TİKSİNTİ

973 Words
     Uykusuzum...Dersim de var...Yorgun adımlarla sınıfın yolunu buluyorum..Çok uzaktan bağırıp çağırmalarını duyuyorum.Gerçi dün geceden sonra sessizlik istemiyorum...Hareket,yaşam demek,karanlık güçlerden uzak kalmak demek...Sınıfın kapısındayım,farkımda değiller...Başkan kendi icat ettiği tuhaf sesiyle baskın:iiiiiii!..iiiii!..Diğerleri umursamıyor bile...Kenarda kalıp biraz daha seyretmek isteğime uyuyorum...Eğlenceli geliyor bana...Ele başlarından biri,yanındakinin boğazına sarılmış,kulağına bağırıyor ve kendince müthiş zaman geçiriyor...Öbürü kurtulmak için debeleniyor...Arka sıradaki kız öğrenci anlamsızca çığlık atıyor...Geri kalanı da ya buna benzer ya da ikişerli,üçerli sohbet halinde...Delice bir uğultu...Çok mutlular..Bu arada burnumun dibinden geçen,küçük su şişesi ile kendimi topluyorum,neredeyse yüzüme geliyordu...Kaşlarım çatılıyor..Şişeyi atan hareketli öğrenci o an beni görüyor ve kaş göz işaretleri ile diğerlerine haber veriyor...Ama hallerinde belirgin bir değişme yok...Başkan: ''-Buyurun hocam!..''diyerek bana refakat ediyor aklınca,sanki ben bilmiyorum ya sınıfı!..Öğretmen masasının üzeri ve sınıf defteri toz içinde..Artık ne yaptılarsa?!..Belki de üzerinde tepindiler...Bilemem...Bir tanesi aceleyle tozu silmeye çalışıyor ama,eskisinden beter oluyor...Özetle hep olduğu gibiler...Ortada ikinci sırada oturan Yavuz,bana bakıyor ve: ''-Hocam sinirli misiniz?''diye soruyor,cevap vermek isterken gülmemi zor tutuyorum..Gözleri çakmak çakmak,boğuşmaktan yüzü kızarmış,üstü başı dağınık.Artık bırakıyorum kendimi ve gülüyorum: ''-Hayır,yorgunum,uykusuzum...''diyorum...O vakit hepsinin susup,dinlediğini görüyorum...Seviyorum onları..Çok yaramaz olsalar da her gün diğer öğretmenlerden haklarında tonla şikayet gelse de seviyorum onları...Dersimize başlıyoruz...Ama mutlaka yerinde duramayan oluyor,bazı görmezden geliyorum...Onlar da bunun farkında...Bu şekilde anlaşıp gidiyoruz...Bir ara .çatlak bir ses geliyor kulağıma: ''-Hocam biraz erken çıksak olur mu?'' Bu sesin sahibi mızmızlanmayı çok sever,ciğerlerini bilirim.Saatime bakıyorum: ''-Olmaz,dersin bitmesine daha var!.Ödevlerinizi vereyim,çıkarız.''diyorum ve sakin bir sesle tek tek söylüyorum.İtiraz var yine: ''-Hocam çok oldu!..''diyen öğrencim en arkada hep uyur,sanki çok çalışıyor ya!..Umursamıyorum ama,kafamı kaldırınca sanki karşımdaki duvarda gezinen bir gölge beliriyor..Günlerdir hep yanımda gibi...Ürperiyorum yine,bu halimi nerden bilsinler.Gürültü anında başlıyor..Çıkabileceklerini söylüyorum,iki dakika erken,dağ gibi iki dakika...Kendimi sınıftan dışarı atıyorum,koridorda nöbetçi öğretmenin benimkilere asık bir yüzle baktığını fark ediyorum...Ama sınıfın umrunda değil...                Ve buna benzer şekilde gün tamamlanıyor,artık daha yorgunum.Bahçeye çıktığımda okul servisini görüyorum ve servisle eve dönmeye karar veriyorum,saatlerce yolun uzamasına gerek yok...Bir koltuğa sıkışıyorum,kıyamet kopuyor,bağırış,çağırış...Yaklaşık on beş dakikanın ardından iniyorum,yangından kaçar gibi kalabalıktan uzaklaşıyorum.Kafam arı kovanı gibi.Temiz hava yine iyi geliyor.Ara yoldan ilerliyorum ve birkaç dakika sonra evimdeyim.        Toza bulanmış gibiyim ya da bana öyle geliyor.Üzerimi değiştirmek için odama yöneliyorum,birkaç adım atıyorum ve telefonumun sesi beni durduruyor...Geri dönüyorum salona,masanın üzerindeki telefonumun ekranından yazan anne yazısını görüyorum,şaşırıyorum...Kesin bir şey var,yoksa beni aramazlar.Elim isteksizce uzanıyor,açıyorum: ''-Efendim!'' Mesafeli ses: ''-Nasılsın,ne yapıyorsun?''tarzında ezberini sayıp döküyor. ''-İyiyim,şimdi okuldan geldim,hayırdır!?.'' ''-Şu bizim arsaya alıcı çıktı,imzan lazım...'' ''-Hangisi?''diye soruyorum da amacım zaman kazanmak,düşünmek için ve olan biteni anlamak için. ''-Şu uzun zamandır anlaşamadığımız...'' ''-Anladım.'' ''-Kardeşinin borcu çok...'' ''-Eee...''derken bu konuşmanın sonunu zaten tahmin ediyorum. ''-Oradaki payını ona bıraksan da borçlarını kapatsa...'' Uzun bir sessizlik...Öfkem zirvede...Dudaklarımı ısırıyorum...Demek onca nakit bitmiş,sıra gayrimenkullere gelmiş...Ve iplerin tamamen koptuğu an: ''-Asla hissemi devretmiyorum,bir daha bu konuyu açmayın!.''sözleri dökülüyor ağzımdan,cevap gelmiyor karşıdan...Çok uzun gelen bir bekleyişten sonra telefon yüzüme kapanıyor...Olduğum  yere yığılır gibi kalıyorum...Ağlamak istiyorum ama,gözümden tek damla yaş akmıyor...içim acıyor desem,yetmez...O vakit hissediyorum ki bu annemle son görüşmem...     Duyduğum kapı sesiyle irkiliyorum. ''-Anne!..Ne oldu sana?'' Oğlum yanımda..Önce yanıt vermiyorum,sonra geçiştiriyorum: ''-İyiyim,sonra konuşuruz...''Beni iyi tanıyor ve üstelemiyor.Ilık bir duş alıyorum,sinirler üzerinde hep olumludur etkisi...Koyu,acı bir kahve yapıyorum önce,kendime gelmem için.Yorgunluğum ve beni yok eden bencillik sınırları zorluyor...Bu arada kızımında geldiğini görüyorum.Soruyorum: ''-Aç mısınız?!.Biraz uzansam da sonra yemek hazırlasam olur mu?'' İkisi de anlaşmış gibi aynı anda konuşuyor: ''-Tamam,sen dinlen önce..'' Zoraki gülümsüyorum ikisine de,güçlü olmak zorundayım...Odama geçiyorum,kapımı sıkı sıkı kapatıyorum,kendimi geniş yatağa sırt üstü bırakıyorum...Bitkin düşüren bir sızı hissediyorum,hem bedenimde hem yüreğimde...Gözlerimi kapatıyorum ama,beynim hiç durmuyor...İnsan nasıl çocuğundan vazgeçer?!..Ne kadar düşünsem,aklım almıyor...Dinlenmek için başka şeyler düşünmeliyim,güzel bir şeyler...Yok!..İyi,güzel bir şey bulamıyorum!..O an hafifliyorum ama,uyuyor muyum,uyanık mıyım biraz karışık...     Kulağıma alçak sesle konuşanların mırltıları geliyor,hiçbir şey anlaşılmıyor...Yatağımın etrafında gezinen çok sayıda insan var gibi...Her biri kendince konuşuyor ve hepsi birbirine karışıyor.Tuhaf ama,rahatlatan bir uğultu...Üzerinde yattığım örtünün altımdan kaydığını hissediyorum,görünmez bir el çekip almaya çalışıyor.Bir şeyler söyleyip yan tarafıma dönüyorum.O kadar halsizim ki beni öldürseler karşı koyacak gücüm yok...O uğultu içinde tek kelime anlaşılır: ''-Hatırla!...'' Kafamın içinde yankılanıyor durmadan...Birisinin saçlarıma dokunduğunu fark ediyorum,hareket edemiyorum,öyle halsizim ki!..Gerçeğe yakın bir dokunuş var alnımda,yanağımda...Kim?!..Düşünmek de istemiyorum...Uyumaya ihtiyacım var...Rahat bırakmıyor: ''-Hatırla!..'' Bu rahatsızlık beni sinirlendiriyor sonunda: ''-Ne?!.Ne?!.Neyi hatırlayayım?!''diye bağırınca kendi sesimden uyanıyorum...Öncesinden de yorgun gibiyim..Alnım ter içinde,elimin tersiyle siliyorum,kendi kendime söyleniyorum bir yandan: ''-Kalk kızım kalk!.Dinlenmek senin neyine?!'' Zorla doğruluyorum.Eşyalarımın bazılarının rastgele yere saçıldığını görüyorum...Kim yaptı bunu?!.Toplamaya çalışıyorum yerden.Çantamı,evde giydiğim yün hırkamı alıyorum,atıldıkları yerden.Tuhaf...Yatağın örtüsü de altımdan çekilip alınmış,der top edilip bir köşeye bırakılmış...Onu da alıyorum,düzeltiyorum.Katlanmış,ufak bir kağıt parçası düşüyor önüme. ''-Sen nerden geldin?'' Alıp yine aynanın önüne,eski yerine koyuyorum.Yıllardır evimde.O an aklıma eskiye ait bir şeyler geliyor ama,şu anımla ilişkilendiremiyorum..Geçmişte kalan bir karanlık...Kapıyı açıyorum ve sesleniyorum: ''-Ben uyurken odama geldiniz mi?!'' Yine aynı anda gelen cevap: ''-Hayır!..'' Evet,normali böyleydi,ben dinlenirken sessiz kalmaya dikkat ederler...Salona geçiyorum ve çocuklarıma soruyorum: ''-Ben ne kadar uyudum?'' ''-İki saat.''diyor kızım ama,ben uyuduğumu sanmıyorum... Basit bir şeyler hazırlıyorum.Suskunum.. ''-Anne bugün ne oldu?''diye soruyor oğlum.Saklamıyorum: ''-Anneanneniz aradı....''diye başlıyorum ve olanları anlatıyorum.İlk tepki kızımdan: ''-O kadar yedi ama hala yetmemiş mi?'' ''-Boşver!..Kimseye sizin hakkınızı vermem.Bana bir şey olursa da yine size kalacak.'' Sessizliği tercih edip yemeğimizi kaşıklıyoruz...Oğlum dayanamadı: ''-Anne!..'' ''-Efendim.'' ''-Sana bir şey olmasın...Biz sen olmadan....''anlamıştım geri kalanını..Güldüm: ''-Olmaz,olmaz!..Hadi yemeğini bitir..'' Bir iki saat önce bir türlü akmayan göz yaşları şimdi adeta hücuma geçmişti..Sanki bir şey alacak gibi yerimden kalkıyorum,ardım dönük,yine elimin tersi ile gözlerimi siliyorum..Yaşamak bazen ağır geliyor...      Akşam sakin geçiyor..Televizyon açık,sesi kısık...Kanepeye uzanıyorum...Ama aklımda bin bir düşünce.Maaş günü yakın.Bir süre kafamda aylık ödeme planımı yapıyorum...Kıl kadar ince dengemizi koruyorum hesap konusunda...Ve birden iş dönüşü yaptığım görüşme beynimde tekrarlanıyor...Bu sefer daha çok sinirleniyorum.Sanki karşımdaymışlar gibi...     Gerçek değişmiyor.İnsanlar iki kola ayrılmış.Çalışanlar ve hazır yiyenler olmak üzere...Dünyanın dengesi böyle inşa edilmiş.Ben ne kadar karşı çıkıp isyan etsem de değişen ufacık bir şey yok...Ben yine çalışıp mücadeleme devam etmek zorundayım,birileri de her şeyi, hepsini almak için savaşıyor...Adaleti hiç görmedim bugüne kadar!..Bana uğramıyor...     Gözlerimi kapatıp kaldım.Canım kardeşim belirdi aniden...Her şeyin kalitelisini isteyen,rahat yaşam tercihi bencilliğine sarılan o itici ...Aaa!..Hemen yanında eski eşim yerini alıyor...O kadar çok benziyorlar ki birbirlerine!..Sadece gezmek,eğlenmek ve yemek için doğmuşlar..Midem bulanıyor bir an...Yüzümü ekşitiyorum...Düşünmesi bile yetiyor bazen,bazı insanlardan tiksinmek için!...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD