İstanbul, Elvan’ı soğuk ama tanıdık bir sessizlikle karşıladı. Derya’nın kapısı, geçmişte olduğu gibi yine ona açıldı. Bu sefer çantasındaki yorgunluk sadece kıyafetlerden değil, yaşanmışlıklardan da ağırdı. İçeri girdiğinde Derya ona sarıldı, hiçbir şey sormadan. Sarılışında bir annenin, bir kardeşin, bir dostun sessizce “yanındayım” deyişi vardı. Elvan, birkaç gün boyunca pek konuşmadı. Oda duvarları, balkondaki rüzgâr, mutfağın köşesinde duran eski çaydanlık bile onu anlayacak gibiydi. Zaman Elvan’a kendi ritminde akmaya başladı. Sabahları Derya sessizce kahve hazırlıyor, mutfağın küçük masasında iki fincan buhar arasında kelimesiz konuşmalar yaşanıyordu. Elvan, gözlerini kahve telvesine dikerken geçmişin tortusunu yudum yudum eritmeye çalışıyordu. Bir sabah, gri kazaklarından birin

