Halının üstündeki mat, artık savaş alanı gibiydi. Ders kitaplarının gölgesinde, mekiklerin ve söylenmelerin yankılandığı bu ev şimdi başka bir moddaydı. Onur çoktan kenara çekilmiş, bir yandan su içiyor bir yandan da başını iki yana sallıyordu. Elbette mekik çekmeye geri dönecekti. “Ben bu evde misafirimdim… askeri personele teslim oldum,” diye mırıldandım kendi kendime.
Erdem şınav pozisyonunda, yüzü ifadesiz. Kasları kıpır kıpır, ama sesi serin ve net.
“Çık sırtıma, Gizem.”
Ben gözlerimi kısıp, yerdeki adamın üzerine şüpheli gözlerle baktım. Daha yeni düşmüşüm yahu. “Sen kesin can çekişiyorsun ama belli etmiyorsun. Gövdenin tamamı adrenalinle çalışıyor.”
Erdem yanıt bile vermedi. İki elini yere bastı, bir şınav… bir tane daha… sonra aniden zıpladı, ellerini havada birbirine vurup ye
