İlgim Var

2552 Words
Elini dudaklarından çekip komodinin üzerindeki bardağı alarak bir yudum su içti. Soğuk su boğazını serinleterek inerken üstüne bir de yutkundu.  Mesaj görüldü olmuştu o yüzden sonra cevap veremezdi. Şimdi telefonu kapatıp bir şeyler düşünüp yazsa daha saçma olurdu.  "Şey nasıl giriş yapacağımdan emin olamadım." yazarak doğruyu söyledi. Ardından tekrar oynattı parmaklarını klavyede. "Sen telefonun başında mı bekliyordun? Hemen gördün mesajı."   Yüzünde muzip bir sırıtış yer edindi, ama anında silindi o sırıtış. Adam direkt 'Evet.' yazmıştı. 'Sen ben yazarım dediğin için rahatsız etmek istemedim. Ama yazmanı bekliyordum.'  Kaşları havalandı Nare'nin. Ama ne diyeceğini bilemedi. Bekledi birkaç saniye. Yatağa tekrar uzanıp telefonu yüzünün üzerinde tuttu. Ne değişik biriydi böyle? İnsanlar genelde saklamaz mıydı böyle şeyleri?  "Rahatsız etmiyorsun, yazmak istediğin zaman yaz."   Mesaj anında görüldü olurken yazıyor yazısı belirdi ekranda. Kayboldu, sonra tekrar yazmaya başladı. Nare adamın bu kadar uzun ne yazdığını düşünürken tek kelimelik mesaj göründü ekranda. 'Olur.' Ve hemen ardından tekrar bir şeyler yazmaya başladı.  'Şey ben nasıl konuşacağımı bilmiyorum da pek, sohbet edebilen biri değilim insanlarla.'   İstemsiz bir gülümseme oluştu Nare'nin suratında. Dudakları iki yana kıvrılırken gözlerinin kenarları tatlı bir kıvrıma ev sahipliği yaptı. Tatlı gelmişti birden  adamın söze 'şey' diye başlaması falan. Gülümsemesi suratından silinmeden yazmaya başladı.   "Arkadaşlarınla nasıl konuşuyorsan öyle konuş. Çok takılmana gerek yok."   Birkaç saniye sonra mesaj düştü ekrana.  'Pek arkadaşım yok.' 'Aslında hiç yok ama belki seninle arkadaş oluruz.' 'Yani sen istersen.'  "Nasıl yok?" yazdı Nare dayanamayıp. Gerçekten hiç mi arkadaşı yoktu? Ya da çevresinde hiç kimse... O yüzden mi Nare ile arkadaş olmak istiyordu? O yüzden mi böyle çaresizce lütfen benimle konuşmayı kesme demişti? Kaşları istemsizce çatılırken gözleri iyiden iyiye kısılmış tüm ilgisini telefon ekranına vermişti. Karşısındaki birini gözlerinin ta derinine bakarak dinliyordu sanki.   'Benimle pek arkadaş olmak istemezler.' Nare tüm odağını sohbete vermişken ekranda bir süre yazıyor olarak göründü. Ardından diğer mesajı geldi. 'Küçüklüğümden beri.' Merak etti Nare. Neden onunla arkadaş olmak istemiyorlardı ki? Hem de küçülüğünden beri. Ama sormadı. Bu konunun onu üzdüğünü anlamıştı, daha fazla uzatmak istemedi.   "Gerçekten benimle arkadaş mı olmak istiyorsun?" Onun kim olduğunu da amacını da bilmiyordu. Yalnızca konuşmak istediğini söylemişti ama bunun sebebini söylememişti Nare'ye. Açıkçası onu sevdiği için konuşmaya çalıştığını bile düşünmüştü Nare. Mesaj görüldü olur olmaz cevap gecikmedi.  'Evet, sen de istersen. Yalnızca konuşmak istiyorum. Bilmiyorum neden ama seninle konuşmak istiyorum işte.' "Tamam." yazdı Nare hiç düşünmeden. "Arkadaş olabiliriz belki zamanla. Ama önce bana ismini söylemen gerekiyor."Düşünmeye gerek yoktu, sabah karar vermişti zaten onunla konuşmaya ama bu kadar konuştuğu adama ismini sormak yeni gelmişti aklına.   'Az önce neden sessiz adam diye hitap ettin bana?' Haklıydı adam. Belki saçma belki çocukça bulmuştu ama Nare o an düşünmeden yazmıştı zaten o hitabı. O gün aradığında hiç konuşmadığı için böyle yazmak istemişti.  "Beni aradığında hiç konuşmamıştın ya, ondan." diye açıkladı Nare.  Mesaj anında görüldü olurken bir süre yazmadı adam. Ardından ekranın üzerinde yazıyor yazısı göründü. 'Vaha.' Anlamayarak gözlerini kıstı Nare. Parmaklarını hızla oynattı klavyede.  "Ne?"  Ve tekrar bir mesaj düştü ekrana.    'Vaha diyebilirsin bana.'  Gülümsedi Nare, güzel gelmişti ismi. "Tamam, Vaha :) ama sanırım bu gerçek ismin değil." 'Annem böyle seslenir bana. Ama başka bir ismim daha var.' Tahmin etmişti gerçek ismini söylemeyeceğini. Ama hoşuna gitmişti Vaha ismi. Söylerken güzel geliyordu kulağa.   "Ben seni tanıyor muyum?" diye yazıp gönderdi Nare. "Daha önce gördüm mü seni?" Belki de daha önce hiç tanımadığı görmediği biriyle konuşuyordu. Hatta onunla uzun uzun sohbet ediyor arkadaş olmaya çalışıyordu. Farklı gelmişti birden. Onun nasıl biri olduğunu, nasıl göründüğünü, ne sevip ne sevmediğini dahi bilmezken yavaş yavaş tanıyacak belki de çok yakın bir arkadaşı olacaktı. Gülümsedi tüm bu düşündükleri ile ve o sırada Vaha'dan mesaj geldi.   'Elbette gördün.' Muzip bir gülümseme oluştu Nare'nin suratında. Böyle zamanlarda çok tatlı olduğunu söylerdi Rabia ona hep. Nare'de de alışkanlık olmuştu bu bakış. "Hmm." "Anlatsana az biraz, nasılsın sen?" Mesajı gönderir göndermez görüldü olmasına rağmen bir süre sonra geldi mesaj. Ardından Vaha'nın gönderdiği tek şey yan bir sırıtış oldu.  ' :) ' Alnını kırıştırıp kaşlarını çatarken huysuz bir surat ifadesi ile oynattı parmaklarını ekranda. "Gülme öyle. Anlat biraz."   'Tamam kızma hemen.' yazınca bir gülümseme oluştu suratında. Çok masumdu be bu adam. 'Uzunum senden.' yazınca tekrar soldu gülümsemesi. "Hadi ya! Ne ayırıcı bir özellik." yazıp gönderdi sinirle. "İnsanlar genelde benden uzun olur zaten." Çok uzun bir boyu yoktu Nare'nin. Ortalama bir boydaydı, ne kısa ne uzun. O yüzden erkekler genelde uzun olurdu zaten ondan.   'Kendimi anlatamam.' yazdı Vaha. 'Lütfen ısrar etme.' Derin bir iç çekti Nare. Elbette daha sonra tekrar deneyecekti. Ama şimdilik ısrar etmedi. "Peki. Senin anlatmanı bekleyeceğim." Birkaç saniye Vaha'nın yazmasını bekledi. Mesaj gelmeyince tekrar kendisi yazdı. "O zaman iyi geceler sana."  Daha fazla bir şey gelmemişti aklına. Önceden kimseyle böyle bir durumda olmadığı için ne konuşulur ne anlatılır onu da bilmiyordu. Öğrenirdi belki zamanla.   Mesajı anında görüldü oldu. Hızla yazmaya başladı. 'Kızdın mı bana Nare, üzdüm mü seni?' Önce bir şok dalgası gelip geçti bedeninden. Sonra adamın yanlış anladığını anlayıp hızla cevap verdi.  "Yok kızmadım niye kızayım, üzülmedim de." Daha önce kimseyle böyle bir konuşma yapmadığı için mi farklı geliyordu bu adam ona? Yoksa daha birkaç cümlelik konuşmalarında Nare'nin bu kadar şaşırması, onu bu kadar masum bulması normal miydi?   'Öyle dedim ya, sert bir dille mi dedim?' Nare araba farı görmüş tavşan gibi bakıyordu şimdi ekrana. Dayanamayıp mırıldandı kendi kendine. "Oğlum bu çok masum yaa!" Kıkırdadı elini dudaklarına kapatıp. Kahverengi saçları önüne gelince tek eliyle onları savurup teefonu tekrar eline alarak yazmaya başladı. Ekrana bakarak gülüyordu öyle boş boş. "Yok öyle demedin, ben sen yazmayınca konuşmayacaksın sandım, ondan dedim iyi geceler diye." Vaha'nın yazdığını görünce bekledi. Birkaç saniye sonra düştü ekrana mesaj.   'Yok ben konuşmak istiyorum hep, yani sen müsait olduğunda diyorum.'  'Ama yarın işe gideceksin. Saat çok geç oldu. Uyu istersen. Uykunu alamazsın sonra.'  Dişlerini dudaklarına geçirdi istemsizce. Utanınca ya da mutlu olunca yaptığı hareketlerden biriydi bu. Bedenini bir sıvı misali kaydırarak yorganın içine soktu.   "Yok yarın işe gitmiyorum ama biraz uykum geldi." Aslında biraz daha konuşmak istemişti ama ilk günden ne konuşacaklarını da bilmiyordu. O yüzden çareyi kaçmakta bulmuştu. Ne de olsa daha çok zamanları vardı. Soğuk yorgan tenini gıdıklarken ayaklarını iki yana sallayıp kendini sevdiği o hisse bıraktı. Vaha'nın yani attığı mesajda gezindi gözleri.   'O zaman uyu sen.' Gelen mesaj ile dudaklarını birbirine bastırdı Nare. Muhtemelen yine ne diyeceğini bilememişti Vaha. "Tamam o zaman. Yarın yine konuşuruz,  iyi geceler Vaha." yazıp gönderdi bir çırpıda.  'İyi geceler.' yazdı önce Vaha. Daha sonra ekledi. 'İyi geceler Nare.'   • • •  Kuşların kulağına dolan ahenkli sesiyle açtı gözlerini Nare. Öyle seviyordu ki bu sesleri. Bir de tatil günlerinde güzel bir güneş eşliğinde odasına doluyorsa o güne oldukça mutlu başlıyordu. Odasının camı açılmıştı ve muhtemelen kızlardan biri artık uyanması için açmıştı camı. Onlar da biliyordu Nare'nin doğa seslerini sevdiğini. Gülümseyerek gerindi yerinde. Elini yüzüne götürüp sıvazladı. Derin bir solukla doğruldu yatakta. Telefona uzanıp saate baktı önce. Ardından onu bırakıp ayaklandı.   Şimdi kendi evinde olsa annesi mis gibi kahvaltı hazırlamış olurdu. Nare de tek tek abilerini uyandırmaya giderdi. Hepsini uyandırma stili farklıydı Nare'nin. Onları düşününce buruk bir tebessüm kondu yüzüne. Sanırım oldukça özlemişti ailesini. Kesinlikle bugün arayıp hasret gidermeliydi.   Odadan çıkar çıkmaz yalpalaya yalpalaya yürüyerek "Günaydın!" diye bağırmaya başladı. Mutfaktan kıkırdama sesleri duyunca kendi de gülümseyerek mutfağa girdi. "Günaydın!" dedi Selinay tüm nahifliği ile. Sesi bile dinlendirici çıkıyordu kızın. "Günaydın uykucu." diye karışıklık verdi Esma da. Rabia daha uyanmamıştı. Esma ve Selinay da kahvaltı hazırlıyordu. Nare de işe koyuldu hemen. Onlar bitirmek üzereyken Rabia da uyanmıştı. Bugün hep birlikte kahvaltı yapabileceklerdi.  Esma sınıf öğretmeniydi ve hafta sonu olduğu için bugün boştu. Nare de izinliydi bugün. Rabia akşam gidecekti hastaneye. Ve ikinci üniversitesini okuyan Selinay'ın bugün dersi yoktu. Nare de bugün anlatacaktı bu hafta tüm yaşadıklarını. Kızlar hazırladıkları kahvaltılıkları bir bir salondaki masaya taşırken Nare elindeki salatalık dolu tabağı masaya bırakıp telefonu aldı. Sabah unutmuştu Vaha ile konuştuğunu, sonra da işe dalmıştı. Uygulamaya girdiğinde Vaha tarafından gönderilen birkaç mesaj vardı. Üzerine tıklayıp sohbete girdi. Birkaç saat önce gönderilmişti mesajlar.  'Günaydın Nare.' 'yazmıştı önce. Ondan birkaç dakika sonra da ;' Uyuyor musun hâlâ?' diye sormuştu. Saate bakıp bal rengi gözlerini irileştirdi. O saate uyanılır mıydı be adam? Bir de izin gününde! Normalde olsa aynen bu düşündüklerini yazardı ama yeni tanıdığı birinin ne tepki vereceğini bilmeden de o kadar samimi olmamaya karar verdi.  "Günaydın Vaha :). Uyandım ve kahvaltı hazırladık, şimdi yiyeceğiz. Sen ne yapıyorsun?" Az önce düşündüklerinden tamamen farklı olarak yazdığı yazıya bakıp gülmek istedi. Hele biraz daha konuşsunlar o zaman samimi olurdu zaten.  'Afiyet olsun Nare.'  Vaha'dan gelen mesajla aklındakileri bir kenara bırakıp  "Teşekkür ederim." yazdı Nare bir çırpıda.  Az önce getirdiği salatalık tabağını önüne çekip üzerine tuz serpiştirdiği salatalığın birini ağzına attı.  "Sen ne yapıyorsun?" diye sordu.  Biraz tuhaftı hiç tanımadığı biri ile konuşmak. Ne diyeceğini neyden bahsedeceğini bilmiyordu. O yüzden yalnızca genel konulardan konuşuyordu. 'Çalışıyorum.' yazdı Vaha. "Hafta sonu izinli değil misin?"  'Yok, daha doğrusu şuan evden çalışıyorum. Duruma göre gerek olursa iş yerine gidiyorum.'  Onun uzun açıklaması tebessüm ettirdi Nare'yi. Kahvaltılıkları masaya getirip geri mutfağa dönen kızlar deli görmüş gibi ona baksa da Nare farkında değildi bunun.   "Anladım... Çok güzelmiş, yorulmazsın hem çok."  'Öyle...' yazdı Vaha. Birkaç saniye sonra yeni bir mesaj düştü ekrana. 'Aslında çalışmayı severim. Ama durumlar bunu gerektiriyor.' Dudakları düz bir hâl aldı Nare'nin. Herkes yapacağı mesleği seçemiyordu. Bazen yapmak zorunda kalıyordu. Nare de öğretmendi ama atanamadığı için mesleğini yapamıyordu. Yanındaki sandalye çekilince dikkati dağıldı. Esma ona bakıp göz kırparak telefonu gösterdiğinde başını iki yana sallayarak cevap verdi ona. Zaten her şeyi bugün anlatacaktı onlara. Telefona geri çevirdi bakışlarını.   "Kızlar geldi kahvaltıya başlayacağız, sonra konuşuruz yine olur mu?" yazıp yolladı. Mesaj anında mavi yok oldu ve Vaha yazmaya başladı.   'Olur Nare, afiyet olsun :)'   • • •   Kızlara o geceyi baştan sona anlatmaya başladı Nare. Öncelikle daha önce anlatmadığı için kızsalar daha daha sonra Nare'nin durumunu göz önünde bulundurarak göz ardı etmişlerdi bunu. "Eee sonra?" dedi Rabia merakla. Kaşları havalanmış gözleri büyümüştü. Parmak uçları ile tuttuğu çay bardağını dudaklarına bir tiryaki edası ile götürüp indirdi ve gözlerini kısarak Nare'yi dinlemeye devam etti. Nare derin bir solukla devam etti anlatmaya. "İşte oradan çıkınca direkt eve geldim. Sinirlerim bozulmuştu, korkmuştum." Arkadaşlarının kızgın bakışlarını görüp gözlerini kaçırdı. Hâlâ onlara anlatmadığı için kızıyorlardı.   "Binaya girmeden şu karşıdaki ağacın altına oturdum biraz. Tutamadım kendimi ağlamaya başladım." Tabağının yanında duran telefonunu aldı eline. "Sonra bir mesaj geldi." diye mırıldandı. Ekranı açıp Vaha ile olan konuşmanın en başına çıktı. Önce yanında oturan Esma'ya verdi. Kızlar elden ele mesajlara bakarken Nare onları bekledi. Sonra üçünün de gözlerinin irileşerek ona döndüğünü gördü. Daha konuşmanın başını okumuşlardı.  "Kız bu kim?" "Bu kim Nare?"  "Aboo ağlama dayanamıyorum yazmış!"  "Bilmiyorum." diye karışıklık verdi Nare bir solukta. Hepsinin gözleri açılabilirmiş gibi daha da açılmıştı. "Ben o an neden yaptım bilmiyorum direkt aradım numarayı. Tutamadım kendimi anlattım işte. Sonra diğer mesajları attı." İşaret etti elleriyle. "Devamını okusanıza." Kızlar okurken Nare konuşmaya devam ediyordu. "Hiç konuşmadı. Ben konuştukça o yazdı. Sesini tanırım diye mi yaptı bilmiyorum."   Üçünün de gözleri şaşkınlık, merak ve şüpheyle kısılmıştı. "Eee dediğini yaptın mı?" diyen Esma idi. O daha şüpheli yaklaşmıştı konuya. "Zaten karakola gidecektim. İşe gideceğim dedim ona da ama karakola gidince karar verecektim." Araya Selinay'ın kendinden geçmiş kedi gibi sesi karıştı.  "Yaa üşürsün yazmış ne kadar ponçik." Kızların üçünün de ona gözlerini devirdiğini görünce susmanın sağlıklı olacağını düşünüp ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaparak şirince sırıttı.   "İşte gittim karakola bi baktım Sefa orada. Tutuklanmış yüzü gözü yara bere içinde. Şaşırdım tabi. Kamera görüntülerine kadar vardı. Halledeceğim demişti zaten. Ben de çıktım iş yerine gittim. Onun yerinde başka biri vardı, ben işimden olmamıştım hatta kimsenin haberi bile yoktu." Uzanıp Selinay'ın elindeki telefonu aldı. Konuşmaları hızlıca ilerletip istediği kısma getirdi.  "Bunları yazdı işte. Bilmiyorum... Kabul ettim ben de. Konuşalım dedim. Ne zarar verebilir ki bana? Aklım başımda sonuçta. Baktım çizgiyi aşıyor, yanlış bir şey söylüyor engellerim. Özel bilgilerimi vermem zaten." Esma ağzını açıp konuşacaktı ki lafını kesip susturdu onu. Konuşmaları biraz daha ilerletti. "Dün konuştuk biraz. Baksanıza."   Kızlar okuyup değişik değişik mimiklerle telefonu elden ele verirken devam etti. "Konuşmaları tuhaf geldi biraz. Fazla masum gibi. Ya da ne bileyim öyle işte... Sanki zarar vermez gibi. Yalnızca şimdilik onu tanımamı istemiyor." Telefon yine Selinay'ın eline geçti. Gözlerini kısıp yeniden şakımaya başladı. "Yaa çok tatlııı! Üzdüm mü seni Nare diye sormuş bir de yaa!"   "Saf bu kız." dedi Esma başını iki yana sallayarak. Çocuğunu azarlayan anne gibi çıkmıştı sesi. Başını iki yana sallayarak çayından bir yudum daha aldı. "Asıl sizsiniz saf. Ne var, konuşmak istemiş çocuk. Kötü bir davranışı olursa engeller Nare." Esma ve Selinay birbirlerine düşmanca bakışlar atarken Rabia devraldı sözü.   "Sen en iyisini bilirsin Nare ama dikkat et. Aklı başında kızsın zaten. Bir yanlışını görürsen bırakırsın konuşmayı ama dikkatli ol." Bakışları Esma'ya döndü Nare'nin. "Ben bilmiyorum Nare. Şahsen ben güvenemem ama kızlar da haklı. Sen en iyisini bilirsin." Bakışları Selinay'a döndüğünde güzel bir gülümseme ile baktığını gördü.  "Konuş bence Nare. Baksana arkadaşı yokmuş. Saf birine benziyor. Arkadaş olmak istiyor seninle. Ne zarar gelecek?"  Nare derin bir solukla ciğerlerini doldurdu. Başını salladı aşağı yukarı. "Sağolun kızlar." dedi onlara. En azından bir fikir sahibi olmasını sağlamışlardı. Tam o sırada telefonu titredi ve Vaha'nın ismi göründü ekranda. 'Nare kahvaltını yaptın mı, bir şey soracağım sana.' Vaha'nın yazdığını görünce yüzünün memnun bir hâl aldığından habersiz yazıp gönderdi mesajını.   "Evet yaptım, sor bakalım ne soracaksın?" yazıp gönderdi. Esma başını uzatıp mesajları okumaya çalışınca onu ittirip sandalyeden kalkarak koltuğa geçti. Ve Vaha da onu fazla bekletmeden yazmaya başladı. 'Bir kadın bir erkeğe akşam bende kahve içelim diyorsa, o arkadaş mı olmaya çalışıyordur?'   "Ne?" yazdı Nare şaşkınca. Yanlış okuduğunu düşünüp tekrar gezdirdi gözlerini mesajda. Doğru okumuştu cidden!  "Kim dedi bunu sana?"  Elindeki ince belli bardağı bırakmış pür dikkat telefona odaklanmıştı. Merakı çay keyfinin bile önüne geçmişti.  'Nasıl anladın ki bana dediklerini?' Vaha'nın masum mesajı az kalsın onu güldürecekken başını salladı iki yana. Ve şu anki duruma odaklandı.  "Sen bırak onu, kim dedi bunu sana?"  'Valla iş yerinde sadece bir kere gördüğüm bir kadın. Konuşmadık bile niye böyle yazmış ki?' "Tam olarak ne yazmış?"diye sordu. Merak etmişti Nare, kaşları şüpheyle çatılmış gözleri kısılmıştı bile. 'Sen de istersen akşam evimde bir şeyler içip sohbet etmek istiyorum, yazmış sonra da adres atmış.'   Dayanamadı Nare, başını iki yana sallayıp tövbe çekti birkaç defa. Yazmakla uğraşmayıp yeşil imgeye basarak ses kaydetmeye başladı. "Sohbet etmek falan değil amacı Vaha. Akşam akşam ne diye çağırsın seni eve!" Bu çocuk da fazla mı saftı ne? Ya da gerçekten arkadaşı olmadığı için mi bilmiyordu bu işleri?   Mesaj gitti, görüldü oldu ama Vaha bir süre mesaj atmadı. Ses kaydını da dinlememişti. 'Dinleyebilecek bir ortamda değilim Nare. Yazar mısın?' Mesaj gelir gelmez seste söylediklerinin aynısını yazdı Nare.  'Sohbet ederiz yazmış ama. Senle benim sohbet ettiğimiz gibi değil yani?' diye cevap vermişti Vaha.  "Hayır Vaha." yazdı Nare hızla. Bir çocuğu ikna eder gibi devam etti konuşmasına. "Ayıp şeylerden bahsediyor. Sen kanma ona." Mesaj görüldü oldu. Uzunca bir süre cevap gelmedi. Sürekli yazıyor görünüp geri gidiyordu. Nare sırıtarak baktı ekrana. Nedense gözlerinin önünde kızarıp bozarmış bir adam canlandı. Ama tam yüzü seçilmiyordu. Tanımıyordu ki Vaha'yı. O yüzden gözünün önünde de canlandıramıyordu.   'Şey... Ne yapayım şimdi?' Kahkaha atmamak için zor tuttu Nare kendini. Elini dudaklarına kapatıp kıkırdadı. Kızlar da ona bakıyordu dik dik. "Sil kadının mesajını. Hatta numarayı engelle. İş yerinde görürsen de konuşma. Hatta sana mesaj falan atacak olursa yine bana söyle. Tabi bunların hepsini kadına karşı bir ilgin yoksa yap. Varsa bilemem." Son mesajı biraz trip atar gibi mi olmuştu sanki? Emin olamadı Nare. Ama nedense Vaha'nın bunlara takılmayacağını düşündü.  'Yok ilgim falan.' yazdı Vaha direkt. 'Neden ilgim olsun başka insanlara? Benim bir tek sana ilgim var.'
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD