bc

SAKLI ŞEHVET

book_age18+
2.4K
FOLLOW
37.7K
READ
dark
HE
city
addiction
like
intro-logo
Blurb

Bir eliyle saçlarımı ensemden kavradı, sertçe çekti; diğer eliyle çenemi yakaladı, parmakları tenimde iz bırakırcasına sabitlendi. Sesindeki o tehditkâr tını odanın sessizliğini delip geçti:

“Kim lan onlar?”

Soru, içimde bir fırtına kopardı. Kalbim göğsümde çırpınıyor, ona duyduğum o bastırılmış, gizli sevgiyle karışık korku beni ele geçiriyordu. Ama ben sustum. Sustum, çünkü ona ne kadar âşık olduğumu bilmesini istemiyordum. Bu, benim sırrımdı; göğsümde sıkı sıkı kilitlenmiş, kimsenin ulaşamayacağı bir sandıkta sakladığım bir gerçek.

“Rana, kim dokundu sana?” diye tekrarladı, sesi daha da derinleşti.

chap-preview
Free preview
YASAK MEYVE
Akşam yemeği yenmiş, içkiler içilmiş ve herkes uyumak için odasına çekilmişti. Ben de her gece olduğu gibi yine dişlerimi fırçalamış, makyajımı temizlemiş, arındırıcı toniğimi sürmüş, en son retinol serumumu ve seramidli nemlendiricimi masaj yaparak yüzüme yedirmiştim. Saçlarımı safir taşından yapılmış ve hindistan cevizi yağında bekletilmiş tarağımla güzelce taramış, şarap rengi, askılı mini, saten geceliğimi giymiş ve üzüm çekirdeği yağıyla vücudumu nemlendirmiştim. En son dudaklarıma da mentollü nemlendiricimi ve kirpiklerime aloe vera jelimi sürmüş, uyumak için hazırdım. Tam o sırada telefonumu salonda unuttuğumu fark ettim. Üstüme geceliğimin takım sabahlığını geçirip, salona inen granit merdivenleri parmak ucumda inmeye başladım. Çocukken aldığım bale derslerindeki gibi, parmak ucunda zarifce ve dengemi bozmadan, usul usul salona iniyordum. Kırmızı ojeli ayaklarım, fildişi rengindeki, soğuk granit basamaklar üzerinde, terden dolayı nemli ayak izleri bırakıyordu. Salonu tamamen Boğaz’ın ışıkları aydınlatıyordu. Boğaz’ı gören cephede, duvarın yeri boydan boya kuvars camla kaplanmıştı. Ben İtalya’dan ithal, tamamı el işçiliği olan, meşe parkelerin üstünde ve salonun ortasındaki, antika, el örmesi halıda sırasıyla parmak ucumda adımlayıp, telefonumu ararken, hiçliğin içinden onun sesini duydum. Tehlike tınılarını içinde barındıran sesiyle, bana hitap ettiğini belli eden o kelimeler sırasıyla beni olduğum yerde kast katı bir hale getirdi. ‘’Bunu mu arıyorsun?’’ Sesin sahibinin önünde, mini geceliğimle eğilmiş bir halde kala kalmıştım. Olduğu yerden, fildişi rengi saten ve dantel detayları bulunan, G-string çamaşırımın görünmemesi için dua ederek olduğum yerde doğruldum. Doğrulduğum anda nefesinin sıcaklığı ensemi sardı. Gerçekten bu kadar yaklaşmış mıydı bana. Önümde koltuk olduğu için adım atarak arkamdakiyle aramdaki mesafeyi açamıyordum. Ona bu kadar yakın olunca yüzümü dönmekten de çekinir oldum. Öylece kas katı duruyordum ama enseme dokunan nefesi beni benden almaya yetiyordu. Eli, görüş açıma doğru uzandı ve telefonumu hafifçe salladı. ‘’Bunu almaya mı gelmiştin?’’ Telefonumu alıp, yüzümü ona dönmeden cevap verdim. Keşke hazdan ve arzudan titreyen sesimi kontrol edebilseydim. ‘’Telefonum sende ne arıyor Cenkay abi?’’ ‘’Koltukta unutmuşsun. Az önce karanlıkta gelen bildirimlerle parladı. Ben de sana getirecektim.’’ ‘’Çok iyilik seversin, gözlerim yaşardı.’’ ‘’Senin kadar güzel bir kıza gecenin bu saatinde kim mesaj atar? Ya da asıl soru kim mesaj atmaz ki olmalı… Gizli gizli onu yalıya mı alacaksın yoksa? Onun için mi bu kadar hazırlandın?’’ Söyledikleri sinirlerimi bozdu. Öfkemden, ne pozisyonda olduğumuzu unuttum ve bir hışımla yüzümü ona döndüm. Birbirine değen burunlarımıza aldırış etmeden bütün öfkemle çıkıştım. ‘’Sen odanda uyuyan sevgilinle ilgilensene!’’ ‘’Boşver onu şimdi. Telefona şifre koymuşsun, mesajları okuyamadım. Kim o lavuk?’’ ‘’Cenkay abi sen bana hesap soracak pozisyonda değilsin.’’ ‘’Ah… Sen istesen ne pozisyonlara girerim de…’’ Camdan vuran ışık, elindeki Brandy kadehini parlaklaştırırken, içime çektiğim nefesinde de kokusunu alabiliyordum. Tamamen alkolün etkisindeydi. ‘’Sarhoşsun sen, ne dediğini bilmiyorsun. Git, duşunu al ve uyu… Sevgilinle…’’ ‘’Ben sarhoş değilim güzelim. Ama sen insanı sarhoş edecek kadar güzelsin.’’ Ne kadar yakın olduğumuzun farkına nihayet varmıştım. Kekeleyerek cevap verdim. ‘’Çe… Çekil önümden… Geç oldu…’’ ‘’Dur biraz daha ya… Tadını çıkaralım bu anın. Seni her zaman böyle göremiyoruz. Ama eğer geceleri böyle uyuyorsan, Romeo gibi her gece odanın balkonuna tırmanırım…’’ ‘’İleri gidiyorsun Cenkay abi. Hem senin ne işin var burada? Sevgilin senin yatağında değil mi?’’ ‘’O yatakta diye ben buradayım ya… Rana, bu gece senin odanda yatabilir miyim?’’ ‘’Ne?’’ ‘’Kızım tamam, sen de yarın gece benim odamda yatarsın. Sonra biz gideriz mesela, sizin otellerden birinin imparator suitinde kalırız. İkimiz… Oradan tekneye geçeriz…’’ ‘’Cenkay abi!’’ ‘’Hay ben senin abine! Ne abiymiş ulan!’’ ‘’Çekil önümden, odama gideceğim.’’ Sanki aksini söylemişim gibi bana daha da yakınlaştı. Bir elini, önü açık olan sabahlığımın kuşağına götürdü. ‘’Sen, geçen gece bana neler söylemiştin, hatırlıyor musun?’’ Herkesin kötü bir huyu vardı. Benimki de alkol aldığımda meydana gelen gereksiz gevezeleşmemdi. İki yudum içerdim, bütün etil alkol çenemde toplanır, parti yapardı. Salak salak, espri yollu asılmıştım kendisine. ‘’Sarhoştum, hatırlamıyorum.’’ diye geçiştirmeye çalıştım. ‘’Yemezler prenses. Sarhoş olmadığını ikimiz de çok iyi biliyoruz.’’ ‘’Cenkay abi, şaka yapmıştım ben.’’ İyice geri çekiyordum kendimi ama aslında Cenkay’ı her şeyden çok istiyordum. Yıllardır gizliden gizliye aşıktım kendisine. Şimdi gelmiş, bana gerçekten kur yapıyordu. Bana hücresel düzeyde temas etmek istiyordu sanki. Yüzünü iyice boynuma yaklaştırdı, elini belime sardı ve beni iyice kendine doğru çekti. ‘’Biraz da ben şaka yapayım…’’ Ellerimi omuzlarına koyup, kendisini itmeye çalıştım. ‘’Şakanın dozunu kaçırdın ama…’’ ‘’Yapma Rana… Yıllardır aynı çatının altındayız. Bana nasıl baktığını görüyorum. Süt gibi teninin pürüzsüzlüğünü, ıssızlığını… Senin gerçek bir erkeği hissetmeye ihtiyacın var. Bu tenin, sevilmeye ihtiyacı var. Sevmeme izin ver…’’ Kulağıma resmen şeytan gibi fısıldıyordu. Gözlerimi açık tutmakta, ayakta durmakta zorlanıyordum. Karşı koymak hiç kolay değildi. Karşı koymak istemiyordum da… Ama doğru olan, karşı koymaktı. Bu kadar ileriye gitmesine izin bile vermemeliydim. Elinin değdiği yerlerde volkan patlıyordu adeta… O eli tenimde biraz daha gezseydi, memelerimden kadınlığıma doğru mesela… Yakınlığımızdan dolayı bile fay hattı gibi zonklayan kadınlığıma bu ellerle temas etse bu dünyada cennete kavuşurdum galiba. İnce ve küçük iç çamaşırımın sırılsıklam olduğunu hissedebiliyordum. Kasıklarıma bile bulaştığını… Geceliğin içine sütyen giymediğim için kendime defalarca kızdım. Dikleşen meme uçlarım, geceliğin saten kumaşı altından belli oluyordu bile… Ben ne kadar karşı koysam da, bedenim her halinden ne kadar etkilendiğimi belli ediyordu. Beni okumayı bilen biri, rahatlıkla anlardı ve ne yazık ki Cenkay beni okumayı çok iyi sökmüştü. Sökmüştü, ama neden? Ben onun her hareketini, her tepkisini ezbere bilirdim. Çoğu zaman sohbet esnasında söyleyeceği sözü onunla aynı anda söylemişliğim bile vardı. Çünkü ben ona senelerdir aşıktım. Ben ona aşık bir şekilde büyümüştüm. Ama Cenkay, hiç umursamadığı akraba kızını, neden bu kadar iyi okuyabiliyordu? Tabii ya! Yasak meyve… Yasak meyvenin tadı, hazzı… Yasak meyvenin yarattığı merak… O yüzden bana karşı bu kadar ilgiliydi. Peki ama neden yakınlaşmak için bu geceyi beklemişti? ‘’Son kez söylüyorum, çekil önümden!’’ dedim bir cesaretle. ‘’Yoksa ne? Beni herkese şikayet mi edersin? Elinden geleni ardına koyma Rana. Herkese sarhoş olduğumu ve senin de sarhoşluğumdan faydalandığını söylerim. Seni alkolün de etkisiyle, bu loş odada Güzide zannettiğimi, kendi sevgilimle seviştiğimi söylerim.’’ Bu sözlerine cevap olarak tokat attım. Biraz sert bir tokattı sanırım, yüzü diğer tarafa yattı. ‘’Hiç utanmıyorsun, değil mi? Ya sevgilin şu anda üst katta, senin yatağında yatıyor. Belki de seni bekliyordur. Hiç mi utanman, arlanman kalmadı senin? Bari sevgilinden utan!’’ ‘’Başlatma şimdi ona ya! Onun yüzünden bu gece evdeyim zaten. Onun yüzünden odama çıkamıyorum. Onun yüzünden şu anda- Lan! Allah kahretsin! Allah kahretsin Rana! Bu kadar güzel olmak zorunda mıydın?’’ ‘’Sen güzel bulduğun her kadını böyle sıkıştırıyor musun?’’ ‘’Seni sıkıştırıyor muyum Rana, aşk olsun… Sadece burada iki kuzen hasbihal yapıyoruz. Eee… Anlatsana… Mesela bacakların da, bu saçların kadar yumuşak mı?’’ dedi ellerini saçlarım arasında gezdirmeye başlarken. Cenkay benim saçlarımı okşuyordu. Ne yazık ki bu beni deli gibi mutlu ediyordu ama doğru olmadığı için onu durdurmak istiyordum. ‘’Benimle böyle konuşman çok uygunsuz. Bu yaptığın doğru değil, çok ayıp hem de!’’ ‘’Küçük çocuklar gibi oldun sen de…’’ Birden küçük kız çocuklarını taklit ederek konuşmaya başladı. ‘’Bu yaptığın çok ayıp bikerem… Bikerem biz yarın parka gitmiştik. Annem de gelmişti. Orada salıncakta bir çocuk da senin gibi ayıplı şey yapmıştı. Parkçı amca ona çok kızmıştı. Bak şöyle yaptı.’’ dedi parmağını sallayarak. ‘’Hımmm!!! Cısss!!! Ayıp sana!!!’’ Küçük kız çocuğu performansı beni güldürmüştü. Yani kim olsa güler, kendine engel olamazdı. ‘’Ha şöyle ya! Gül biraz… Ne güzel oluyorsun gülerken. İnsanın canı bir başka çekiyor seni o zaman da…’’ ‘’Cenkay abi lütfen bırak beni, gideyim.’’ ‘’Peki… Peki tamam… Her ne kadar benim için çok zor olsa da, seni bırakacağım. Ama bir şartla. Eğer şartımı yerine getirirsen, özgürsün. Anlaştık mı?

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

YIRTICI EVLİLİK |+18|

read
170.3K
bc

Köle

read
72.0K
bc

CEHENNEM MAZGALI+18

read
8.4K
bc

Ayrılan YOLLAR +21

read
175.7K
bc

Sahte Karım

read
376.2K
bc

MAFYANIN KADINI +18

read
13.0K
bc

İBLİSİN ESİRİ+18

read
6.6K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook