3.Bölüm

1122 Words
Bölüm 3: Kıvılcım Kapının kilidi, ertesi sabah bir tabak çorba ve ekmek getiren Numan'ın eliyle açıldı. Sahra, yatağın kenarında, sırtı dönük oturuyordu. Pencereden sızan sabah ışığı, toz tanelerini altın gibi parlatarak yüzüne vuruyordu. Yüzü, gözyaşları ve uykusuzluktan şişmişti ama gözlerinde, dün geceki o çiğ korkunun yerini, donuk ve keskin bir ışık almıştı. Numan, tabağı sessizce masaya bıraktı. "Hanımefendi... Bir şeyler yiyin. Lütfen." Sahra dönmedi. "Mehtap Hanım nerede, Numan?" diye sordu. Sesi, porselen gibi ince ve kırılgan, ama altında çelik gibi bir soğukluk taşıyordu. Numan irkildi. Bu soruyu beklememişti. "O... O ayrı bir bölümde, Hanımefendi. Dinleniyor. Doktorlar geliyor." "Onu görmek istiyorum." "Bu... Bu mümkün değil. Devran Ağa..." Sahra nihayet döndü. Yüzünde, zoraki bir sakinlik vardı. "Devran Ağa, benim ziyaret etmemi yasakladı mı? yeni gelini olacak kadın, hasta kuması olacak kadını merak ediyor. Bu kadar mı insanlıktan nasipsiz bu ev?" Kelimeleri öyle bir seçiyordu ki, her biri bir bıçak gibi saplanıyordu Numan'ın savunmasız vicdanına. Numan'ın yüzü allak bullak oldu. "Hayır, yasaklamadı ama... Durumu iyi değil. Üzülürsünüz." "Zaten üzgünüm, Numan. Daha ne kadar üzülebilirim ki?" Sahra ayağa kalktı. Bedeni ağrıyordu ama dik duruyordu. "Beni ona götür. Ya da yerini söyle, kendim giderim. Seçim senin." Numan, kapıya, koridora, sonra tekrar Sahra'ya baktı. Devran'ın gazabı korkunçtu. Ama bu kadının gözlerindeki o çaresiz çelik iradesi de öyle. İçinde bir şeyler kıpırdadı. Belki de bu zulme sessiz kalmak, Devran'ın öfkesinden daha ağırdı. "Lütfen sessiz olun," diye fısıldadı sonunda, yenilgiyi kabul eder gibi. "Sadece beş dakika." Konağın daha tenha, daha loş bir kanadına yöneldiler. Havada ilaç ve havasızlık kokusu vardı. Numan, bir kapının önünde durdu. "Buyrun. Ben... Ben dışarıda bekleyeceğim." Sahra, kapıyı usulca itti. Oda, kendi odasından daha küçük ve daha basitti. Kalın perdeler ışığı engelliyor, sadece bir şamdanın titrek alevi odayı aydınlatıyordu. Yatakta, yastıklara gömülmüş, bir deri bir kemik kalmış bir kadın yatıyordu. Mehtap. Nefes alışı, hırıltılı ve düzensizdi. Yüzü, mum gibi beyazdı. Sahra'nın içi sızladı. Bu kadın, onun 'rakibi' miydi? Bu solgun gölge, bu evliliğin meşruiyetini sağlayacak araç mı? İğrençti. Tam geri çekilecekti ki, Mehtap'ın gözleri açıldı. O ela gözler, Devran'ınkilerle aynı renkteydi, ama onunkiler gibi buz gibi ve boş değil, derin bir yorgunluk ve hüzünle doluydu. Sahra'yı gördü, şaşırmadı. Adeta bekliyor gibiydi. "Geldin demek," diye fısıldadı, sesi bir yaprak hışırtısı kadar zayıf. "İstanbul'dan gelen güvercin." Sahra, yatağın kenarına yaklaştı. "Ben... Ben Sahra." "Biliyorum." Mehtap, zorlukla gülümsedi. Bu gülümseme, yüzündeki çizgilere acı bir ifade vermişti. "Bu eve düşen her kuşun adını bilirim. Sen... En şanslısısın. En azından kanatların henüz kırılmamış." Sahra'nın boğazı düğümlendi. "Bu delilik. Ben burada kalmayacağım. Kaçacağım." Mehtap'ın gözlerinde acıyanık bir ışıltı belirdi. "Kaç? Nereye? Bu dağlar, Devran'ın av sahası. Seni bir günde bulur. Ve bulduğunda..." Bir öksürük nöbeti aldı, göğsü zorlanarak inip kalktı. "...kanatlarını gerçekten kırar. Hem de bir daha asla uçamayacak şekilde." "Öyleyse ne yapmalıyım? Pes mi etmeliyim? Senin yerini mi almalıyım?" diye sordu Sahra, sesi titreyerek. Öfkesi, bu hasta kadının karşısında eriyor, yerini derin bir çaresizliğe bırakıyordu. Mehtap, uzun uzun Sahra'ya baktı. "O, gücü anlar. Sadece gücü. Korktuğunu görürse, seni ezer. Ama... karşı koyduğunu görürse, saygı duyar. Belki o zaman... Belki o zaman bile bile ölüme yürümezsin." Bir elini, cılız bir şekilde kaldırdı. "Bu ev... bir kafes. Ben kırıldım. Sen... Sen kırılma. Kıvılcım ol. Belki yangın çıkarırsın." Sözleri, odanın ağır havasında bir lanet gibi asılı kaldı. Tam o sırada, kapı hızla açıldı. Devran'ın heybetli silueti girişi doldurdu. Yüzünde, buz kesmiş bir öfke vardı. Numan, arkasında, ezilmiş büzülmüş, yere bakıyordu. "Ne işin var burada?" diye gürledi Devran, sesi odanın duvarlarında yankılandı. Doğrudan Sahra'ya yürüdü. Mehtap, zayıf bir sesle, "Devran, lütfen..." diye mırıldandı. Ama Devran, karısına bile bakmadı. Sahra'yı kolundan yakalayıp odadan çıkarttı. Numan'ın yanından geçerken, "Senin hesabını sonra soracağım," diye tısladı. Sahra'yı, koridorda duvara doğru itti. Sırtı taşlara çarptı, canı yandı. Ama bu sefer çığlık atmadı. Başını kaldırdı ve Devran'ın o buz gibi ela gözlerine meydan okurcasına baktı. Mehtap'ın sözleri kulaklarında çınlıyordu: Kıvılcım ol. "Demek kuralları beğenmiyorsun," diye homurdandı Devran, yüzünü ona yaklaştırarak. Nefesi, dün geceki gibi tütün ve öfke kokuyordu. "Demir yumruğu tatmak mı istiyorsun?" Sahra, korkusunu yutkunup, içindeki öfkeyi sesine yükledi. "Senin demir yumruğun, sadece hasta kadınlar ve kapana kısılmış esirler üzerinde işliyor, öyle mi?" diye çıkıştı. Sesi, ilk kez bu kadar sert ve meydan okuyucuydu. "Ne kadar da büyük adamsın!" Devran'ın gözlerinde bir şaşkınlık kıvılcımı çaktı, hemen ardından daha derin, daha karanlık bir öfke geldi. Sahra'yı daha sert sıkıştırdı. "Cesur konuşuyorsun. Ama cesaret, bu dağlarda aç kurtları doyurmaz." "Beni doyuramazsın," diye hırladı Sahra. "Ben İstanbul'un en iyi avukatlarından birinin asistanıydım. Biraz hukuk bilgim var. Behram'ın miras payı bende. Eğer bana bir şey olursa, İstanbul'daki bağlantılarım durumu soruşturur. Bu ilkel 'kanunların' İstanbul'un göbeğinde işleyeceğini mi sanıyorsun? Seni ve bu lanet olası ailenizi, medyanın önüne oturturlar!" Bu bir blöftü. İstanbul'daki bağlantıları zayıftı. Ama Devran'ın dünyasında, 'İstanbul' bir hayli, uzak ve tehlikeli bir güçtü. Devran'ın yüzündeki ifade değişti. O bomboş, vurdumduymaz ifade, yerini analitik, tehlikeli bir meraka bıraktı. Parmaklarının baskısı biraz azaldı. "Demek tehdit ediyorsun?" diye sordu, sesi alçak ve daha da tehlikeli. "Hayır," diye karşılık verdi Sahra, nefesi hızlı ama sesi kararlı. "Sadece gerçekleri söylüyorum. Beni bir mal gibi alıp satamazsın. Behram'ın ölümü şüpheli. Eğer zorla burada tutulduğum ortaya çıkarsa, bu konak bir medya sirkine döner. Bunu ister misin? 'Taşranın Kanlı Gelenekleri' manşetlerini?" Devran, onu öyle bir süzdü ki, Sahra içinin ürperdiğini hissetti. Ama geri adım atmadı. Mehtap'ın dediği gibi, korkusunu göstermemeliydi. Sonunda, Devran yavaşça geri çekildi. Bir adım, iki adım. Yüzünde okunaksız bir ifade vardı. "Öyleyse anlaşalım," diye konuştu, sesi yeniden o mekanik, duygusuz tona dönmüştü. Ama artık bir parça saygı vardı içinde. "Bir ay. Burada bir ay kal. Mehtap'la... vakit geçirirsin. Ailenin bir parçası olduğunu görürsün. Eğer bir ayın sonunda hala gitmek istiyorsan, miras payını bana devredip, tertemiz bir şekilde yolcu ederim." Sahra'nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu bir oyundu. Açıkça belliydi. Ama aynı zamanda bir fırsattı. Kaçmak için zaman kazanmıştı. Güvenini ve planını toparlamak için. "Kimseye zarar gelmeyecek," diye ekledi Devran, Sahra'nın içinden geçeni okur gibi. "Sözümü veririm." Sahra'nın içindeki her şey bu anlaşmaya karşı çığlık atıyordu. Ama mantığı, bunun şu an için en iyi şansı olduğunu söylüyordu. Nefesini tutup, "Peki," dedi. "Bir ay. Ama kuralları ben de koyacağım. Ben bir hizmetçi değilim. Saygı göreceğim." Devran'ın dudakları, o soğuk, acımasız gülümsemeyle tekrar kıvrıldı. "Pekala, İstanbul kızı. Oynayalım. Ama unutma, bu benim saham. Ve ben her zaman kazanırım." Dönüp uzaklaştı. Adımları, dün gece olduğu gibi yankılanıyordu, ama bu sefer bir tehditten çok, bir meydan okumaydı. Sahra, sırtını dayadığı soğuk duvarda kayarak yere çöktü. Kalbi göğsüne çekiç gibi vuruyordu. Elleri titriyordu. Ama içinde, küçük, sönmek bilmez bir alev yanıyordu. İlk elini o oynamıştı. Ve kaybetmemişti. Numan, titreyerek, yanına yaklaştı. "Hanımefendi..." Sahra, başını kaldırdı. Gözlerinde, Numan'ın daha önce hiç görmediği bir kararlılık vardı. "Bana bu aileyi anlat, Numan," dedi. "Her detayını. Her kirli sırrını. Her zayıf halkasını." Bu bir savaştı. Ve Sahra, artık düşmanının topraklarını öğrenmeye kararlıydı. Kıvılcım çakılmıştı. Şimdi sıra, yangını çıkarmaktaydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD