Sabah yine başım zonklayarak uyandım. İnsanın alkol içince başı ağrır benim içmeyince. Bünye alışık tabi barlarda, sokaklarda içmeye. Ah ah şimdi Beşiktaş'ta olmak vardı. Nerde akşam orda sabahtı. Siktiğimin Kaan'ı seni. Bak yine hatırladım. Gidip bir ara yine tokatlamam lazım o şerefsizi. Koskoca İstanbul'da kadın mı kalmadı dürzü. Çükün kopsun emi.
Günlük beddua dozumu da doldurduğuma göre evden çıksam iyi olacak. Asım Amca dokuzda gel demişti ama ben yine de erken çıktım. Yolda poğaça simit falan alırım, beraber kahvaltı yaparız ustayla. Gerçi onun evinde eşi ve kızı var. Ama olsun belki benimle kahvaltı yapar. Ah kahretsin yine niye aile özlemim depreşti ki.
Bugün de kusmamak için savaş verdiğim dolmuştan inip yürümeye başladım. Asım Amca'da bana göre tulum vardır inşallah. Eski bir kot pantolon ve tişört gitmiştim ama günün sonunda hepsi yağ olacak.
Dükkana geldiğimde Asım Amca dükkanın kepenklerini yeni açıyordu.
"Günaydın Asım Amca."
Yine babacan gülümseyişiyle karşılık verdi.
"Günaydın oğlum."
Yüzünde ki sakalları kesmiş. Kesin hanımı söyledi kesmesini, dünür adayların gelecek diye.
İçeri girerken elimdeki poşeti gösterip
"Simit poğaça aldım, kahvaltı yapmadıysan birlikte yaparız"dedim.
Acaba hevesli mi konuşmuştum. Asım Amca bıyık altından güldü.
"Yaparız tabi oğlum" dedi ve telsizi alıp iki çay söyledi.
Çaylar da gelince taburelere oturup kahvaltı yaptık. Ama Asım Amca çok yemedi. Belliydi işte zaten kahvaltı yapmış, beni kırmamak için yaparız demiş.
İkinci çayları içerken dükkana gelen arabayla toparlanıp kalktık. Asım Amca arabadan inen adamla konuşup arabanın arızasını öğrenirken bende etrafı topladım.
Adam arabayı bırakıp gitti. Asım Amca dükkanın içindeki camlı bölmeye çağırdı.
"Gel oğlum, şu dolapta tulumlar var. Benim oğlanın eski tulumları, seninle aynı boylarda bunlar olur sana."
"Tamam usta."
Asım Amca çıkınca demir dolabı açıp tulumlardan birini giyinip çıktım.
Öğlene doğru arabanın işi bitince biz de mola verdik. Çaylarımızı içerken telefonumun bildirim sesiyle tulumun cebinden çıkarıp baktım.
Mahalle Abisi: Saat iki de futbol sahası.
054..................: Bu defa da ben gelemem işim var.
Mahalle Abisi: Ne işin var?
054....................: Lan sanane sokuk ne işim varsa var. Sana hesap mı vericem.
Mahalle Abisi: Bak benimle düzgün konuş çocuk.
054...................: Konuşmuyorum abisi. Akşam altı da diyelim biz o kavgaya.
İkimizde kavga için buluşma ayarladığımızı biliyorduk.
Mahalle Abisi: Tamam.
Ha şöyle adam ol canımı ye abisi. Neyse bunu ona yazmasam daha iyi olacak. Sonuçta kavgaya kaç kişiyle gelecek bilmiyorum. Tek başıma üç kişi alırım ama daha fazlası gelirse nanayı yerim.
Mesajlara girip KARDEŞLER PİDE SALONU grubuna girdim.
Yakup: Beyler akşam altıda bizim mahallenin altındaki sahaya gelin kavga var.
Yılmaz: Tamamdır.
Piç Kaan: Kiminle takıştın yine
Yakup: Sorgulama şerefsiz kardeşim benim. Bak yine sabah sabah senin yüzünden bu sokuk şehre geldiğimizi hatırladım. Aralarına seni de katar, üst üste koyup seni de sikerim brocum.
Piç Kaan: Tamam lan tamam iyi ki bir hata yaptık.
Yılmaz: Senin ki asrın hatası kardişim, o yüzden bence sus
Erdinç: Abi neyin kavgası bu?
Yakup: Mahalle kavgası yavrum. Birilerinin tavuğuna kışşttt demişiz yine. Biz de horozlarının cezasını kesmeye gidiyoruz.
Erdinç: Gidelim abi.
Telefonu cebime atıp çoktan soğuyup şerbete dönen çayımı içip ortalığı toplamaya başladım. Akşama kadar dört araba daha geldi. Asım Amca tanınan ve güvenilir bir tamirci olsa gerek müşterisi eksik olmuyor.
Akşam altıda futbol sahasına gittiğimde bizimkiler çoktan gelmiş beni bekliyorlardı. Selamlaşıp hep beraber mahalle abimizi bekledik.
Beş dakika sonra açık futbol sahasının içine on kişi ve önlerinde de mahalle abisi girdi.
Ben kırklı yaşlarında bıyıklı, kel, bodur birini beklerken karşımda 185'lik 80 kiloluk, kaslı ve üçgen vücutlu, benim yaşlarım da biri bize doğru geliyorsu.Hay senin babanın şarap çanağına. Az da değiller. Şerefsiz adam on kişiyle gelmiş bir de.
Hadi Yakup renk verme bebeğim. Onunu yiyemesekte beşini alırız.
Yanımda ki Kaan yutkunup
"Oğlum bunlar ne? Lannn, oğlum yarrağı yedik. Ben daha hayatımın baharındayım, daha götüremediğim hatunlar var. Lan kendi mezarımıza tükürdük."
Yılmaz onun kolunu dürttü.
"Lan şerefsiz hâlâ karı kız peşindesin. Senin ben cibiliyetini, ırzını sikeyim kardişim."
Mahalle Abisi'nin öfkeden kuduran çakır gözleri şu an tam karşımdayken Kaan'ın söyledikleri kulağımda çınladı. Hakkaten kendi mezarımıza tükürdük.
Elindeki tesbihi sallamayı bırakıp bileğine takan siyah deri ceketli, kastıkça kemikli çenesi daha da belirginleşen abimiz, tartar gibi beni süzmeye geçiş yaptı.
"Hanginiz benimle yazışan?"
Hadi oğlum Yakup erkekliğe bok sürmek yok. Ölsekte kalsakta devamke. Öne adımlayıp
"Benim abisi"dedim.
Tanrım sana inanmıyor olabilirim ama adını anmak adettendir. Sana geliyorum haberin ola.
Çakır gözler daha da dibime girdi. Yüzü bu kadar yakın olunca cesaretim götüme kaçıyor ama olmaz ki böyle.
"Ben sana demedim mi benimle düzgün konuş diye?"
"Ee sende adını söyle yavrum. Ne diyeyim sana namus bekçisi mi?"
Tekrar tesbihini eline alıp sallamaya salladı.
"Fesupanallah. Adım Kutay" deyip elini omzuma koyup bastırdı.
"Ama sen Kutay Abi de en iyisi. Şimdi söyle bakayım abisi, bir daha bizim mahallede ki kızlara yan gözle bakacak mısınız? Bak buraları pek bilmiyorsunuz anlaşılan. Burada adama bir sokak arasında takarlar çakıyı, cenazenizi kaldıran olmaz."
Bu söyledikleri komik gelmişti. Gülmemek için yanaklarımın içini ısırdım. Fark edince kaşları çatıldı.
"Abisi sen bi söylesene hangimiz sizin mahallenizin kızına yan gözle bakmış?" dediğimde arkasındakilerden birine döndü.
Onun gibi kaslı adam çenesiyle Kaan'ı işaret etti.
Tanrım sen bana kardeş değil horoz vermişsin milletin tavuğuna çöksün diye.
Kaan'a dönüp bu defa seni Arabistan'da ki Arap gecelerine yollayacağım kardeşim anca paklar seni der gibi baktım.
Kaç kişiyi alırım ne kadar dayak yeriz hesabı yaparken arkasındakilerden biri dikkatimi çekti.
"Ee abisi sizde namus bu kadar hassas noktaysa arkandakinin bizim binamızda oturan Ayten ablanın evinde ne işi vardı. Dikiş nakış mı öğreniyor ablamızdan" dedim.
Çakır gözler hızla elini omzumdan çekip arkasına döndü. Benim başımla işaret ettiğimin yanına gidip yüzüne okkalı bir tokat attı. Tokatın sesi kulağımı çınlattı. Abisiiiii tokatı buysa yumruğunu düşünmek bile istemiyorum.
"Lan şerefsiz ben sana o kadından uzak duracaksın demedim mi? Hani bıraktım abi yeminle diyordun, puşt"
"Ama abi.."
"Neyse abisi savunulacak bir tarafınız yok zaten ama kavga edeceksek vakit kaybetmeyelim işimiz gücümüz var."
Bunu söyleyince bir anda arkasını dönüp güldü.
"Sen harbi yürek yemişsin. Sence kaç dakikamı alır seni hastanelik etmem?" diye sordu.
Gülmesine göz devirdim.
"Abartma abisi görelim kim kimi hastanelik ediyor."
"Normalde bizden de şerefsiz çıktı diye seni es geçecektim ama senin dilin fazla uzun kesmek lazım" deyip tekrar karşıma çekince benden günah gitti dedim.
"Gel kes abisi" deyip ceketinin yakasından tutup burnuna kafa attım.
Sonrasını hatırlamıyorum hakim bey. En son Kaan kum torbası gibi bir o yana bir bu yana savruluyordu. Yılmaz garibim üçüne birden girişmeye çalışıyordu. Bense bir çakır gözlüye vuruyom boşta kalırsam da önüme geçene. Kime vurduğumun hesabını yapamayacak kadar ortalık karıştığı sırada Erdinç'e gözüm ilişti, daha doğrusu onun yanındakine. Erdinç'e darbe gelmesin diye vuruyormuş gibi yapıp kendi grubunu savuşturuyordu. Erdinç'e bu ne iş kardeş der gibi bakarken gelen yumruğu fark etmedim.
Kavgayı duyan mahalleli izlemeye gelmişti. Ahanda onlara da seyirlik oyun çıktı. Bu millet bi inşaat izlemeyi bir de kavga izlemeyi seviyor aq. Biri de ayırak demiyor ki.
"KUTAY"
Duyduğumuz sesle hepimiz ellerimiz havada olduğumuz yerde kaldık. Lan bu ses bir yerden tanıdık geliyor derken sahanın içine Asım Amca koşarak girdi.
Bana vurmak için yumruğunu kaldıran mahalle abisi hemen elini indirdi. Asım Amca sinirli sinirli ona doğru geldi. Bu adamın sinirli halini görebileceğim aklıma gelmezdi. Adam melekten bir anda zebaniye dönüştü.
Elini kaldırıp mahalle abisinin yüzüne bi tane geçirdi. Yemin ediyorum ben vursam bu kadar etkili olmazdı.
"Yine mi benim elamanı mı dövmeye kalkıştın ha."
İkimizin de kaşları çatılırken artık adını söyleyeceğim arkadaş yani Kutay bana şokla baktı.
"Senin elemanın mı?"
Asım Amca bana dönüp
"Oğlumun kusuruna bakma evladım. Fevridir. Tanımadan etmeden yargılar ama kötü biri değildir."
Şok sırası bendeydi.
"Oğlun mu?"
"Evet evladım o benim oğlum. Hadi kesin kavgayı bak kendinize zarar veriyorsunuz. Neyse derdiniz konuşarak halledin."
Kutay bana dik dik bakıp
"Derdim falan yok onunla. Gidiyoruz çocuklar" deyip sahanın kapısına doğru yürüdü. Asım Amca da yarın dükkanda konuşuruz deyip onu takip etti.
Mahalle abimiz kanlı ağzını çimlere tükürünce yanımda ağzı yüzü yamulmuş Kaan
"O kadar da iyi biri sayılmaz, çevre katili" dedi.
Kaan'ın ensesine bir tane geçirdim.
"Senin katilin de ben olacağım yavşak, yürü evde görüşeceğiz" deyip sahadan çıktım.
Lan bu kadar minnoş bir adamın tohumundan nasıl böyle bir terminatör çıkabilmişti hâlâ şaşırıyorum.