Biraz uyumak istiyordum gözlerim çoktan kapanırken dışarıda çoktan sağanak yağışın başladığını duyuyordum. Rüyamda Japon geleneksel kıyafetler giyinmiş tilki kulaklarına benzeyen kahverengi saçlı bir adam yine Japon geleneksel evlerin olduğu bir odada elinde bambu piposu ve önünde bir masanın üzerine buharı tüten bir bitki çayı ve yanan lavanta kokulu bir tütsü ile oturuyordu. Gözleri kapalıydı üzerindeki kıyafetin içinde bile çok asil ve güzel duruyordu. Sanki dua ediyordu tam anlayamıyordum çünkü sessizce ağzı hareket ediyordu. Etrafıma baktığımda o kadar sade bir odaydı ki. Sadece odayı aydınlatması için bir fener, uyumak için yere serilen şilte, yastık ve yorgan kıyafetlerin giyinmesi için üzerinde üç başlı beyaz bir ejderin resmedilmiş giysi kabini ve köşede bir sürü rulo parşömenler vardı.
Fenerin ışığı o kadar sade ve loş bir ortam yaratıyordu ki biranda hafiflemiştim sanki lavantanın kokusunu alabiliyordum. Çok huzur veriyordu o ana kendimi kaptırmıştım ki bir anda kapının arkasından “efendim gelebilir miyim?” Diye bir ses duydum bir erkek sesiydi tilki kulaklı adam ilk kez o an yavaşça açtı gözlerini ve gözlerinin mavinin en saf ve açık buz mavisine benzer olduğunu o an gördüm çok yakışıklıydı gözleri kapalı hali bile sonsuza dek ona bakmanızı sağlarken gözleri açık o mavinin en duru ve saf tonuna sonsuzluktan da öte bir kavram varsa işte o kadar bıkmadan usanmadan bakabilirdiniz hayranlıkla seyrediyordum evet bu zamana kadar bir sürü kitap okumuş, hayalimde okuduğum kitaplardaki karakterleri bir çok kez canlandırmıştım ama bu bambaşkaydı vücudumun içi karnımdan tüm vücuduma bir heyecan dalgası sarmıştı etrafına yaydığı enerji bambaşkaydı.
Gözlerini açıp hafifçe gülümsedi belli ki kapıdaki kişi onun için değerli biriydi. Tüm dünyada duyabileceğim en kadife ve en yumuşak bir ses ile “gel” dedi. İçim eriyip gidiyordu bana ne olduğunu anlamıyordum nasıl vücudumu böyle bir heyecan dalgası ele geçirmişti bir türlü çözemiyordum, belki gözlerindeki maviyi daha önce hiç görmediğim için di ya da tilki kulaklarıydı anlamıyordum ama kendimi olayın o anına akışına bıraktım kapı yana doğru sürüklenip açılınca içeri giren kişiye bakmam ile şok olmam bir olmuştu, çünkü içeriye giren kişi bugün sınıfta gördüğüm beyaz saçlı yeşil gözlü çocuktu o da geleneksel bir Japon kıyafeti ile içeri girip tilki kulaklı adamın önünde diz çöküp yere kapanarak “efendim sonunda kızı bulduk” dedi tilki kulaklı adam hafifçe gülümseyerek o mavinin en güzel tonundaki gözlerini kısarak “Zengetsı ayağa kalk ki seni görebileyim “ dedi isminin Zengetsı olduğunu daha o an öğrendiğim yeşil gözlü çocuk kafasını kaldırıp oturur bir pozisyona geçti. Ve “efendim kızı sonunda bulduk” diyerek az önceki cümlesini tekrarladı, mavi gözlü adam ise hala gülümsüyordu sanki Zengetsı'nın ne söyleyeceğini önceden tahmin etmişti kadife gibi sesiyle bir şeyler diyordu ama anlamıyordum sesler git gide uzaklaşmaya içinde bulunduğumuz oda ise git gide bulanıklaşmaya başlamıştı.
Sanki oradan uzaklara çekiliyordum. Ama gitmek istemiyordum “hayır “ diye bağırıyordum. Görüntü kaybolup Zengetsı ve mavi gözlü adamdan git gide uzaklaşırken seslerin arasından seçebildiğim Zengetsı'nın “ şu an çok farklı bir yerde yaşıyor onu getireceğim” cümlesi olmuştu. Ve sonrası siyah bir boşluk. Bir anda uyanmıştım. Nerede olduğumu idrak edebilmem bir beş dakikayı bulmuştu.
Odamdaydım dışarıda hala yağan yağmurun damlaları cama vuruyordu . Rüya mıydı o kadar gerçekçi bir rüya ilk kez görüyordum. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Çok huzurlu kendimi ilk kez ait hissedebileceğimi düşündüğüm hep hayalini kurduğum fantastik bir dünyada olduğumu düşünmüştüm. Tamam bazı zamanlar buna benzer fantastik rüyalar görürdüm ama hiçbiri az önce gördüğüm rüya kadar gerçekçi değildi rüyamda gördüğüm o mavi gözlü tilki kulakları olan adam tekrar tekrar o anı gözümün önüne getirmeye çalışıyordum.
Daha şaşırdığım olay ise bugün o sınıfta gördüğüm beyaz saçlı çocuğunda rüyamda mavi gözlü adamın hizmetkârı şekilde görmekti bir anda gülmeye başladım komikti mavi gözlü adamın önünde o kadar mahcup ve saygılı bir tavrı vardı ki bana bugün okulda ürkütücü bakışları ile bakması arasındaki fark bana çok komik gelmişti. Biraz sonra bir anda durup duvara bakmaya başladım gülmüyordum hayal kırıklığı hissini yeniden içimde yaşıyordum hayatımda ilk kez rüyamda bu kadar heyecanlanmıştım o hissi tekrar tekrar yaşamak istiyordum hayatımda hiç böyle heyecanlanmamıştım içimdeki duyguları hiç bir zaman bu kadar yoğun yaşamamıştım bir daha yaşamayacağımı düşünmek beni üzmüştü belki de boş yere üzülüyordum belki ileride hayatıma çok yakışıklı ve iyi biri girecekti ve ben rüyamda gördüğüm mavi gözlü adamda ki heyecanımdan daha fazlasını yaşayacaktım bilmiyordum ama şu anda hayal kırıklığı yaşamıştım.
saat 19:27’ di baya uyumuştum. Ardı ardına yaşadığım bu duygu geçişleri ile kendime gelmeye çalışıyordum çünkü uyku sersemliği ile bir gülüyor, bir daha kimsenin beni rüyamda ki gibi heyecanlandırmayacağını düşünüp bir anda üzülüyordum artık yavaş yavaş uyku sersemliği ve rüyanın bana verdiği etkiyi üzerimden attıktan sonra kitap okumaya karar verdim ve karnım acıkana kadar kitap okudum kitaba o kadar dalmıştım ki annemin odamın kapısını çalması ile korkup sıçramıştım. Annem odaya gelip babamın da evde olduğunu ve beraber film seyretmek isteyip istemediğimi sordu babamı çok fazla göremediğim için bu olaya sevinip hemen pijamalarımla aşağıya koşup oturma odasında televizyonun önündeki koltukta elinde mısır çerezi ile bekleyen babamın kollarının arasına sokulup babama sarıldım babamda hemen kollarını bana dolayıp saçlarıma bir öpücük kondurdu. Çok fazla evde bulunamadığı için kendisi de üzülüyordu ama bunu ona hissettirmek istemiyordum elinde değildi biliyordum annemde gelince ailecek bir film izledik filmin adı ' gökyüzünde ki krallıktı’ gökyüzündeki hareket eden kaleler, evler ile ilgili fantastik bir filmdi tabii ki şaşırmadınız ailem çok hayalperest olduğum için benimle bu filmleri izlerlerdi çünkü bilirlerdi gözümü kırpmadan uslu uslu izlerdim filmdeki gökyüzünün maviliğini gördükçe tilki kulaklı adam geliyordu gözümün önüne ve ben o anları tekrar tekrar yaşıyordum. Ve saçma bir şekilde tekrar heyecanlanıyordum sanki birazdan televizyondan çıkıp gelecekti bana gibi. Filmin sonunda gökyüzünde yüzen kaleler düşmüş geriye tek bir tanesi kalmıştı ve oda uzaya doğru gidiyordu fi bitmişti güzeldi anne ve babamı öpüp odama geçip geçip yatağa doğru.bir hamle yaptım ve bam! Kafam yatağın kenarına çarpmıştı hızlı atlamış ve hızımı ayarlayamamış ve kafamı çarpmıştım. Feci bir şekilde zonkluyordu. Kendime ve çarptığım yere bir güzel sövmek üzereydim ki acı daha baskın geldi ve oturdum başımı ovmaya başladım. Saat gecenin 01: 13 geçerken uyumaya çalıştım ama içimden tekrar o rüyayı görmeyi istiyordum. Değişikti ama en merak ettiğim şey sınıftaki çocuğun adı gerçekten Zengetsı mıydı belki gerçekten öyleydi sınıfta kitap okurken hoca bir andan o çocuğa soru sormuş kulaklarım ile duysam da kitaba daldığım için tam anlayamamıştım. Bir şekilde bunları düşünerek uyuya kaldım.
Sabah saat 7 de alarm çalmaya başlamış ben yine dünün aynısı olacak bir güne daha başlamıştım. Kalkmıştım, banyoya gidip yine sarı ve kahve karışımı dağınık saçlarım yeşil şiş gözlerim ve 1.55 olan boyuma dünün aynı şekilde kendimle bu hayat hakkındaki klasik konuşmamı yaparak odama geçmiştim hava soğuyordu soğuk daha iyiydi soğuğa çözüm kalın giyinmekti ama sıcağa çok fazla çözüm bulamazdınız elime geçen ay çiçeği kazağım mavi bol paçalı pantolonum kemerim ile hazırdım saçlarımı sanki tarak ben sihir yapıyorum da kendiliğinden hareket ederek saçlarımı tarıyormuş efekti ile taradım. Tabii ki komik değildi ha ha yine de ben bendim işte insanların her biri karakteri gereği doğduğundan itibaren çevreyle de bütünleşerek kendi karakterini oluşturuyordu benimkisi de böyleydi ben bendim işte sari kahve karışımı saçlarım uzuyordu bu güzel bir şeydi kendimde beğendiğim yönlerimden birisi yeşil ve içinin hafif kahve olması ile sarı kahve karışımı açık kahve saçlarımdı gerisi normaldi yüzümde çok orantısız değildi ama benlerim ve gözümün altında çillerim ile çok sevimliydim bence odadan çıktığımda saat 07:45 di 8 deki derse yetişmek için oyunlardaki insanların kendilerine taktıkları jet motorlara ihtiyacım vardı aşağı inip anneme günaydın öpücüğünden sonra hızla bir kaç kahvaltılık atıştırıp hızla botlarımı giyip üzerime ise siyah şişme montumla ve tabi ki şemsiye ile okul çantasıyla müthiş görünüyordum aynadan kendime son kez bakıp anneme öpücük yollayıp çıktım evden derse yetişmek için mecburen otobüse binecektim durağa doğru hızla ilerledim otobüsü beklerken birinin beni gözetlediğini hissediyordum etrafıma baktığımda çok fazla kişi yoktu bana öyle gelmiştir diyerek gelen otobüse binip kulaklıklarımı taktım okula gidene kadar bir şarkı dinleyip indim.
Sınıfa girdiğimde yine o beyaz saçlı çocuğun etrafının mia sürtüğü tarafından kuşatıldığını gördüm kız tam bir yüzsüzdü çocuk suratına bakmamasına rağmen ona sorular sorup cevap verdirmeye zorluyordu ama çocuk direk sınıfa girdiğimde bana bakmaya başlamıştı Mia ýı duymuyordu bile Mia sorduğu sorulara cevaplar alamamasının siniri ile çocuğun nereye baktığını merak ederek baktığı yöne doğru çevirdi kendini ve pat! Beni gördüğü gibi o ten rengine uyumsuz olan iğrenç pembe rujlu dudaklarındaki gülümseme yerini kendine okulda bir mezar beğen cümlesine gözleri ise lazer atmaya hazır gibiydi.
Tamam böyle bir cümleyi sesli söylememişti ama eminim içinden bunu düşünüyordu. Sonrasında kalkıp bana doğru gelmeye başladı tam yanımdan geçerken omzuma çarpıp bana doğru eğilerek “merhaba böcek , ezilmeye hazır ol” diyerek geçip gitmişti. Müthişti hayatım sanki çok güzelmiş gibi bir de tanımadığım yakışıklı bir çocuğun bana bakması yüzünden onu elde edemeyen Mia sürtüğü ile derde girmişti. Bence artık okula gelmemeliydim belki anneme artık okumak istemediğimi söylesem beni alırdı.
Kendi kendime güldüm annem bunu hayatta kabul etmezdi. Sırama doğru ilerlerken beyaz saçlı çocuğun hala bana bir şeyleri netleştirmek ister gibi bakmaya devam ettiğini gördüm ama sırama geçtim bakmayacaktım Mia'nın ne yapacağını zaten bilmiyordum ama ürküyordum o kız tehlikeliydi sürtüktü ama istediğini almayınca ortalığı ayağa kaldıran çocuklardan farksızdı bu yüzden ürküyordum. Ama belki unutur diye bekledim
Günlerden çarşambaydı ve ilk dersimiz edebiyattı bunu dinleyebilirdim. Hocamız bayan Molly çok tatlı bir kadındı beyaz saçlı çocuğa dersin ortasında soru sormak için kaldırdığını görünce bir anda heyecanlanmıştım çünkü dün rüyamda adı Zengetsı idi sanki rüyamda işaret verilmiş gibi kendimi olaya kaptırmıştım ki bayan Molly beyaz saçlı çocuğa “Zengetsı bu soruyu bize yüksek sesle okur musun? “ dedi ve ben bam! Baya böyle medyum efekti yaratarak kendimi tebrik ederken Zengetsı soruyu okuyordu kendi kendime havalara girmiş sırıtırken bayan Molly'nin bana bakıp
“Angel iyi misin, neden tahtaya bakarak gülüyorsun?” Demesi üzerine kendime gelmiştim sınıftaki herkes bana bakarken z
Zengetsı'nın da bana bakması ile iyice rezil olmuştum.
Kıpkırmızı bir şekilde dilsiz numarası yapıyordum nasıl açıklayabilirdim ki Zengetsı'nın adını duyup anlayamamış olabilirdim sonrasında ise rüyamda görüp hatırlamış olabilirdim ama sanki ben medyum olup her şeyi bildiğimi sanıp kendi içimde kendimi tebrik ediyorken yakalanıp tüm sınıfa rezil olmuştum, ben tam özür dileyecektim ki öndeki iğrenç sesi ile sürtük Mia
“hocam, ona aldırmayın kendisi zaten hayal dünyasında yaşar bu tavırları normal biz alıştık. Bir yıl önce aile başlangıçlarının Tomomo mudur Tomoimidir bir ruh ile anlaşma yapıp o şekilde hayata tutunduklarını, bir gün o ruhun kendisine de geleceğini sanıyor.”
Demesi ile bam! Bir rezillik daha yaşamıştım Mia nın dedikleriyle tüm sınıf _ “ aaa evet hatırlıyorum.” Veya
” böyle bir hikâye anlatmıştı” gibi cümleler kurarak gülüyorlardı. Sürtük Mia'nın bu olayı hatırladığına şaşırmıştım o zamanlar onlarla arkadaş olacağımı sanarak bir şeyler anlatmıştım ama o gün anlamıştım onların ne kadar ne kadar kötü olduklarını o zamanda aynı şu an yaptığı gibi tüm sınıfa rezil etmişti beni. Bayan Molly tüm sınıfı susturmaya çalışırken Zengetsı'nın bana çok dikkatlice baktığını gördüm ona baktığımda dünkü gibi ürkütücü bakmıyordu daha sakindi bakışları sanki kafasında ki Bir şüpheye son vermiş, rahatlamış gibi bakıyordu.
Gülmüyordu tam tersine sınıfta bana gülenlere sert bakıyordu bu kez bayan Molly sınıfı sonunda susturup Mia ya benimle dalga geçmesinin ne kadar yanlış bir davranış olduğunu açıklıyordu Mia'nın ise umurunda bile değildi. Tam tersine bayan Molly yanından gittikten sonra bana dönüp gözleriyle ayağını denk al der gibiydi.