5. Bölüm

1114 Words
Gözde, kısık gözlerle Şirin'e bakarken; ona fena halde yakalanmış olduğum hissiyle nasıl davranacağımı kestiremedim. Vicdanımı sürekli rahatsız eden o ihanet duygusunu kanıma kadar çekerken, "Kusura bakma, uyandırdık mı?" dedim. Kusura bakma da nesiydi ki? Çok mu lazımdı o anda böyle sözler etmem? Kibarlık taslamam yersiz, üstelik de o an için fazlaca anlamsız kalırken, Gözde Şirin'den gözlerini çevirip duvardaki portresine baktı: "Siz bu sınırlarda bayağı meşhursunuz!" dedi, sırıtarak. Hem de ne meşhurluk? Gözde'nin bu rahat tavrını sevecektim ben zamanla. İnsanlara karşı yargılamayan yakın haline ısınacaktım. Ama şimdi değil! "Siz pek değilsiniz?" dedi Şirin, o ondan başkasına yakışmayan ukala tavrıyla. "Belki bir gün bende olurum yahu; öyle deme, karamsar olmamak lazım!" Şirin, çok da önemsemedi onun tavrını. "Neyse bende gidiyordum zaten, biraz zamansız gelmişim galiba." Hayır, kıskanmadı... Kıskanacağı yakınlıkta değildik ki biz... Geçirdiğimiz o dört aya rağmen değildik işte... O kıskançlık krizleri ile beni kafese koymak istediğini söyleyen sevgilim sadece yabancı olmuştu bana. Gözde, geri dönüp arka tarafa doğru giderken Şirin de yanımdan geçip dış kapıya yöneldi. Dur demek istedim ama neye karşılık dur diyeceğimi bilemedim. Arkasından gidişine bakarken, hoşça kal bile demeden çıkıp gitti. Belki kıskanmadı ama gene de bir kadınla -yarı çıplak bir kadınla- aynı evde oluşuma biraz bozuldu... Bozuldu mu? Umurunda bile olmadı... Hayır, yahu öyleyse ne diye hiçbir şey demeden çıkıp gitti! Bunu ona hiç sormadım! Neden sormadım ki sanki? Ardından öylece bakmak pek bana göre değildi. Şirin'in ardından koşa koşa gitmeyi alışkanlık haline getirmiş tarafım gene aynısını yaptı ve merdivenleri ikişer üçer çıkarak onu yakaladı. "Bir dur!" dedim kolundan tutup. Değişik çiçek kokulu parfümler sıkmayı sevdiği için gene onlardan birine bulamıştı kendini, yakınımda bana doğru dönerken bütün hücrelerime dolan o koku ile sarsılırken gülümsedim...Sözlerim tekrar beni terk ederken, gözlerime bakan gözleri yeniden aldı beni benden ve öylece bakakaldım. "Evet?" dedi ısrarla konuşmamı isterken. Kolunu tutan elime dikkatle bakan tarafı beni yorunca çektim elimi. "Bana, sana ne olduğunu anlatmayacak mısın?" "Ne olmuş bana?" "Neden unuttun beni?" Durakladı... Bu kadarını hiç düşünmemiş gibi bekledi, sonra dudaklarını kıvırdı: "Demek ki hatırlanacak kadar önemli biri değilmişsin benim için!" dedi. Kızdığı zamanlar da böyle tok sözleri olurdu Şirin'in. Karşısında nasıl cevap vereceğimi kestiremez öylece kalırdım. Düşünürdüm... Sonra konuşurdum! Gene öyle yaptım! "Öyle olsaydı adımı bedenine yazdırmazdın!" dedim. Gözlerini kaçırdı gözlerimden: "Sen bir değişik bakıyorsun." dedi. Bunu bana daha önce de söylemişti. Hafızası beni gerçekten silmişti ya da silmemişti onu bilmiyordum ama Şirin, bana farklı baktığımı söyleyen tek kadındı! "Ben sadece sana böyle bakıyorum." Bakışlarını yeniden kaldırdı. "Neden?" "Galiba, unutulsam da unutamadığım için." Baş parmağını dişlerinin arasına aldı, çatık kaşları derinden düşündürürken onu, kapıyı göstererek: "Ben gitsem iyi olacak!" dedi. "Görüşelim." dedim alelacele. "Ne zaman?" "İlk fırsatta." "Aklımı karıştırmazsan görüşürüz." "Söz veriyorum karıştırmam." Çabalarım... Nasıl olacaksa yapmamak için didinirim. "Geçmişten bahsetmemen şart ama." "Bahsetmem!" Öyle ya tek derdim neden gittiği değildi ki? Onu aylarca aradığım halde bulamadığım ve bulamayacağımı anladığım her gün aynı şehirde nefes aldığımızı bilmeyi diledim. Bunu bilsem bile bana yetecekti çünkü. İyi olduğunu, başına fena bir şeyler gelmediğini bilsem bile yetecekti. "Öyleyse görüşebiliriz." dedi. "Ne zaman?" "Ne zaman istersen?" "Bu akşam?" derken zaman kaybetmekten delice korkuyordum. "Olur." "Balıkçı İhsan'ın oraya gidelim mi?" Sanırım ortak bildiğimiz yerler olduğunu anlamış olduğu için bir an gene tereddüt etti. "Pekala!" dedi. Bunu söylediğinde bile bile hep yaptığı gibi sondaki o a harfini uzatabildiği kadar uzattı. Sonra da uzak bir mesafede gibi el sallayıp çıktı apartmandan. *** Geri döndüğümde ardımdan çektiğim kapıyı Gözde'nin açması için zile basmak zorunda kaldım. Karşımda dilini ağzının içinde çevirirken dudaklarında şişlik oluşturarak duruyordu. "Ne?" dedim biraz bağırarak. Sanırım üste çıkmak derdine düştüm. "Bana bir kahvaltı borcun vardı." dedi. Arzu edilen nadir kadınlardan biriydi Gözde, o an için bende. Kıskanmayan, tantana etmeyen, beklentiye kapılmadan sadece günü geçiren sıradan olan herkesten uzak. Sanırım onunla illegal olarak ölene kadar yaşayabilirdim. Ancak, ihanete karşı kalbimin oyununa gelmemem şarttı! Yanımda Gözde ile çıktım... Samimi tek arkadaşımın işlettiği bir kafeye gittik birlikte. Yanımda uzun zamandır kız gezdirmemiş bir erkek olarak, Yener tarafından epey hürmetkar bir karşılamaya maruz kaldım. Merakından yanımıza oturup, Gözde ile uzun bir sohbete girdiğinin sadece üçüncü dakikasında kahkahalara boğulurken bir kez daha anladım ki, Gözde eğlenceli bir kızdı. Ama ben eğlenmeyi çoktan unutmuştum. O kahvesini içerken Yener'i mutfakta yakaladım, elindeki bıçağı bana doğru tutup: "Harbi kız bulmuşsun, ne ballı adamsın ha oğlum Egemen!" dedi. Bıçağın tehditkarlığını umursamadım bile: "Şirin geldi." dedim. "İçerideki kızı Şirin görüyorum deme bana sakın." Bu denli saplantılı halde miydim ben? Hayatımda ilk kez bir kızı olması gerekenden daha fazla sevip ardından deli divane olmuştum belki ama sadece dört aylık bir ilişki için fazla mı yas tutmuştum? Bıçağı indirmesi için yaptığım göz hareketi sonrasında bıçağını tehdit unsuru yapmaktan uzak tuttu: "Gerçek Şirin den bahsediyorum." dedim. "Neredeymiş?" derken bakışları benden bile daha kızgındı ona karşı. Biliyorum Yener de en az benim kadar inanmıştı onun sevgisine... Gerçeklerine! "Bilmiyorum henüz onu konuşamadık." Ona Şirin'in anormal tavırlarından bahsedip bahsetmemeyi düşündüm ancak sonra bunun karşı tarafta nasıl algı yaratacağını az çok tahmin ettiğim için sustum. "Yani hiçbir şey yok gibi karşıladın, e sarılsaydın madem oğlum, ağlasaydın iki de zır zır." diye kızarak tezgaha döndü. "Hoş onu da yaptın zaten." dedi. Şirin'in gidişinin ilk haftasında onu aradığım her yerden elim boş çıkınca, Yener'e ağlamıştım. Hayatımda ilk kez ağlamıyordum. Erkekler ağlamaz saçmalığına inanan Türk erkeklerinden değilimdir ben. Ne yani erkeklerde ağlar; çünkü onlarında vardır merhametleri, acıları, gözlerinin kenarlarında o yaşlara olanak sağlayan pınarları. Onlar da mendil taşırlar ceplerinde, ağladıklarında aynı mendille silerler göz yaşlarını. Erkeklerin ağlamadığı saçmalığını kim çıkardıysa bilmem ama benim uygulamaya geçirmediğim gerçeği doğrudur. "Saçlarını biraz kısaltmış, uçlarını da sarı renge boyatmış. Gözleri aynı bakıyor ama, pek değişmiş diyemem. Gülüşü bile aynı!" "Gülüşüne estetik yaptıracak değil ya Egemen?" İçimden kafasının üzerine bir tane indirmek gelse de tuttum kendimi. Ondan başka bunları anlatacak kimsem yoktu çünkü. Yok yahu tek neden de bu değil elbette. Yüzüme baktı: "İçerideki kız neyin nesi o zaman?" dedi. Bunu o ana kadar çoktan düşünmüş, kanaat notunu vermiş biri olarak: "Ya iyi vakit geçiyor o kızla." dedim. "Ha eğlenmelik yani." "Öyle de değil de." "Şirin de seninle evlenmeyecek zaten biliyorsun değil mi?" Tahammül sınırlarım yavaşça yorulunca: "Elimin tersi fena dağıtır biliyorsun değil mi Yener?" dedim. "Oğlum, fıstık gibi kız işte, takıl, zaman geçir, daha kaç yaşındasın sen de bir aşkın peşinde heba ediyorsun kendini yazık değil mi? Bırak şu Şirin'i! Ondan sana hayır gelseydi dank diye bırakıp gitmezdi zaten." Bırakıp gidişini tek kelime açıklıyordu işte böyle: "Dank!" Telaffuzu kolay anlam derinliği fazla bir kelime miydi bu şimdi? Elbette değildi... Yener'in saçma bir sürü lafından sadece biriydi. "Yirmi dokuz yaşındayım, oldu mu?" Sanki söylediği o kadar lafın içinde tek cevap verebileceğim şey yaşımla ilgili olanıydı? Diğerleri zor, hatta imkansız cevaplar içeriyordu, çünkü. Benimle mücadele etmekten yorulmuş bir halde önüne döndü: "Anneme gidelim de bir ara sana bir temiz dayak atsın. Anne dayağı yemeyen uslanmaz derlerdi doğruymuş!" dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD