Rose makyajını da tamamlayarak aynanın karşısına geçerken kıyafetini bir kez daha kontrol etti. Kalçasını sımsıkı saran göbeğine kadar göğüs dekolteli boyundan bağlamalı kırmızı elbise tam istediği gibiydi. Karşısındaki erkeğin aklını alacak cinsten. Siyah saçlarını sol omzundan öne doğru atarak boynunu biraz daha ön plana çıkartırken gözleri bir eksik olup olmadığını kontrol etti. Siyah on beş santim çivi topuk ayakkabıları kırmızı elbisesi ve makyajındaki kırmızı rujla görünüşünü tamamlamıştı.
Siyah el çantasını da aldıktan sonra Michael'in dün imzalattığı sözleşmeyi de çantaya atarak telefonunu alıp odadan çıktı.
Aşağıya indiğinde Mark onu salonda bekliyordu. Merdivenden inerken topuklulardan zorlanınca Mark'a elini uzattığında Mark hemen yanına koşarak elini tuttu.
"Yine nefes kesiyorsunuz" dediğinde Rose gülümserken "Teşekkür ederim Mark her zamanki gibi çok kibarsın" dedi.
Mark gülümsese de kısa sürede kendini toplayıp onun karşısına geçerek Rose'un yolunu kesip "bunu yapmana gerek yok" dedi. Rose onun yine senli benli konuşmaya başlamasıyla gözlerini devirirken "Mark lütfen sadece işini yap" dedi.
Sözlerinin Mark'ı üzdüğünü bilse de onun bu ilgisinden artık rahatsız olmaya başlamıştı. Mark "özür dilerim hanımefendi haddimi aştım" diyerek kenara çekildiğinde Rose onu üzdüğü için özür dilemek isterken buldu kendini.
Mark'a karşı her zaman böyleydi işte. Ne yaptığını bilmiyordu. Hem onun bu ilgisi hoşuna gitmiyor hem de onun üzülmesine dayanamıyordu. Güvenlik şefi yıllardır onu elde etmek için her türlü yolu denemişti ama Rose bir türlü adama karşılık veremiyordu. Belki de onu bekleyen son yüzündendi.
"Özür dilenecek bir şey yok Mark." Dedikten sonra kapıya ilerlerken "gerekli kontroller yapıldı mı?" dedi.
"Evet, efendim" diyen Mark kapının çıkışında ona pardösüsünü tutarken "otelin arka girişinden girecek sadece personelin kullandığı asansörle odaya çıkacaksınız" dedi.
Rose tanınmamak için giydiği pardösünün içinde yanarken akşam karanlığında gözlük takarak dışarı çıktı. Mark onun için arabasının kapısını açarken o yerleştikten sonra kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçmişti. Arkada bir araba korumayla yola çıktıklarında Rose'un kalbi bu gece yaşayacakları birliktelik için heyecanla atıyordu.
O Steven'a doğru yaklaşırken Steven da otel odasında yerinde duramayarak onu bekliyordu. Odanın içinde turlarken ikinci kadeh viskisini bitirmiş, yüzüncü defa saatini kontrol ederken Edward "daha on beş dakika var efendim" demişti.
Öfkeli gözlerle ona bakan Steven "hatırlattığın için teşekkür ederim Edward" dediğinde Edward ona ciddi yüz ifadesiyle bakmaya devam ederken "rica ederim efendim" dedi.
Steven onun alay edip etmediğinden emin olamazken "yine geç kalacak" diye homurdandı. Odanın içinde dolanmaktan yorulup ilerleyerek yemek masasının sandalyesini ters çevirerek otururken "neden bu kadını bu kadar taktım" diye mırıldandı.
"Çünkü binlerce sır saklıyor" diyen Edward'a bakarken "hala hakkında bir şey bulamadın değil mi?" Dedi.
"Hayır efendim. Birileri tüm yollarımı kapatıyor ama sanırım bu geceden sonra da araştırma yapamayacağım."
Edward ona imzaladığı sözleşmeyi hatırlatırken "kahretsin o şeyi imzalarken aklımdan ne geçiyordu" dediğinde Edward'ın "penisiniz" diye homurdandığını sandı.
Kafasını şaşkınlıkla kaldırıp ona bakarken Edward kafasını pencereye doğru çevirdiği sırada kapı çalmıştı.
Steven heyecanla oturduğu yerden kalktığında sandalyeyi devirirken küfür ederek sandalyeyi kaldırıp kenara çektiğinde Edward da kapıyı açmıştı.
İçeri giren Rose şaşkın bakışlarını Edward'a sunduktan sonra odanın ortasındaki Steven'a döndüğünde "yalnız oluruz sanmıştım" dedi.
Steven onun üstündeki pardösüyü çatık kaşlarla süzerken "Edward da şimdi gidiyordu zaten" dedi.
Onun sözleriyle Edward kapıdan çıktığında Rose hala kapının biraz önünde olduğu yerde durarak Steven'a baktı. İkisi de birbirlerine sessizce bakarken Rose bakışmayı bölerek elindeki çantayı az önce Steven'ın oturduğu sandalyeye bırakarak pardösüsünün düğmelerini çözmeye başladı. Siyah pardösü açılıp içindeki seksi kıyafet ortaya çıktığında Steven yutkunurken erkekliği şimdiden hazırdı.
Rose onun üstünde bıraktığı etkinin farkında olarak pardösüyü yavaşça çıkartıp sandalyenin arkasına attıktan sonra çantasından sözleşmeyi çıkartarak "belki tekrar okumak istersin diye yanımda getirdim" dedi.
Birleşmelerinin şartlarının ve yaptırımlarının ayrıntılı olarak yazdığı sözleşmeyi masaya bıraktığında Steven sözleşme bahanesiyle onun kişisel alanına girmişti. Rose'un sağ tarafı Steven'ın önüne değerken Steven her nefes aldığında onun çikolata aromalı kokusunu içine çekiyordu.
Sözleşmeye bakmak yerine gözlerini karşısındaki güzelliğe dikerken "eğer sen istiyorsan okuyalım" dedi.
Onun ses tonu Rose'un göğüs uçlarının kabarmasına sebep olurken masadaki dosyaya döndüğünde Steven'ın bedenini tam arkasında hissetti. Bilerek dosyaya doğru biraz eğildiğinde kalçasına sürtünen sertlik Steven'ın ne halde olduğunun göstergesiydi. Ukalaca gülümserken "taraflar bir araya geldikleri geceden itibaren aşağıdaki şartları kabul etmektedirler..." diyerek okumaya başladığında Steven ilk paragrafın sonunda kasıklarını sertçe Rose'un kalçasına dayadı.
"Sesin her geçen saniye daha da büyümesine sebep oluyor Rose" dediğinde Rose derin bir nefes alırken şartları okumaya devam ettiğinde Steven arkasından ona sürtünüyordu. Rose'un tüm kadınlığı kasılırken göğüs uçları dışına fırlamış inlememek için dudağını ısırmak zorunda kalmıştı. Nefesi sıklaşırken birden Steven'ın tüm bedeni onun üstüne yüklendi. İri ellerini onun iki yanından masaya dayarken onun açıkta kalan boynuna dudaklarını sürterek "lanet olası her şartını kabul ediyorum Rose" diye fısıldadı.
Rose daha fazla kendini tutamayarak inlediğinde Steven da inlerken ona sürtünmeye devam etti. Dudaklarıyla onun çenesine doğru bir yol çizerken "seni sertçe becermek istiyorum" diye hırladı.
Rose başını arkaya atarak onun omzuna yaslayıp yüzünü ona çevirdiğinde dudaklarının arasında kalan minim mesafede "beni sertçe becermeni istiyorum" diye fısıldadı.
Steven onun sözleriyle dudaklarına yapışırken o kadar büyük bir coşkuyla öpüşüyorlardı ki dişleri birbirine çarpıyordu. Masaya dayadığı bir elini kaldıran Steven, onun göğsünü kavradığında Rose çaresizce kıvranırken Steven diğer elini de onun kasıklarına attı. Eteğini sıyırıp parmaklarını çıplak tene sürttüğünde Rose'un iç çamaşırı giymediğini fark etmesi kendini kaybetmesine sebep oldu. Onu kendine çevirip kaldırarak masaya oturturken kalçalarını çekerek kasıklarına dayayıp erkekliğini sertçe onun çıplak tenine sürttü. Pantolonunun üstünden ona sürtünürken Rose sivri topuklarını onun kalçasına batırıp Steven'ı daha çok kendine çekti.
Steven elleriyle onun göğüslerini örten iki bez parçasını kenara çektikten sonra göğüslerini avuçlayarak sıktı. Rose istekle inlediğinde gülümseyerek başparmaklarını pembe tomurcukların üstünde gezdirirken "ne istediğini söyle Rose" dedi.
Rose nefes nefese "seni istiyorum" dediğinde ukalaca sırıtan Steven "nerede istiyorsun" diye sordu. Rose onun kalçalarını daha çok kendine çekerek cevap verdiğinde "söyle bana Rose" dedi.
"İçimde istiyorum Steven" diye soluyan Rose'u kalçalarından kavrayıp kucağına aldığında odaya gidene kadar gül dudaklarını somurdu. Yatağa vardıklarında onun yatağa yatırdıktan sonra yatakta uzanan güzelliği bir süre süzdükten sonra üstündekileri çıkartmaya başladı. Çırçıplak Rose'un karşısında kaldığında Rose yatakta doğrulurken onun iri erkekliğine bakarak dudaklarını yaladı. Haddinden fazla büyük olan organın ona yaşatabileceği zevkleri düşünürken elini havaya kaldırarak damarlı organın üstünde parmaklarını gezdirdi.
Onun parmaklarının hissiyle Steven gözlerini kapatıp inlerken Rose bundan cesaret alarak ona daha çok yaklaşıp dudaklarını iri penisin ucuna değdirerek kafasını geri çekip Steven'ın tepkisini görmek için yüzünü ona çevirdi.
Steven ona kararmış gözlerle bakarken Rose gözlerini ondan ayırmadan dudaklarını tekrar onun erkekliğinin etrafına sarıp diliyle ucuna darbe attı. Steven'ın karın kasları anında kasılırken Rose onu biraz daha içine alırken istekle Steven'ın gözlerinin içine bakıyordu.
Steven onu ensesinden kavrayıp sertçe ağzına girip çıkmak isterken dişlerini sıkıyor. Rose'un istediğini almasına izin veriyordu. Elleri iki yanında yumruk olurken dişlerini sıkarak Rose'un onu yavaşça gırtlağına kadar almasını izledi. Hepsini ağzına alan Rose yutkunduğunda Steven kontrolünü kaybederek onun saçlarına yapışıp sanki daha fazlası mümkünmüş gibi kasıklarını biraz daha bastırdı ağzına doğru. Rose nefes almakta zorlanarak gözlerinden yaş aktığında geri çekilen Steven onun nefes almasını sağladıktan sonra tekrar sertçe içine girdi. Rose'un ağzını becermek ona o kadar iyi hissettirmişti ki şimdiye kadar yaşadığı hiçbir beraberliğe benzemiyordu. Sonunda şiddetle boşalıp spermlerini Rose'un gırtlağından aşağıya yollarken nefes nefese "Rose" diye inledi.
Geri çekildiğinde, Rose da yutkunarak geri çekildi. Steven'ın göğsü hızlı soluklarla inip kalkarken dizlerinin üstüne çökerek Rose'un elbisesinin eteklerini kavrayıp başından çıkardı. Rose çıplak kaldığında elini iki göğsünün arasına yerleştirerek onun yatağa uzanmasını sağlarken bacak arasına yerleşip, üstüne uzanarak gül dudakların tadına bir kez daha bakarken kendi tadını da dudaklarından aldı.
Kabarmış dudakları dişleyerek biraz daha kabarttıktan sonra boynundan aşağıya doğru inerek sol göğsünü dişlerinin arasına alıp yukarı doğru çektikten sonra bırakıp dudaklarını kabaran göğsün etrafına sardı. Diliyle bilye büyüklüğüne ulaşan göğüs ucuna darbeler indirirken Rose altında kıvranarak "Steven lütfen" diye yalvarıyordu.
Kafasını kaldırıp dudaklarını iki göğsün ortasına bastırarak diğer göğse geçip aynı işlemi yaparken eli de az önce emdiği göğsü okşuyordu. Diğer göğüsle işi bittiğinde aşağıya doğru inip göbeğinden kasıklarına geçtiğinde kalça kemiğinin üstünü ısırdı. Diliyle yalayarak aşağıya kaydığında kadınlığının ortasından vajinasına kadar yaladı Rose'u.
Rose onun dilinin hissettirdikleriyle kendinden geçerken elini atıp Steven'ın saçlarını kavrayarak onu daha çok kadınlığına bastırdı. "Yala" diye emrederken sesi arzuyla boğuklaşmıştı.
Steven onun emir cümlesine gülerken Rose'un güçlü bir karakter olduğunu bir kez daha fark etti. Ona emir vermesi hoşuna giderken, Rose'un istediği gibi dilini içine kaydırarak onu çıldırttı. Diliyle Rose'u becerirken Rose zevkten kendinden geçmiş bir şekilde çığlık çığlığa kafasını iki yana sallıyordu. Bir eli Steven'ın saçlarında yumruk olmuşken diğeri sımsıkı yatağı kavramıştı.
Sonunda Steven'ın adını haykırarak boşladığında Steven onun bacak arasından kafasını kaldırıp parlayan gözlerle Rose'un boşalmasını izledi.
İlk defa bir kadının doruğa ulaşmasına sebep olurken Rose sakinleştiğinde kafasını kaldırıp bacak arasındaki Steven'a baktı. Steven'ın çenesinden kendi sıvısı damlarken "hoşuna gitti mi?" sorusuna kahkahalarla gülmeye başlamıştı.
"Hoşuna gitti mi mi?" Diyerek kafasını geri atıp kahkahalarla gülmeye devam ederken Steven onun üstüne uzanıp "komik olan ne" diye sorarken Rose'un omzunu öptü.
Rose gülümseyerek ona baktığında "sen çıldırdın mı? Bu zaman kadar yaşadığım en iyi orgazmdı" dediğinde Steven gururla gülümseyip kafasını onun boyun girintisine yerleştirerek "sevindim" dedi.
Rose onun saçlarını kavrayıp kafasını kaldırarak dudaklarını buluşturduktan sonra Steven'ı üstüne çekmeye çalıştı ama Steven öpüşmelerini bölerek geri çekildi.
Rose reddedildiğinin farkında olarak kırılırken, Steven onu yan çevirerek göğsüne sırtını yaslayıp "uyuyalım mı?" diye fısıldadı. Rose onun bu davranışlarıyla şaşkına dönerken, Steven ona bir kere sahip olup kaybetmek istemiyordu. Lanet olası takıntısı yüzünden bir kere sahip olursa bir daha ona sahip olamayacağının bilincindeydi. Bir de imzaladıkları sözleşme vardı ki o sözleşmeyi de istediği gibi kendi lehine çevirmeyi planlıyordu.
Rose "birlikte olmayacak mıyız?" diye sorduğunda Steven onun ensesine öpücük koyup "benden bu kadar çabuk mu kurtulmak istiyorsun" dedi.
"Evet, buraya geliş amacımı unutuyorsun. Seni durdurmak için buradayım ben Steven."
Rose'un ağzından çıkanlar onu gerse de onun haklılığına diyecek lafı yoktu. "Hala öyle mi?" Diye sorduğunda Rose sessizleşti. Az önce yaşadıkları şeyin sadece ona özel olmadığını öğrenmek istiyordu Steven. Rose'un da onun gibi hissetmiş olmasını arzuluyordu. Bu kadar çabuk vazgeçilir olmak istemiyordu.
Rose sessizliğini korurken Steven "uyuyalım" diyerek onu sıkıca kollarına sardı. Rose eğer birlikte olmayacaklarsa geç olmadan gitmesi gerektiğini söyleyecekken kalbindeki sızı ona engel oldu. Nedense Steven'dan bu kadar erken ayrılmak istemiyordu.
Gözlerini kapatıp kısacıkta olsa huzurun keyfini çıkartırken içindeki korkuyla uyuması mümkün değildi. Çok yanlış bir yola girdiğinin farkında korkularıyla yüzleşirken arkasındaki Steven uykuya dalmıştı. Onun sıcaklığını bir süre hissedip nefesinin yavaş ritmini dinledikten sonra yavaşça kollarından sıyrıldı. Kalkmadan önce arkansa dönüp baktığında Steven'ı rahatlamış yüzü görülmeye değerdi. Uykunun rahatlığıyla sert hatları gevşemiş ona masum bir hava katarken daha bir yakışıklı görünüyordu. Alnına düşen bir tutam saçı parmaklarıyla kenara çeken Rose ondan ayrlmak istemedi. Sabaha gözlerini onunla açmanın nasıl olduğunu merak ederken aklına uyması gerektiği kurallar gelerek yataktan kalkıp odadan çıktı. Oturma alanındaki sandalyenin üstündeki pardösüyü çıplak bedenine örttükten sonra çantasını da alarak odanın çıkışına yönledi.
Sessizce kapıyı açıp dışarı çıktığında Mark ile Edward kapının birer köşesinde bekliyorlardı. Mark hemen ona eşlik etmek için hazırlanırken Rose sol tarafındaki Edward'a dönüp bakarak "Steven uyudu, uykusunu bozmayın isterseniz" dediğinde Edward "tabi hanımefendi" diyerek onu onayladığında Rose çantasından çıkarttığı gözlüğü takarak otelin koridorunda ilerlemeye başladı. Kalbi nedensizce her adımda sızlarken ona geri dönmesinin uzun sürmeyeceğini biliyordu.