bc

Unuttum Seni

book_age12+
883
FOLLOW
4.8K
READ
drama
comedy
sweet
lighthearted
like
intro-logo
Blurb

Bir kalbi kaç kere sınarsın?

Kaç defa yorarsın senin için tebessüm eden tarafını?

Peki ya birini hiç istemeden unutabilir misin?

Neşeli bir ressamdır Egemen. Hayatı sonrasını düşünmeden yaşar. Büyük beklentilere bağlı değildir mutluluğu. Bodrum kat atölyesinde yaşamını sürdürürken kaygısız ve telaşsızdır. Ta ki Şirin ile ve onun anlaşılmaz yaşamı ile karşılaşana kadar. Yıllar sonra Şirin ile karşılaşmış ve hayatında ilk kez aşık olduğu, dolu dizgin bir ilişki yaşadığı kadın onu tanımamaktadır. Hafızasını kaybetmiş bir kadını yeniden kendisine aşık etmek zor mudur? Peki hafızası yerine gelirse her şey bir anda düzelecek midir?

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
Bir cumartesi sabahıydı.... Zayıf rüzgar, atölyemin açık penceresini gıcırdatırken; elimdeki paleti, sağımda duran akrilik boyaların bulaşıp; açık ahşap yüzeyinde farklı tonlara neden olduğu, masanın üzerine baktım. Elime bulaşan boyaları önlüğüme iliştirdiğim beze silerken bodrum kattaki atölyemin iki karışlık açık penceresinden dışarı baktığımda, bahara tanık sakuraların neşeli renkleri içeride daha fazla kalmamın mümkün olmadığı bir hayat sunuyordu bana. Sakuraları o mesafeden görmeme imkan yoktu ve sadece var olduklarını bilmek bile beni kışkırtmak için yeterliydi. Üzerimden önlüğümü olduğu gibi sıyırıp ahşap sandalyenin üzerine bırakıp çıktım atölyeden. Bir sigara yaktım, açık havada her nefesi ile dinlenirken adımlarımı uzaklaştırdım atölyeden. Her zaman yaptığımı yapıp sahilde bir kaç saat oturup sonra da bir şeyler yiyip, bara gitmek niyetindeydim. Bulduğum boş banklardan birine daha oturdum ve bir sigara daha yaktım. Son zamanlarda sigarayı ne çok arttırmıştım. Annem duysa bunun için bana ne çok laf söyler ne çok içerlerdi? Dumanı burnumdan sızıp göz hizama kadar geldiğinde aldığım her yeni nefes beynimin en küçük hücrelerime kadar uyuşturuyor ve yorulan her zerremi dinlendiriyordu. Evet biliyordum sigara sağlığa zararlıydı ve halen de zararlı ancak ben onun parmaklarımın arasındaki bedenine aşığım; ne kokusuna ne de nefesine, sadece bedenine aşığım! Sigaradan bahsediyorum, sadece sigaradan! Annemi düşünmek bende her zaman olduğu gibi sorumluluk duygusu uyandırsa da yok saydım varlığını ve bir nefes daha çektim denizi izleyerek. Havalar ısındı ısınalı dolup taşan sahil, tekneleri de harekete geçirmişti. Her gün bir ötekinde bir parti, bir eğlence, mutlaka bir toplantı oluyordu. Motor sesi ile harekete geçip Marmara Denizinde süzülürlerken uzun uzun bakıyordum arkalarından. Bazen el sallamak isteyip, aman ne önemi var ki deyip vazgeçtiğim de oluyordu. Bazen deli tarafım daha baskın geliyor ve el sallayıp sonra da gevrek gevrek gülüyordum. Gene bir teknede öylesi bir eğlence vardı, arka arkaya süslü misafirler geliyor, hanım evladı adamların yanlarında ince topuklu kırmızı rujlu kadınlar hoş gülüşleri ile tekneye geçiyorlardı. Ne hoş hayat diye düşündüm kendi kendime. Nede olsa ceplerinde ne kadar olduğunu umursamayan erkeklerin, bizler gibi olmayan kolay hayatlarının bir parçasıydı bu eğlenceler. Sabaha karşı içtikleri pahalı şaraplar ellerindeyken teknenin pahalı deri döşemelerinde sızıp kalacaklar, bir çoğu yanında götürdüğü kadını bile göremeyecek kadar sarhoş olacak ve uyuyacaktı. Böylesi daha iyi be? Cebimdeki on lira ile akşam yemeğini çıkarır sonra da yarın için sattığım yeni tabloların parasını aldım mı, gider buzdolabına hoş bir sürpriz yaparım. Meyve alırım biraz... Şeftali alırım, evet şeftali almayalı uzun zaman oldu, yeniden bahar geldiğine göre şeftali yiyebilirim. Sonra elektrik faturasını öderim, bir kaç paket kedi maması alırım; öyle ya, ben açsam bile Palet, tok olmak zorunda. Bir hayvana sahip olmak istiyorsan ona bakabilmelisin. Bir nevi baba olmak gibi bir şey bu. Yeri geldiğinde yemedim yedirdim denilebilir. Yada sana mama alacağım diye az mı resim çizdim gibi sözler de münasip. Neticede, bir insan yaptığı bütün iyilikleri birinin başına kakmak isterse bu bir kedi bile olsa yapar. Yapmalı! Acaba gereklilik eki kullanırken bu zorunluluğu neden şart koşuyorum? Herkes yaptığını başa mı kakıyor arkadaş? Yok yani ben hiç yapmadım böyle bir şey.. Yaptım mı yoksa? Hatırlamıyorum! Süslü hanımların ince topuklarına bakarken kendi krem keten ayakkabımın üzerine damlamış bir kaç mavi boya gördüm. "Kahretsin! "diyerek cebimde mutlaka bulundurduğum o tinerli bezi çıkarıp silmeye başladım ayakkabımı. Bütün ayakkabılarımı bu uğurda kaybetmekten yorulmuştum artık. Her seferinde ayaklarım çıplak çalışmaya özen gösterip de, mutlak suretle ayakkabılarımı nasıl boya yapıyordum ki? Başım ayak hizamda katlanmış bir halde dururken tanıdık bir kadın sesi ile irkildim. Uzun bir süre her sesi onunkine , her ela gözlü kadını ona benzetmiş biri olarak bu gülüşü de onlardan biri sandım. Doğruldum, "Bırak kolumu Demir, yeter artık! " diyerek karşısındaki adamı itekleyip hışımla kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Doğruldum yerimden, " Yanlış anladın Şirin sen, yemin ederim! " Karşısındaki iyi giyimli adam teknedeki herkesin seyrine aldırışsız ona yalvarıyor, bir yandan da sımsıkı tutuyordu kolunu. " Bırak beni! " diye bir kez daha bağırdı Şirin. Karşısındaki adamın onu bırakmaya hiç niyeti yoktu. Elimde olmadan refleks olarak doğruldum yerimden, kolunun o adamın ellerinin arasındaki çırpınışına müdahale etme arzusu ile bir kaç adım ileri atmışken , çevresindekilerin müdahalesi ile elini çekti adam. Şirin, ayaklarını yere vurarak indi tekneden. Arkasından seslenenlere başını bile çevirmeden bağırdı: "Yalnız kalmak istiyorum! " Bulunduğum yerde öylece kalakalmıştım. Ne yapacağımı bilmez halde ardından bakarken bir anlık kararla ardından yürümeye başladım. Hıçkırıklarını her duyduğumda o adam için ağlıyor oluşuna değil ağlıyor oluşunun kendisine üzüldüm. Evet, üzüldüm! Buna insanın kendi ruhu karar verirken ne kadar da zordu, aksine çabalamak! Saçlarının uçlarını sarıya boyamıştı. Dipleri gene kendi renginde sonbaharda kızarmış yapraklar gibiydi. O hep çaprazdan taktığı çantası omzuna tek askı ile geçmiş, teknede ki diğer kadınların şatafatından uzak buz mavisi slopetinin içine giydiği beyaz tişörtünün etekleri dağılmış, şortunun belinden çıkmıştı. İnce topuklu bayanların yanında hiç boy kompleksi yapmadan o bir altmışlık hali ile yerden dümdüz sandaletler giymişti. Onu tanıdığım gibi.... Hiç gitmemiş hiç değişmemiş gibi... Sarsıldım, ardından yürürken buz gibi olan içim, dışımı ihtişamlı bir yangına sürüklüyordu. Caddeye doğru yol aldığında gözden kaybolma ihtimalini düşünüp onu bir kez daha kaybetmemek için, bağırdım: "Şirin! " İlk seferinde hiç duymamış gibi yoluna devam ettiğinde bir kez daha bağırdım. Durdu bu defa olduğu yerde, arkasını dönüp bana baktı. Yüzümü ilk kez görüyormuş biri kadar şaşkın dururken yanına yaklaştım, şaşkınlığı akmakta olan gözyaşlarını elinin tersiyle defalarca silmesine neden olurken, kendimde yeniden konuşma cesareti buldum; "Merhaba! " dedim. Burnunu çekti, kıstığı gözleri ile bana bakarken; " Merhaba! " dedi. Söyleyeceğim sözleri kafamda tam olarak toparlayamazken, yeniden içini çekince: " Erkekler için ağlamaya değmez! " dedim. Bunu bana o söylediğinde, gene sahil kenarında bir balık lokantasında ellerimizle balık yiyorduk. Sanırım lüferdi... Balığın adının ne önemi var ki şimdi? Şaşırmıştım, rahat tavırları karşısında sadece ikinci kez gördüğü adamla konuşuyor olmasına rağmen kendinden emin, içinden geldiği gibi konuşuyor olmasına.... Bildiğim herkesten farklıydı... Geçmişe dalmaktan kendimi sıyırmak için debelenirken, yeniden burnunu çekti, sonra elinin tersiyle burnuna dokunurken: "Kağıt mendilin var mı? " diye sordu. Etrafıma bakındım, " Bekle burada bulurum. " dedim. Hızla az ilerideki simitçi arabasına koşup bir kağıt mendil paketi aldığımda bekliyordu. Paketi uzattım, içini çekmeye devam ederek paketi aldı. Çimlerin üzerine bağdaş kurarak oturup, paketten çıktığı mendille burnunu silerken yanına geçtim. Onu ağlarken ilk kez o gün gördüm. "Kimdi o adam? " diye sordum. Parmağını gösterdi, taşlı bir alyans vardı. " Evlendin mi? " Kaşlarını kaldırdı:" O kadın düşkünü adamla evlenip hayatımı aldatılan kadın olarak öldürmeye hiç niyetim yok. " deyip, parmağındaki yüzüğü çıkarıp ileri doğru fırlattı. Başımın üzerinden uçan yüzüğü izlerken: "Aptal herif!" dedi. O adamla birlikteydi belki de,benimle zaman geçirirken. Bana aşık olduğunu söyler miydi öyle olmuş olsaydı? Bunların cevabının onda olduğunu biliyordum ama hali kendi yaşadıklarımı unutturdu bana. "Üzülme artık! " dedim bir kez daha. Aylar sonra neredeyse bir yıl sonra göz yaşları bana bilmediğim bir şey yaşattı. Üşüten ayazlar gibi içime işlerken, yüzüme şaşkın şaşkın bakmaya devam eden ela gözlerine baktım. Gözlerim gözlerini bulduğunda ağladığı zaman yeşeren bakışlarını fark ettim. Gülümsedim, baharı o gün bulmuşum gibi içimde kıpırdayan o şeye aldırışsız konuştum. "Gözlerin ağladığında yeşil oluyormuş. " dedim. Bakışlarını kıstı, dudaklarını büzerek: " Kimsin sen? " dedi. Sorusu asıl anlamının dışında kullanılıyor olmalıydı yoksa nasıl kim olduğumu bilmiyor olabilirdi ki? " Nasıl yani? " " Adın ne meselâ? " Boğazım kurudu, söyleyeceğim bütün sözler yitik kaldı karşısında. Sustum... Bulamadığım bütün cümlelerin karşılığı ondaymışçasına bekledim. " Sen benim adımı biliyorsun ama ben seninkini bilmiyorum. " Şakalaşmayı severdi Şirin,muhtemelen gene saçma sapan bir şaka yapıyordu, beni kendimden şüphe ettirecek kadar inandıracak, sonra da karnını tuta tuta gülecekti bana. "Benim adım Egemen." dedim. Oyununa alet olup yeniden tanışıyormuş gibi yaptım bende. Başını eğdi, bana başka bir açıdan bakıyormuşcasına uzun uzun düşündü: "Seni hatırlayamadım ben. " dedi. Şakası gülünmeyecek kadar fazla geldi bana. " Ne? " dedim. Ellerini iki yana açtı: " Tanıyorsam bile; demek ki, unuttum seni! " dedi.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Yasak Sevda

read
84.7K
bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
5.9K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.3K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook