Sabah yine her zamanki gibi geçmişti. Kahvaltı, ortalığı toplama derken evden çıkmış ve mağazaya geçmişti. Kasasını devraldıktan sonra işlem almaya başladı. Mağazada bir yoğunluk yoktu. Sakin bir gün olacak diyordu ama bir yanı da belli olmaz diye haykırıyordu. Bazen bir anda kalabalık oluyor hatta kasada kuyruk alıp başını gidiyordu. Destek için şefleri bile işlem alıp müşteriyi bekletmemeye özen gösterirdi. Mağazanın prensibi buydu. Bediz hak veriyordu. Kendisi de bir müşteri olsa kesinlikle bekletilmek istemezdi. Fakat bazı anlarda öyle insanlarla karşılaşıyordu ki onları kesinlikle insanî davrandığını düşünmüyordu. Reyondaki arkadaşlarına eziyet eder gibi, aşağılar gibi konuşmalarını duyunca sinirleniyor o müşterilerin memnuniyetini pek göz önünde bulundurmuyordu.
Akşama kadar sakin geçmiş hatta yine reyona gitmişti. Bu defa iç giyim reyonuna gönderdi şef onu. Reyon personeli bugün izinli olduğu için mağaza kapanmadan reyonları düzeltip sabaha düzenli bir şekilde bırakacaktı. Kabindeki denenmiş mayo ve iç çamaşırları barlara yerleştirdi ve kabin koridorunun en sonuna götürdü. Hijyen açısından ürünler bir gün bekletilip buhar makinası ile buharlanarak tekrar reyonlara diziliyordu. Ardından dağılmış ürünleri toplayıp askıdan düşenleri yerden kaldırdı. Ürün masalarının üzerlerindeki dağılmış kilotları toplarken de söylenmeyi ihmal etmedi kendi kendine.
-"Alt tarafı bir çamaşır yani. Neden böyle dağıtıyorsunuz anlamıyorum ki. Allah'tan reyonda çalışmıyorum yoksa kafayı yerdim ben böyle sabahtan akşama kadar bozulanı düzeltmekle. Bu ne ya böyle arkamı döndüğüm anda düzelttiğim yer anında bozuluyor." Bediz düzeltip reyonun ilerisine gidince arkasından gelen müşteri dağıtınca deliriyordu. Söylene söylene devam ederken erkek şef Emre beyin gülerek ona yaklaştığını gördü.
-"Hayırdır yine niye kendi kendine söyleniyorsun. Kendi kendine konuşana ne derler biliyorsun değil mi?" Bediz göz devirdi.
-"Şefim zevk alıyorsunuz benim delirmemden değil mi?" Şefi başını salladı.
-"Evet." Sahte bir şaşkınlıkla baktı şefine.
-"Aaa inkar bile etmiyorsunuz? Aşk olsun. Ayrıca bu mobing ya."
-"Yönetime şikayet et. Emre bey bana mağazada mobing uyguluyor, iş tanımımda olmayan işler yaptırıyor de. Biraz aksiyon olsun." Bediz Emre beyle yaşadıkları diyaloga güldü. Bu mağazaya girdiğinden beri en sevdiği şef olmuştu Emre bey. Birbirleriyle şakalaşırlardı.
-"Sizi şikayet edeceğim en sevdiğim şefim."
-"Bekliyorum." Emre beyin gülerek yanından gitmesinden sonra Bediz güldü.
-"Ciddi ciddi en sevdiğim şefim ya bu adam. İdolüm resmen." Kaldığı yerden işine devam ederken karşı taraftaki casual erkek giyim reyonunda gördüğü Tuğrul ve yanındaki iki erkek ile gözleri kocaman oldu. Onların bu mağazada ne işleri vardı ki.
Departman mağaza olduğu için içinde tekstil ürünleri, iç çamaşırları, valizler, çantalar, kıyafetler, ayakkabılar olan bir mağazaydılar. O yüzden gelmeleri çok doğaldı aslında ama onca mağaza içerisinden bula bula burayı bulması garibine gitmişti. Dağılmış çamaşırları düzeltirken bir yandan da Tuğrul'u dikizliyordu. Bir kaç parça tişört almış deneme kabinine giderken Bediz cebinden telefonu çıkardı ve ona mesaj attı.
-"Gamzelim elindeki o yeşil tişörtü almalısın bence. Gözlerinle çok uyumlu." Telefonu kapatıp cebine koyduğunda işine devam etti. Bir yandan da kabinlerin olduğu tarafa doğru bakıyordu Tuğrul'un nasıl bir tepki vereceğini görmek için. Beklediği çok geçmeden de oldu. Tuğrul kendi beyaz tişörtünü aceleyle giymiş sol tarafı katlanmış göbeğinin bir tarafı açıkta kalmış bir vaziyette kabinden çıktı. Gözleri şaşkınlıkla etrafa bakınırken Bediz çoktan onun göremeyeceği bir şekilde dolu bir barınarkasına saklanmış ürünleri düzeltiyor gibi yapıyordu. Sonuçta şeflerin dikkatini çekip çalışmıyor gibi görünmek istemezdi. Cebindeki telefonu titreyince alıp açtı.
-"Benim nerede olduğumu ne yaptığımı nereden biliyorsun sen?" Bediz güldü.
-"Ben bilirim Gamzelim."
-"Doğru söyle beni mi takip ettin? 😏"
-"Benim gözüm hep senin üzerinde orman göz sen farkında değilsin.😜"
-"Doğru fark edemedim. Etseydim şuan ajan gibi peşimde olmazdın."
-"Gamzelimmm.. Gamzelimm.. Peşinde olduğum doğru seni benim yapana kadar bırakmayacağım o da doğru fakat gerçek şu ki sen benim mekanıma ayak bastın. Bu durumda sen benim peşindesin." Gelen mesajla Tuğrul sırıttı. Demek devrem demeyi bırakmıştı. Bu hoşuna gitti. Onun sırıtarak mesajı okumasıyla Bediz onu gizli gizli izledi.
-"Gamzelim. Şimdilik sevinebilirsin ama bu kısa sürecek üzgünüm." Ekranda Tuğrul'un mesajı göründü.
-"Neredesin söyle bakayım." Bediz telefonu cebine attı ve saklandığı yerden çıktı. Elini kaldırdı ve Tuğrul'u şok eden o cümleyi kurdu.
-"Hopp devrem buradayım." Tuğrul'un sırıtan yüz ifadesi yavaş yavaş yumuşadı ve sinir soldan soldan yüzüne vurmaya başladı. O Bediz'le tanışmadan önce normal sessiz sakin bir insandı. Neden böyle olduğunu, hemen sinirlenmeye başladığını anlayamıyordu. Yanındaki arkadaşlarına hemen döneceğine dair bir şeyler söyleyip Bediz'in yanına gittiğinde gözlerinin orman yeşili koyulaşmış ona çağlayan bir cehennemi andırıyordu.
-"Ne bağırıyorsun mağaza ortasında devrem diye."
-"Benim nerede olduğumu merak ettin bende yerimi belli etmek istediğim için bağırdım. Beni kolay bul diye. Ne var bunda?" Bediz'in gülümseyerek sorması bile Tuğrul'un yüz ifadesini yumuşamadı.
-"Devrem demesende anlardım." Bediz elindeki dantelli iç çamaşır masaya bırakıp onun yanaklarını sıktı.
-"Oy benim devrem herkesin içinde söyledim diye mi kızdı?" Tuğrul onun ellerini tuttu.
-"Bak hala diyor."
-"Ne var bunda?"
-"Deme sevmiyorum." Tuğrul'un bu sözlerine karşılık içinde zafer çığlıkları atıp dans eden bir kız vardı. Bediz bilmişce sırıttı.
-"Bende sevmiyordum ama sen diyordun. Üstelik günlerdir her telefon konuşmasında, her mesajda devrem de devrem."
-"Tamam anlaşma yapalım devrem demek yok."
-"Çok çabuk pes ettin orman göz."
-"Pes etmek değil bu. Hoşlanmadım sadece. Sen bunu yarış olarak mı görüyordun." Dürüst davrandı.
-"Evet. Hoşuna gitmediğinin farkındaydım ve sen bana böyle diyince bende inat olsun diye dedim." Tuğrul güldü.
-"Çok kindarsın."
-"Öyleyimdir." Tuğrul yeni fark ettiği detay bakışlarını ondan çekip etrafa baktığında iç giyim reyonunda olduğunu yeni fark etti. Güldü
-"Bu bölümde mi çalışıyorsun?" Bediz etrafına bakındı.
-"Hayır. Ben kasadayım. Buradaki arkadaş izinli olduğu için destek amaçlı buraya geldim."
-"Anladım. Peki öyleyse bana sağlam, güzel bir atlet versen fena olmaz." Bediz gülümsedi.
-"Tabi ki orman gözüme feda olsun bütün atletler, donlar."
-"Don demedim ama."
-"Olsun sen ondan da al. Hem bak indirime düştü bunlar. Lazım olur." Onun bu hali Tuğrul'u güldürdü.
-"Doğru söyle prim mi kazanıyorsun sen her satışında."
-"Yok ya ne primi bizim mağazada prim sistemi yok henüz."
-"Aylık kazancın asgarî ücret mi?" Bediz ona döndü ve parmakları arasına onun burnunu sıkıştırdı.
-"Kadınlara maaşı sorulmaz." Tuğrul tek kaşını kaldırdı inanmazca ve burnunu çekti onun parmaklarından.
-"O yaş değil miydi?"
-"Hem yaş hem maaş. Sen dert etme maaşı geçimi gamzelim ben evlenince evimizi geçindiririm. Gül gibi bakarım sana." O sırada erkek iç giyim masasına geldiler.
-"Bedizz."
-"Efendim canım." Canım mı? Tuğrul'a bir şey oldu. O Gamzelim derdi. Orman göz derdi. Canım da neydi. İçi bir hoş oldu. Yutkundu. O cevap veremeden Bediz yine konuştu.
-"Hangi beden giyiyorsun atleti?"
-"XL beden."
-"Hangi renk?"
-"Beyaz." Bediz ona iki tane indirime düşmüş olan atletleri çıkardı.
-"Eğer boxer falan da alacaksan bu duvardaki asılı olanlarsan bedenine uygun bulabilirsin. Rahat seç diye ben gidip şuradaki masayı toplayacağım. Bana seslenirsin işin bitince." Tuğrul 'a öpücük atıp söylediği yere gittiğinde göz ucuyla ona baktı. Duvardaki askılardan boxer seçiyordu kendine. Çok değil bir iki dakika sonra Tuğrul seslendi ona. Yanına gittiğinde alacaklarını almış elindeki sepetin içine atmıştı.
-"Tamam mı alacakların?" Tuğrul gülümsedi.
-"Kendime alacaklarımı aldım işim bitti." Sonra etrafına tekrar baktı.
-"İç giyim reyonunda çalışmak nasıl bir şey? İnsanlara böyle iç giyim konusunda yardımcı olmak." Bu aniden gelen bir soruydu. Tuğrul kendisi gibi başka gelen erkeklerin de ona yardımcı olmasını istediğini düşününce kaşları çatılmıştı zira. Bediz başını iki yana salladı.
-"Yo. Yani şöyle kadınlar kendilerine veya eşine alırken bir sıkıntım olmuyor. Hani erkeklerde kendilerine alınca yardımcı olmaya çalışıyorum fakat eşleri için iç çamaşırı özellikle de fantazi iç çamaşırları alırken beden veya başka model sorduklarında geriliyordum. Fakat sonra alışıyor insan." Tuğrul sırıttı.
-"Fantezi giyim mi?"
-"Evet."
-"Dur ya bende sevgilime bir tane bakayım. Bana da gösterir misiniz." Bediz'in isimliğini baktı. Sanki ismini bilmiyor gibi, okuyor gibi yaparak.
-"Bediz hanım." Bediz tek kaşını kaldırdı.
-"Bebeğim şimdi almana gerek yok çeyiz alışverişine çıkınca alırız." Tuğrul gözlerini kocaman açtı.
-"Hiç utanmak da yok bakıyorum."
-"Bu reyonda çalışınca utanma arlanma kalmıyor insanda be Gamzeli'm."
-"Belli belli. Hala çeyizde alırız demenden."
-"Gamzelim nişan da bohça yaparken siz alıyorsunuz ya."
-"Seninle evleneceğimi düşündüren ne?"
-"Benden başka kimseye yar etmem seni de ondan." Tuğrul gülümsedi.
-"Ya olmazsam?" Bediz gözlerini kısarak ona baktı.
-"Oldururum."
-"Oldurur musun öldürür müsün?"
-"Oldururum. Ben seni öldürmeye kıyabilir miyim orman gözlüm." Göz kırptığında karşı taraftan gelen Emre beyi görünce gözleri kocaman oldu.
-"Allahhhh şef geliyor. Gamzelim müşterim gibi davran çaktırma." Tuğrul gülerken şef çoktan gelmişti yanlarına.
-"Bediz hanım reyon toplandı mı?"
-"Az kaldı Emre bey topluyorum."
-"Reyon bitince kasaya geçersin."
-"Tamam Emre bey." Emre bey Tuğrul'a bir bakıp kasanın olduğu yere giderken Tuğrul gözlerini kısmış ona bakıyordu.
-"Bu kasıntı senin şefin mi?"
-"Evet ve kendisi hiç kasıntı bir adam değildir."
-"Bana hiç öyle gelmedi."
-"Boşver sen şimdi şefimi. Hadi kasaya doğru git ödemeni yap kasalar kapanmadan."
-"Sen al benim hesabı." Bediz kıkırdadı.
-"Ay benim Gamzelim işlemini benim mi almamı istiyor. Yerim senin o gamzelerini." Sonra elindekileri sehpalara bırakıp kasaya doğru yürüdü. Kendi kasasına geçtiğinde Tuğrul ortalıklarda yoktu.
-"Ya hem sen al diyorsun hemde ortalıkta yoksun Gamzelim ya." Söylene söylene kasasını kapatmaya hazır hale getirdi. Paralarını güzelce saydı. En son kasayı kapatan kişi kasasını kapatırken zamandan kazanmak açısından paralarını önceden çoksa eğer sayıp lastikler ve kasanın en arka sırasına koyardı. Zira servise yetişmeleri gereken arkadaşları için zamandan tasarruf etme yöntemiydi bu. Şimdi Bediz de öyle yaptı. Her ne kadar servis kullanmasada kullanan arkadaşlar çok beklemesin diye vaktini iyi kullanırdı. Lastikleyip kasasını kapatmıştı ki Tuğrul kasasının önünde durdu. Elindekileri önüne bırakınca gülümsedi.
-"Hoşgeldiniz." Tuğrul da gülümsedi.
-"Hoşbulduk Bediz hanım." Aldığı atletleri ve iç çamaşırları geçirip poşetledikten sonra ödemeyi aldıktan sonra Tuğrul poşeti aldı.
-"Seni bekliyorum kapının önünde." Bu beklediği bir şey değildi Bediz'in.
-"Beni mi?" Dedi şaşkınca.
-"Evet Bediz seni. Oyalanmadan hızlı gel olur mu?" Heyecanla başını iki yana salladı.
-"Değil oylanmak üstümü bile değiştirneden gelirim Gamzelim." Öpücük atıp onu uğurlarken Tuğrul gülerek gitmiş yanındaki kasiyer arkadaşları şaşkınca ona bakıyordu.
-"O neydi öyle ya?" Sırıttı.
-"Benimki canım benimki." Saat on olduğunda anons yapılmış mağazadaki müşteriler çıkmıştı. Kasayı kapatıp hızlıca paraları ve fişleri torbaya koyup ana kasa içerisine bıraktıktan sonra kasayı güzelce kilitleyip şefe teslim ettiler ve mağazadan çıktılar. Tuğrul mağazanın önünde elinde poşetle bekliyordu.
-"Gamzelim iki dakika içerisinde geliyorum hemen."
-"Tamam sıkıntı yok." Bediz hemen koştura koştura soyunma odasına gitti. Tişörtünü çıkarıp kendi tişörtünü giydi ve çantasını aldığı gibi mağazanın önüne gitti. Koştur koştur gittiği için nefes nefese kalmıştı.
-"Niye o kadar koşturdun beklerdim ben."
-"Oyalanmadan gel dedin ya bende geldim."
-"Bu halde nefes nefese kalacağını bilseydim demezdim."
-"Olsun Gamzelim. Sen herşeye değersin." İkili yavaş yavaş yürümeye başladılar. Tuğrul onun nefesinin düzene girmesi için ağırdan almıştı. AVM'den çıktıklarında temiz havayı içine çekince Bediz biraz olsun kendine geldi.
-"Arkadaşların nerede? Onlarla gideceğini düşündüm."
-"Onlar kız arkadaşlarıyla buluşacaktı. Ben eve geçecektim zaten. Yolladım onları."
-"Beni eve bırakmak için değil yani?"
-"Hayır. Şans eseri onlar gidince bende sana eve kadar eşlik edeyim dedim. Hem bizimkiler burada karakolun orada bekliyorlar. Gidip onlara da selam vermek istedim." Bediz gülmemek için zor tuttu kendini.
-"Peki Gamzelim sen öyle diyorsan öyledir." Köprüye çıktıklarında karşıdan gelen kalabalık erkek grubunu görünce Bediz kaşlarını çattı. Kavgaya gider gibi bir grup halinde yüzleri sert kaşları çatık bir halde yaklaşıyorlardı kendilerine. O sırada beklemediği bir şey oldu. Omzuna koyulan kalın sert kolla başını çevirdi ve Tuğrul'a baktı. O ise karşıdan gelen erkeklere bakıyordu. Sonra baktı ki onlar Bediz'in yanından geçecek Bediz'i diğer tarafına çekip kolunu onun omzuna sardı.
-"Böyle daha iyi." O sırada Bediz çoktan hayran hayran bakmaya başlamıştı ona.
-"Ya sen nasıl bir gamzelisin böyle. Oy kurban olurum seni verene ben." Omzundan sarkan kolunun elini tuttu ve tam bileğindeki o damardan öptü.
-"Yokluğun uzak olsun benden." Tuğrul yutkundu. Birşey diyemedi yine. Zaten Bediz de beklemiyordu. Tuğrul'u biraz olsun tanışmıştı. Ona böyle güzel sözler söylediği anda şaşkın ördek yavrusu gibi kalakalıyordu. Haline gülmemek için zor tutuyordu kendini. Ne diyeceğini bilemediği için kızmıyordu ona. Alışma sürecindeydi. Bir dakika ya? Bunu Bediz'in yaşaması gerekmiyor muydu? Ters olan bu duruma Bediz oldukça gülüyordu. Beraber caddeye geldiklerinde Bediz ona baktı.
-"Bıraktığın için teşekkür ederim orman göz."
-"Rica ederim. Hadi içeri gir."
-"Girerim sende evine git sağa sola bakma sakın."
-"Gözümü açık tutup güzel kızlar bulmalıyım bence. Sen sevgilim yok diye bana yürüyorsun ya böyle." Bediz ona yaklaştı. İşaret parmağıyla onun çenesinden tutup yüzlerini hizaladı.
-"Gözlerinde nefes aldığım. Sen bir tek bana aitsin. O yüzden o gözlerini hep kapat ki bir tek ben nefes alabileyim. Benim nefesimi kesme." Sonra ona öpücük attı.
-"Güle güle git. Dikkat et." Bediz ondan uzaklaşıp eve doğru giderken arkasında ona hayran hayran bakan Tuğrul'un varlığından bir haber eve girdi.
Ve bir kalp bağladı iki kalbin köprüsünü. Yokluğun uzak varlığın bir ömür ömrümde kalbimde olsun.