Bölüm 4

1902 Words
Steven önündeki dosyayı okumaya çalışıyor ancak bir türlü konsantre olamıyordu. Kaç gündür Edward'dan olumlu bir haber bekliyor, belediği haber bir türlü gelmiyordu. Artık dayanma sınırını çoktan geçmişti. Ne kadar çabalarsa çabalasın işe odaklanamayacağını anladığında önündeki dosyayı sertçe kapattı. Ayağa kalkıp odasının çıkışına ilerlerken askıdaki ceketini alarak dışarı çıktı. Asistanına "yarın ve ertesi günkü bütün görüşmelerimi iptal et iki gün burada değilim" diyerek asansöre ilerlerken "ama efendim" diyen kızı duymadı bile. Arkasından gelen korumalarıyla asansöre bindiğinde "Edward nerede" dedi yanındaki adama. "İstediğiniz araştırmayı yapıyor efendim." Aldığı cevapla Steven saatine bakarken "söyleyin helikopteri hazırlasınlar kardeşimin yanına gideceğim" dediğinde "tamam efendim" diyen adam kulaklıktan diğerlerine bilgi vermişti. Şirketten çıkıp ıssız dağların arasındaki evine giderek üstünü değiştirdikten sonra helikopterin hazır olduğunu öğrendiğinde evinin üstündeki piste çıktı. Yanına adamlarından hiçbirini almadan helikopteri çalıştırıp kalkış için koordinatları düzenledikten sonra Clara'ya doğru yola çıktı. Yaklaşık bir saat süren yolun sonunda kardeşinin kaldığı adadaki ufak ama lüks ev görünmeye başladığında yüzünde bir gülümseme oluştu. Clara'yı uzun süredir görmediği için özlemişti. Helikopteri Clara'nın evinin arkasındaki piste indirdikten sonra motoru istop edip evin arka kapısında onu bekleyen kardeşine doğru koştu. Clara helikopter sesini duyduğu an Steven'ın geldiğini anlamış ve onu karşılamak için kapıya çıkmıştı. Steven ona doğru koşmaya başladığında doğum gününü unuttuğu için ona kırgın olduğunu unutarak abisine koştu. Yarı yolda buluştuklarında Clara Steven'ın kucağına atlarken Steven onu etrafında çevirerek "ah sanırım belim kırıldı" dediğinde Clara kıkırdayarak "o kadar ağır değilim" diye itiraz etti. Steven da gülerek onu yere bıraktığında kardeşinin yanaklarına öpücükler kondurarak "nasılsın meleğim" dedim. Clara onun beline sarılıp eve yönelirken "iyiyim abicik sen nasılsın" dediğinde Steven onun omzuna kolunu atarak derin bir nefes alıp "iyiyim" dedi. Kolunun altından Clara kafasını kaldırarak "hımm emin misin? Gizemli bayan nasıl" dediğinde Steven ona gözlerini kısarak bakıp "sende mi duydun" dedi. "Hadi ama abi sadece adada yaşıyorum. Başka bir dünya da değil tabi ki duydum." İçeri girdiklerinde Steven ona cevap vermezken üstündeki deri ceketi çıkartıp koltukların birine fırlatarak kardeşinin evin her tarafına astığı çalışmalarına baktı. "Yeni hobine kendini kaptırmışsın ha" dediğinde Clara yanına gelerek onun yeni hobisi sandığı resimlere bakarken "evet hediyeni de çok beğendim tam istediğim gibi bir tuvaldi ama nedense içimden bir ses Edward'ın fikri olduğunu söylüyor" dedi. Steven kardeşine dönüp masumca sırıtırken "ne münasebet tabi ki benim fikrimdi" dedikten sonra salonun her tarafına serilmiş tabloların etrafında gezmeye başladı. Clara ise en son çalıştığı tabloyu kaldırmadığını fark ederek telaşlanırken "hadi ama abi geçen yılki hediyen ile bunu arasında çok fark var eğer sen almış olsaydın yine bana pahalı bir hediye gönderirdin" dedikten sonra "kahve ister misin?" dedi. Steven "evet olur" dediğinde "tamam mutfağa gel o zaman" diyerek onu mutfağa çekmeye çalışmıştı ama çok geçti. Steven tuvalin karşısında durarak karşısındaki resme baktı. Kafasını yana yatırarak adamın yüz hatların incelerken kaşların çatarak kardeşine döndü. Parmağıyla resmi gösterirken "bu Edward mı?" dediğinde Clara henüz tamamlanmamış resme bakıp dudak bükerek "bilmem benziyor mu öylesine çizmiştim" dedi. Steven bir kardeşine bir de resme bakarken "evet çok benziyor şuna baksana resmen bizim yaşlı kurt" dedikten sonra kaşlarını daha da çatarak Clara "neden Edward'ı çizdin" dedi. Clara arkasını dönüp mutfağa giderken "ona benzediğinin bile farkında değilim Steven" dedikten sonra "kahve yapıyorum" diye seslendi. Onun cevaplarıyla Steven'ın kafası karışırken mutfağa doğru kardeşini takip etti. Koridorun ortasındaki tabloyu gördüğünde olduğu yerde kalmıştı. Küçükken anne ve babalarıyla çekilmiş bir fotoğrafın yağlı boyaya aktarılmış haliydi. Fotoğrafın önünde uzun süre durduktan sonra iç çekerek mutfağa girdi. "Kısa sürede bu kadar çok resmi nasıl yaptın" dediğinde tezgahın önündeki Clara "kısa sürede mi? Üç senedir resim yapıyorum ben Steven" deyince Steven "ama" demişti ki sustu. Gülen Clara ona dönerken "ne oldu ağabeycim yoksa sen daha yeni mi duymuştun" dediğinde yakalandığını anlayan Steven kafasını eğip ellerini iki yanda kaldırarak "tamam yakalandım" dedi. Clara gülerek kafasını iki yana sallarken "sorun değil abi çok yoğunsun biliyorum" dedi. Kahveler hazır olduğunda mutfaktaki bar taburesinde oturan Steven'ın yanına giderek kahvesini önüne bırakarak o da yanına yerleşti. "Eee anlat bakalım. Bu gizemli bayan kim" dediğinde kupasıyla oynayan Steven "bilmiyorum" dedi. "Nasıl bilmiyorsun. Yani gizemli bayan derken gazetecilerden sakladığınızı düşünmüştüm. Sen nasıl bilmiyorsun." "Sahte isim kullanıyor ve onu iki defa anca gördüm" diyen Steven kafasını çevirip dışarı bakarken "şimdi de ona ulaşamıyorum" dedi. Clara abisinin durumuna şaşırırken "çok ilginç" dedikten sonra "birlikte olduğunuz zamanlarda kendinden hiç bahsetmedi mi?" dedi. Steven kafasını iki yana sallarken Clara daha çok merak etmişti. Bu kadın kimdi ve abisini nasıl böyle alt üst etmişti. Eskisine göre daha sessiz olan Steven'ın hali çok garipti. Onu her zaman alaycı ve dalgacı bir şekilde görmeye alışkın olan Clara abisi için endişelenmişti. "Onu tekrar görmek istiyor musun?" Onun sorusu Steven'ın ona dönmesine sebep olurken "hem de çok" dediğinde Clara "umarım en kısa zamanda onu bulursun" dedi. Steven "umarım" dedikten sonra "beni boş ver birazda sen bahset bakalım hala bu adada yaşamaya devam etmek istiyor musun?" diyerek konuyu değiştirdi. Konunun ona gelmesiyle Clara gülümserken "burası çok güzel abi ayrılmayı düşünmüyorum, hem şehirdeki evime de arada bir gidiyorum" dedikten sonra yine neden adayı tercih ettiğine dair abisiyle uzun bir tartışmaya girdiler. Akşama kadar sohbet ederlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Gece olduğunda her konuda sohbet etmişler hasret gidermişlerdi. Clara abisi için misafir odasını hazırladıktan sonra odasına çekildiğinde Steven'ın telefonu çaldı. Bilinmeyen bir numaranın aradığını gördüğünde merakla "efendim" diye cevaplarken karşı taraftan "neden hiç vazgeçmiyorsun" diyen billur sesi duyduğunda Steven onun sesini içercesine bir nefes çekti. "Rose" diye soluduğuna karşıdan Rose "lütfen Steven Edward'a söyle etrafa hakkımda soru sormayı bıraksın, seninle bir anlaşma yapmıştık" dedi. Steven "seni görmek istiyorum" dediğinde Rose ilk başta cevap vermezken "iki saate daha önce buluştuğumuz odada ol" deyince "tamam" diyen Steven telefonu hemen kapatarak otele en yakın olan helikopter alnını araştırmaya başlamıştı. Hemen telefondaki programına girince otele yakın bir gökdelende iniş alanının olduğunu görünce iniş izni için gerekli aramayı yaptı. İzni aldıktan sonra Clara'nın odasının kapısını tıklatarak "Clara ben çıkıyorum" diye seslendiğinde Clara üstünde geceliğiyle kapıya çıkıp "nereye" dedi. Steven ona gülümserken "Rose beni bekliyor" dedikten sonra kardeşinin yanağını öperek "sonra görüşürüz güzellik" diyerek koşarak evden çıkmıştı. Clara odasının penceresinden helikoptere binip motorun çalışmasını bekleyen abisini izlerken kafasın iki yana sallayarak "seni aptal bir aşık olacağını biliyordum" dedikten sonra helikopterin kalkışını ve uzaklaşmasını izledi. Steven uçuş koordinatlarını ayarladıktan sonra yola çıktığında içi içine sığmıyordu. Rose'u tekrar göreceği için heyecanla dolup taşarken bu sefer onu kolayca bırakmayacaktı. Rose'un her anını doyasıya tatmak istiyordu. Rose ise hazırlanarak evden çıktığında Mark yine Steven'a gittiği için suratını asmış, Rose ise heyecanla dolup taşmıştı. En son görüşmelerinden bu yana on gün geçmişti ve Rose her gün onu daha çok görmek isteğiyle dolmuştu. Erkeksi kokusunu içine çekmek istemiş, edepsiz ağzını en mahreminde hissetmeyi arzulamıştı. Otele giderlerken otel aranmış aynı odanın boş olması özellikle istenmişti. Otel sorun çıkartmadığında Rose sevinmişti. Otele geldiklerinde daha önce olduğu gibi servis asansöründen yukarı çıkıp gizlice odaya gitti. Henüz Steven'ın gelmediğini fark ettiğinde hemen hazırlıklarına başlamıştı. Çantasından yanında getirdiği malzemeleri çıkartırken ukalaca sırıttı. Steven'ın tepkisini merak ediyordu. Steven helikopterden iner inmez adamlarını aradığında söylediği tek şey helikopteri oradan aldırmalarıydı. Adamları onun nerede olduğunu öğrenmek istese de şimdi onlarla uğraşamayacaktı. Gökdelen ile otel arasındaki mesafeyi koşarak geçerken odanın önüne geldiğinde nefes nefeseydi. Kapıdaki Rose'un adamını gördüğünde onun içeride olduğunu bilerek gülümserken koşarken dağılan saçlarını düzelterek adama selam verip kapıyı çaldığında adam elindeki kart ile kapıyı açıp "sizi bekliyor" dedi. Steven adama "teşekkürler" diyerek içeri adım attığında boş olan alan kafasını karıştırsa da Rose diyerek odanın içine doğru ilerledi. Hiçbir ses gelmezken ilerleyerek yatak odasına geçtiğinde karşısındaki manzarayla nutku tutuldu. Şaşkınlıkla ağzı açılıp kapanırken ona gülümseyen Rose "bende seni bekliyordum" dediğinde Steven ayakları kendi komutlarını uygulayarak ona doğru yaklaşmıştı. Yatağa kelepçelenmiş siyah jartiyer takımı içindeki kadın onu büyülemişti. Rose ayaklarındaki çivi topuklularla yatağa basmış Steven için bacaklarını ayırmış beklerken iki eli de yatak başlığına kelepçelenmişti. Steven onun vücudunu aç bakışlarla süzerken "benim için hazırsın" dediğinde Rose "evet ama daha fazla bekletmesen" dedi. Daha fazlasını söylemesine de gerek yoktu. Steven önce ceketini çıkartıp odanın bir köşesine fırlatırken ardından tişörtünü çıkartarak ceketinin yanına attı. Ayakkabılarıyla pantolonu da diğerlerinin arasına karıştıktan sonra Rose'un açtığı bacakların arasına yerleşerek üstüne uzandı. Rose onun ağırlığıyla biraz ezilse de Steven'ın mavi gözlerine yakından baktığında nefesini o gözler kesmişti. Steven ona gülümseyip "selam" dediğinde Rose da genişçe gülümserken "selam" diyerek dudağını ısırdı. Steven'ın gözleri dudağına kayarken uzanarak dudağı kendi dişlerinin arasına alıp onun dişlerinden kurtardıktan sonra geri çekilip gözlerine bakarak tekrar dudağı dişlerinin arasına aldı. Sertçe ısırıp emdikten sonra tekrar bıraktığında Rose dudağını bükerek "acıttın" dedi. Steven onu duymamış gibi aynı işlemi tekrarladığında "beni cezalandırıyor musun?" diyen Rose'a hırlayarak "daha bu hiçbir şey" dedi. Üstünde doğrulup biraz geri çekilirken gözleri Rose'un dantel çamaşırının içinden taşan göğüslerine kaydı. Eğilip dantelin üstünden hafif belli olan tepeceği ısırdığında Rose'un vücudu titrerken Steven gülümsedi. Vücudu ona anında tepki veriyor bu hoşuna gidiyordu. Dişleriyle göğüs ucunu biraz daha sıktığında Rose "Steven" diye solurken Steven geri çekilip eliyle göğsü okşadıktan sonra danteli kenara kaydırıp göğsü serbest bıraktı. Isırdığı için pembeleşen göğüs ucunu başparmağıyla okşarken Rose hırıltılı bir nefes çekti içine. Bir yandan göğüs ucunu okşayıp bir yandan erkekliğini onun kasıklarına sürttüğünde Rose ona doğru yükselmişti. Steven eğilip oynadığı göğüs ucunu ağzına alarak emdi diliyle okşadı ve sertçe ısırıp bıraktı. Hiç ara vermeden diğerine geçerek aynı işlemi tekrarladığında Rose kelepçelerini çekiştirerek "Steven lütfen artık oyun oynama" diye yalvardı. Steven ona cevap vermeden geri çekip onu yavaşça soydu. Önce sutyeninden kurtulurken sonra altındaki külottan kurtulmuş bir tek jartiyerin dizin üstüne kadar gelen çoraplarıyla çivi topuklularını üstünde bırakmıştı. Rose'un bacakları arasında diz çöküp otururken önündeki ıslak kadınlığa bakarak "ne kadar da hazırsın" dediğinde Rose "seni istiyorum" dedi. Steven ona ukala bir gülüş sunduktan sonra iki parmağıyla onun kadınlığının dudaklarını iki yana ayırıp ıslaklığını etrafa yayarken Rose daha fazlası için bacakların genişçe ayırdı. Steven diye solurken Steven onun gözlerine bakıp parmağının birin içine ittiğinde Rose'un dudakları aralanarak Steven'ın erkekliğini anında hareketlendiren bir inleme sundu. Rose ona doğru yükselirken Seven'ın da dudakları aralanıp ona doğru eğildiğinde ikinci parmağını da içine itti. Rose başını geriye atıp inlediğinde Steven onun açığa çıkan boynuna öpücükler kondurdu. Parmağıyla ona işkence ederken dudaklarıyla boynunu mest ediyordu. Rose inleyerek kalçalarını onun parmaklarına doğru iterken Steven parmaklarının gelgitlerini hızlandırdı. Rose'un yaklaştığını anladığında Steven parmaklarını geri çekince Rose resmen "hayır" diye çığlık attı. Şaşkınlıkla Steven'a baktığında nefes nefese kalmış haliyle oldukça davetkardı. "Nende durdun" diye inlediğinde Steven "bu gece seninle uyumak istiyorum" dedi. Rose "Steven olmaz" dediğinde Steven "o zaman istediğini veremem bebeğim" dedi. Rose gözlerini kırpıştırarak "beni bununla mı tehdit ediyorsun" dediğinde Steven omuz silkerken "şuan için elimde başka bir şey yok" dedi. Rose bir süre onun yüzüne bakarken bunu kabul etmenin sonuçlarını düşünmeden "tamam" dediğinde Steven gülümseyerek parmaklarını onun sıcaklığına geri itmişti. Rose anında yükselerek onu karşılarken hızlanan nefesler birbirine karışmış Steven bir eliyle onu tatmin ederken diğeriyle de baksırının içindeki erkekliğini serbest bırakarak kendini tatmin etmeye başlamıştı. Rose onun ne yaptığını gördüğünde yatağın başındaki komedini işaret ederek "anahtar orada elimi serbest bırak" dedi. Steven önce kafasın iki yana sallasa da Rose "seni okşamak istiyorum" dediğinde komedinden anahtarı alarak onun bir elin serbest bırakmıştı. Eli serbest kalır kalmaz Rose onun erkekliğini kavrarken sıkarak avucunda kaydırmaya başladı. Steven'ın parmakları içinde hızla hareket ederken Rose da onun erkekliğinden sızan meniyi avucuyla dağıtarak hızla onu sıvazlamaya başlamıştı. Nefesleri hızlanıp sona yaklaştıkların da gözleri kilitlenirken şiddetle boşaldıklarında birbirlerinin adlarını haykırdılar. Steven nefes nefese onun karnına yığılırken ikisinin de elleri birbirlerinin sıvılarıyla kaplanmıştı. Steven nefesini düzenledikten sonra doğrulup elini yatağa sildikten sonra Rose'un diğer elini de serbest bırakarak arkasına geçip ona sıkıca sarıldı. Rose da elini yatağa silerken Steven nefesini onun ensesine üfleyerek "iyi geceler" diye fısıldadı. Rose onun belindeki koluna sarılırken gülümseyerek "iyi geceler" dediğinde Steven gözlerini uykuya yummuştu.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD