İkili kahkahalar eşliğinde gülüp konuyu kapattıktan sonra Loren odasına gidip üzerini değiştirmiş Bediz ise koltuğa uzanmıştı. Loren odaya girince kaşlarını çattı.
-"Senin yatağın niye toplu?"
-"Gamzeli geldi diye toplamaya çalıştım. O da izin vermedi kendi toplayıp köşeye bıraktı." Bediz'in gözlerindeki parıltı karşısında Loren sırıttı.
-"Ooo Tuğrul beyde pek düşünceliymiş."
-"Öyledir benim Gamzelim." İkilinin konuşmasını bölen Loren'in çalan telefona oldu. Telefonu açıp mutfağa doğru yöneldi. Bediz ise televizyonu açıp koltukta uzanmakla yetindi.
Aradan saatler geçmiş Bediz'in canı aşırı derecede sıkılmıştı. Akşam karanlığı çöktüğünde Bediz sonunda yattığı yerden kalktı. Onun bu ani kalkışı ile Loren ve Ayser'in dikkatini çekti.
-"Ne oldu kuzum?"
-"Ben çok sıkıldım. Kalkın biraz mahallede turlayıp dondurma yiyelim." Ayser'in itiraz eder bakışlarını görünce konuşmasına fırsat vermeden tekrar konuştu.
-"İtiraz istemiyorum. Bakın çok sıkıldım çok bunaldım. Ay yeter eve tıkılıp kaldığım ya." Ayser ve Loren birbirine bakıp güldükten sonra onaylarcasına başlarını sallayıp ayaklandılar.
Çok geçmeden kızlar hazırlanırken Bediz gri bir eşofman beyaz bir tişört giyip saçlarını gelişigüzel topladıktan sonra onlarla beraber çıktı. Ayakkabılarını giyerken biraz zorlansada Loren hemen yardımına koşmuş eğilip onun ayakkabılarını giydirip bağcığını bağlamıştı. Bediz ona minnetle baktı.
-"Ya varya seni yerim çilekli lolitam." Loren sırıttı.
-"Şimdi burada yaa gerçekten çilekli lolitan mıyım demem mi gerekiyor."
-"Yoo sadece beni dışarı çıkarıp gezdirsen yeter."
-"Hadi çıkalım seni kerata." Diyerek Bediz'i kolundan tutup çıkarırken Bediz yüzünü buruşturdu.
-"O ne demek ya. Çocuğunu gezmeye çıkaran anneler gibi kerata nedir?"
-"Sende benim yavrumsun." Diyip rujlu dudağı ile öpücük atınca Bediz'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
-"Deli ya." Beraber evden çıktıklarında kol kola yavaş bir şekilde diğer caddeye doğru yürüdüler. O sevdikleri dondurmacıya doğru yürürlerken parkın oradan geçmek zorundaydılar. Parkın oradaki karakolun oraya gözü kaydı Bediz'in. Çevik kuvvet aracını görmeyi umuyordu fakat araç yoktu. Asık suratla oradan geçip gittiler. Dondurmacının dükkanına girdiklerinde siparişlerini verip çok kısa sürede de alıp bir masaya geçtiler. Kızlar gün içerisinde yaptıklarını ona anlattı. Loren ailesinin yanında yaptıklarını Ayser ise patronunun onu nasıl delirttiğini anlatıyordu. Bediz bazen gülerek bazen kaşlarını çatarak tepkisini göstermiş kızların onu sakinleştirmesi ile duygu geçişleri yaşadı. Dondurmacıdan çıktıklarında yine aynı yolu arşınlarken gözüne çarpan minibüs ile yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Kalbi bir anda hızlanmış heyecanla arada bakarken Ayser ve Loren kıkırdadı.
-"Ya ama kıyamam sana ben. Tuğrul'u mu arıyor gözlerin senin?" Bediz sırıttı.
-"Tabi arar. Gözlerim gamzelime alıştı her yerde onu arıyorum." Sonra araca baktı.
-"Nerdesin gamzeli? Çok da bi göreyim yüzünü." Sonra beklenmedik bir şey oldu. Tuğrul araçtan indi.
-"Burdayım burda." Araçtan indikten sonra yanına gelince elini onun yanağına uzattı ve makas aldı.
-"Gözlerim seni arıyor orman gözlüm. Bu kadar özletme kendini." Tuğrul kendini tutamayıp gülerken kızların da ondan aşağı kalır yanı yoktu.
-"Bediz acaba çok haykırmasan mı?" Bediz bakışlarını araca çevirdiğinde önünde duran dört üniformalı görünce sırıttı.
-"Sen utandın mı?" Tuğrul arkasına baktı. Arkadaşlarının ona baktığını görünce Bediz'i döndü.
-"Yoo utanmadım onlardan utanmam. Hem zaten onlar da seni tanıyor."
-"Nasıl?"
-"Senin yaralanıp bayıldığın zaman. Ayılırken bana 'O nasıl bir gözdür insafsızın oğlu. Eridim.' dediğin günden beri." Bediz kahkaha attı.
-"Çok güzel bir tanışma değil miydi ama. Doğru demişim." Tuğrul başını iki yana salladı onaylamazca.
-"Bediz bediz."
-"Efendim gamzelim."
-"Sen uslanmaz bir kız çocuğusun." Bediz göz kırptı.
-"Ben en çok sana uslanmıyorum orman gözlüm." Loren'in elindeki eve yaptırdığı dondurma poşetini aldı. Bir külahı içinden alıp ona verdi.
-"Çok şanslısın."
-"Kaynanan çok sevecek de de tam olsun." Tuğrul'un cümlesi üzerine Bediz'in o gülümsemesi yavaş yavaş soldu. Boğazındaki o yumruğu zorlukla yutkundu. Tekrar gülümserken bu defaki gülümseme zorakiydi. Tuğrul ondaki değişimi anında fark etti.
-"Tabi ki sevecek. Sen sevilmeyecek adam mısın?" Kızlara döndü.
-"Hadi gidelim. Gamzelimi çok tutmayalım." Kızları çekiştirip giderken Tuğrul onun arkasından baktı. Parkın oradan dönene kadar da gözlerini ondan çekmedi. Annesiyle alakalı bir problem olduğunu anladı hemen. Sonra elindeki dondurmaya baktı. Yavaş yavaş erimeye başlayınca yemek zorunda kaldı. Aracın yanındaki arkadaşlarına yürüdü. İlker, Yasin, Uğur ve Bora'ya... Bora'nın ona sırıtarak bakması üzerine Tuğrul gözlerini devirdi.
-"Ya devrem bakmayın şöyle."
-"Oğlum siz baya flört ediyorsunuz?"
-"Hayır. O bana yürüyor."
-"Sende hiç şikayetçi değilsin bu durumdan."
-"Kırmak istemiyorum Bora. Cıvıl cıvıl ağzına geleni söylemekten çekinmeyen, hislerini gizleyemeyen kız çocuğu gibi. Bu zamana kadar elbette bana açılan, yürüyen kızlar oldu ama Bediz bambaşka. Git diyorum gitmiyor, umut bekleme benden diyorum göreceksin bana aşkım diyeceğin günler de gelecek diye beni tehdit ediyor." Onun cümlesinin ardından yanındaki arkadaşları gülmeye başladı. Tuğrul da onların o haliyle kendini tutamayıp gülmeye başladı.
-"Bak şen şu yerden bitmeye. Demek seni tehdit ediyor." Bora'nın sözleriyle Tuğrul gülerek kafasını salladı.
-"Evet."
-"Bakalım bizim bu kimseye yüz vermeyen bize soba, kızlara buzdolabı olan devremizin kalbini kazanabilecek mi?" Yasin güldü.
-"O kızda o azim varken yapar. Baksana bizimki maksimum kızlarla üç kelime kurarken o kızla dakikalarca konuşuyor. Tavlamış."
-"Oğlum saçmalama. Ne tavlaması. Bir an onun gözüne çok iyi geldim ve o bundan etkilendi. O yüzden peşimde. Hevesi gidince peşimi bırakacak."
-"Yalnız bunda bi gariplik yok mu? Normalde bizimkiler kız peşinde koşup bunu derler. Ama bizim Tuğrul bunu diyor kız onun peşinde koşuyor." Bu tespit ile aralarında bir kahkaha koparken Uğur konuştu.
-"Bizim oğlan uslu. Öyle çapkınlık yapıp kız peşinde koşmuyor. Kızlar onun peşinden koşuyor." Bora konuştu.
-"Yalnız bu ilişkide Tuğrul uslu bir erkek Bediz de ona yürüyen çapkın bir kız." Tuğrul başını onaylamazca salladı iki yana.
-"Çok ayıp devrem. Konuşma öyle kızın arkasından." Aralarındaki muhabbet araçtan onlar seslenen Oğuzhan ile son buldu.
-"Devrem yukarı mahallede olay var hemen intikal etmemiz lazım." İhbar üzerine çevikçiler toplanıp giderken kızlar çoktan eve geldiler. Bediz Tuğrul'un dediği ile durulsa da kızlar yolda onun keyfini yerine getirmişler ve o cıvıl cıvıl neşeli kızın ışık saçmasını sağlamışlardı. Zira Bediz onlar için çok kıymetliydi. Yüzünü asmış mutsuz bir kız görmek istemiyorlardı. Beraber eve geçtiklerinde Loren tekrar kenarda duran örtüleri yatağa sermiş onun yatmasını sağlamıştı.
-"Kızlar ben çok yorgunum bi duş alıp erkenden yatayım yarın çok yoğun olacak." Ayser 'in ayaklanması ile Loren de kalktı.
-"Ballı çileğim benim de erkenden işe gitmem gerekiyor. Bende yatayım." Bediz onları yollayıp odada tek kaldı. Saat daha yeni onbir olmuştu. Televizyondan güzel bir film açmıştı ki cama aniden tıklanması ile yüreği ağzına geldi. Yavaşça ayağa kalkıp cama yaklaştı. Perdeyi indirdiği gibi karşında Murat ve yandaşlarını gördü.
-"Baldız."
-"Efendim Murat."
-"Nasıl oldun? İyi misin?"
-"İyiyim. Sen."
-"İyiyim. Sevdiğimi de görsem çok iyi olacaktım ama. Hem ona sürpriz hazırladım. Yeni repertuardan." Murat arkasını dönüp arkadaşlarına işaret verecekti ki Bediz hızla konuştu.
-"Sakınn. Sakın o hoparlörü açıp şarkıyı son ses verme."
-"Niye baldız ya."
-"İlk öncelikle kızlar uyuyor. Ayser hiç hoşlanmaz uykusunun bu nedenlerle bölünmesinden. İkincisi mahallelinin söylenmelerini çekemem gerçekten Murat. Sonra lütfen." Murat arkadaşlarına işaret yaptı açmamaları için.
-"Tamam açmayayım da gülüm uyanmasın o zaman. Canının istediği bir şey falan var mı getirteyim hemen." Bediz onun sorduğu soru ile gülümsedi. Murat ince düşünceli bir çocuktu kalbinin kırılmasını hiç istemiyordu.
-"Sağ ol Murat canım birşey istemiyor. Teşekkürler." Murat ardından sessiz sedasız giderken Bediz arkasından baktı.
-"Mutlu ol Murat. Ne kadar berbat bir sesin olsa da çok mutlu olursun umarım kalbin kırılmaz." Camdan uzaklaşıp koltuğa geçtiğinde televizyon izlemeye devam etti. Sonra canı sıkıldı Tuğrul'a mesaj attı.
-"Canım sıkıldı benimle konuş." Telefonda bir süre beklese de mesaj gelmeyince bir kenara koyduğu telefon iki saat sonra titreyince heyecanla aldı tekrar eline.
-"Farkında mısın acaba ben şuan çalışıyorum. :)"
-"Çalışman bana vakit ayıramayacağın anlamına gelmiyor gamzelim."
-"Sen çalışırken bana mesaj atıyor muydun? Yasak değil mi?"
-"Yasak. Ama sen bütün yasaklara değersin orman gözlüm." Kızın her mesajında ona birşeyler hitap etmesi ile Tuğrul güldü.
-"Deli bu kız." Sonra mesaj attı.
-"Ben aynı şeyi diyemeyeceğim. Görev yerinde seninle uzun uzun konuşamam. Hem şuan bir görev ortasındayım. Burası çok kalabalık. Ciddiyim şuan yazamam. Uyu sen. Hem yüzün çok solgundu. Dinlen biraz." Mesajı gönderdikten sonra araçtan inip kalabalığın önüne barikat kurmuş devrelerinin yanına gitti. Kalabalık mahalleli binanın içine girmek için onları geçmeye çalışıyordu. Korudukları ailenin çocuğu iddiaya göre bir çocuğu bıçakla bacağından yaralamış karşı tarafın ailesi de konu komşu akrabaları toplayıp evi basmaya kalkmıştı. Çevikçiler durmuş ortalığın yatışmasını beklerken öte yandan Bediz onun yazdıkları ile üzgünce mesaja baktı.
-"Dikkat et gamzeli. " Telefonu bırakıp televizyon izlerken uyuyakaldı.
Sabah uyandığında kendi evde tek buldu. Kızlar işe gitmiş Ayser ona kahvaltılıkları bir tepsiye hazırlamış tezgahın üzerine bırakmıştı.
-"Canım bu kız ya." Tepsiyi alıp kendine sallama çay yaptıktan sonra odaya girip kahvaltısını yaptı. Ardından bulaşığı topladıktan sonra saçları çok kaşındığı için yıkamaya karar verdi. Banyoya gitti. Taburrye oturup başını geriye doğru yatırırken dikişleri onu biraz zorlasa da ıslatmayı başardı. Şampuana uzandığında çalan kapı ile gözleri sinirle kapandı.
-"Ya kim bu kapıyı çalan hadsiz." Sinirle zoraki bir şekilde doğrulup saçını havluya sardı. Kapıyı açıp;
-"Ne var ya?" Dediğine dün gibi tuğrul'u yine kapıda buldu. Tuğrul ise şaşkındı. Onu sinirle elinde havlu kapıda dikilmesini beklemiyordu.
-"Sinirlisin bakıyorum." Bediz önce ona gülümsedi.
-"Hoşgeldin orman göz." Sonra yüzü asıldı.
-"Saçımı yıkamaya çalışıyordum işim yarım kalınca sinirlendim." Tuğrul'un kaşları çatıldı.
-"Sen yaralı halde daha dikişlerin bile alınmadan saç mı yıkayamaya çalışıyorsun."
-"Evet. Çünkü saçlarım çok kaşınıyor. Zaten çok uzunlar. Yıkamadan öyle günlerce dolaşırsam bu saçlar ne hale gelir haberin var mı senin. MazaAllah bir bitlenirsem kurtaramam cağnım saçlarımı." Tuğrul son dediği ile gülse de başını iki yana salladı onaylamazca.
-"Çok yanlış. O dikişlerin alınmadan kendini tehlikeye atman çok yanlış."
-"Boşver şimdi. Geç hadi." Tuğrul elindeki meyveleri yine ona uzattı ve botlarını çözmeye başladı. İçeri girdiğinde onun saçlarını işaret etti.
-"Banyoya geç hadi ben yıkayayım saçlarını. Yoksa dikişlerin açılacak tekrar tekrar canını acıtacaksın." Bediz gülümsedi. Sağ elini ona uzatıp yanağından makas aldı.
-"Sen beni de mi düşünüyorsun gamzeli."
-"Bedizzz." İsmini uzatak söyleyince güldü.
-"Tamam tamam utanma hemen." Banyoya geçtiklerinde Bediz tabureye oturup başını lavaboya yaslarken Tuğrul havluyu almış saçlarına şampuan döküp yıkamaya başlamıştı. Bediz ona dikkatle bakıyordu. Öyle hunharca değil de bir bebek yıkanmış gibi narin davranıyordu. Bir ara göz göze geldiklerinde Tuğrul ona baktı.
-"Neden öyle bakıyorsun?" Bediz gülümsedi. Aklına eski bir anısı gelmişti. Gözleri hüzünlendi.
-"Hiç. Bana eski bir anımı hatırlattın."
-"Ne?"
-"Boşver. Sen yıkayamaya devam et. Ama bak baştan söyleyeyim şuracıkta uyuyakalırsam kızma."
-"Bediz hayır. Uyuma."
-"Saçlarımla oynandığında uykum geliyor ne yapayım."
-"Daha saat 11. Yeni uyanmışsındır."
-"Fark etmiyor. Her an her yerde saçlarımla oynanınca uykum geliyor." Tuğrul güldü.
-"Uykuya düşkünsün."
-"Öyle demeyelim de böyle kedi gibi sevilince hemen mayışıyorum diyelim." Tuğrul benzetme ile kahkahasına engel olamadı.
-"Bediz bediz." İsmini tekrar ettikçe Bediz dahs da hayran oluyordu bu adama.
-"Söyle gönlümün efendisi."
-"Uslu bir kız ol ve sessizce saçlarını yıkamamı bekle. Anlaştık mı?" Bediz'in gözleri kapandı.
-"Anlaştık gamzeli." Onun ellerinin saçlarında gezmesi ile Bediz mayıştıkça mayışıyordu.
-"Uyumadın değil mi?" Diye sordu bir süre sonra.
-"Hayır. Seninle geçireceğim bir dakika bile kıymetli ne uyuması." Tuğrul yıkamayı bitirdikten sonra saçlarını toplayıp havluya sardı. Tabureden kalkarken canı acımasın diye de kolundan tutup kalkmasına yardım etti. Bediz önde Tuğrul arkasında aynada birbirlerine bakıyorlardı.
-"Saçlarını kurutacak mısın?"
-"Hayır. Kendi kendine kururlar."
-"Başın ağrı mıyor mu kurutmadan öylece dolanınca."
-"Sinüzit var bende. Arada böyle açık bırakıp ıslak gezince iki gün ağrıyor ama sonra geçiyor." Tuğrul ona kaşlarını çattı.
-"Sen kendine acı vermeyi çok mu seviyorsun? Neden böyle yapıyorsun? Kurutsana. Boşu boşuna acı çektiriyorsun kendine." Arkasını dönüp Tuğrul'a baktı. Gülümseyerek genç adamın yanağından makas aldı.
-"Beni düşünme alışkınım ben. Hadi çıkalım." Tam bir adım atıyordu ki Tuğrul onun kolundan tutup tekrar önüne çekti.
-"Kurutma makinası nerede?"
-"Tuğrul."
-"Nerede?" Diye ısrarla sorunca dolabı işaret etti. Dolaptan makinayı alıp çalıştırdı ve onun saçlarını kurulamaya başladı. Aynada Tuğrul'un yaptıklarını izliyordu. Her ne kadar dediğinde ısrarcı olsa da genç asam vazgeçmeyip saçını kurutmakta kararlıydı. İşlem bitince Bediz'in saçları kıvır kıvır ortaya çıktı. Tuğrul bir buklesini eline alıp düzelterek bırakınca aynada göz göze geldiler. Bediz gülümsedi.
-"Senin şuan belime sarılıp boynumdan öpmen gerekirdi." Tuğrul güldü.
-"O da nereden çıktı."
-"Dizilerde kitaplarda böyle oluyor çünkü."
-"Çok fazla hayalperestsin."
-"Sende çok gerçekçisin."
-"Gerçekçi olmak mesleğimin bir parçası." Bediz aynadan ona bakarken Tuğrul bir adım atıp ona yanaştı. Şimdi sırtının onun göğsüne değdiğini hissedebiliyordu. Yutkundu.
-"Bediz." Yaklaştı onun saçlarını koklayıp çenesini onun omzuna yasladı.
-"Daha çok gençsin."
-"22 yaşındayım." Tuğrul onun dediğini duymamazlıktan geldi. Başını onun yanağına yasladı.
-"İnkar edemem. Çok güzelsin. Hatta fazla güzelsin. Cesursun. Senin yaptığını yapan bir kız görmedim. Hoşlandığın adamın peşinden koşup bıkmadan usanmadan yazman konuşman. Bunlar gerçekten küçümsenecek bir şey değil inan bana. Hoşuma gitti mi gitti yalan yok." Gülümsedi. Sonra tekrar devam etti.
-"Ama sana olmayacağını en başından beri söyledim. Bunu sakın senlik bir durum olarak algılama. Ben şuan kimseyi hayatıma almayı düşünmüyorum." Bediz ona doğru döndü. Şimdi ikisi yüz yüze bakıyordu.
-"Neden?" Tuğrul yutkundu cevap veremedi.
-"Neden Tuğrul? Sen neden kaçıyorsun benden. Sebep söyle bana." Karşılaştıkları andan beri Bediz ilk defa ona ismiyle hitap ettiği için bir miktar şaşkındı Tuğrul.
-"Sebep yok. Şuan hayatımda birinin olmasını istemiyorum. Seni de üzmek istemiyorum." Bediz kaşlarını çattı.
-"Bana baksana sen. Senin o orman gözlerini oyar kavanoza koyar saklarım kendime. Ne demek hayatımda birini istemiyorum."
-"Bediz."
-"Kes sesini Tuğrul." Bediz derin bir nefes aldı.
-"Senin peşini bırakmayacağım. O orman gözlerin benim olana kadar pes etmeyeceğim. Ben pes etmem. Göreceksin." Tuğrul güldü.
-"Sen aşık falan değilsin bana biliyorsun değil mi? Neyin inadı bu?"
-"Ben sana aşık değilim ama senden hoşlanıyorum. O gözlerini görünce benim sana olan ilgim başladı. Aşk nedir bilmiyorum. Tek bildiğim seni görmek istediğim, sesini duymak. İnat değil ayrıca."
-"Bediz beni çok zorluyorsun."
-"Hayır. Sadece bana anlayış göstermeni istiyorum sadece. Sürekli bana bizden olmaz demeni istemiyorum. Nasip kader diye bir şeyin olduğunu hiç duymadın mı sen?"
-"Biliyorum duydum."
-"O zaman kadere bırak. Bırak seni tanıyayım beni tanı. Şans vermeden nereden bileceksin kaderi nasibi." Bediz o kadar ılımlı konuşuyordu ki Tuğrul kendini ona çekilirken buluyordu.
-"Tamam. Deneyeceğim. Zamana bırakacağım. Zaman geldiğinde sende göreceksin o zaman anlayacaksın." Boylece bir düğüm atıldı geleceğe ancak Tuğrul tarafından fark edilmedi.