Sahte Şeyler

2718 Words
"Beni de göreceksin. Benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü." Küçük İskender Çağan Yavaşça gözlerimi aralarken nereden geldiğini bilmediğim bir neşeyle doluyum. Gerinerek kalkıp aynanın karşısına geçiyorum. Kahretsin, ne kadar da yakışıklıyım! Hiçbir şekillendiriciye ihtiyaç duymadan güzel kalabilen siyah, dalgalı saçlarımı elimle düzeltiyorum. Gözlerimi kısıp kendimi süzüyorum. Biraz daha 'genç' gözükmem gerek. Dolaptan beyaz bir gömlek alıp üstüme geçiriyorum. Üstten üç düğmeyi açık bırakıp kollarını kıvırıyorum. Aynanın önündeki bilekliğe uzanıp koluma takıyorum. Altıma siyah bir pantolon geçirip siyah kravatı yakamdan aşağı sarkıtıyorum. Biraz daha ergen gözüktüğümü hissedince dolaptan ayakkabılarıma göz atıyorum. Giyim, kuşam işine bir son verip banyoya atıyorum kendimi. Hafif çıkmaya başlamış sakallarıma göz gezdiriyorum aynada. Yanda asılı makineyle onlardan kurtulup dişlerimi fırçalıyorum. Elime bir defter alıp evden çıkıyorum. Bugün nedense içimden yürümek geliyor. Zaten okul evime çok da uzak değil. Nedensiz neşemin verdiği rahatlıkla ıslık çalmaya başlıyorum. Köşeden burnuma mis gibi kokular geliyor. Bu kokuyla birlikte acıktığımı da fark ediyorum, dün düşünmekten yemek yemeye fırsatım kalmadı ki! Yanımdan el arabasıyla geçen simitçiden bir simit alıp ısırıyorum. Oh... Taptaze! İşte şimdi kendimi yeni gün için hazır hissediyorum. *** İlk ders nedense uzun geliyor bana. Hemen kapının önüne çıkıp beklediğim şeyi yaşamak istiyorum. Zil sesiyle ayağa fırlıyorum. Adının Gözde olduğunu öğrendiğim sarışın kolumu tutuyor. ''Nereye gidiyorsun Çağan?'' Tek kaşımı kaldırıp kızı süzüyorum. ''Pardon?'' Yüzüne sertçe bakıyor olmalıyım ki gergin bir şekilde gözlerini kaçırıyor. ''Yalnız kalma diye söyledim,'' diye açıklıyor. ''Sanırım sen fazla sinirlisin?'' Sinirli olduğumu düşünen birine göre biraz fazla rahat davrandığını düşünsem de ona vakit ayırmanın gereksiz olduğunu düşünerek sözlerinin üzerinde durmamaya karar veriyorum. Burada uğraşacağım tek kişi Gece, başka biriyle oynayacak vaktim yok. ''Yo... Gayet iyiyim...'' Sahte bir gülücüğü yüzüme yerleştiriyorum. Hâlâ tutmakta olduğu kolumu geri çekmeye çalışıyorum. ''Bıraksan da gitsem artık?'' Bir şey söylemeden kolumu bırakıyor. Ben de hızla kapının önüne çıkıyorum. Gece ve dün yanında duran kızlar sınıfımızın önünde duruyor. Belli ki beni bekliyorlar. Kahretsin... Cazibe böyle bir şey! Tam rol icabı yanından geçip giderken ''Şey..,'' diyerek koluma dokunduğunu hissediyorum. Dokunuşu ürpermeme sebep oluyor. O çekingen ele çok kısa bir an bakakalıyorum. Müthiş bir sıcaklık kanıma karışırken yüzümü ona odaklıyorum. ''Evet?'' Garip ama kalbim şiddetle göğsüme vurmaya başlıyor. Kendime onun sadece "iş" olduğunu hatırlatıyorum. Evet, çok güzel bir kız ama ne olursa olsun o sadece bir "iş". ''Ben, dün için özür dilerim.'' ''Geçti artık, boşver,'' derken hâlâ ona karşı mesafeliyim. İçimde savaşan arzumu ve anlamsız öfkemi işimin sorumluluklarıyla örtüyorum. Elinde tuttuğu gri, şatafatlı paketi bana uzatıyor. ''Bu gömleğin için...'' Kaşlarımı çatıp paketi alıyorum. ''Bana gömlek mi aldın?'' Kafasını sallıyor mahcup bir ifadeyle. ''Bak...'' derken duraksayıp kaşlarımı çatıyorum. Hay Allah, ismini de bilmiyorum ki! Düşünceli bir şekilde yüzüne bakarken her zamanki kadar profesyonelim. ''Gece,'' diyor tüm melodileri kıskandıracak kadar güzel olan sesiyle. ''İsmim Gece,'' diye ekliyor. ''Bak Gece... Dün oldu, bitti. Gerçekten gerek yok gömleğe...'' Adını söylerken sesimdeki hayranlığı saklamak zor oluyor. ''Peki, eğer almak istemiyorsan çöpe at. Ben sadece üstüme düşeni yapmak istedim,'' diyor sakin bir sesle ama gözlerindeki öfkeyi pek saklayamıyor. Bana neden kızdı şimdi bu kız? Yüzümü buruşturuyorum istemsizce. Bu yaşananlarda bir hata var. Bizim şu anda yakınlaşmamız gerekirdi! Soğuk davranmamın onu bana biraz daha yaklaştırmasını umuyordum. Anlaşılan yanlış bir hamle yapıyorum. ''Sadece zahmet etmene gerek yoktu demek istemiştim, neyse teşekkürler,'' diyerek paketi kolumun altına alıyorum. Kendini suçlu hissetmesi lazım masum avımın... Sözlerimi yanlış anladığını hissetmeli, kendi hareketlerini sorgulamalı ki adım atacak cesareti olsun. Tam arkamı dönüp giderken omzumun üstünden ona bakıyorum. ''He... Bu arada,'' diyorum bilmiş bir tavırla. Gece bakışlarını bana odaklayıp sözlerimi dikkatle dinlerken gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Bu sefer yaptığım şey işe yarıyor olmalı. ''İstemeyerek yapılan şeyler sahtedir, her zaman... Aklında bulunsun.'' *** Kantine girerken etrafa göz gezdiriyorum. Kendime bir içecek alıp boş bir masaya oturuyorum. Gece tam karşımda duruyor. Birileri kesinlikle sözlerime bozulmuş olmalı! Onu fark etmemiş gibi yapsam da elbette karşısına bilerek oturuyorum. Her yerde bana denk gelmeye alışması gerekiyor. Kalbi avuçlarımın içine düşene kadar bunu sürdürmekte kararlıyım çünkü. Dün yüzüme bakmaya tenezzül etmeyip omuz silken Gece, şimdi gözlerini üstüme dikmiş beni süzüyor. Yüz ifadesine bakılırsa bayağı bozulmuş söylediklerime. Kıyamam! Ben Gece'yi göz ucuyla izlerken biri aniden omzuma sertçe vurup "Çağan!" diye neşeyle bağırıyor. Gözde'nin cıvıltısıyla yerimden sıçrıyorum. ''Yavaş!'' ''Korktun mu, pardon,'' derken gülümsüyor. Gözleri kısılıyor, yanaklarında belli belirsiz gamzeler oluşuyor gülerken. Güzel bir kız olduğu doğru ama Gece'nin yanında oldukça sönük kalıyor. Yine de işime yarayabileceği bir gün de gelebilir diye onu aklımın bir köşesinde tutmadığımı söyleyemem. Onu süzerken aklıma Gece geliyor. Bakışlarımı ona odaklıyorum hızla. Gözlerinde hâlâ bozukluğunu yansıtan ifadeleri duruyor ama maalesef kıskançlıktan eser yok. Demek henüz ilgisini yeterince çekememişim. Üzgünüm Gece... Bir, bilemedin iki ay sonra o gözler Gözde'ye kıskançlıkla bakacak! ''Korkmadım,'' diyorum tekrar Gözde'ye bakarak. ''Ya sen niye bu kadar agresifsin?'' ''Öyle miyim?'' Vücuduma hafif bir öfke dolarken içeceğimi yudumlayıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. Bu kız kendini ne sanıyor? ''Biraz öyle geldi bana... Her neyse, istemiyorsan bir daha yanına gelmem...'' Biraz tripli biraz da üzgün konuşması yumuşamama yetiyor. Cık cık cık... Güzelim, ben kızları istemez miyim? Sinir bozucu falan ama taş gibi... Belki biraz çenesini tutmayı öğrense insan yanında daha az sinirlenebilir ama yine de etrafımda gezmesini yasaklayacak değilim. Düşündüklerimin etkisiyle istemsizce gözlerim vücuduna kayıyor. O da bunu fark etmiş olmalı ki sırıtıyor. ''Yo... Tanımadığım birine his beslemem... Bu yüzden sana özel bir muamele olmayacağına göre...'' Gülümsüyorum. ''Fark etmez.'' Gözlerini kısıp o da beni süzüyor. ''Fazla havalısın...'' Sahte bir hüzünle dudaklarımı büküyorum. ''Nerem havalı benim?'' ''Ve fazla yakışıklı!'' diyor ellerini havaya kaldırarak. Bir kahkaha atıp karşıma oturuyor. ''Bak o konuda hakkını yemek istemem.'' Göz ucuyla Gece'ye bakıyorum. Gözleri hâlâ bize odaklı ve daha bir öfkeli gözüküyor. ''Gece'yi mi kesiyorsun?'' Gözde'nin sözüyle az önceki bütün dürtülerimin yerini öfke kaplıyor. Sorgulayıcı sesinden iğreniyorum o anda. Beni sahiplenen ve hayatıma burnunu sokan insanlardan nefret ederim. Belki de bu kızın bende uyandırdığı rahatsızlık hissinin sebebi tam olarak budur. Sanki beni tanıyormuş ve aramızda bir yakınlık varmış gibi sorgulayıcı davranması ister istemez sinirlerimi bozuyor. ''Sana ne?'' diyorum öfkemi kontrol etmek adına dişlerimi sıkarken. ''Söylediğim gibi... Fazla sinirlisin...'' ''Papağan mısın Gözde?'' ''Neyse, anlaşılan seninle anlaşamayacağız bugün de. Derste görüşürüz Çağan.'' diyerek kalkıyor yanımdan. ''Fark etmez.'' O bana kısa bir bakış atıp kantinden çıkarken ben kahvemi bitiriyorum. Hâlâ beni izleyen Gece bir an yanıma gelecek gibi oluyor. Sonra yüzüme bakmadan çıkıyor kantinden. Peşinden gitmek için ayağa kalkarken telefon sesiyle duraklıyorum. Ekrana bakıyorum öfkeyle. Yine Ahmet arıyor. Harika, güzelim günüm iki saatte mahvoldu! ''Ne var!?'' Aslında öfkemi kontrol etmem ve ondan çıkarmamam gerek ama o kaşındı, aramasaymış! ''İşe başladın mı?'' ''Yo... Ben şu an Kanada'da tatildeyim!'' ''Zevzekliği kes, patron soruyor!'' ''Ahmet benimle düzgün konuş!'' diyorum hırsla. Bu onun için yaptığım bir iyilik, bir uyarı sadece. Yine kaşınırsa iki sene önce yaptığım gibi hiç üşenmeden onu hastanelik edebilirim! Benden yaşça büyük olduğu ve kadınların bana olan ilgisini her zaman kıskandığı için en başından beri onunla iyi anlaşamıyoruz. Bu yüzden üzerimde baskı kurmak istediği bir dönem ona haddini bildirmek zorunda kalmıştım. Onun gibi birinin beni ezmesine ya da küçük görmesine izin verecek kadar karaktersiz birisi değilim. O da uyarımı anlamış olmalı ki ''İşe başladın mı, patron soruyor?'' diyor daha yumuşak ve kibar bir tonda. ''Evet.'' ''İsmini değiştirdin mi?'' ''Asla! Soyadımı değiştirdim sadece... Eminim Türkiye'de milyonlarca Çağan vardır Ahmet!'' Bu adam saçmalamak üzerine yüksek lisans falan mı yaptı? Sadece beni sinirlendiriyor, başka hiçbir işe yaradığı yok zaten! ''Başımızı derde sokma da ne yaparsan yap!'' Dıt dıt dıt... Telefondan gelen sesle dişlerimi sıkıyorum. Şerefsiz! Telefonu hırsla cebime atıp okulun ana binasına yürüyorum. Büyük bir ihtimalle ders başlamıştır. Dünkü öğretmenin olmamasını dileyerek sınıfın kapısını çalıyorum. İçeri girerken birkaç derin nefes almayı da ihmal etmiyorum tabii ki! ''Nerede kaldın yavrum?'' Orta yaşlı bir bayan öğretmen sandalyede oturan... Dünkü densiz adamın aksine oldukça anaç ve anlayışlı görünüyor. Elbette böyle bir durumda ben de öfkeli değil uysal yanımı ön plana çıkarmayı tercih ediyorum. Hoca bana merakla bakarken yanına yürüyorum hızla, kulağına eğilip ''Ailemle ilgili bir telefon aldım hocam, çok özür dilerim,'' diyorum kibar bir sesle. ''Peki, ismin neydi senin?'' ''Çağan.'' ''Geç Çağan, bir daha olmazsa sevinirim.'' "Tabii hocam, anlayışınız için teşekkürler." Gülümseyerek sandalyesine oturuyor. ''Kitapları açın bakalım!'' *** Okul çıkışı yine neşeme dönmenin huzuruyla yürüyorum kalabalığın arasında. Aslında böyle yerler bana uymaz, ben yalnızlıkla büyüdüm. Yine de kendimi buraya ait hissetmiyorum zaten. Bir yere ait olduğumu daha önce hiç hissettim mi onu da bilmiyorum. Geçmiş daima aklımın saklı odalarında gizli tuttuğum sırlardan ibaret, geleceğimin olduğunu pek sanmıyorum. Bu karanlık işlere bulaşan birinin çıkış yolu olması mümkün değil. Düşüncelerin can sıkıcı etkisi kaşlarımı çatmama sebep olurken birden kolumda hissettiğim sıcaklıkla arkamı dönüyorum. Aklımdan geçen tek isim Gece oluyor nedense. Gözlerimiz buluştuğunda sanki bunu bekliyormuşum gibi geliyor. Sanki tam olarak şu an burada olması gerekiyormuş gibi hissediyorum. Yüzünde sabahkine kıyasla çok sevimli bir ifade var. Gülümsüyor. ''Nasılsın?'' ''İyi, sağ ol...'' diyorum şaşkın bir hâlde. ''Sen nasılsın Gece?'' Gülümsemesi tüm yüzünü, gözlerini kaplıyor. ''Ben de iyiyim.'' İçimde oluşan garip duyguları yok saymam gerektiğini kendime hatırlatıp soru dolu bakışlarla ona bakıyorum. Anlamışçasına kafasını sallıyor, yanakları kızarıyor hemen ardından. ''Tek yürüyordun, ben de tekim diye... Yani istersen birlikte... Tabii istemiyorsan...'' Söylediği anlamsız kelimeler zihnimde bir mana kazanırken kaşlarımı kaldırmamak için kendimi zor tutuyorum. ''Tamam anladım, birlikte yürümekte bir zarar göremiyorum.'' Sahte bile olsa gülümsüyorum ben de. Biraz hayal kırıklığı yaşıyorum aslında. Ben Gece'den daha ulaşılmaz biri olmasını beklerdim. Yoksa o sadece masum ve güzel bir çocuktan başka bir şey değil mi? ''Yürüyelim o zaman...'' Başımla onaylıyorum onu. Sessizce yürüyoruz biraz. Hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Belki de onunla ilgili çok çabuk hükme varmışımdır ve planımı gözden geçirmeliyimdir? Sessizlik bunaltıyor onun yanında beni. Tam ağzımı açarken güldüğünü fark ediyorum. ''Ne oldu?'' ''İsmini sormayı unutmuşum,'' diyor kahkahaları arasından. Kahkahası o kadar içten duruyor ki ben de gülmeye başlıyorum. ''Çağan.'' ''Hım... Çok güzel...'' ''Seninki de...'' Geceyi ne kadar sevdiğimi göz önüne alırsak aslında ona ilk kez yalan söylemiyorum. Tüm kötü ve sisli gerçekliği gizleyen geceye daima hayranlık duymuşumdur. Üstelik gecenin karanlığı bastırdığında altında kalan herkes eşittir. Sanki benim gibi insanlar için bile bu dünyada barınacak bir yer varmış gibi hissettirir. ''Teşekkürler... Babamın fikriymiş...'' ''Benimki de...'' Bakışları paylaştığımız tesadüften memnun olduğu belli eder nitelikte parlıyor. Sanırım babasının hisleri karşılıklı, fazlasıyla. İkisinin birbirine oldukça düşkün olduğu, demek ki doğru bir bilgi. Diğer kısımları netleştirmek için belki bu konuya daha fazla odaklanmalıyımdır? ''Evin nerede?'' diye soruyorum. ''Biraz uzak... Senin?'' diyor meraklı gözlerle. ''Pek sayılmaz... Birkaç sokak ileride...'' Lanet olsun... Benim onun evini öğrenmem gerekiyordu, onun değil! Kendime duyduğum öfkeyle ellerimi sıkıyorum. Bu kıza fazla taviz veriyorum sanırım. Genelde kontrolümü pek kaybetmem ama onun yanındayken dikkatim kolayca dağılıyor. Çok güzel olduğu için mi böyleyim? ''Seni evine bırakayım,'' diyorum konuyu değiştirmek adına. ''Gerek yok... Ben tek yürümeyi de severim...'' Gözlerine bakıyorum bir süre. İçinde gizlenen hüznü çözmek istiyorum, dilimde bir sürü soru dolanıyor. ''Lütfen...'' diyorum sert bir sesle. Onun gözlerine bakarken kullanabileceğim en katı sesi kullanıyorum. Üzerinde nasıl bir etkisi olacağını merak etmiyor değilim. ''İstiyorsan olur.'' Gülümsemekle yetiniyorum. Bir anda gözlerindeki hüzün kayboluyor. Yanakları daha pembe bir hâl alırken önüne bakıyor. Ah, Gece... Ne kadar safsın! Oysa senin kararmış olman gerekmez miydi? ''Neden bizim okula geldin?''diye soruyor bana bakarak. Beni tanımak istemesi iyiye işaret... Ani değişimini neye borçluyuz bilmesem de bu kez gerçekten bana karşı ilgili görünüyor. ''Babamın işleri yüzünden taşındık...'' diyorum kısaca. ''Anladım.'' ''Sen hep buradaydın sanırım?'' Kahretsin! Bu kızın saflığı bana mı bulaşıyor yoksa? Ben ve saçmalamak! ''Doğduğumdan beri aynı evde yaşıyorum... Sanırım.'' Buruk bir gülümseyiş yüzüne yayılıyor. Gözlerinden bir şey hatırladığını anlıyorum. O kafasını öne eğerken ''Ne oldu?'' diye soruyorum endişe mi yoksa merak mı ayırt edemediğim bir hâlde. ''Hiç,'' derken gözleri doluyor. Lanet olsun! O şu an ağlasa ne yaparım ben? Bakışları yerde dolaşırken merakıma yeniliyorum. Omuzlarından nazikçe tutup yüzünü kaldırıyorum hafifçe. Bu hareketle vücudumun alev aldığını hissediyorum. Nasıl bu kadar sıcak olabilir bu kızın teni? ''Ne oldu Gece?'' diyorum sert bir sesle. Anladığım kadarıyla ben sert konuşurken bana karşı koyamıyor. ''Ben... Sadece... Birden annemi hatırladım,'' diyor titrek bir sesle. Deminden beri tuttuğunu yeni fark ettiğim gözyaşları yanaklarından kaymaya başlıyor. ''Annene ne oldu ki?'' Çenesini kaldırıp gözlerime bakmasını sağlıyorum. ''O... Öldü...'' Artık tamamen kaybediyor kendini. Ellerini yüzüne kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum. Bir süre onun çaresiz ağlayışını izliyorum farkında olmadan. Aramızda hiçbir samimiyet olmadığını bildiğim hâlde daha fazla dayanamayıp sarılıyorum ona. Yeterince incindiğini bildiğimden ellerimi gevşek tutuyorum. ''Şşş... Gece, lütfen kendine gel.'' diyorum fısıltıyla. Başını göğsüme bastırdığını hissediyorum. Bedenim onun dokunuşlarına hiç kimseye göstermediği ağır bir tepkiyle karşılık veriyor. O bana değdikçe yanmaya başlıyorum. Bir süre sokağın ortasında duruyoruz. Dokunmak için yanıp tutuştuğum saçlarını okşuyorum elimle. Nihayet birkaç kez burnunu çekip kafasını kaldırıyor. Yüzü ve gözleri kıpkırmızı olmuş. Şaşkın ve utanç dolu bakışlarla bana bakıyor. Kendini kaybetmeyi beklemediği her hâlinden belli. Gözlerini eliyle silip derin bir nefes alıyor. ''Gerçekten özür dilerim Çağan, sürekli başına bela oluyorum,'' diyor başını tekrar eğerek. ''Saçmalama Gece!'' Kafasını kaldırıp şaşkın bakışlarla bana bakıyor bir süre. Sonra birden gülmeye başlıyor. Nedenini anlamasam da gülmesi içime su serpiyor. ''Yine ne oldu?'' diyorum sahte bir bıkkınlıkla. Gülmemi bastırmak adına dudaklarımı ısırıyorum. ''Seninle uzun süredir tanışıyormuş gibi hissediyorum.'' Gülmesi duruyor o an. Uzun uzun yüzüme bakıyor bir cevap ararcasına. Beni hatırlamaya, aklımdan neler geçtiğini öğrenmeye çalışıyormuş gibi dikkatle gözlerimi inceliyor. ''Ben de,'' diyorum gözlerimi kaçırarak. Ona yalan mı söylüyorum, gerçek mi emin olamıyorum bir türlü. Planların bir an önce işlemesini istemediğimden eminim sadece. Sesiyle kendime geliyorum. ''Evime yaklaştık, git artık istersen...'' Uzak dediği bu muydu? Yoksa ben mi çok daldım da ne kadar yürüdüğümüzü fark etmedim? Etrafıma göz gezdiriyorum. Şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor bir süre. ''Buraya ne zaman geldik?'' Sesli düşündüğümü fark edip gülümsemeye çalışıyorum. Arabamı getirmediğime göre taksiye binmek zorundayım. ''Ben eve gireyim artık... Yarın görüşürüz.'' ''Görüşürüz,'' diyorum evini incelerken. Fazla mütevazı bu kız... Saray falan dese daha iyi olurdu. Fatih Beyle niye uğraştığımızı şimdi daha iyi anlıyorum. Bu adam oldukça varlıklı biri olmalı. Üstelik patron ona kafayı taktığına göre illegal işlerle ilgilenmediği de kesin sayılır. Acaba dürüst bir hayat sürmenin bedelini tam olarak nasıl ödemek zorunda kalacak? Gece bana gülümseyerek arkasını dönerken adımlarımı yolun karşıdaki durağa yöneltiyorum. Bu beklenmedik bir gelişmeydi ama tuhaf da olsa durumdan rahatsız değilim. ***  Kendimi yatağa atıyorum hızla. Bu ağırlıktan kurtulmak için sıcak suya ihtiyacım var benim. Bir süre bedenimi dinlendirip ardından yavaşça yerimden doğruluyorum. Banyoya girip sıcak suyu açıyorum. Üstümdekilerden kurtulup kendimi suyun altına bırakıyorum. İçimde hissettiğim garip ve anlamsız duygulardan arınmam gerek. Bu ağırlığı hafifletecek tek şey de sıcak su! Su bedenime hızla yayılıp beni yakmaya başlarken düşüncelerimi silmeye çalışıyorum. Derim sıcaktan sızlamaya başlıyor. Biraz daha suyun altında durup çıkıyorum. Belime bir havlu sarıp tekrar odama giriyorum. Kendimi tekrar yatağa atıp günü düşünmeye başlıyorum. Ne kadar kaçarsam kaçayım düşünmem gerek her şeyi! Öncelikle bildiğim bir şey varsa... Gece benden etkilenmeye başladı, plan işleyecek gibi... Ve ikinci bir şey varsa... Her şey onun için olduğu kadar, benim için de zor olacak... Ondan etkilenmek istemiyorum ama aramızda tuhaf bir çekim olduğu inkar edilemez. Dokunuşu, bakışları, ses tonu sanki daha önce hiç kimse bana ulaşmamış gibi hissetmeme sebep oluyor. Bunun yanlış olduğunu bilmeme rağmen kalbimde tuhaf hislerin filizlendiğini hissedebiliyorum. Kahretsin, ben bir profesyonelim! Daha dikkatli olmalıyım. Çağan, kendine gel! Aklını başına topla! İşleri daha da zorlaştırmanın kimseye hiçbir faydası olmaz. Kafamı dağıtmam gerek benim. Öyle darma duman olmalı ki zihnim, Gece'yi içinde barındırmamalı! İçki, sigara... Bunlar asla beni kesmez ki! Telefon sesiyle yerimden doğruluyorum. Belki de aradığım dikkat dağıtıcı bu olabilir? Ekranda yazan isme bile bakmadan telefonu açıyorum. ''Alo?'' ''Çağan, nasılsın?'' Bu kim ya? Sesi hiç tanıdık gelmiyor. Telefonu geri çekip arayana bakıyorum merakla. Buket mi? O kim? ''İyiyim de çıkaramadım?'' ''Buket ben... Hani geçen gece otelde tanışmıştık?'' Şu aşırı istekli kız olsa gerek. Üzgünüm güzelim, isteklerin asla gerçekleşemeyecek! Belki istesem feci şekilde dikkat dağıtıcı olabilir ama nedense bu kadınla birlikte olma fikri bile tiksindirici geliyor. ''Eee?'' ''Öylesine aradım... '' Bozulduğunu bile sanmıyorum. Böyle insanlar sadece sahtelikten oluşur zaten! ''İyi.'' Kapat artık be güzelim... İs-te-mi-yo-rum! ''Neyse... Sonra görüşürüz.'' Kapanan telefonu yatağa fırlatıp kendimi de yatakta buluyorum. Planıma odaklanıp bu işi bir an önce halletmem en iyisi sanırım. Sonra zaten patron beni iş bitince bir yerlere yollar, birkaç ay içinde Gece'yi unutup yeni işlere yelken açarım. Zaten hatırlıyorum da bir keresinde fena âşık olmuştum avıma... Ama o çok zekiydi, zekasına vurulmuştum ben onun... Ve ne olmuştu? Ah, adını hatırlamıyor olmak gerçekten komik. Her şey sona erdiğinde Gece de o geçmişten biri olacağına göre çok fazla endişe etmeme gerek yok. Bir an önce görevimi yerine getirip kızın kalbine sızmalı ve babasıyla da tanışmalıyım. Gerisini diğerleri halledecektir. Bana düşen her zaman olduğu gibi vücudumu ve cazibemi kullanmaktan fazlası değil. Bu yüzden saçma sapan şeyler düşünmek yerine plan yap Çağan! Senin işin bu!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD