“Bizim dünyamız mı? Yani haklıydım sen bir uzaylısın “Alex birkaç adım geri gitti. Sonra da bir anda hızla koşmaya başladı. Lanet olsun tüm bunlar rüya değildi. Uzun bacaklarıyla baya yol kat etse de bir anda ilerleyemediğini fark etti.
Orion elini havaya kaldırıp ona doğru uzatmıştı. Alex’in bedeni hızla geri gelirken yatmaya devam etti. “Kimsin sen lan?” Orion oturur pozisyona geçti.
“Yardımın lazım dedi.”
“Ne yardımı ya. İncelemek için üzerimde deney falan mı yapacaksın. “
“Müthiş bir hayal gücün var Dünyalı , ama korkma ben uzaylı değilim. Ya da öyleyim sonuçta buradan çok uzakta başka bir gezegende yaşıyorum.”
“Sen gerçekten başka bir gezegenden mi geldin? Öncü ekip misin? Araştırma yapmak için falan mı buradasın? Senden başka kaç tane daha uzaylı var”
“Sadece ben varım başka kimse yok. Kimse astral düzeni bozup ta dünyanıza inemez . En azından benim gezegenimden benden başka kimse gelemez. Tabi diğerlerini bilemem “dedi omuz silkerek.
“Lannn başkaları da mı var?”
“Koskoca evren de tek olduğunuza inandığınızı söylemeyin bana?” Alex sonunda elini havaya kaldırıp işaret parmağıyla adamın yanağını dürttü.
“Sen canlı kanlısın. Aynı insan gibi görünüyorsun”
“Ben zaten bir insanım”
“Beni elinin tek hareketiyle geri getirdin?” dedi dehşet dolu bir sesle. Hala bedeni korkudan titrese de karşısındaki adam onunla öyle doğal bir şekilde konuşuyordu ki, gördükleri olmasa kesinlikle inanmazdı.
“Sadece zamanını geri sardım”
“Senin süper güçlerin mi var yani “
“Bu ırkımın doğuştan özelliği. Süper güç falan değil. Şimdi beni iyi dinle” Alex adamın suratına sağlam bir yumruk atmak istedi. Bir de süper güç değil diyordu. Eğer elinin kırılmayacağından emin olsa gerçekten sağlam yumruk atardı adama. Böylece bir uzaylı döven ilk insan olarak tarihe geçerdi. ORİON parmaklarını şıklattı.
“Beni dinle Alex. Zamanım yok, yardımın lazım” Alex bir an için düşüncelerinden sıyrıldı.
“Ne yardı mı? Eğer Dünyayı ele geçirmeye falan karar verdiyseniz asla size yardım etmem. Ben Dünyasına sadık bir insanım” ORİON sağ avuç içini havaya kaldırdı. Bu dünya da Orderio da olduğu kadar güçlü olmasa da burada ona karşı koyabilecek kimse de yoktu. Avuç içinde biriken enerji hızla büyüdü.
“Beni öldürecek misin?”
“Biraz daha saçmalarsan gerçekten bunu yapacağımdan emin ol. Şimdi beni dinle. Sadece yarım saatim kaldı. Sonra gitmek zorundayım. Bir daha dönemeyebilirim anladın mı? Benim için birini korumana ihtiyacım var.“dedi hızlıca.
“Kimi? O küçük kızı mı? Oda mı uzaylı? Yoksa senin kızın mı?”
“O sizin gibi normal bir insan ve hayır benim kızım değil karım. “
“O küçük kız mı?” dedi dehşetle.
“Doğru o benim karım. Bu yaşamında bu ülke de doğdu, ama hayatı tehlikeye girdi. Bunun için dünyanıza gelmek zorunda kaldım.
Bu yaşamında derken? Kaç yaşamı vardı? Daha önce başka ülkelerde de doğmuş muydu? Ve sırf hayatı tehlike de olduğu için bu adam başka bir dünyadan buraya onu kurtarmaya mı gelmişti.
“Bu yaşamında bir ailesi yok. Nasıl oldu bilmiyorum ama tek kaldı. Onun korunması gerekiyor ve sen benim zaman kölemsin. Onu koruyacaksın ve iyi bir hayat yaşamasını sağlayacaksın”
“Ben bir çocuğa bakamam. Lanet olsun neden ben? Hem zaman kölesi de ne?
“Bakmak zorundasın. Hiçbir şey karşılıksız değil onun iyi olmasının karşılığında benim korumam da olacaksın. Ben yaşadığım sürece asla yaşlanmayacaksın. Senin zamanın bu anda dondu” dedi ORİON.
Asla yaşlanmamak mı? Yani ölümsüz mü olacaktı. Kafasını sertçe salladı. Duyduklarıyla kulaklarından buhar çıkmak üzereydi.
“Sen delisin? Buna inanmamı mı bekliyorsun yani?”
“Otuz yıl sonra hala aynı kaldığında bana inanırsın. Şimdi inanıp inanmaman önemli değil. Ve ölümsüz falan olmayacaksın. Hala ölebilirsin ama yaşlılıktan olmayacak “dedi.
“Aklımdan geçenleri de mi biliyorsun?”
“Zaman köleleri efendilerine bağlıdır. Şimdi dediğimi yapacak mısın yapmayacak mısın?”
“Niye ben?”
“Başka birini bulacak kadar vaktim yok. Gitmem gerek. Tekrar sizin zamanınızla on yıl sonra gelebilirim sadece. Güvende tutulması gerek. Onu koru gerekirse yanına al. Karşılığını alacaksın. “ dedi sertçe.
Alex başını salladı. Karşısındaki adam bir uzaylıydı buna tamamen ikna olmuştu. Şu an başka bir ülkedeydi ve buraya bir anda ışınlanmıştı. Adamın avuç içinde çoğalan bembeyaz şimşekler vardı ve her an daha fazla büyüyordu.
Ve bir de şu kölelik saçmalığı vardı. Gerçekten yaşlanmayacak mıydı yani? Buna inanması mümkün değildi.
“Lanet olsun! Onun yanına şu anda gidemem bile. Ben Amerikalıyım dostum. Ve buraya bir anda ışınladın bizi. Önce geri dönüp uçakla tekrar buraya gelmem gerek anladın mı? Dünya da işler böyle yürür. Ayrıca bu ülkenin devleti öylece onu bana vermez.”
ORİON kaşlarını çattı. Bu Dünya da işler nasıl yürüyor bilmiyordu. Orderio da onun sözü kanundu. Şimdiye kadar kararlarını başkalarının onayına hiçbir zaman sunmamıştı. “Şimdi geri gidersek senin ülkene hemen buraya dönebilir misin?”
“Mümkün değil en azından üç günümü alır. Ayrıca kızı yanımda götüremezsem ne olacak “diye sordu.
“O zaman burada yaşa. Yanına alamazsan yakın ol ve güvende kalmasını sağla. “
“Siktir! Kaç yıl burada yaşayacağım “dedi. Daha cevabını alamadan bir anda yine deniz kenarında buldular kendilerini. Bir anda geri dönmüşlerdi.
“Hala anlamıyorsun Alex. Artık yıllar senin için önemli değil. Yüz yıl bile yaşasan hiçbir şey değişmeyecek senin için. Tek yapman gereken karımı korumak. Büyümesini izle. Güvende tut bende sana sonsuz zaman vereyim”
“Ya sen ölürsen benden önce. O zaman bende ölecek miyim?” ORİON avuç içinde biriken enerjiyi kendisinden uzağa fırlattı. Geçmesi için tekrar bir kapı oluşurken Alex’e baktı.
“Eğer ona zamanında önce bir şey olursa bunun hesabını sen değil tüm ırkın veriri. Bu dünyanın zamanının dolmasını istemiyorsan ona iyi bak. Ve korkma! Tüm evrende zaman kaybolmadıkça ben asla ölmeyeceğim” dedi. Son sözleri Alexin kulağında çınlarken. Daha fazla durmadı. Hızla açılan kapılardan girip bir anda dünyadan yok oldu. Alex kıçının üzerine düştü. Hayal görmemişti değil mi? Birkaç saatte yaşadıkları gerçekten onun başına mı gelmişti. Bir süre daha olduğu yerde oturup en sonunda hızla ayağa kalktı. Eğer delirmediyse ve mükemmel bir hayal gücü yoksa bunlar gerçekti. Koşarak sahile yakın evine girdi. Üst kata çıkıp pasaportunu aldı. Delirmediğine bir ihtimal verip üç koca valiz de hazırladı kendisine. Eğer o kız orada değilse en kötü geri gelir ve tımaranaye yatardı. Ama gerçekse, başı gerçek bir beladaydı. Onun ve tüm Dünyanın.
Iki gün sonunda Türkiye’ye geldiğinde derin bir nefes aldı. Beyni patlamak üzere olsa da , uçakta yaşadığı korkudan sonra diken üstünde oturuyordu. Yaşadığı tüm yorgunlukla uykuya dalarken bir anda beyninde çınlayan sesle çığlık atarak uyanmış ve daha önce bilmediği şeyler bir anda öğrenirken delirmemek için çok çaba sarf etmişti.
Acaba tüm yaşadıklarını yetkililere anlatsa ona inanırlar mıydı? Hiç sanmıyordu! En kötü ihtimalle bir hastaneye tıkar delirdiğini söylerlerdi.
Alex uçaktan indiğinde daha fazla zaman kaybetmeden kendisini bir taksiye attı uzun yolculuğunun sonunda birkaç gün önce ışınlanarak geldiği ülkeye bu sefer normal bir şekilde gelmişti. Yolculukta uyuya kaldığında daha önce bilmediği bilgiler zihninde belirdiğinde beyninin içinde çınlayan o ses tekrar ne yapması gerektiğini tekrarlandığında bağırarak uyanmış ve yerinde zıplamıştı. Neden her şey bir rüya değildi ki sanki.
Taksi şoförüne Adresi yazdığı kâğıdı uzatıp geri yaslandı taksinin küçük penceresinden yeni geldiği belki de uzun yıllarını geçireceği şehri izledi. Tüm yaşadıkları bir hayal gibiydi başına gelen şey şans mı yoksa talihsizliğin vücut bulmuş halimi emin değildi ama o adamın boş sözler söylemeyecek biri olduğunu anlamıştı. Adamın gözlerini tekrar hatırladığında yutkunmadan edemedi. Gecenin karanlığında bile parlaktı göz bebekleri.
Taksi istediği yere geldiğinde ücretini verip indi. Zaman kaybetmek istemiyordu. İlk işi, bir otele yerleşmek yerine iyi bir hukuk firmasına gelmekti. O küçük kızı yanına almak ve korumak istiyorsa bunu yasal yollardan yapmak zorundaydı. Daha önce randevu alığı avukatın ofisine girdi.
“Merhaba, Ben Alex Johns Faruk beyle bir randevum var”
“Hoş geldiniz. Lütfen içeri girin Faruk Bey sizi bekliyor “dedi. Kız adamın önünden gidip, kapıyı tıklatıp açtı.
“Faruk Bey, Alex bey geldi”
“İçeri al hemen “