bc

Saklı Deniz

book_age18+
2.5K
FOLLOW
14.0K
READ
contract marriage
manipulative
mystery
cheating
disappearance
friendship
illness
lies
stubborn
like
intro-logo
Blurb

Deniz, ailesinin yıkımından sonra kendi başına, inşa ettiği duvarları korunaklı bir kale haline getirmişti.

Boston'da devam eden yaşamı, ani gelişen olaylarla İstanbul'a geçiş yaparken hayatından çıkmayacak bir gerçekle karşılaştı.

AŞK!

Ve o aşkın sahibi ukala, kendini beğenmiş, zorba bir adam.

Kerem Hazar...

Deniz'in korunaklı kalesinden içeri sızan Kerem, her şeyi yerle bir edecekti.

Buna rağmen hiç bir şey kolay olmayacaktı.

Çünkü ;

Deniz'in içinde sakladığı gerçekleri kadar Kerem'in de sakladığı gerçekler vardı...

chap-preview
Free preview
Tanışma
 Gözleri odanın tavanını boş bakışlarla izlerken aklından geçen düşünceler gözlerini puslandırmaya yetmişti. Bu şehirde kalmak canını acıtıyordu. Üzerini toprakla örttüğü kötü anılar karabasan misali üzerine çöküyordu. Her ne kadar akıtacak yaşı olsa da onları özgür bırakmayacaktı. Bunu yapmak demek  yıllar boyu ördüğü duvarları yıkmak demekti. Geleli neredeyse 3 hafta olacaktı. Babasının sağlığı iyiye gidiyordu. Daha fazla burada kalmanın anlamı yoktu. Kendisini bekleyen bir işi vardı. Biliyordu ki ne kadar çok kalırsa ayrılması o kadar zor olacaktı. Her ne kadar ayrılacağı insanlar annesi, babası olmasa da. Onlarsız yaşamaya alıştırmıştı kendini. Asıl korktuğu kişiler gerçekten ailem diyebileceği kişilerdi. Gitmeye karar verince bütün samimi duygularıyla kalmasını isteyen ve ellerinden gelen her şeyi yapan insanlar. Onlar halaları, kuzenleri ve eniştelerinden başkaları değildi. O zamanlar  başka bir kadın için evi terk etmiş babasının umurunda bile değildi Deniz. Ama o buna rağmen acilen ameliyata alınan babası için gelmişti. Ne ironiydi ama. Kaçtığı insanlardan  dolayı, yıllardır uğramadığı şehre babası için gelmişti. Acıyla yukarı kıvrılan dudakları kapının çalınmasıyla düz çizgi haline geldi. Vücudunu dikleştirerek yatağın başlığına dayadı ve pürüzlü sesiyle gelmesini söyledi. Meraklı gözleri gelen kişiyi görünce gülümsedi. Kumral saçları, beyaz teni ve hafif bal rengine çalan açık kahve gözleriyle Ege içeri girip yatağın ucuna oturmuştu. " Günaydın " "Valla gün senin için gün aydın olabilir Deniz'cim, aynı şeyi kendim için söyleyemiyorum." Kaşlarını hafifçe kaldırarak "neden?" diye merakla sordu. "Zatı aliniz kıymetli kıçını kaldırıp 3 gündür odadan çıkmayınca annem ortalığı velveleye verdi. " "Biliyorsun çok yoruldum, dinleniyordum." Diye geçiştirmeye çalıştı.  Her ne kadar hastane ve ev arasında mekik dokusa da onu asıl yoran, duygusal olarak ayakta durmaya çalışmasıydı.  "Evet sevgili kuzen öyle ki sonbahar aylarında kış uykusuna yattın diye korkmaya başladı herkes. O yüzden şimdi hemen kalkıyorsun ve tüm pazar gününün tadını çıkarıyoruz. Yoksa annem bizim canımızı çıkaracak." Kuzeninin annesinden ciddi anlamda korktuğunu anlayan Deniz kahkahalarla gülmeye başladı.  Halasının panik olunca yapabileceklerini bildiği için Ege'ye hak vermişti. Ama yine de takılmadan geçmedi. " Vay benim çapkın, kızların yüreğini ağzına getiren kuzenim annesinin kuzusu olmuş." Deyip koca bir kahkaha attı.  Gerçekten gülmeye ihtiyacı var gibi.  Bu lafa cevap vermek ise Ege için zor olmazdı. Ama uzun zaman sonra onun bu şekilde güldüğünü görmek Ege'yi  fazlasıyla mutlu etmişti. Deniz'in kahkahaları son bulduğunda ona sıkıca sarıldı. Deniz birden Ege'nin  sarılışına  anlam veremedi." Seni böyle  gülerken görmek  güzel. Çok güzel." Bu cümleyi duymak Deniz'in  daha sıkı sarılmasını sağladı. Ege Deniz için daima onu koruyup kollayan bir abi gibi olmuştu. Çocuklukları beraber geçmişti. Deniz'in dışa vurmadığı bütün duyguları bilen Ege için onun gülümsemesi çok şey ifade ediyordu. "Hadi hazırlan bir an önce. Yoksa annem ikizleri çağırmakla  tehdit etti. Sanırım onları bana tercih etmezsin." İkizlerden bahsederken muzip bir ifade yerleştirdi yüzüne. Deniz'in ruh halinin ikizleri kaldıramayacağından emindi.  Saruhan ve Batuhan kardeşlerin her şeyi dozundan fazla yaşadığı düşünülünce kendisiyle dışarı çıkma fikrinin daha cazip hale geldiğini biliyordu. Deniz ise Ege'nin kendisine sarılmasıyla, çevresinde ki insanları istemeden de olsa üzdüğünü anlamıştı. Zaten birkaç gün sonrası için gitme kararı almıştı. Boston'a gitmeden önce kalan günlerini ailesiyle dolu dolu geçirecek ve sonra gönlü rahat olacaktı. " Tamam Derya sultan kazandı pes ediyorum. Hazırlanmam biraz uzun sürebilir ve seni bekleteceğim için hiç üzgün değilim."  "Fabrika ayarlarına geri dönmen için ikizlerin adını söylemenin yeterli olacağını bilseydim daha önce  yapardım. Ayla teyzem ve Cüneyt enişte  resmen asrın buluşuna imza atmışlar." "Cüneyt enişte bunu duyarsa asıl buluşu senin üzerinde dener bence." gülmekten hafif ağrıyan karnını tutarak  söylemişti bu sözleri. "Hadi beni daha fazla güldürmede hazırlanayım." "Tamam" diyerek çıktı odadan. Deniz ilk önce duşa girerek hazırlanmaya başladı. Apar topar gelmek zorunda kaldığı için yeni aldığı giysilerin içerisinden rahat olması açısından jean çıkararak üzerine de uygun bir şeyler geçirdi. Saç ve makyajı tamamlayıp aşağı indi.   Ege'yle birlikte ilk önce kahvaltı yapmak için denize bakan çok güzel bir  bahçeye gittiler. Geldikleri yer pazar günü olmasına rağmen çok kalabalık değildi. Bu da Deniz'in daha çok hoşuna gitmesini sağlıyordu. Eylül ayının son günleri onlara güneşli, güzel bir gün armağan etmişti. Bol muhabbetli, neşeli geçen kahvaltıdan sonra kahvelerini içerlerken aralarında oluşan sessizliği bozan Ege olmuştu. "Dayıma gidelim mi?" Babası ne olduysa beş altı aydır Deniz'le görüşmeye çalışıyordu. Her görüşme talebi Deniz tarafından red ediliyordu. Hastaneden eve çıktığında da Deniz'le  konuşmaya çalışmıştı.Ama ya bir engel çıkmış ya da Deniz konuşmamak için elinden geleni yapmıştı. " Gerek yok. Zaten bir kaç gün sonra gitmeyi düşünüyorum. Gitmeden önce uğrarım." Deniz'in gideceğini duyan Ege'nin birden suratı düştü. "Ne zaman gidiyorsun?" "Henüz belli değil. Yarın bilet almayı düşünüyorum." "Bu kadar erken gideceğini düşünmemiştim." "Kalmam için bir sebep yok. Babam gayet iyi, sizleri gördüm ve başında bulunmam gereken bir iş var. Neil'in isteyince nasıl sert bir patron olduğunu tahmin edemezsin. Gazabına uğramak istemem." Ege tam birkaç hafta daha kalmasını söyleyeceği sırada telefonu çaldı. Ekrana baktığında gelen telefonun iş ile ilgili beklediği önemli bir haber olduğunu anlayınca Deniz'den  müsaade isteyip sakin bir yere doğru yürümeye başladı. Deniz Ege'nin gitmesiyle mavi suları seyretmeye başladı. O sırada yanından koşarak geçen bir erkek çocuğu gördü. Henüz 7-8 yaşlarında olduğunu düşündüğü çocuk biraz hızlı ilerleyince ayakları birbirine dolandı ve yere düştü. Deniz bunu görünce hemen koşarak çocuğun yanına gitti ve onu kaldırdı. Çocuğun ellerine ve yüzüne bakarak kanayan bir yerinin olmadığını anladı. Ama çocuğun yüzünde gördüğü ifadeyle başka bir yerinin acıdığını anladı. neresi acıyor diye sordu. hafif çatlayan sesiyle dizinin acıdığını söyledi.  Deniz yakınlarda bulunan bir sandalyeye çocuğu oturtarak acıyan dizine baktı. Kanamadığını sadece yere hızlı bir şekilde düştüğü için fazla acıdığını söyledi ve çocuğu ailesinin yanına kadar götürdü. Masaya geçip oturduğunda Ege'nin de geldiğini gördü. Soğumuş olan kahvesinin kalan yarısını içmekten vazgeçti. Ege yarım kaldığı konuşmaya devam edecekken adının söylenmesiyle sesin geldiği yöne  başını çevirdi. "Rıfat Bey nasılsınız?" Ege ayağa kalkıp yaşlı adamla saygıyla selamlaştı. Aynı şekilde karşılık verdi Rıfat bey. Adamın tanımaya çalışır gibi Deniz'e baktığını görünce tanıştırması gerektiğini hatırladı. "Tanıştırayım kuzenim Deniz, Murat dayımın kızı." "Memnun oldum Deniz. Rıfat Hazar. Doğrusunu söylemek gerekirse Murat'ın bu kadar güzel bir kızı olduğunu bilmiyordum. " yaşına göre gayet dinç görünen adamın içten gülümsemesine samimiyetle cevap verdi Deniz. "Bende memnun oldum Rıfat bey. Muhtemelen bilmiyorsunuzdur çünkü uzun yıllardır yurtdışında yaşıyorum." Deniz güzelliği ile ilgili yapılan iltifatı göz ardı ederek cevapladı  adamı. Bunu kendini beğenmiş olmasından ya da güzel bulmamasından yapmamıştı. Tamamen mütevazi kişiliğinden kaynaklanıyordu. Kendisine verilen kibar cevaba memnun olduğunu gösteren geniş bir gülümseme bahşetti. "Murat'ın aniden rahatsızlanması bizi çok endişelendirdi umarım şimdi  daha iyidir?" "İlginiz için teşekkür ederim. Gün geçtikçe daha da iyileşiyor." "Öyleyse sevindim." Ege'yle yaptığı birkaç cümlelik iş konuşmasından sonra kendini masada bekleyen arkadaşların yanına döndü. Yapılan kısa vedanın ardından hesabı isteyip kalktılar. Arabaya doğru giderken kolunu Deniz'in boynuna dolayarak yanına çekti. Deniz yapılan konuşmalardan babasının işiyle ilgili bir şeyler konuşulduğunu anladı ve Ege'ye merakla sordu. " O adam kimdi Ege?" "Rıfat Hazar Türkiye'de  ve birkaç ülkede lojistik firmalarının önde gelenlerinden. Anlayacağın önemli bir iş adamı. Dayım hastalanmadan önce ortaklık imzalayacaklardı. Hastalanınca rafa kaldırıldı."  Deniz onu sadece dinledi.  "Şimdi  küçük hanım, merakınızı giderebildiysem ne yapmak istersin söyle bakalım." "Tamam. Şile'ye gidelim. Orayı çok özledim. Hem yapmış olduğumuz son yarışın rövanşını almaya çalışırsın. Ne dersin?" Deniz'in Amerika'ya gidişinden önce Ege'nin geldiği tatilleri genellikle Şile' de geçirmişlerdi. Ve orada Atv motorlarla yaptıkları gezintiler zamanla aralarında yarışa dönüşmüştü. "Hımm demek iddialısın. Görelim bakalım hala tozu dumana katabiliyor musun?" "Görelim" kendine güvenin son haddinde olduğunu gösteren bir tavırla cevap verdi Deniz. Ve yarının kendisine  getirecek olduklarından habersiz yola koyuldular.  

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
224.4K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook