bc

ÇOLAK (bxb)

book_age18+
211
FOLLOW
1.6K
READ
family
HE
sweet
like
intro-logo
Blurb

Eşcinsel kurgu... Intersex birey içerir!

chap-preview
Free preview
Bir
Üç koyundu Seyhan'ın değeri. Uğursuz diye doğduğu evde on sekizinde işte bu kadardı onun ederi. Beş kardeşin ortancası, varlığı da bir yokluğu da birdi doğup büyüdüğü ailede. Alanı olmaz, evlenecek kız gelmez dedikleri Seyhan doğduğu gün kaderini çoktan belirlememişti çift cinsiyetiyle. Anasının rahminden düştüğü gün adını uğursuz diye almıştı ama ona Seyhan adını vermişlerdi inadına yapar gibi, güçlü kuvvetli olsun denilmişti. O da büyüdükçe 'Bu ne böyle kız gibi', 'Oğlan mıdır kız mıdır?', 'Ne menem uğursuzluktur bu?', 'Asiye kadına birilerinin bedduası tutmuş' laflarını dinleye dinleye, bedenen olmasa da karakter olarak güçlü olmak zorunda kaldı. Anasının kara kara düşünüp kim alacak bu uğursuzu dedikleri Seyhan'ı komşu köyün Çolak Halil'i almıştı, köyün en yaşlısı, sözü dinlenen bir nenenin dünürcü gitmesiyle. Seyhan ağlaya ağlaya köyün imamının karşısında "Bu adamla evlenmeyi kabul ediyor musun?" diye sorulduğunda "Evet ediyorum" demişti yüzüne bile bakmadığı bir adamla evlenirken. Ne düğün yapılmıştı, ne de köy meydanında köylü kızlar evlenirken yapılan şenlikten. Öyle sade ve umursamazca gitmişti evlendiği adamın evine, anasının "Al bunlar çalan çaputun" dediği bir çıkınla. Onun yerine de üç besili koyun konulmuştu evlerinin baş köşesine. Koyunlara kına yakılmıştı Seyhan yerine. O ise ne kız olduğunu düşünüyordu ellerine kına yakılsın baba evinden çıkarken, ne de oğlandı da anasına gelin getirsin. Ona göre yalnızca insandı, yaşamak için verilmiş bir ömür ve anadan babadan kalma yaralı bir kalp. Yaşlı nenenin "Kınalı kuzum burası senin artık evindir, yuvandır, kocan da sığınacağın dağındır. Halil oğlumun yüreği temiz, yufkadır. Onun da senin gibi un ufaktır yüreği. Kötü söz etmez, hor görmez, hakir demez insan evladına. Bir kendi eksiğini görür sol elim yitti diye" demişti bir odalı evin çatısının altında. Seyhan dudaklarını kemire kemire başını yere eğip "Nene, bilir mi beni? Uğursuz derler bana, anam kız değildir erkek değildir dedi mi benden için?" diye sorunca yaşlı kadın saçlarını okşadığı oğlana vakur bir gülümsemeyle baktı. "Her bişeyi bilir evladım, anan baban dememiş emme sen uğursuz neyin değilsin, hem kadınsın hem oğlan. Benim yitip giden evladım gibi" dedi ve şaşkınlıkla dudaklarını aralayıp "Senin de mi benim gibi çocuğun var nene?" diye soran Seyhan'la ağır ağır başını salladı yaşlı kadın. "Var ya tabi. Emme benim yavrum öleli seneler oldu evladım." Seyhan ağlamamak için çektiği burnuyla "Başın sağ olsun nenem. Allah rahmet eylesin" dedi ve oturduğu demir somyadan bastonundan destek alarak kalkan yaşlı kadın, Seyhan'ın simsiyah saçlarını bir kez daha okşayıp "Amin yavrum amin" dedi. Seyhan da ayağa kalkınca "Ben gideyim vakit epey geç oldu. Halil oğlumu beklemeyesin bu gece, sen ilk günden tedirgin olmayasın diye gelmeyecek eve" diyen yaşlı kadınla Seyhan rahat bir nefes vermişti bu gece evlendiği adam eve gelmeyecek, ona yanaşmayacak diye. İstemiyordu kimseyi, üç koyuna verilecek kadar anası babası gözünde değersiz olduğunu biliyordu da, zorla sevmek zorunda mıydı birini? Hem niye evlenmişti onunla, çift cinsiyetli olduğunu bile bile? Çok soru vardı kafasında, yaşlı kadını tahta kapıdan uğurlarken bile en az on tane soru türemişti şimdiden. Saatler sonra artık açlıktan midesi kazınınca mecbur evin içinde mutfağı aradı bir parça ekmek bulmak için. Küçük koridoru aşıpta kapısı olmayan mutfağın ışığını açınca hemen karşısındaki tezgahın üstünde duran ekmek selesine yöneldi. İçinden büyük bir parça yufka ekmek koparıp ağzına götürdüğü sırada duyduğu kapı sesiyle yerinden sıçradı. Evde ondan başka kimse yoktu ve bilmediği bir evin kapısını açmalı mıydı, korka korka mutfaktan çıkıp koridorda tahta kapıya doğru yürüdü. Kapının hemen arkasında hafifçe öksürerek "Kim o?" diye sordu, boğuk ve sert bir sesle "Halil" diyen adamla yüreği ağzında terleyen ellerini pantolonuna sildi. Neden gelmişti ki şimdi, hani gelmeyecekti? Derin bir nefesi hızlıca verip tahta kapıyı açtı ve ay ışığının altında heybetiyle kapının boyunu aşan, sert ve kemikli çehresiyle ona bakan adamla afalladı. Sağ elinde tuttuğu tepsiyi sakince ona uzatan Halil ise ona bakmamak için bakışlarını onun arkasındaki boş koridora çevirdi. "Nazike nene gönderdi, açsındır diye." Seyhan, ciddi ve sinirli duran çehresine rağmen yumuşacık çıkan sesiyle onu affallatan Halil'e kaşlarını çatarak baktı. Ardından ise elindeki tepsideki dumanı üstünde sıcak yemeklere bakarak yutkundu. Şu an açlıktan kimin ne getirdiği umrunda bile değildi. Sabahtan beri bir lokma alamamıştı ağzına ve sıcacık yemek kokuları daha da açlığını arttırıyordu. Hızlıca elini tepsiye uzatıp ağzının içinde "Sağolasın" diye geveleyip tepsiyi adamın elinden aldı. Halil ise sadece başını sallamakla yetinip kapı eşiğinden geriye adımladı. Seyhan arkasını dönüp giden adamla elindeki tepsiye bakıp "Sen.." dedi ama sonra ne diyeceğini şaşırarak ona dönen adama baktı. "Imm...şey.." Halil onun ne söyleceğini beklerken yine bakışlarını ondan kaçırdı. Sanki evinin çatısını yeni görmüş gibi başını yukarı kaldırıp kiremitleri izliyordu. "Kaç gün daha gelmeyeceksin eve?" Seyhan aklından geçeni bir anda söyleyip sonra da pişman olmuştu. Adamın kendi eviydi ve resmen gelmemesini ister gibi sormuştu. Halil ise onun sesindeki imayı anladığı için sakince başını yere indirip omuz silkti. "Bir kaç gün daha gelmem istersen." Seyhan bir yandan tepsinin üstündeki yemekler soğuyacak diye düşünürken bir yandan da neden bu soruyu şimdi sorduğunu düşünüyordu. Alt dudağını kemire kemire "Ben Nazike nineye haber veririm bir iki güne" dedi elini kapı koluna atarken, sonra da "Alışamadım da" deyiverip kapıyı başını yerden kaldırmadan kapattı. Halil kapanan kapıyla başını tekrar kaldırıp evin çatısına baktı. Bir çatı altında yaşamak mümkün müydü? Eksiklikleri, noksanlıkları, ezilmişlikleri ve tüm farklılıkları umursamadan yaşamak, bir aile olmak... Derin bir nefes vererek başını yere eğip ayağının önündeki küçük çakıl taşlarını itti. İki elini de cebine atma alışkanlığı yıllar geçse de değişmiyordu ama bir kez daha sol elinin yokluğunun gerçek oluşu yüzüne çarpmıştı sol bileği boşluğa savrulurken. Arkasını dönüp gerisin geri geldiği yolu yürümeye başladı, bir kaç hane sonra ninenin evine geldiğinde tahta kapıyı açıp ayakkabılarını eşikte çıkarıp eve girdi. Nazike nine küçük odanın ortasına kurduğu sofra başında Halil'i bekliyordu ama çoktan yemekler buz gibi olmuştu. Halil hiç sesini çıkarmadan yer sofrasına oturup kaşığı alarak önündeki tabağı kaşıkladı. Yaşlı kadın onun sessizliğinden az çok olanları anlayıp testiden bardağa su doldurdu, adamın önüne koydu. Halil teşekkür eder gibi başını hafifçe salladı. "Nene istemiyor beni." Bardaktaki suyu başına dikip yeniden kaşığı eline alıp omuz silkti. "Varsın istemesin, uğursuz dedikleri ana ocağından kurtuldu ya, bana yeter bu kadarı." Yaşlı kadın elini dizine koyup "Halil oğlum" dese de Halil sertçe yutkunarak "Biliyorum nene biliyorum, çolak adamı kim napsın" deyince yaşlı kadın da hüzünlü bir nefes verip yemeğine döndü. Halil askerden döndükten sonra adı Çolak Halil'e çıkmıştı tam da bu yüzden. Eli ekmek tutmaz, kızlarına kocalık yapamaz, eksiktir deyip kimse kız vermemişti yıllarca. Nazike nine ise Seyhan'ı köyden duyup öğrenmiş, evlerine kadar varıp dünürcü olmuştu belki verirler diye. Seyhan'ın anası Asiye kadının işine gelmişti de üç koyunla, Halil'in gazi maaşına göz dikmiş, birikmişini çeyiz parası diye almıştı. Seyhan'ın ise bundan hiç haberi yoktu. O şimdi yemekler azıcık soğudu diye acele acele yemekleri kaşıklayıp çorbaya ekmek bana bana yiyordu. Yediği bezelyeli pilavı, cacığı, çorbayı Halil'in tek eliyle yaptığını bilmeden.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kod adı :Buz

read
6.1K
bc

Sessiz Çığlık

read
10.0K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.2K
bc

AŞKIN KÜLLERİ [ YENİDEN DOĞMAK ]

read
7.4K
bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

Geyna-Layon'un Fısıltısı

read
1.3K
bc

Kader Çıkmazı

read
4.6K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook