ESKİ KABUSUM

1031 Words
    Oturduğum yerde,aklıma hiç nedensiz uykudan kalktığımda gördüklerim geliyor..Oraya buraya saçılan eşyalarım ve o ufak kağıt parçası...Yanılmıyorsam,on yedi yıl öncesine ait..O vakitler, doğuda küçük,şirin bir ilçede görev yapıyorum...Güzel,sıcak bir arkadaş çevrem var..Evliyim henüz...Oğlum birkaç aylık...Çalışıyorum ama,ara ara toplanıyoruz dostlarla...İnsan öyle garip bir yapıya sahip ki gittiği yere uyum sağlayıveriyor...Benim için de durum aynı..Önceki yaşam tempomdan çok farklı ama,alışıveriyorum...    En sevdiğim,renkli dostlarım da iki kız kardeş.Neriman ve Şükriye.Sanırım onlar da beni çok seviyor ki günlerimiz genelde beraber...Küçük olanıyla yani Şükriye ile aynı okulda çalışıyoruz...Evli,çocuğu olmamış.Sorunları var,sürekli eşinden şikayetçi..Büyüğü,yani Nerman hiç evlenmemiş.Aynı evde yaşıyorlar.Oldukları gibiler,iyi niyetli insanlar.Anlattıklarından yola çıkılırsa üç kişilik bir tımarhane benziyorlar...Çalışmayı sevmeyen bir adam,buna dayanamayan eş Şükriye ve en yakın müttefiki ablası Neriman... O günü hatırladıkça hala gülüyorum.Şükriye öğretmenler odasında ciddi bir ifadeyle oturuyor,masanın başında,derin derin düşündüğü hatta plan yaptığı belli. ''-Günaydın!..''diyorum neşeli bir tınıyla.Şükriye şöyle bir çevresine bakındıktan sonra: ''-Gel,sana anlatacaklarım var,neler oldu,neler!..'' Az çok tanıdığım için onu,evde yine bir şeyler olduğunu seziyorum ve dinliyorum: ''-Ablamla bir karar aldık dün akşam.Bu adam çalışmıyor,hazırcı sonuçta!..Boşanacağım!'' dedi ve yüzüme bakıyor,tepkimi ölçmek istercesine,sessiz kalıyorum.Devam ediyor: ''-Akşam yüzüne de söyledim,evden gitmesini de istedim.Ev ablamla benim sonuçta.'' ''-Eeee!..''diyorum,iş renklenmeye başlıyor çünkü. ''-Ama,adam kabul etmiyor...Ne yapsak diye düşündük ve evi ikiye bölmeye karar verdik.Gidene kadar,evin yarısını kullanabilecek!..Banyo ve tuvalet bizim tarafımızda..Artık başının çaresine baksın!..'' Gülmemek için kendimi zorluyorum,hiç böyle çözüm duymamıştım o güne kadar.Ama huyunu da bildiğim için ciddiyetimi bozmuyorum,yoksa bana darılır,kısaca: ''-İyi olmuş.'' diyorum.Söyleyeceklerinin daha bitmediğinin de farkındayım ve yanılmıyorum: ''-Bu akşam bize gel,kutlama yapacağız,sensiz olmaz!..'' Düşünüyorum,okuldan çıkışımız akşam saatini buluyor,çocuklar da var...Pek mümkün görünmüyor ama,bunu nasıl anlatacağım?Anlatamadım da zaten,o karar veriyor: ''-Yemekten sonra al çocukları,gel!..'' İtiraz için niyetlensem de birden susuyorum,anlamsızca ve: ''-Tamam.''diyorum.Ekliyor hemen: ''-Bizim aileden de birkaç kişi olacak ama sıkılmazsın,iyi insanlar.'' Gülümsüyorum,kabul anlamında.Günlerdir iş,çocuk,ev derken bunalmıştım,belki de buna ihtiyacım var...      Dolu dolu geçen,yorucu günün sonunda acele ile eve gidiyorum.İkinci bir telaşa dalıyorum. Yemek masasında: ''-Şükriye davet etti bu akşam.''diyorum. Eşim ilgisiz bir sesle: ''-Git tabii.Ben de arkadaşlarla buluşurum,iyi olur.''diye karşılık veriyor.Nedensiz bir huzursuzluk yaşıyorum.Hep böyle,evlendiğimizin ilk birkaç ayından sonra aramıza örülen bir engel var.Sanki gerçekten eş değilmişiz gibi...Tek düze,sıkıcı,sıradan,ev arkadaşı misali...Belli etmiyorum aklımdan geçenleri...Konuşmadan yemeği bitiriyoruz.     Aslında sanki ben de alışmışım bu hale,uzatmıyorum kafamda.Uzun yıllar evliliği yaşayanların dediği gibi,bir süre sonra her şey monoton...Ama,sanki bizimki biraz erken başlamıştı...Neyse...Hazırlanıp çocukları giydiriyorum ve çıkıyorum.Aynı cadde üzerindeyiz,aramızda iki apartman var.Bu yakınlık da beni sevindiren noktalardan bir tanesi.Zile dokunmamla kapının açılması bir oluyor,sanki kapıda bekliyorlar...İlk gördüğüm abla Neriman.. ''-Allah!..Bir oğlan gelmiş!..''diye kucağımdaki birkaç aylık oğlumu alıyor...Ve Şükriye beliriyor: ''-Güzel bir kız varmış burada!..'' sözleriyle henüz yürümeye başlamış kızımı kucaklıyor...Çocuklara bayılıyorlar...Arkalarında bir hayalet gibi süzülen Şükriye'nin kocasını görüyorum,aniden geçip gidiyor.Hatırlıyorum ki evin sadece yarısını kullanabiliyor...Deli bunlar diye aklımdan geçiriyorum... Beni buyur edip,geniş salona alıyorlar...Üç kişi daha var...Yaşlı iki bayan ve yine yaşlı,beyaz sakallı bir bey...Adet gereği ellerini öpüyorum ve oturuyorum.Neriman: ''-Amcam,yengem,teyzem...'' diye bir bir tanıtıyor.Gülerek: ''-Hoş geldiniz.''diyorum.Beni de onlara tanıtıyor...Sonra Neriman ve Şükriye de oturuyor ve malum mesele konuşuluyor.Ben hep susuyorum,onlarsa ben yokmuşum gibi konuyu enine boyuna tartışıyorlar.Amca: ''-Yıllardır aynı,eğer gerçekten istiyorsan boşanabilirsin kızım.''diyor...Tüm aile Şükriye'nin yanında...Neriman ortak noktada anlaşmanın huzuru ile ayağa kalkıyor: ''-Ben kahveleri getireyim.'' Teyze bana dönüyor: ''-Nasılsın kızım?Biz kendi derdimize düştük,seni unuttuk,kusura kalma.'' ''-Estagfurullah efendim.Sağ olun,siz nasılsınız?'' ''-Şükür!..Şükriye ile aynı okuldasınız değil mi?'' ''-Evet.'' ''-Ah ah yüzü gülmedi bu adamdan!.Senin kocan çalışıyor mu?'' ''-Memur benim gibi, çalışıyor.'' Kadın pek konuşmama izin vermiyor,kısacık cevaplarım oluyor. ''-Çok güzel,erkek kısmı çalışıp evine bakar ama,bizim damat tembel çıktı.Hayırsız insanı çekmek çok zor.'' Suskun kalıyorum...Az sonra elinde kahve tepsisiyle Neriman görünüyor.Önce amcaya,yengeye,teyzeye ve bana kahveleri veriyor...Bir süre hiç konuşmadan kahveleri yudumluyoruz... ''-Amcam güzel kahve falı bakar,aslında yıldızname de usta.Bitince fincanı kapa da sana da bakıversin.''diyor Şükriye bana dönerek...Şaşkınlığımı görünce devam ediyor: ''-Aslında kahve fincanı bahane,o bazı şeyleri görebiliyor.'' Bu açıklama ürpermeme neden oluyor...Ama bilinmez bir gücün etkisinde gibi itaat ediyorum. ''-Tabii,olur.''kısa cevabını verip biten fincanımı ters çevirip tabağına kapatıyorum usulca... Bir süre havadan,sudan konuşuluyor...Küçük kızım evden getirdiğimiz oyuncaklarına dalıyor,oğlum da kucağımda uyuyup kalıyor...Bense sadece dinliyorum...Teyze yanıma geliyor,kucağımdaki oğlumun saçlarını okşuyor: ''-Maaşallah!..Yaman bir delikanlı olacak!''diyor ve mırıl mırıl bir dua okuyor bebeğime. Erkek çocukları bu bölgede kızlardan daha fazla değer görüyor,bunun öğrenmiştim...Usulca bebeğimi yanıma yatırıyorum,üzerini battaniyesi ile örtüyorum. ''-Getir kızım fincanını!..''diyen amcanın sözleriyle fal bakılacağını hatırlıyorum.Götürüp fincanı veriyorum.Yaşlı adam iki eliyle tutup önce anlamadığım bir dua okuyor,alçak sesle...Merakla bekliyorum...Fincanı tabağından alıp açıyor ama,bakmıyor.Gözü karşı duvara sabitlenmiş,öylece kalıyor...Dudaklarının oynamasından duaya devam ettiğini anlıyorum.Bu bir süre devam ediyor. ''-Her gün ve gece senden ayrılmayan bir varlıkla berabersin,karanlıktan korkuyorsun...Çünkü o vakit sana görünür oluyor...'' Bu sözler,beni olduğum yere çiviliyor,sesim çıkmıyor. ''-Evlenmeni hiç istememiş.Yıllarca karşına çıkan her kısmeti engellemiş ama...Nihayetinde evlenmişsin.Allah takdirine karşı çıkamaz..Fakat sıkıntı vermeye devam etmiş.'' Gıkım çıkmadan dinliyorum: ''-Kocanla aranda mesafe var,seni sevmiş ama,uzak...O,aranızda duruyor...Çoğu vakit de gereksiz tartışmalarınız oluyor...Eşin evde pek durmuyor,genelde dışarıda...Doğru mu?!..'' deyince irkiliyorum...Söylediklerinin hepsi hakikat.Korkuyorum da!..Çünkü bunları Şükriye ile Neriman bile bilmiyor,anlatmamıştım.Bu adam nasıl oldu da öğrendi?! ''-Sen kendin bunu başına sarmışsın...Uzun yıllar önce...Eski Türkçe biliyor musun?!'' ''-Evet.''Fakültede öğrenmiştik,branşımız gereği. ''-Peki hiç birine iyilik olsun diye bir şey yazdın mı?!'' Bir süre düşündükten sonra aklıma geliyor,annemin ısrarı ile muska benzeri bir dua yazmıştım da sonra....Sonrası kabus... ''-Evet.'' ''_-İşte sizin tanışmanız o gün başlamış...Ve senden hiç ayrılmamış...Sürekli kalbine korku salıyor...Tedbir alınmazsa oğluna da zarar verecek...'' Odada diğer bulunanlarla birlikte aynı şaşkınlıkta,susup kalıyorum.Böyle bir şey olabilir mi?! Yaşlı adam sakince gözü duvarda,konuşmaya devam ediyor: ''-Korkma...Seni kurtarabilirim...Daha önce de kurtulmak için yardım almışsın ama,kısa süreli olmuş.Yine sana dönmüş...'' Bu da doğruydu....Adam duvardan gözlerini ayırdı,bir kağıt ve kalem istedi.Neriman koşa koşa yan odadan alıp geldi...Onun da yüzü buz gibiydi...Şükriye konuşamıyordu bile.Yenge bana bakıp: ''-O anlar,eğer sende değişik bu hal olmasaydı,fal diye bahane etmezdi.'' Sustuk tekrardan.Adam dakikalarca yazdı,eski harflerle...Bir yandan da okumasına devam ediyor...Sonunda durdu,yazması bitti.Kağıdı katlaya katlaya minik bir tomara çevirdi. ''-Al bunu,evinden ayırma!..Artık sana zarar veremez!'' Titreyen elimle uzanıp aldım...Bir an farklı bir boyutta olduğumu hissettim.Ama aynı zamanda hafiflemiş gibiyim...Bir rahatlık gelmişti üzerime adeta...                 On yedi yıl olmuştu ve ben yaşlı adamın sözünü dinlemiştim...Yerde bulup aynamın önüne kaldırdığım,bu yazılı kağıttı.İlginçtir ki o akşamdan sonra beni korkutan gölgeler hiç görünmedi.Taa ki yurtta çalışmaya başlayana kadar!...          Son yaşadıklarım acaba öncesi ile ilişkili olabilir miydi?!..Eski bir hortlak yeniden mi ortaya çıkmıştı yoksa yurtta mı başka bir şey vardı?!..Her ayrıntıyı hatırlayıp yorumlamaya çalışıyorum ama,hala kararsızım...Aklım o eski güzel dostlarıma kayıyor...Oradan ayrılınca irtibat kesilmişti.Acaba şimdi ne yapıyorlar?!..Şükriye eşinden boşanabildi mi yoksa hala evi ikiye bölünmüş halde mi kullanıyorlar?!..Ve acaba eski kabusum geri mi dönmüştü?!..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD