Bu tamamen gerçekti. Eğer rüya görmüyorsa az önce bir uzaylıyla tanışmıştı. Orion Şoka giren Alex’e aldırmadan kızın yanına yürüyüp birkaç adım uzağında diz çöktü. Tam on asır olmuştu. Kendisi için ise bu zaman daha da uzundu. Bu minik kız bir zamanlar karısıydı. Bir Dünyanın kraliçesiydi. Kızı korkutmamaya çalışarak
Elini kızın koluna koydu. Kızın bedenin deki tüm yaralar mucizevi bir hızla iyileşirken ORİON gülümseyerek ona bakıyordu. Bu hayatında ki zaman da sarışındı Kraliçe. Her doğum ve ölüm de kendisine daha çok benzemeye başlıyordu. Bu hayattan sonra sadece bir hayatı daha kalmıştı. O zaman tamamen bildiği kadın olacaktı.
“Sen beni kurtardın mı? Sen iyi adam mısın?”
“Doğru! Ben iyi adamın buraya seni kurtarmaya geldim”
“Sadece benim için mi geldin yani?”
ORİON güldü. “Sadece senin için geldim prenses. Tüm zamanı alt üst etmek pahasına sadece senin için geldim.” Özlemişti. Hem de çok özlemişti. Kraliçesi, hayatı, ruh eşi ondan asırlardır uzaktaydı. Şimdi karşısında altı yaşında bir çoçuk olarak var olsa da o Orderionun Kraliçesiydi.
“Beni tanıyor musun? “
“Tanıyorum”
“Adımı da biliyor musun?”
“Biliyorum. Tüm zamanlardaki adlarını biliyorum.” dedi. Kafası karışan kız , önce acıyla yerde kıvranan adamalara baktı. Sonra da gözleri ona şefkatle bakan adama.
Elini kaldırıp , adamın yanağına hafifçe dokundu. Orion kızın minik elini hızla tuttu, avuç içine bir öpücük kondurup , minik eli yanağına yasladı.
“O zaman bundan sonra senin yanında kalabilir miyim? Beni anneme götürür müsün?”
“Kalamazsın. Eğer kalırsan zaman daha fazla kırılır ve bu sadece sana zarar verir.”
“Kız adamın sözlerinden hiçbir şey anlamasa da korkan küçük yüreğine nazik bakışları iyi gelmişti.
“Kırık zamanı biliyor musun?” dedi adam asık bir suratla. Dudaklarından dökülen sözler bile kızın yüzünün asılmasına yetmişti. Bir an düşünse de hemen suratı asıldı. Göz bebeklerinden minik şaşkınlık geçti. Bunu daya önce duymuş muydu? ORİON kızın bir anda değişen gözlerini gördüğünde gülümsedi. Belki de bu hayatında bir şeyler hatırlayacaktı.
“Bilmek istemiyorum!”
“Ama bilmek zorundasın”
“Değilim”
“Zorundasın prensesim. Eğer bilmezsen gelecekte beni bulamayacaksın” Küçük kızın yanağına bir damla göz yaşı süzüldüğünde adam tek dizinin üzerine bir kez daha çöktü. Kızın bedeni ufacıktı daha. Yaşına rağmen çelimsizdi. Kocaman gözleri kırmızı dudakları ve beyaza yakın sarı saçlarıyla minik kollarını adamın boynuna sardı.
“Gitmesen olmaz mı?” diye mırıldandı. “Giderken beni de götürsen olmaz mı?” diye sordu bir kez daha acı bir sesle. Sesi öylesine titriyordu ki, daha yanakları kurumadan yeni göz yaşları süzülüyordu. Adam kızın küçük bedenini kendisinden biraz uzaklaştırdı.
“Kalamam! Seni de yanımda götüremem”
“Niye ama? Burası çok kötü. Burada bir sürü kötü adam var ki. Hem çok soğuk burası. “Sözlerini teyit etmek istercesine çenesi titremeye başlamıştı bile.
“Biliyorum ama yine de seni alamam yanıma. Anlamak zorundasın ufaklık”
“Ben ufaklık değilim. Altı yaşındayım ben “Sesi huysuz olsa da inatçıydı.
“Doğru sen ufaklık değilsin. Sen sonsuzsun. Benim sonsuzumsun ay parçamsın.” diyerek kızı bir kere daha kollarına alarak ayağa kalktı. Kız yüzünü adamın boynuna gömüp “sen benim babam mısın?” diye mırıldandı kısık merak dolu bir sesle.
O kadar korkmuştu ki onu kurtarmaya gelen adama bir kimlik vermek ve yanın da kalmak için beynini zorluyordu.
******
“Hayır ben senin baban değilim sadece seni çok seven biriyim ay parçası. Bunu unutma! Buraya sadece senin için geldim ve birazdan da gideceğim. Ama korkma bundan sonra sana bir şey olmayacak. Güvende olacaksın” dedi sıcak bir sesle. Elleri yavaşça kızın saçlarını okşarken , ona son sarılışı olacağını bilmek , canını acıtıyordu.
Kız yerlerde inleyerek ağlayan insanlara baktı. Onun gözünde hepsi kötü adamlardı. Onu ağlatmışlar, aç bırakmışlar ve dövmüşlerdi.
“Korkuyorum”
“Korkma! Bundan sonra korkmak zorunda kalmayacaksın tamam mı? ”Orion eğilip kızı kucağından indirdi , boynunda takılı ucunda kırmızı bir yakut olan kolyeyi boynundan çıkarıp kızın boynuna taktı. “Bu kolyeyi sakın çıkarma boynundan, ileri de yanıma gelmen için buna ihtiyacın olacak” Kız hızlıca başını salladı. Eliyle kolye ucunu tutup sıkıca kavradı.
“Yanına ne zaman gelicem ki?”
“ Büyüdüğünde geleceksin Prenses.
İleri de siren sesleri gelmeye başladığında kızı tekrar yere indirip saçlarını okşadı.
“Şimdi gitmem gerek” Kız pamuk kadar beyaz elini adamın yanağına koydu.
“Gitmek zorunda mısın? Beni de götür” dedi bir kez daha.
“Yapamam! Sadece büyüdüğünde yanıma gelebilirsin unutma.” Ayağa kalktı ve peş peşe duran polis arabalarına baktı.
“Peki kaç yaşında büyüycem ben” meraklı sesi adamı gülümsetti.
“Büyüdüğünde bunu bileceksin merak etme. Kolyeyi sakın boynunda çıkarma” diye bir kez daha uyardı.
“Unutma ay parçam sadece büyüdüğünde beni bulabilirsin”
Sonra bir anda kızın gözlerinin önünden kayboldu. Sesler yaklaştıkça kız yere çöküp dizlerine sarıldı. Kapıdan giren bir sürü insana korkuyla baktı. Gözlerinden boncuk boncuk yaşlar dökülürken boynundaki kolyesine daha sıkı sarıldı. Polislerden biri yanına gelip onu kaldırdığında kız hala adamın kaybolduğu yere bakıyordu.
“İyi misin ufaklık? Adın ne?” diye sordu sevecen bir sesle. Kızın üşüyen bedenine üzerindeki montu çıkarıp sardı.
“Komiserim buradaki herkes yaralı. Diğer çocuklardan yaşayan yok “dedi. Adam kaşlarını çatsa da hala gözlerin tek bir noktaya diken kıza bakmaktan alamadı kendisini.
“Herkesi toplayın daha fazla ambulans çağırın “dedi. Memur hızlıca başını salladı.
“Bana adını söyler misin ufaklık?”
Kız mavi gözlerin adama dikti. Titreyen dudaklarına aldırmadan mırıldandı.
“Benim adım ay parçası”
Alex adamın yanında neredeyse titreyerek duruyordu. Gördüklerine bir türlü inanamadı. Belki de hala rüyadaydı ve uyanması için birinin yüzüne sert bir tokat atması gerekiyordu. Gözlerden uzak bir alanda sadece karanlıkta dikiliyorlardı ama ORİON gözlerini ayırmadan sadece karşıya bakıyordu. Bir an için Alex çok çok uzağı görebileceğini düşündü ama bu mümkün müydü? Çocukken belki de bu kadar vampir serisi okumanın yan etkilerini şimdi hissediyordu. Aklından binlerce düşünce geçerken ORİON sonunda derin bir nefes alıp ona tutundu.
“Sen” Adam sonunda dizlerinin üzerine çöküp göğsünün tutarak kan tükürdü.
“Lanet olsun yaralandın mı? Bak beni geri götürmeden ölmezsin. Lanet olsun Amerika buradan kaç kilometre uzakta biliyor musun? “ORİON sonunda dudaklarını silip adama baktı. Ama konuşamayacak kadar yorgun ve yaralıydı. Belki de geri dönemeyecekti. Hiç enerjisi kalmamıştı.
Burada sandığından fazla kalmış ve zamanını hızla tüketiyordu. Bir an önce geri dönmesi gerekmesine rağmen yine de ormanın için de başında bir adam dikilirken sırt üstü yatıp gökyüzüne baktı.
“Sizin dünyanız gerçekten güzel”