bc

Sıradaki Av: Saraydaki Cadı

book_age16+
267
FOLLOW
4.5K
READ
revenge
reincarnation/transmigration
family
HE
opposites attract
curse
witch/wizard
king
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
bxg
kicking
city
mythology
small town
magical world
another world
superpower
cruel
ancient
addiction
like
intro-logo
Blurb

"Krallığınız, öldürmekten çekinmediğiniz kehribar harelerde hayat bulacak.

Doğacak çocuk bir cadının iç enerjisi ile dünyaya ışık saçacak.

Ve tahttaki kral, onun için neyin önemli olduğunu anlayacak."

Krala bir kehanet fısıldandı. Şimdi bu kehanete uymak onun son şansı olacaktı.

chap-preview
Free preview
1✨Giriş
Taş duvarın önündeki küçük tarladan ektiği marulları toplarken yan bahçedeki komşuları, dün gittiği pazarda dönen dedikoduları ona anlatıyordu. Başına sardığı küçük şal, onu güneşten korusun diyeydi ama yaz sıcağı Auralion'u her zaman fena vururdu. Bu saatlerde tüm dükkan sahipleri bile birkaç saatliğine kepenk indirirlerdi. Ama ne yazık ki ev işi beklemiyordu. Daha küçük verandayı silecek, babası gelmeden akşam yemeğini hazırlayacak ve öğleden sonrayı Bayan Himlor'un çocuğuna yazı öğreterek geçirecekti. "Pazarda tezgah açan Silon da bu sabah evinde ölü bulunmuş. Kocası geceyi Aşk Evinde geçirmiş görünen o ki. Kadını kimin öldürdüğü bilinmiyor." "Cadı mıymış?" Kadın, serdiği çamaşırları telaşla bırakıp taş duvara yaklaştı. "Bunu nasıl dile getirirsin? Ölü kadının ruhunu yaralayacaksın. Henüz bir gün geçmedi üstünden, seni duyar da kızarsa musallat olur." Sepetin yeterince dolduğuna inanan Lena kucakladı ve ayağa kalktı. "Eminim tüm şehir bunu konuşuyordur. Geceleri ortaya çıkan o grubun tek yaptığı cadıları avlamak." "Silon bir cadı değildi." Sepeti tahta masanın üstüne bıraktı ve ellerini bahçedeki kuyudan su çekerek yıkadı. "Silon varlığından haberdar olmayan bir cadı olmalı. Gece avcılarının gizli gizli büyü ile uğraşan cadıları avladığını biliyoruz." Komşu, derin bir nefes aldı. Çamaşır sermeye dönmeden önce başını belli belirsiz salladı. "Doğru... Eskiden topraklarımızın nasıl olduğunu merak ediyorum. Bir zamanlar cadılık maddi getirisi olan şahane bir işmiş diye duymuştum." Lena ellerini eteğine sildi. Marulları bir bir ayırırken akşam pazarında satacaklarını sepette bıraktı. "Şimdi bir cadı, cadı olduğunu ancak hamile kaldığında anlayabiliyor, ki onun da çoğu doğumdan sonra yattığı derin uykudan kalkamıyor." Lena onu dinliyormuş gibi yapmaya devam etti. Bir yandan akşam pişireceği ekmek için yeterli un olup olmadığını düşünüyordu. Komşusunun cadı hikayeleri, gündem dedikoduları pek umrunda değildi. Gerçek hayat akıp giderken peri masalları ile kaybedeceği vakit yoktu. Küçüklüğünden beri! "Sana Alex'in talip olduğunu duydum. Babana bir küp şeker ve üç mısır götürmüş. Nehirdeki tüm halk şaşırmış." Bir şeyin bu topraklarda sır kalmasına imkan yoktu. Şehir ne kadar büyük olsa da insanlar öyle bağlıydı ki biri birinin tanıdığı mutlaka çıkardı. "Biliyorum." "Babanın reddettiğini de biliyorsun." Biliyordu. Akşam babası eve geldiğinde morali bozuk ve mutsuzdu. Yemeğini bile yememişti. Sorduğunda ise durumu anlatmıştı. "Biliyorum." "18 yaşında hala evlenmemiş bir kadın ancak kusurlu ya da cadıdır derler. Baban neden hala seni evlendirmiyor anlamıyorum." Lena ona döndü. "Cadıyım! Cadıyım da ondan evlendirmiyor beni!" Aksi çıkışı komşunun gözlerini belertmesine sebep oldu. Eteğini toplayarak duvara yaklaştı ve susmasını işaret etti. Gözleri etrafta korkuyla dolanıyordu. "Bu konu hakkında şaka yapılır mı Lena? Sus, bir duyan olacak, inanacak! Kafan bedeninin üstünde güzeldir." Lena ellerini çırptı. Onun bu korkusuna aldırmadı, cadı olmadığından pek tabii emindi, babası da emindi. "Babam yaşlı bir adam. Evlendikten sonra bu evde yapayalnız kalacak ve sefil olacak. Zaten kazandığı üç bakırla benim için çeyiz hazırlaması mümkün değil. Sefalet bekarlık getirir derler atalarımız. Sen hala kusur arıyorsun bende! Tek kusurum bir altın sikkemim bile olmaması." Kadın bir kez daha susmasını işaret etti. "Fakirlik cadılıktan bile kötüdür derler! Ağzını her açtığında daha da kabalaşıyorsun." Lena sıkıntılı bir nefes verdi. Bir kısmını ayırdığı lahanaları mutfağa koyarken sepette kalanları alarak doğruldu. "Gidiyor musun? Akşam pazarı için erken." Lena, ona aldırmadı. Kaba ve derdi günü dedikodu olan komşusunu görmezden gelerek bahçe kapısını itti. Toprak yolda ilerlerken içi sıcaktan bunalmıştı. Bazen kendini Auralion'un en soğuk memleketinde hayal ederdi. En azından hayatında bir kez kar dedikleri küçük buzların yağışını seyretmek istiyordu. Ama bu Anahu'da mümkün değildi. Başkente en son kar yağdığında koca bir cadı katliamından sokakta kan gölü oluştuğunu söylerlerdi. Belki de kar, bu kaybı gizlemek istemişti. Yanından geçen at arabasının kaldırdığı tozdan lahanalarını korumak için başındaki eşarbı çıkardı ve sepetinin üstüne örttü. Dört sokak ilerideki Himlor konutuna vardı. Tahta kapıyı çaldı, ona kapıyı sekiz yaşındaki öğrencisi açtı. "Anne, Bayan Öğretmen geldi." İçeri girdi. Sepetini kapının önüne bıraktığında evden Bayan Himlor çıktı. Karnı burnunda ona el salladı. Bu hali ona öyle tatlı geliyordu ki Lena, bir çocuğun doğumunun ne kadar acı verici olduğunu hatırlayana kadar babası onu evlendirmediği için kızıyordu. Lakin kadınlar, Tanrılar tarafından gerçekten cezalandırılmış olmalıydı. Yoksa neden doğum bir kadına bahşedilsin ki! "Hoş geldin Lena. Vakit kaybetmeden derse geçebilirsiniz. Sizin için soğuk şerbet hazırlayacağım." Lena, bahçedeki tahta verandaya oturdu. Birazdan elinde birkaç kullanılmış kağıt ve kurşun kalemle, saçları iki yanından at kuyruğu yapılmış neşe saçan kız geldi. Öğretmeninin yanına oturarak vakit kaybetmeden kağıdı aralarına koydu. Neredeyse bir saate yakın ders çalıştılar. Bu süre de Bayan Himlor onları hiç rahatsız etmedi. Yalnızca vaktin dolduğunu söylemek için çardağa girdi. Elinde birer bardak soğuk şerbet vardı. "Alın bakalım, ikiniz de hak ettiniz." Lena teşekkür etti. Bardağını usulca eline aldı. Bayan Himlor onun karşısına oturduğunda hızla şerbetini bitiren kız özgür olduğunu anlayarak kendini çardaktan dışarı attı. Oyun oynamak için mahalledeki arkadaşlarını bulacaktı belli ki. "Akşam pazarına mı gideceksin?" Lena başını salladı. "Marullarım sabah pazarı için uygun değil. Akşam pazarına götüreceğim bugün." "Henüz evlenmeden kendini bu kadar paralarsan gençliğini ve sağlığını çabuk kaybedersin." Lena arkasına yaslandı. "Evlilik için tek kusurum bu değil ne yazık ki. Fakirliğim de ortada. Hem yaşım geçti. Bu saatten sonra babama bakıp hayırlı bir evlat olabilirim ancak." Kadın hamileliğin hüznü ile başını eğdi. "Bir kız kardeşim var, biliyorsun ki Saray mutfağında çalışıyor. Bir aya kadar eleman alacaklarmış. Geçen gün yolladığı mektupta bahsetmişti. Senden bahsedebilirim, belki şansın yaver gider ve birkaç altın biriktirirsin. Ne dersin?" Lena ellerini ovuşturdu. "Saray adabını hiç bilmem ki." Bayan Himlor önemsiz bir şeyden bahseder gibi elini salladı. "Kız kardeşim saraya girdiğinde 15 yaşındaydı ve hiçbir şey bilmiyordu. Bir mutfak çalışanının değil Kralı bir soyluyu görmesi bile imkansızdır. İki öğün yemek, yatacak yer ve biraz para... Cennet gibi değil mi?" Lena heveslendi. Üç altın, onun bir ayda yaptığı satışların ve verdiği özel eğitimden kazandığı düşünülünce çok büyüktü. Tüm çabasına rağmen, yalnızca saray mutfağında çalışarak zengin olmak mümkün müydü? "Evet, kesinlikle senden bahsedeceğim. Eminim birkaç tanıdık vasıtasıyla girebilirsin. Bu sayede hem babana bakarsın hem de bir yılda kendine şahane bir çeyiz hazırlamış olursun. Babanı merak etme, ona hepimiz iyi bakarız dışarıda." Lena göğsündeki kuşun heyecandan çırpındığını hissetti. Gözleri satmak zorunda olduğu lahanalara döndü ve mutlulukla gülümsedi. "Senden haber bekleyeceğim o halde." "Bir dahaki dersin son dersin olacak. Güven bana Lena."

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Tutku'nun Esiri

read
23.4K
bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
4.1K
bc

evli kadın evli adama aşık oldu

read
10.1K
bc

ALFABETA (+18)

read
29.1K
bc

Ölüm Yıllıkları

read
1.2K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
24.5K
bc

SENİ HİSSEDİYORUM ( 2 )

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook