BÖLÜM 7:YARIM KALAN DEFTERLER

977 Words
Ders bittiğinde sınıf yavaş yavaş boşalmaya başladı. Elvan çantasını toplamaya çalışırken defteri yere düştü. Eğildi, almak isterken bir el onun defterini yerden kaldırdı. Baran’dı. — “Demek tekrar karşılaştık,” dedi, hafifçe gülümseyerek. Elvan bir an gözlerini kaçırdı, sonra cesaretini toplayıp konuştu. — “Sürpriz oldu... öğretmen olduğunuzu bilmiyordum.” — “Ben de seni burada göreceğimi sanmıyordum,” dedi Baran. Elvan derin bir nefes aldı. — “Hayat… bazen insanı hiç ummadığı yerlere sürüklüyor.” — “Ya da tam da olması gereken yere getiriyor,” dedi Baran, gözlerini bir an Elvan’dan ayırmadan. Sonra başını hafifçe yana eğdi, gülümsedi. “Bu senin için nasıl başladı?” Elvan, birkaç saniye sustu. O an soruyu geçiştirebilir, yüzeysel bir cevapla uzak durabilirdi. Ama nedense Baran’ın gözleri, onun içinden geçenleri anlamaya çalışan birinin gözleriydi. Samimiydi. Ve güven vericiydi. — “Uzun hikâye,” dedi yumuşak bir sesle. “Ama kısa haliyle... yarım kalan bir hayalim vardı. Okumak. Onu tamamlamak için geldim İstanbul’a.” Baran başını salladı, anlayışla. — “Cesurca bir karar. Bazen insanlar bu şehirde yıllar geçirip hâlâ ne istediğini bilmezken, sen burada bir hayalin peşindesin.” Elvan gözlerini yere indirdi. — “Cesaret… bazen mecburiyetten doğuyor. Geriye dönmek istemediğinde, tek yön ileri oluyor.” Baran, bu sözleri dikkatle dinledi. Derin anlamlar vardı Elvan’ın cümlelerinde; geçmişten gelen, bastırılmış, ama hâlâ sıcak. — “Biliyor musun?” dedi Baran, “Ben bu sınıfta ders anlatmayı seviyorum çünkü buraya gelen herkesin içinde anlatılmamış bir hikâye var. Aslında bu masalarda sadece ders değil, hayatlar konuşuluyor.” Elvan, Baran’ın sözleri karşısında bir an nefesini tuttu. “Hayatlar konuşuluyor…” Bu ifade, içindeki bastırılmış tüm cümlelerin anahtarı gibiydi. Bir anda o sınıfın dört duvarı, yalnızca bir eğitim alanı olmaktan çıkmış, geçmişin kırık aynalarını yansıtan bir sahneye dönüşmüştü onun için. Elvan dudaklarını araladı ama bir şey diyemedi. Sınıfın loş ışığında sadece iki insan değil, iki yarım kalmış hayat karşı karşıya durmuş gibiydi. Sıraların arasında sessizlik yine çöktü, ama bu defa ağırlık değil, anlaşılmış olmanın yumuşak sessizliğiydi bu. Baran biraz yaklaşarak konuştu: — “İlk günkü karşılaşmamız... hatırlıyor musun? Taksi meselesi.” Elvan güldü. Hafif ama içten bir kahkaha çıktı dudaklarından. — “Unutulur mu? Şehrin ortasında bir köylü gibi kalmıştım.” Baran gülümsedi. — “Köylü değil… cesur biri gibiydin. Hâlâ da öylesin. Üstelik şimdi kelimelerin daha güçlü.” Elvan gözlerini kaçırmadan bu sefer doğrudan baktı Baran’a. — “Ben hep sessizdim. Hep başkalarının kararlarına göre yaşadım. Ama şimdi... belki ilk kez kendi kararımı yaşıyorum.” Baran, onun bu sözlerini içten bir baş hareketiyle onayladı. — “Ve ben bu değişimin tanığı olmaktan mutluyum.” Zil çalmadı ama zaman sanki dolmuştu. Sınıf yavaşça soğumaya başlarken, Elvan defterini ve kalemini toparladı. Kapıya doğru yürüdü, ardından dönüp son kez baktı Baran’a. — “Görüşürüz, öğretmenim.” — “Yarın değilse bile… bir sonraki derste,” dedi Baran, gülümseyerek. Kapı kapanınca sınıf sessizliğe gömüldü. Ama o gün o sınıftan sadece bir öğrenci çıkmamıştı. Kendi hikâyesine ilk cümleyi yazmaya hazır bir kadın çıkmıştı. Dersin ardından Elvan’ın içi karmakarışıktı. Hem çok fazla şey düşünüyordu, hem de ilk defa hiçbir şeyi düşünmemek istiyordu. Yürüyerek gitmek istemedi, bir dolmuşa bindi, cam kenarına oturdu. Şehir, akşamın gri ışığıyla birlikte yavaşça koyulaşıyordu. İçinde yankılanan tek cümle vardı: “Demek tekrar karşılaştık.” Derya’nın evine ulaştığında anahtarı çevirmeden önce kısa bir nefes aldı. Kapıyı açtı, içeri girdi. Ayakkabılarını çıkardı, paltosunu askıya astı. Mutfaktan gelen çay kokusuyla bir miktar gevşedi. Derya tezgâhın başındaydı. — “Hoş geldin! Çayı yeni koydum. Bugün ilk dersin vardı, nasıl geçti?” Elvan gülümsedi ama yüzünde alışılmadık bir duraksama vardı. — “Otursana, sana anlatmam gereken bir şey var,” dedi. Sesindeki tınıyı duyan Derya hemen ciddileşti, iki kupayı aldı, salon masasının başına geçti. Elvan kanepeye oturdu, çantasını bir kenara bıraktı. — “Bugün sınıfa girdiğimde... Her şey normaldi. Kadınlar vardı, farklı yaşlarda, farklı hayatlardan. İçlerinde kendimi buldum bir an. O kadar... şeydim ki, yani... sanki bir yere aitmişim gibi. Derken…” Sustu. Derya başını eğdi, sessizce bekledi. Elvan gözlerini halının desenlerine dikti. — “Derken kapı açıldı ve içeri biri girdi. Elinde kitaplar, ceketinin cebinde kalem… Tahtaya adını yazdı. Baran Demir.” Derya’nın kaşları hafifçe kalktı. — “Baran... O Baran mı?” — “Evet,” dedi Elvan, sesi fısıltıya dönmüştü. “O gün taksi ararken çarpıştığım, birlikte bindiğimiz… İstanbul’da ilk konuştuğum insan…” Derya, kupasını masaya bıraktı. — “Bu... ilginç. Rastlantıların en garibi gibi.” — “Öyle,” dedi Elvan. “Ama o kadar tuhaf bir his ki... Yani, birini bir an için tanımışsın gibi hissediyorsun ya. Sonra karşına başka bir kimlikle çıkıyor. Öğretmenim şimdi. Tahtada duruyor. Anlatıyor. Ben de defterime not alıyorum. Ama içimden sürekli şu geçiyor: ‘Bu adam, beni ilk gün korkmadığım tek insandı.’” Derya gözlerini Elvan’dan ayırmadı. — “Peki ne hissettin? Sınıfta tanıdığına dair bir şey belli etti mi?” Elvan başını salladı. — “Hayır. Profesyoneldi. Ama ders bittiğinde... Defterimi düşürdüm. Eğildi, aldı. Gözümün içine bakarak dedi ki: ‘Demek tekrar karşılaştık.’ Sonra ben de biraz konuştum. Yani çok az. Ama... bilmiyorum Derya. Sanki bir şeylerin başladığı yer, orasıydı.” Bir süre sessizlik oldu. Radyoda hafif bir piyano tınısı çalıyordu. Derya ayağa kalktı, perdeleri kapattı, sonra kanepeye geri oturdu. — “Biliyor musun Elvan, bazen hayat bir kişiyi ikinci kez önüne getiriyorsa... bu, birinci kez olmamış gibi devam etmen gerektiği anlamına gelmez. Belki de artık kendin gibi olman içindir.” Elvan başını ona çevirdi. — “Ya yanlış anlıyorsam her şeyi? Ya sadece bir öğretmense? Ya ben... yine bir sığınacak yer arıyorsam?” Derya yavaşça gülümsedi. — “Kendine sığınmayı da öğrenmen lazım. Ama biriyle karşılaşmak, bir hikâyeye dönüşecekse... onu zaman gösterir. Şimdilik sadece kendini izle. Onun da öğretmeni sensin, farkında değilsin.” Elvan gülümsedi, bu kez içten. Kupasını aldı, dudaklarına götürdü. O an fark etti: Bu şehirde sadece hayatına değil, kendine de yeniden kavuşuyordu. Ve bazı insanlar, bir kitap gibi... ilk sayfada değil, beklenmedik bir bölümde karşına çıkıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD