koyarak bana bir sır verirmiş gibi yüzümün dibine kadar yanaştı. Bu ona normal bir hareket olsa da, yakınlıktan iyice panikleyen ben zorla yutkunup kıpkırmızı kesildim.
" Dedem benim evlenmemi istiyor, bu kızların arasında Hale de var. Yani evleneyim de kim olursa olsun onun için ..... komik olan ne biliyor musun eğer kırk gün içinde birini seçip evlenmezsem ,beni hem torunluktan hem de mirastan reddedecekmiş. "deyip hızla geri doğru yaslanırken " Sanki Türk filmi yaşıyorum ebesini siktiğim" diyerek söylendi.
Ettiği küfür beni şaşırtsa da evleneceği düşüncesi ağır bir sancı soktu kalbime, platonikte olsa da yıllarca sevdiğim adamın başka biriyle evlenmesi fikri beni sarstı resmen, ben allak bullak olup gözlerim dolarken, Demirin sesiyle irkildim. "Buldum !Tabi ya niye daha önce aklıma gelmedi bu!" Deyip sevinçle yerinden kalkıp yüzümü elleri arasına alırken alnımdan pat diye öptü. Ben daha ne olduğunu anlayıp soramadan " Oğlum var ya yemim ederim seni bana Hızır Aleyhisselam gönderdi "dedi sanki altın madeni bulmuş gibi.
" Ne? Nasıl ? Ben mi?" diye şaşkın şaşkın sorular sorarken de, bu sefer heyecanla yerine oturdu. "Anlatacağım...... Yaklaşık iki senedir dedemin beni evlendirme planlarından kaçıp durdum. Sahte sevgililer bulup bulup ayrıldım. Fakat artık dedem yememeye başladı. Hatta bir ara erkekliğim yok bile dedim." dedi bense dediğine şaşırıp kızarmaya başladım, kısa bir kahkaha atıp "Merak etme oğlum benim koca oğlanın hiçbir sorunu yok evelallah, sadece dedeme yalan söyledim fakat yine inanmayıp beni zorla doktora getirdi. Haliyle bu foyada ortaya çıktı." deyince yüzümün rengi bir kat daha artarken yanaklarım yanmaya başladı. Yüzümü başka yöne çevirip bu halimi görmesini istemedim.
" Şimdi senle olan kısma geliyorum Necmi !"dediğinde ise ona dönmek zorunda kaldım "Benle? Ben sana nasıl yardım edebilirim ki?" diyerek sordum.
" Benimle sevgili olarak, yardım edebilirsin." dedi ve ben duyduğum şeyle sandalyeden düşmemek için kendimi zor tuttum "Ne!" diyerek haykırdım ve bu sefer hızla ayağa fırlayan ben oldum. Oda aynı hızla kakıp benim kollarımdan tutup yerime oturmamı isterken.
" Dur Necmi hemen dellenme oğlum, ya önce sonuna kadar bir dinle, merak etme ben gay filan değilim. Sadece ... dedemi buna inandırmak istiyorum ve bu konuda senden yardım istiyorum." dedi bense başımı hayır anlamında iki yana sallayıp " Olmaz, ben bunu yapamam!” diyerek itiraz ettim. Yapamazdım o beni erkek sansa da ben onu hala daha deli gibi seviyordum, bu yüzden her an dibinde olup yakın olamazdım, birde sevgili gibi davranmak hayır buna asla dayanamam, yine bir hışımla sandalyeden ayağa kalktım.
" Üzgünüm ben bunu yapamam Demir, sen bu rolü yapacak başka birini bul kendine "deyip masadan ayrıldım. Birkaç adımdan sonra yine o iri elleriyle tuttu bileğimden " Bak, ne olur hemen itiraz etme , yanlış anlama ama kısa zamanda senden iyisini bulmam imkansız ... yani .... sen erkeksin ama daha çok oğlan çocuğuna benziyorsun sevimli bir yüzün var. Sakın yanlış anlama bir çok kız senin gibi baby face erkeklere deli olur ,zaten senin de bir sevgilin olduğuna göre ,yani .... kısaca anlatmaya çalıştığım seni dedeme gösterdiğimde bana inanma oranı %75 buda hiç az bir oran değil, yani son şansım sen olabilirsin Necmi, lütfen sadece rol yapacaksın bana yardım et!" dediyalvarır halde.
Ama ben bileğimi ellerinden kurtarıp, yüzüne bakmadan "Üzgünüm!" dedim ve yürümeye devam ettim, fakat bu seferde arkamdan " Eğer kabul edersen sana beş milyon lira veririm diye bağırınca arkam hala Demir'e dönükken olduğum yerde durdum ve düşünmeye başladım.
" Beş milyon lira!" diye tekrar ettim. " Babamın bize bıraktığı kumar borcunu ödeyebilirim, hatta yarım bıraktığım üniversiteyi bile tamamlayabilirim, en önemlisi de annem, ilerleyen bu yaşında hala çalışmak zorunda kalmaz." diyerek söylendim. Eğer dünyada arafda kalmak varsa oda şu an benim düştüğüm durumdur herhalde.....