Bölüm 3

2135 Words
Sabah uyandığında Steven'ın çıplak bedeni yatakta yalnızdı. Hızla doğrulup etrafında bakınsa da odanın içini kaplayan sonsuz sessizlik, Rose'un orada olmadığının habercisiydi. Yine de bir ihtimal diyerek yataktan kalkıp banyoya giderek kontrol etti. Boştu. Odadan çıkıp oturma alanına geçtiğinde koltuklarda horlayan Edward'ı gördü. Hemen onun yanına gidip omzundan dürterek uyandırırken, gözlerini açan Edward onun çıplak vücuduyla karşılaştığında yüzünü buruşturarak "Bay Jason keşke üstünüze bir şeyler giyseydiniz" dedi. Steven onu umursamadan kollarını göğsünde kavuşturarak "ilk defa gördüğün bir şey değil Edward, beni neredeyse bebekliğimden beri tanıyorsun" dedikten sonra "Rose nerede" dedi. Edward doğrulup otururken yüzünü sıvazlayıp "gece otelden ayrıldı" dediğinde, Steven sinirle arkasını dönüp bir adım attıktan sonra tekrar ona dönerek "saat kaç gibi" dedi. "Saat üç sularında efendim" cevabını aldığında daha çok sinirlenmişti. Neredeyse o uyur uyumaz kaçmıştı. Sinirle odaya gidip gece çıkarttığı kıyafetleri giymeye başladı. En son gömleğini alırken yerde duran kırmızı elbiseyi gördü. Gömleğini sırtına takıp düğmelerini iliklemeden önce eğilerek elbiseyi alıp ne yaptığının farkına varmadan burnuna götürdüğünde, Rose'un eşsiz kokusu tüm bedenini ele geçirmişti. İnleyerek gözlerini kapatıp yumruk olmuş ellerini iki yana sarkıtırken "seni tekrar göreceğim" diyerek kendi kendine bir söz verdi. Gömleğinin düğmelerini ilikleyip ceketini giydikten sonra elinde kırmızı elbiseyle odadan çıktığında Edward kapının önünde onu bekliyordu. Onun için kapıyı açtığında Steven dışarı çıkarken, çıkar çıkmaz "anlaşma yerine getirilmedi araştırmaya devam et" dedi. Edward onun yanında ilerlerken "sanırım bu iş düşündüğümüzden daha zor olacak efendim" dediğinde "neden" derken asansöre binmişlerdi. "Bayan Rose çok yüksek güvenlik önlemleriyle korunuyor ve hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz, mülkiyetteki adının ne olduğunu bulabilirsek her şeyi öğrenebiliriz ama onun için avukatıyla özel olarak görüşmemiz gerekebilir. Böyle bir şey yapmamızı ister misiniz?" "Hayır, hayır. Eğer avukatı tehdit edersek Rose'u ürkütürüz. Ben düzgün bir şekilde bilgi edinmeni istiyorum kimsenin canı yanmasın." "Bu pek mümkün değil efendim." "Evet, mümkün Edward... Hakkında sorular sormaya başladığımızda ürktü ve bana ulaştı. Aynısını yine yap gerekirse, bana ulaşacaktır. Ayrıca adamlarının arasına bir casus yerleştirebiliriz." Otelden çıkıp arabadaki yerlerini aldıklarında Edward şoför koltuğuna geçerken trafiğe çıkmışlardı. Steven sanki Rose'u her an şehrin kalabalığında görmesi mümkünmüş gibi etrafa bakıyordu ama görmesinin imkansız olduğunu içten içe biliyordu. Elindeki elbiseyle oynamaya devam ederken Edward'ı dinledi. Edward "sorular sormaya devam edebiliriz efendim ama adamlarının arasına girmemiz mümkün değil, Bayan Rose özel bir birlik tarafından korunuyor. Askeriyedeyken onlar hakkında bazı şeyler duymuştum ama dün gerçek olduklarına şahit oldum" dediğinde Steven kaşlarını çatarak ona bakıp "nasıl bir birlik" dedi. "Kendilerine Lion diyorlar. Bir nevi Rus paralı askerler. Vücutlarının belli bir yerlerinde aslan kafası olur. Dün Bayan Rose'un baş korumasının ensesindeki simgeyi gördüm. Diğerlerinde de olduğundan eminim. Duruşlarında ve yüzlerindeki tepkisizlikte sıkı bir eğitimden geçtikleri belli oluyor." Edward'ın anlattıkları Steven'ın daha çok Rose'u merak etmesine neden olurken çenesini kaşıyarak "neden onlarla çalışıyor olabilir" dediğinde aynadan onunla göz göze gelen Edward "saklandığı kişiler kimlerse çok tehlikeli olmalılar efendim, bana öyle geliyor ki Bayan Rose büyük bir tehlikede ve bence ondan uzak durmalısınız, arkasındaki bela size de bulaşabilir" dedi. Onun son sözleri Steven'ı kocaman gülümsetirken "bu öğrendiklerim onu daha çok merak etmeme yol açıyor Edward ondan kaçmama değil" dediğinde Edward ağzının içinde salak diye homurdandığında Steven kahkaha atarak "seni duydum yaşlı kurt dua et benim en iyi adamımsın yoksa dilini kesmiştim" dedi. Edward daha fazla sesini çıkarmazken şirkete geldiklerinde Steven yaşadığı geceyi bir kenara bırakıp işine kendini teslim etse de elindeki kırmızı elbise tüm gün onunlaydı. Akşam olduğunda sadece onun gittiği ormanlık alanda kurulu olan evine gittiğinde elbise hala elindeydi. Çatı katındaki geniş odasına çıkıp elbiseyi giyinme odasındaki dolaba astıktan sonra tüm kıyafetleri çıkartarak odanın içindeki jakuziye ilerledi. Evin kumandasından cam duvarları karartıp tavanın karanlığını açarak yıldızları evine taşırken sıcak suya girerek rahatladı. Kafasını gökyüzüne kaldırıp suyun içinde uzanırken yıldızların arasında sanki Rose'un yüzü beliriyordu. Dün gecenin muhteşem hatıraları gözlerinin önüne gelirken eli çoktan sertleşmeye başlayan erkekliğine gitti. Rose'un dudaklarının erkekliğinin ucunu nasıl kavradığını hatırlayarak parmaklarını orada gezdirirken onun ıslak ve sıcak ağzına kayar gibi avucunun içine kaydı. Uzun zamandır mastürbasyon yapmamıştı ama şimdi onun hayali ona her şeyi yaptırıyordu. Eli hızla hareket etmeye devam ederken yaklaşan orgazmla göğsü şişti. Gözlerini sertçe yumup Rose diye solurken avucuna yaptığı darbeleri hızlandırdı, yumruğunu sıkılaştırdı. Nefes alış verişi sıklaşırken diğer eliyle şişen hayalarına masaj yaptığında şiddetle boşalmıştı. Arkasına yaslanıp nefesini düzene sokarken gökyüzünü izleyerek gelecekteki düşlerine devam etti. Bugün Rose'un daha önce onunla iletişime geçtiği numarayı aramış ulaşamamıştı. En kısa zamanda onunla iletişime geçmek için her şeyi yapacaktı. ************** Ertesi günü haberler Steven'ın elindeki kırmızı elbiseyle çalkalanıyordu. Şirketine girip çıkarken elindeki elbiseyle fotoğrafları çekilmişti. Elinde yumruk yaptığı bez parçasının elbise olduğunu nereden anladıklarını merak eden Rose tabi ki kendi elbisesi olduğunu biliyordu. Bu durum onun hoşuna gidip gülümsetmişti ama Mark onun gibi düşünmüyordu. "Bir daha onunla görüşemezsiniz. Bütün gözler onun üstünde hele şimdi elbisenin sahibi gizli bayanı herkes merak etmeye başlayacak. Adam şehrin en hızlı çapkınıyken iki gündür kimseyle görülmedi herkes sizi merak ediyor Bayan Rose." Rose korlukta oturmuş tırnaklarını törpülerken gözlerini Mark'a dikerek "ne yapıp ne yapmayacağımı sana sormayacağım Mark" dedi. Gözlerini tekrar törpüsüne indirdiğinde Mark "bunu rapor etmeliyim" dedi. Rose'un eli dururken ayağa fırlayıp karşısındaki Mark'ın yakasına yapışarak törpüyü boynuna batırırken "beni kızdırmaya başlıyorsun Mark, eğer bir şeyleri rapor edeceksen önce kendini rapor et yoksa senin yıllardır süren imalarını ben rapor edeceğim" dedi. Mark yutkunurken hareket eden adem elmasına bakan Rose törpüyü çektiğinde törpünün çizdiği hafif yerden sızan kana dudaklarını bastırıp yaladıktan sonra "sen benim için çalışıyorsun eğer bana ihanet edersen sonuçlarına katlanırsın Mark, benim içinde bulunduğum durum seni ilgilendirmez" dedi. Arkasını dönüp odasına giderken gülümsüyordu. Steven da onu düşlüyordu artık emindi. Odasına gidip o gece hatıra olarak aldığı Steven'ın gözlerini anımsatan mavi kravatı yatağının başlığından alarak eline sardı. Pencerenin kenarına gidip eşsiz tepelerin manzarasını izlerken özlemle iç çekti. Onun dokunuşunu onun kokusunu ve onun sıcaklığını özlemişti. O gece kısacık bir an birlikte uyumanın nasıl olacağını hayal etmiş ve sabah olduğunda birlikte geçirecekleri anları düşlemişti. Çok güzel hayallerdi ama Rose'un asla sahip olmayacağı hayallerdi. Ertesi gün havuz başında güneşlenen Rose duyduğu sesle kafasını kaldırdığında koşarak ona yaklaşan Elena'yı gördü. Elinde bornozla ona doğru koşarken yüzündeki telaştan endişelenerek ayağa kalkan Rose onun arkasında bahçeye adım atan adamları fark etti. Elena yanına geldiğinde hemen arkasını dönüp bornozu giydikten sonra tekrar önüne dönüp misafirini karşılamak için ilerledi. Gülümsemeye çalışarak "hoş geldin Marcus" dediğinde aynı gülümsemeyle karşılık veren adam "hoş bulduk sevgili nişanlım" dedi. Rose'u kollarından tutup sıkarak kendine çekerek sarılırken kulağına "yaramaz nişanlım" diye tısladı. Onun sesi Rose'un bedeninin gerilmesine sebep olurken Marcus geri çekildiğinde öfkeli yüzünü ona sunmuştu. "Yine çıplaksın." Sesi sert ve öfkeli çıkarken suçlayıcıydı. Rose ona gülümserken "yapma ama Marcus bu dağ başında benden başka kimse yok bilmiyor musun?" dedi. Onun çenesini kavrayıp havaya kaldıran Marcus gözlerine bakarken "bir ordu dolusu koruman senin her yerini görürken ben neden göremiyorum sevgili nişanlım" diyerek elini rose'un çenesinden aşağıya doğru kaydırarak parmaklarını bornozun açıkta bıraktığı kısımda gezdirdi. Rose bir adım geri çekilip onun arkasındaki adamlarına baktıktan sonra gözlerini kenarda duran Mark'a çevirerek "Prens'e söyler misin beni kaç defa çıplak gördün Mark" dedi. Marcus gülerek Mark'a dönerken Mark "hiç görmedim efendim" dediğinde Rose "ben buradayken bana bakmaya cesaret edenlere ne oluyor Mark" dedi. "On gün karanlığa hapsedildikten sonra görevlerinden alınıyorlar efendim." Mark'ın cümlesiyle Marcus'a dönerken "yeterince açıklayıcı oldu mu Marcus" dedi. Marcus sırıtarak dudaklarını bükerken "burayı bir nazi kampına çevirdiğini bilmiyordum sevgili nişanlım" dedikten sonra "her neyse ben açım bir şeyler yiyelim ve bu arada da sohbet edelim son zamanlarda neler yaptığını merak ediyorum" dedi. Rose gerilirken Elena'ya dönerek "Prens'i duydun Elena yiyecek bir şeyler hazırla" dedikten sonra bahçenin köşesindeki gölgeliği işaret ederek "oturalım mı?" dedi. Koltuklara geçtiklerinde Marcus uzanıp "buraya gel" diyerek onu kendine çektiğinde Rose engel olmak istese de bunun onu daha çok teşvik edeceğini biliyordu. Rose'u yanlamasına kucağına oturttuğunda Rose yakasını ve bornozun eteğini tutarak açılmasını engelledi. Onun haline gülen Marcus bir elini onun engeline rağmen bornozunun eteğinden içeri kaydırırken "ne zamana kadar benden saklanacaksın böyle ha, yakında evleneceğiz" dedi. Rose onun kalçasındaki elini kavrayıp daha ileri gitmesini engellemek için durdururken "anlaşmazlıklar çözülmediği sürece evlenmeyeceğimizi biliyorsun" dedi. Marcus onun kalçasını sımsıkı kavrarken "çok yakında çözülecek sevgili nişanlım ve herkes senin kiminle birlikte olduğunu güçlerini kiminle birleştirdiğini öğrenecek, aileni ortadan kaldıranlar yakında senin peşini bırakacaklar" dedi. Rose öfkeyle yanan gözlerini ona çevirirken "ben benim peşimi bırakmaları için saklanmıyorum Marcus, tek istediğim günün birinde ailemin intikamını almak ve bunun için kendimi senin pis ellerine teslim etmek zorunda kalacaksam edeceğim" dedikten sonra onun tutuşundan kurtulup ayağa kalkarken "ama öncesinde sana teslim olmaya niyetim yok, bir kez daha sana kanmayacağım" dedi. Marcus ona aynı öfkeli gözlerle bakarken Rose arkasını dönerek "sana afiyet olsun ben yorgunum dinlenmek istiyorum" diyerek yürümeye başlamıştı ki Marcus "son zamanlarda dışarı çıkmaya başlamışsın" dedi. Rose içinden Mark'a küfür ederken "mecburdum" dediğinde Marcus "bir daha çıkmayacaksın, kendini tehlikeye attığını duyarsam eski günlerini çok ararsın" dedi. Rose cevap vermeden sinirle ilerlemeye başladığında Elena elinde bir tepsiyle karşısından geliyordu. Genç kızın üstündeki her zaman giydiği etek ve gömleğin açıklığını fark eden Rose "tepsiyi bıraktıktan sonra üstünü değiştir Elena, Marcus'un dikkatini çekersen seni onun elinden kurtaramam" dedi ve yoluna devam etti. İçeri girdiğinde Mark karşısına çıkınca "defol gözümün önünden" diyerek onu itip merdivenlere yönelmişti ki Mark onun kolunu yakalayarak "yemin ederim ben söylemedim Rose" dedi. "Bırak beni" diyerek kolunu ondan kurtarıp merdivenleri çıkarak odasına gittiğinde kapıyı arkasından kilitledi. Gözlerini kurulayıp odanın köşesindeki ailesinin hatıralarıyla dolu olan cam dolabın önüne gitti. Anne ve babasının birbirine sarılmış gülümseyen fotoğraflarına, abisinin sırtına tırmandığı fotoğrafa bakarken boğazından bir hıçkırık kaçtı. Eliyle ağzını kapatırken diğer eliyle tek tek onların yüzlerinde parmaklarını gezdirip "söz veriyorum intikamınızı alacağım" dedi. Akşama kadar odasından çıkmayan Rose uykuya daldığında eski anılarla dolu bir rüyaya sürüklenmişti. Babasının kalın sesi "Alfred, Ashley buraya gelin misafirimiz var" diyerek abisiyle ikisini çağırdığında havuzdan çıkıp içeri geçmişlerdi. Alfred babasının yanında duran genci görür görmez "Marcus dostum" diyerek öne atılıp ona sarıldığında Marcus "ıslattın beni şapşal" diyerek onu itekleyince ikisi de kahkaha atmıştı. Marcus'un bakışları ona döndüğünde nedense Ashley kollarıyla göğüslerini kapatma isteğiyle dolup taşmıştı. Yeni olgunlaşmaya başlamış göğüslerini zor kapatan bikiniyle kendini çıplak hissetmişti. O zamanlar Marcus ile henüz tanıştığı için utanç duygusu yerli yerindeydi. Marcus ona doğru yaklaşıp elini uzatarak "Prenses Ashley sizinle tanışmak büyük bir şeref" dediğinde Ashley elini onun iri elinin içine bıraktı. "Sizinle de öyle Prens Marcus" diyerek incecik çıkan sesiyle onu selamladığında kalbi heyecandan yerinden çıkacak gibiydi. Onun yakışıklı ve sıcak tavırlarına ilk görüşte kanarken görüntüler değişmeye başladığında Rose rüyadan uyanmak istedi. "Lütfen dur artık" diye çığlık atarak gözünden yaşlar akarken Marcus onu dinlemeden ard arda içine girip çıkıyordu. Ona tersten sahip olurken hem sert hem de acımasızdı. "Ashley sakin olmalısın lütfen zevk almaya bak" diyen karşısındaki ses ona gülerken Marcus da gülerek "evet bebeğim zevk al" dedi. Ondan sonra Ashley sesini çıkarmazken Marcus'un işi bittiğinde onun arkadaşı vücudunu devralmıştı. Ashley artık acı ve yorgunluktan kendinden geçerken Marcus onu hepsine vermiş tüm yalvarmalarına rağmen durmamışlardı. Rose duyduğu çığlıkla yatağından fırlarken sesi biraz daha dinlediğinde Elena'nın sesini tanıdı. Hızla kapısını açıp koşarak merdivenleri indiğinde karşısına Marcus'un adamları çıkmıştı. "Odanıza dönün Prenses" dediklerinde "çekilin önümden" diye bağırdı. Adam tekrar "odanıza dönün efendim" dediğinde Elena'nın çığlık tüm evde yankılanmıştı. Karşısındaki adam yumruk atıp onu yolundan çektiğinde bir başkası karşısına çıkınca "Mark" diye bağırdı. Çok geçmeden Mark adamlarıyla yanına geldiğinde "çekin şunları önümden" dedi. Mark ve adamları Marcus'un adamlarıyla ilgilenirken Rose koşarak koridorun sonundaki odaya ulaştı. Kapıyı açmaya çalıştığında kilitli olan kapıyı görünce "Marcus aç şu lanet kapıyı" diye bağırdı. İçeriden "neden Ashley yoksa kıskandın mı?" diyen ses midesini bulandırırken Rose "ona daha fazla zarar verme pislik herif" diye bağırdı. Bunun üzerine Elena acı dolu bir çığlık daha attığında Rose "Marcus" diye bağırdı. İçeriden Marcus'un zevk dolu inlemeleri gelirken Elena'nın hıçkırıkları da kulaklarına doluyordu. Rose durmadan kapıyı yumrularken sonunda kapı açıldığında Marcus yüzünde tatmin olmuş bir ifadeyle dışarı çıkınca Rose yumruğunu ona doğru salladı. Bileğini yakalayan Marcus onu ters çevirip yüzünü koridorun duvarına çarparken arkasına yaslanarak "sakın Ashley sakın bunu bir daha deneme yoksa sana eski anılarımızı tekrar yaşatırım sevgilim" dedi. Erkekliğini Rose'un kalçalarına sürterken "nasılda sıkı kavrardın beni" diye fısıldadı. Rose debelense de onun tutuşundan kurtulamadı. Yanlarından "geri çekilin Prens Marcus" diyen sesi duyduğunda Rose Mark'ın bunu görmesiyle utanırken Marcus'un baskısı kaybolmuştu. İri vücudu Mark'ın karşısına dikilirken "sen az önce bana emir mi verdin" dedi. Mark "hepimizin iyiliği için daha fazla olay çıkarmayın ve odanıza gidin efendim" dediğinde Marcus ona yumruk atınca eğilen Mark onun arkasına geçerken "Prens Marcus eğer babanızın bu olanları öğrenmesini istemiyorsanız odanıza gidin efendim" dedi. Marcus ona dönüp öfkeyle bakarken Rose, Mark'ın yanına giderek "Mark haklı Marcus odana git ve bu olay burada kapansın" dediğinde Marcus hırsla arkasını dönüp koridorda ilerlemeye başlamıştı. Koridorun sonundaki adamlarının dağılmış yüzlerine tükürdükten sonra dış kapıya ilerlemiş ve gözden kaybolmuştu. Rose onun evinden gitmesiyle rahatlarken Mark eliyle burnundan akan kanı sildiğinde geri çekilip koşarak Elena'nın odasına girdi. Elena yatakta cenin pozisyonunda yatarken hıçkırarak ağlıyordu. Rose onun vücudundaki izleri gördüğünde gözleri sulanırken dikkatli davranarak Elena'ya sarıldı. Elena "özür dilerim efendim” derken Rose onu sararak “şişşş senin bir suçun yok Elena” diyerek onu rahatlatmaya çalıştı. Marcus’un nasıl bir hayvan olduğunu en iyi kendisi bilirdi.    
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD