“Ne yapıyorsun sen delirdin mi?”
“Yüzünü görmek istiyorum, kendimi bir an kiliselerdeki günah çıkarma odalarında gibi hissettim”
“Gören olacak, rezil olacağız”
Koltukların üzerinde olan minderleri yere attım üzerine oturdum, hala ayakta duruyor korkulu gözlerle bana bakıyordu. Bileğinden çekince yanıma oturmak zorunda kaldı “Bak şimdi dışarıdan kimse göremez”
Omuzlarımız birbirine değiyordu, kenara çekildi. “Hadi, kaldığın yerden devam et”
“Kenan pat diye biri gelse, senin yarı çıplak evimde ne aradığını nasıl izah edeceğim”
“Kimse gelmez o salak nişanlın olacak adam, seni nasıl burada bir başına bırakıyor anlamıyorum”
“Neden bırakmasın burası benim evim”
“Ben asla seni yalnız bırakmazdım, her an yanında olurdum”
“O da istedi ama ben izin vermedim”
“Ah ben senin iznine mi bakardım eve almazsan kapıda yatardım”
Omuzuma vurdu bir an olsa da sıcacık elini çıplak tenimde hissetmekten çok hoşlanmıştım. “Belli iyi ki nişanlım sen değilsin, olmadığın halde izin almadan balkonuma geldin. Çayın soğumuştur yenisini ister misin?”
“Sen içersen bende içerim”
Yanımdan kalktı, mini şortunun sıkıca sardığı kalçaları bir an önümde salındı. Uzun muntazam bacaklar ilerledi içeriye girdiğinde nefesimi tuttuğumu fark ettim. Ciğerlerim yanmıştı nefesimi salınca rahatladım onunla konuşmaya devam etmek için bardaklar dolusu çay içebilirdim.
Çok geçmeden geldi, sıcacık çayı yudumladım. Şekeri tam istediğim miktardaydı. “Benim kaç şekerli içtiğimi nasıl biliyorsun?”
“Bir aralar” elini saçlarına geçirdi yine uçlarıyla oynamaya başladı. Sıkılınca yaptığını anlamıştım, elimi uzattım yine parmaklarını doladığı saçlarını kurtardım.
“Sıkılma söyle hadi. Güzelim saçlarına da eziyet etmekten vazgeç”
“Bir aralar sana kafayı iyice takmıştım”
“Nasıl takmak”
“Öf Kenan yüzüne bakarak söylemek çok zor”
“İstersen sırtımı döneyim”
“Şapşal”
“Hadi güzellik söyle de sende bende bu azaptan kurtulalım”
“O zamanlar sana deli gibi âşık olmuştum”
“Bana mı, sen bana âşık mı olmuştun” İnanamıyordum kalbimin takla attığına yemin edebilirdim…
“Çocukluk işte, sen çok yakışıklıydın. Ben de daha yeni gelişmekte olan genç kız”
Kalbim takla atmayı bıraktı “Ya şimdi” Yine elini saçına götürdü, parmaklarını geçirmeden yakaladım bu sefer bırakmadım. Eli avucumun içinde kıpırtısız duruyordu başını önüne eğmişti, diğer elimi uzatarak yüzünü kaldırdım.
Ay ışığı da olsa gözlerini net göremiyordum, biraz daha yaklaştım. Birbirimizin nefes alışını hissediyorduk.
“Söyle, eskiden bana âşık olan küçük kızın duyguları büyüyünce değişti mi?”
“Büyüdüm”
“Bu cevap değil” Çenesini elimden kurtardı uzaklaştı…
“Ne dememi bekliyorsun? Sana ne söylemem gerek. Senelerdir Bahar’la birliktesin, nişanlısınız ve Bahar çok iyi insandır”
“Biliyorum söylemene gerek yok biliyorum” Başım delicesine ağrımaya başlamıştı…
“Seni hissetmediğimi mi sanıyorsun, senelerce peşindeydim. Yüzünün her aldığı ifadeyi bilirim, nelerden hoşlandığını, neleri sevmediğini her şeyi bilirim. Senelerce bildiklerimi unutmaya çalıştım, tam unuttuğumu sanmışken seni görünce hepsi geri geldiler. Bir gün Bahar’dan ayrılırsın diye bekledim. Ayrılmadın… Zorda olsa kabullendim… Benden uzak durmalısın, ben senden uzak durmak için ilk adımımı attım”
“Ya ben uzak durmak istemiyorsam”
“Olmaz Kenan artık çok geç”
“Geç olan ne?”
Çok yakınımdaydı nefes kadar yakınımda. Elimi ensesine götürdüm, geriye çekilmeye çalıştı “Yapma lütfen”
Elindeki fincan yere düşmüştü, bir an durdum korkulu gözlerle bana bakıyordu “Hiçbir şey için geç değil, bu duygularımız için geç değil. Sadece ben aptallık edip geç kalmışım” Kaçmıyordu…
Kaçamıyordum, kaçamıyordum senelerdir özlemini duyduğum, âşık olduğum erkek burnumun ucundaydı.
“Kim var orada”
“Selim abide tam gelecek zamanı buldu”
“Sakın kalkma yerinden tüm siteye rezil oluruz”
“Bir şey yok abi, balkonda oturuyorum çok mu ses yaptım”
“Şangırtı olunca hırsız sandım”
“Elimden fincan düştü” Tekrar balkonun içine oturdum “Git Kenan bu gece fazla uzadı”
Uzandım kucağında ovuşturduğu ellerini yakaladım “Çocuk değilim Gülnihal, kocaman adamım iki günde nasıl bu hale geldiğimi bilmiyorum. Açıklayamıyorum da, komik benzetme olacak ama meteor çarpmış veya uzaydan hem de araçsız yeryüzüne düşmüş gibiyim. Bak kıkırdayıp durma sana durumumu anlatmaya çalışıyorum”
“Tamam, ciddi olacağım, benzetmelerin komik.”
“Seni gördüğüm an bir haller oldu bana, kimyam değişti. Kanım tersine akmaya başladı bu duyguların açılımı ne, niye seni görünce böyle oldum. Düşünemiyorum bile” Ondan uzağa çekildim, ellerini bıraktım. Kendimi duvara iyice yasladım uzaklaşırsam sanki onun büyüsünden kurtulacakmışım gibiydi, gözlerimi ona diktim uzun gür saçları güzel boynunun bir yanından göğsüne doğru uzanmıştı. Ah o güzel dolgun dudakları sanki beni öp diye çağırıyor bu isteğe uymamak için kendimi zor tutuyordum. Yok, istemiyordum bu büyüden adı neyse bu duygulardan sıyrılmak istemiyordum kolundan tuttum birden şaşırdı elleriyle itmeye çalıştı çok geçti kollarımın arasına aldım sıkıca sarılıp yüzümü güzel kokulu boynuna gömdüm. Kıpır kıpırdı “Rahat dur sadece seni hissetmek istiyorum” Durunca kendime çok daha fazla çektim…
“Nefes alamıyorum Kenan”
“Alma bende alamıyorum, nefesimi iki günde kestin”
“Beş yaşımdan beri kucağa oturmamıştım”
“Beş yaşında kimin kucağına oturdun hı”
“Öf tabi ki babamın, şimdi beni kucağından indir ve evine geri dön.”
“Bundan sonra tek benim kucağıma oturacaksın”
“Saçmalıyorsun, bak izin ver kucağından kalkayım”
“Olmaz ben çok rahatım, seni bırakmak istemiyorum”
“Kenan gerçekleri unutmamak gerek. Bahar geliyor nişanlın ve bende başkasıyla nişanlanacağım”
“Olmaz Gülnihal olmaz, Oktay’la nişanlanamazsın bir an önce vazgeç”
“Neden? O iyi bir adam”
“İyidir, Bahar gibi o da iyidir. Oktay’ı seviyor musun bana doğruyu söyle” Saçları gözünün önüne düşmüştü okşayarak kaldırdım elimi boynuna koydum şah damarı deli gibi atıyordu, dudaklarımı bastırdım, kalbinin atışını içime çekmek istedim.
“Ne yapıyorsun bana böyle”
“Senin bana yaptığını yapıyorum, seni büyülüyorum. Kalbinin tek benim için atmasını istiyorum. Seni tek heyecanlandıran ben olmak istiyorum”
“E sonrası ne olacak? Gizli sevgili mi olacağız”
“Ne yapmamı istiyorsun?”
“Ben hiçbir şey yapmanı istemiyorum, uzun zaman önce seni sevmekten vaz geçtim. Kendime yeni yaşam kurmaya çalışıyorum”
“Vaz mı geçtin, beni sevmekten vaz mı geçtin?” Kollarımdan kurtulmaya çalışıyordu, nasıl olur beni sevmekten vaz geçebilirdi. Ben onu sevmeye başlamışken…
Beline sıkıca sarıldım, boynundan tuttum gözleri irileşmişti. Öpeceğimi anlamış sıkıca dudaklarını kapamıştı. İncitmeden dudaklarımı dudaklarında dolaştırmaya başladım. Küçük minik buseler gittikçe farkında olmadan nefesi sıklaşıyordu. Uğraştım ta ki kendini bırakana kadar işte buydu minik inleme sesini duyduğumda alev içime akar gibi oldu ilk kez öpüşüyor gibiydim tüm hücrelerim uyarılmıştı.
Dayanamayıp kendini bıraktığında güzel dudaklarından içeri girdim bu ne tattı Tanrım ölecek gibi olmuştum.
“Seni bırakmam, beni sevmekten sakın vazgeçme” Gözleri kapalıydı tüm yüzünü öpücüklere boğdum defalarca öptüm, minik eli dayanamıyormuş gibi tam teslimiyetle boynuma dolandığında, dünyalar benim olmuş gibi hissettim. Aralık ağzının içine daha fazla girerek tam teslimiyetini sağladım. Öpüşlerime karşılık vermeye başlamıştı delirecek gibiydim vücudum zonkluyordu. Kucağımda kıpırdadıkça daha kötü olmaya başladım.
Ne oluyordu bana düşlerimde sevdiğim adamın kollarında mutluluktan uçacak gibiydim. Hayallerimin gerçek olduğunu görmek, hayatımda ilk kez kanımın damarlarımda hızlandığını hissetmek varlığını daha önce bilmediğim zevkli sızılar, vücudumun olmadık yerlerinde sıcaklıklar hissetmek beni delirtecek hale getirmişti. Kimi neyi kandırıyordum bu adamı on dört yaşında da seviyordum. Hala da sevmekten vazgeçememiştim. İkimizin de nefesi kesilmiş gibiydi, bu sefer ben başımı onun boynuna yaslamıştım. Ne güzel kokuyordu her zaman istediğim gibi elimi yüzünde, geniş omuzlarında çıplak göğsünde dolaştırdım. Elimi yakaladı avucumun içini öptü. “Rahat dur küçüğüm zaten kendimi çok zor tutuyorum. Zamanı gelince seni tam olarak alacağım”
“Ne olacak şimdi?”
Yüzüme bakıyordu, elimi uzatıp güzel gözlerini yanaklarını okşadım “İlk önce beni hala sevdiğini, sevmekten vazgeçmediğini söyleyeceksin”
“Hıhı”
“Öyle anlamsızca değil, öpmeye doyamadığım güzel ağzından güzel sesinle istiyorum”
“Ama çok egoistçe değil mi, sen hiçbir şey söylemeden benim söylememi istiyorsun”
“Sen beni sevmekte benden bir sıfır öndesin be güzelim. Yakında çok çok yakında ben sana yetişip seni çok fazla geçeceğim. Hadi naz yapmada söyle kararlarımı düşünmem için sözlerin bana çok yardımcı olacak”
“Seni seviyorum”
“Bir kez daha tekrarla kulağıma yavaşça”
“Seni seviyorum”
“Şimdi hecele bakayım”
“Şaşkın sen benimle dalgamı geçiyorsun, sonrada harf olarak mı isteyeceksin”
“Her türlüsünü isterim, her türlüsünü. Of sen beni cimcikledin.”
“Alay ediyorsun”
“Asla alay etmiyorum, şu anda seni içerideki yatağa götürüp bende başlattığın yangını söndürmemek için kendimi rahatlatmaya çalışıyorum”
“Sanki izin verirdim de”
“Hem de nasıl verirdin, minik zevk mırıltıların hala içimde dolaşıyor”
“Hiç de değil, ne zaman öyle sesler çıkarmışım”
“Az önce”
“Abartıyorsun”
“Denemesi bedava benim minik kedim” Kucağımdan inmek istese de izin vermedim, alt dudağından başladım daha yeni öğrenciydi zevk aldığı noktaları öğretmeli, bende öğrenmeliydim. Sonra üste geçtim mırlamalar başlamamıştı. Dilim diline değdiğinde emelime ulaşmıştım en sevdiğim öpüşme biçiminden benim kadar zevk alıyordu gönlümce öptüm çabuk öğreniyordu. Fazlasıyla karşılık almaya başladığımda benim göğsümden mırıltılar gelmeye başlamıştı.
“Aslan mı oldun?”
“Beni sen aslan ettin küçük kedim” Dudaklarına minik öpücük kondurdum, kucağımdan inmesine izin verdim. “İlk fırsatta Oktay’la nişanlanamayacağını söyleyeceksin. Kırmızı bikinini giymeyeceksin, hele ilk geceki elbiseyi bir daha asla giymek yasak, her şey yoluna girdiğinde o elbiseyi benim için tekrar giymeni isteyeceğim. Açık giyinmek yok yarın Oktay’la el ele tutuşmayacaksın, sana sarılmasına katiyetle izin vermeyeceksin.”
“Başka emirin var mıydı?”
“Emir değil güzelim, bir erkeğin kadınını koruma güdüsü diyelim. A birde ortalardan kaybolmak yok, nereye gidersen ben bileceğim. Telefon numaranı söyle… Tamam, aklıma yazdım, sana açtığımda mutlaka cevap vermeni isterim”
“Hadi git artık zaman gösterecek ne olacağımızı, sorumlu olduğumuz insanlar var. Şimdilik hiç kimse bilmesin. Bu geceki öpüşmeler iddianın ve benim ilk öpücük merakımın sonucuydu. Belirsizlik bitene kadar bana dokunmanı istemiyorum. Genç tecrübesiz olabilirim ama aptal değilim. Bu yaşıma kadar yabancı ülkede okudum birçok erkeği geri çevirdim. Ben senin kurallarına uyacaksam sende benim kurallarıma uyacaksın. Harç bitti yapı paydos”
“Ben kamyonlar dolusu çimentoyu istifler, su bulup tekrar harç yaparım. Yapı devam eder, senin yatağın nerede?”
“Asla olmaz, aklına geleni unut”
“Benden daha kötü niyetlisin, hiç yakıştıramadım senin gibi cici bir kıza. Biliyorum beni çok arzuluyorsun bu çok hoşuma gitse de sadece yattığın yeri merak ettim”
“Of Kenan… Yatağım duvar dibinde”
“İşte şimdi oldu, benimki de duvar dibinde aynı yatakta yatıyormuş gibi olacağız. Aramızda incecik bir duvar olacak. En kısa sürede kalkmasını arzuladığım bir duvar” Neredeyse gün ağarmak üzereydi, başımı uzatarak sağa sola baktım, kimseler yok gibi duruyordu. Hemen yan balkona atladım, kendimi mutlu hissediyordum uzunca süredir olmadığım kadar mutlu. Gerçeklerle yüzleşene kadar bu duygularımın keyfini yaşamalıydım. Hemen küçük sevgilimin telefonunu kayıt yapıp aradım.
“Yattın mı?”
“Evet”
“Ah şimdi koynunda olmak vardı, duvara yanaşsana, iyice yanaş”
“Yanaştım deyip yanaşmasam nereden bileceksin”
“Sen bana hiçbir zaman yalan söylemeyeceksin, hadi az daha gel” Kıkırdayıp duruyordu, bu kızın gülmesi içimi gıcıklar olmuştu.
“Kenan”
“Söyle Gülnihal’im”
“Sana bir şey itiraf etmek istiyorum”
“Neymiş o kötü bir şey değildir inşallah”
“Benim burada olduğum son yaz, gitarının tellerini ben kesmiştim”
“Sen mi neden? Gitarımdan ne istedin?”
“Bak kızdın işte”
“Kızmadım”
“Bağırdın ama”
“Sakinleştim, hadi niye kestin gitarımın tellerini”
“Hep Bahar’a aşk şarkıları söylüyordun kıskandım ay”
“Ne oldu, niye bağırdın”
“Sivrisinek soktu”
“Nerenden, soktu”
“Ya göğsümden”
“Benim daha dokunamadığım yerlerinden sokan sineğin kökünü kuruturum”
“Maalesef yapamayacaksın öldürdüm”
“İyi olmuş pis mendebura”
“Kaşınıyor ama”
“Gelip kaşımamı ister misin?”
“Hiç komik değilsin”
“Niye kıkırdayıp duruyorsun o zaman, hem daha tellerimin hesabını soracağım senden”
“Sus biraz kapı çalıyor”
“Kimmiş bu saatte sakın kim o demeden açma”
“Açacağım, katilse rahat rahat öldürsün. Kim o deyip te adamı ürkütmenin anlamı ne”
“Dilinde pabuç kadar, uzunca süre bir büyüğünden dayak yemediğin belli. Bu görevi ben üstlenmekten zevk alacağım”
“Oktay gelmiş, kapatıyorum”
“İşte o herifi hiç içeri alma” Kapattı niye gelmişti bu saatte, koşuya mı çıksaydım acaba. Mırıl mırıl sesler duyuyordum anlaşılmıyordu. Alt kata indim kulağımı kapıya dayadım olmuyordu. Kapıyı da biraz araladım.
“Saatlerdir seni arıyorum, telefonun devamlı meşgul”
“Uyku tutmadı, arkadaşımla konuşuyordum. Niye bu saatte geldin”
“İş yerinde problem çıkmış, acil çağırdılar gideceğimi haber vermek için aramıştım. İstersen benimle gel”
“Yok burada kalayım, işe başlarsam bir daha iznim olmayacak”
“Hafta sonuna kadar gelirim”
“Olur”
Yaşasın, yaşasın Tanrım beni sevdiğini biliyorum… Sevincimden apaçi dansı, yengeç dansı, Gangnam Style dansı hatta merdivenlerden çıkarken timsah dansı bile yapabilecek haldeydim…
Şimdi içim rahatlamıştı, tekrar odama çıkıp birkaç saat uyuyabilirdim.
Yastığı gördüm ve uyumuşum telefonun sesiyle uyandım. Arkadaşlar kahvaltıdan sonra denizde buluşalım diyorlardı.
Kapımın çalındığını duydum Gülnihal’imdi. Çok güzel gülümsüyordu, ince askılı çiçek desenli elbise giymiş, kollarını arkasına almıştı. Hafifçe sağa sola sallanıyordu. Seneler önce ikide bir kapıya gelip kahvaltıya gelir misin dediği gibi. Bu küçük kızla ne çok anılara sahiptim, aldırmayıp unutmayı tercih etsem de şimdi hepsi geriye geliyor, ben hatırlayınca seviniyordum. İçimin mutlulukla dolduğunu hissettim. “Arkadaşlar telefon edip, kahvaltı sonrası buluşalım deyince, bahçede kahvaltı hazırladım gelmek ister misin?”
“İstemez miyim, hemen duş alıp geliyorum, istersen birlikte alabiliriz”
“Çok beklersin”
“İleride banyoda neler yapılabileceğini uygulamalı olarak göstereceğim, bayılacaksın”
“Of Kenan”
“Adımı çok güzel söylüyorsun, bir daha de bakayım”
“Şımardın sen, hadi çabuk gel. Denize gideceğiz niye duş alıyorsun, gelince yaparsın”
“Doğru sen bende akıl mı bıraktın, yüzümü yıkayıp şortumu giyip geliyorum”
Güzel sofra hazırlamıştı, sitemin sakinleri de kalkmış bizim gibi kahvaltı sofraları hazırlamışlardı, yakın evlerle muhabbet sohbet ederek. Kahvaltımızı bitirdik, ters karşılanmayacağımızı biliyorduk, tüm site birbirinde kahvaltı eder yadırganmazdı.
Şehir hayatının betona dönüşen dünyasında komşuluk ilişkileri sona ermek üzere olsa da buralarda daha yok olmamıştı.
Birlikte sofrayı topladık, mutfağın köşesinde sıkıştırıverdim. “Yapma Kenan, görecekler”
“Sivrisineğin ısırdığı yeri görmek istiyorum, rüyalarıma girdi”
“Hadi ya”
“İnat etme nerelerden geldiği belli olmayan sivrisineği koynuna rahatça alıyorsun o görüyor da niye ben göremiyorum. “
“Sonunda öldüğünü hatırlatırım”
“O zaman günaydın öpücüğü isterim, Harcı kardım sakın itiraz etme bakayım dün geceki gibi tatlımı dudakların”
Biraz mırınkırın etse de dayanamayacağını o da bende biliyorduk. Bal gibiydi bal, tatlı ihtiyacımı oburca giderdim.
“Bir ara kaçsak mı?”
“Çok kalabalığız, ikimizin birden ortalardan kaybolması dikkat çeker”
“Ciddi olarak konuşmalıyız, dışarıdan bakan kişi durumumuzu çok kötü görebilir. İkimizde aldatan pozisyonundayız. Ama o kadar doğru geliyor ki ilişkimiz, tam açıklayamıyorum hislerimi”
“Hadi içerde çok durduk millet şüphelenmeye başlayacak, sen denize in ben biraz oyalanır öyle gelirim”
“Çok geç kalma, senden bir an için bile olsa ayrılmak istemiyorum” Çenesinden tuttum o güzel ağzını yine öptüm. Hemen istediğim gibi karşılık veriyordu, kenara biraz daha sıkıştırdım.
“Gülnihal kızım bende şeker bitmiş biraz uzatıver” diyen yan komşunun sesiyle kendime geldim, içeriden birlikte çıktık.
Şekerliği uzattım “Kenan senin içeride ne işin vardı?”
“Meliha teyzem, masayı birlikte topladık. Kadınlara yardım etmek gerek değil mi?”
“Aferin evladım, her zaman böyle ol”
Kendi evime girdim, telefonuma mesaj gelmişti. Bahar ülkeye giriş yaptığını birkaç güne kadar geleceğini yazmıştı.
Yatağın üzerine oturdum, senelerdir benimle evlenme hayalleri kuran kıza ayrılmak istediğimi nasıl söyleyecektim.
Birbirimizi hiç kırmamıştık, bir kez bile kavga etmemiştik. İyi günde, kötü günde hep birbirimizin yanında olmuştuk.
Gülnihal’e duyduğum harika hisleri, ona asla duymadığımı nasıl açıklayacaktım. Bahar’la defalarca öpüşmem Gülnihal’in dudaklarında silinip gitmişti.
Bahar’a vereceğim azabın günahını nasıl taşıyacaktım… Bir mucize Allah’ım… Bir mucize…
Evden çıktığımda benimki daha hazırlanmamıştı, yan komşuyla muhabbet ediyorlardı.
“Gülnihal denize inmeyecek misin?”
“Sen git ben birazdan gelirim, müstakbel nişanlımla konuşmam gerek”
“Ne”
“Bu sabah geldi, acele işi çıkmış. Yollarda başına bir şey gelmesin arayıp nasıl olduğunu sorayım”
“Aferin benim güzel kızıma, nişanlı kızlar böyle yaparlar. Ara sor nişanlını erkek kısmı ihmale gelmez”
“Bak duydun Filiz teyzemi üzerine basa basa bende söylüyorum, erkek kısmı ihmale gelmez. Değil mi Gülnihal hele yeni sevgiliysen, sevgilinde çok fazla kıskançsa. Başka erkeklerle konuşmanı bile kıskanıyorsa”
“Haklısın Kenan abi, hemen nişanlımı arayayım”
“Abi mi?” Gülerek içeri kaçtı, abiymiş. Yalnız kaldığımız ilk fırsatta ona abi demesinin hesabını sormalıydım.
Sahile indim tüm grup toplanmıştı, denize girenler, top oynayanlar. Hemen herkes Oktay’ı sordu, on dakika sonra benimki salınarak geldi.
“Oktay’ın hepinize selamı var, işi biter bitmez gelecekmiş”
Benden tarafa hiç bakmıyordu hınzır, Sahilin kenarında oturan Ayşe’nin yanına gitti, havlusunu bıraktı ellerini çaprazladı, üzerindeki ince elbisenin eteklerinden tutarak yavaşça çıkarmaya başladı, hemen yerimden fırladım koşmaya başladım, uzaklaşınca telefon açtım, birkaç çalıştan sonra eğildi çantasından telefonu çıkardı. “Eğer o elbiseyi daha usturuplu şekilde üstünden çıkarmazsan sana öyle yasaklar koyarım inanamazsın, sabrımı sınama”
“Senin içindi, biliyordum tepki vereceğini. Seni seviyorum özledim”
Bir anda sinirlerim diniverdi, ben neye kızmıştım. “ Böyle cilvelerle beni yumuşatacağını sanma kadın. Ne diyorsam o olacak”
“Tamam, canım sen ne dersen o olacak”
“Sahi mi Gülnihal” İyice gevşemiş haldeydim, hayallerimin kadınıydı…
“Çok beklersin, ben senin esirin miyim?”
Kadın kısmı bir dakika içinde nasıl insanı deli edebiliyordu, bunun için bebeklikten itibaren ders alacak okullara mı gönderiliyorlardı.
“Ama dikkat edeceğim söz veriyorum, senden başkasının bana bakmasını zaten istemiyorum”
“Seni cadı elbet seni yalnız yakalayacağım, yaptıklarını fitil fitil burnundan getireceğim”
“Bende seninle yalnız kalmamak için her şeyi yaparım, kim zararlı çıkar sence”
“Sen de ben de zararlı çıkarız”
“Haklısın, nasıl kaçsak herkes geyik yapmaya başladı”
“Elbet fırsat çıkar, hadi sen telefonu kapa ben biraz daha konuşuyormuş numarası yapayım. Tanrım bu yaşta düştüğüm duruma bak. Gülme hep senin yüzünden, nerden sevdim senin gibi zalim kadını, kahrettin bana hayatın tadını”
“Bu şarkı sözü değil miydi?”
“Evet, zalim kadın sana uyarladım, kapat hadi beynime güneş geçti. Denize gireceğim” Biraz daha dolaşarak el kol hareketleri yaparak konuştum. Sağıma soluma baktım ilgilenen yoktu, telefonu emanet ettim, denize girmeye hazırlandım…
“Kenan beni de bekle, ilerideki dubaya kadar yarışalım”
“Küçükken neredeyse boğuluyordun, öğrendin mi yüzmesini” Yıllar önce tam yüzmesini bilmeden peşime takılmış neredeyse boğulma tehlikesi geçirmişti. Denizin içinden zorlukla çıkarmıştım, çok su yutmuştu.
“Senden daha iyi yüzdüğümü göreceksin”
Siyah tek parça mayo giymişti, bacak kısımları oldukça oyuktu. Çok seksi duruyordu…
“Hadi bakalım ufaklık nesine yarışacağız”
“Yenersem istediğimi yapacaksın”
“Ya ben yenersem”
“O zaman ben senin istediğini yapacağım”
“Her istediğimi mi?” Aklıma çok güzel görüntüler gelmişti, derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım, yüzüm düşüncelerimi yansıtmış olacak, gülümsedi…
“Evet ve aklına gelenleri unut derim”
“Sen kaşındın güzelim” Yarış yapmaya karar vermemiz tüm grubu harekete geçirmişti. Sanki çok gereği varmış gibi…
“Of, hiç yalnız kalamayacak mıyız?”
“Sus duyacaklar çok belli ediyorsun, Ayşe acayip bakmaya başladı. Lütfen Kenan kendine hâkim ol”
“Olmak istemiyorum, sen ne kadar güzel olduğunu biliyor musun? Yaktın kız beni, daha önce nerelerdeydin”
“Burnunun ucunda” Gülmeye başladı…
“Körmüşüm ben kör, küçücüktün ah bileydim bir anda sana tutulacağımı, afeti devran olacağını bilseydim beklemez miydim?”
Arkadaşların yanımıza gelmesiyle sustuk, otuz kişi kıyıya sıralandık, ufak bir çocuğun başlayın komutuyla denize daldık. Az sonra yarış yarış olmaktan çıkmış, birbirini suya batırma haline gelmişti. Fırsatı kaçırmadım, onlar su içinde şakalaşırken Gülnihal’le ben biraz daha yüzdük, dubanın arkasında beline sarılıverdim. İlk itiraz eder gibi olduysa da kendini bıraktı, suyun alev alma özelliği olsa o anda ateşe boğulması gerekirdi.
Ben tam eyleme geçecekken kollarımdan balık gibi sıyrıldı “Gelenler var, ben çıkıyorum”
******