O.S.V 07

2243 Words
Kendime hep şöyle derim satır karşimler; Her şey geçer ama ya ezer geçer, ya deler geçer, ya içimizden geçer. Şu son yaşadığımız olay da geçmeyen geçenlerden bir tanesiydi. Her şeyi de yapıp geçmişti. Hem ezmişti, hem delmişti, hem yerle yeksan etmişti, hem mahvetmişti, hem tüketmişti, hem kurutmuştu, hem içimizden geçerken içimizde kalmıştı. İşte benim gençliğinde dalı kırılan karşimin de her şey içinde kalmıştı. Ya da kaldırılmıştı. Kalmak zorunda kalmıştı. Bir şekilde kalmıştı ve ben hala inanamıyordum. O tabutta gerçekten benim hayat dolu karşimin cansız bedeni mi yatıyordu? Yatamazdı. İsyan etmek istemiyordum ve fakat yatmamalıydı. Cenazenin üzerinden 4 gün geçmişti. 4 gündür kızlarla okula gitmedik, işe gitmedim. Her gün erkenden kalkıp Ayfer teyzenin yanına gittik. Gerek ev işi, gerek Ali Mert ile ilgilenmek, gerek teselli olsun, hepimiz karşimizin evinde, karşimizin annesinin yanındaydık. Haberlerde, gazetelerde, sosyal medyada Ayşenur'un resimleri, olayın doğru yanlış anlatımları, her şey çıkmıştı. Gazetelerden bütün resimlerini alıp dolabımın üzerine yapıştırmıştım. Güzel yüzü sürekli gözümün önündeydi. Ama en çok hatırladığım anlar, bir sınıfta torbaya koyulurken, bir de evlerinin önünde tabutun içindeki hali. O halleri, nefes almadığı, dudaklarının morardığı, sarı yüzünün beyaza döndüğü hali gözümün önünden gitmiyordu. Pazartesi olmuş, okula gitme vakti gelmişti. Beş karış suratla okulun kapısından içeriye girerken 1 hafta önce Ayşenur'la beraber girdiğimiz geldi aklıma. Nöbetçiydi, şikayet ediyordu. Gözlerimin dolmasını derin derin 5 adet nefesle geri gönderip Nuri hocanın odasına girdim. Adamın gözleri kıpkırmızı olmuş. "Geldin mi Ezgi?" "Hayat devam ediyor hocam, yapacak bir şey yok..." dedim yere bakarak. Ediyor ama gelin görün nasıl ediyor? Kalbim sökülüyor yerinden, kan pompalamıyor. Muhabbeti uzatmayıp bölümüme doğru yola çıktım. 45 tane merdiveni çıkarken bacaklarım titriyordu. Nefesim daralıyordu, ellerim tutmuyordu. O günden beri ilk kez bölüm sınıfına girdim. Hiç iyi gelmedi. Halbuki bu sınıfı ne çok severiz, bilirsiniz. Canımız ressamlıktır bizim. Sınıfa girdiğimde Ayşenur'un silüeti canlandı gözümde. Bakmak istemesem bile bakıyordum. Tavanda çengelin ne işi olduğunu düşünürken gözümün önünde sürekli Ayşenur vardı. Kalbimi elime almış, avucumun ortasında attırmaya çalışıyordum. Kanım çekiliyordu, her yerim buz tutuyordu. Sınıfa giren kızlarda benden farksız değildiler. Hepsinin gözü orada, o noktada, o çengeldeydi. Nasıl geçecekti yangınımız bilmiyorum ama kolay olmayacağı aşikardı. Müzik dinlemeden çizim yaptık. Kantinde sus pus oturduk. Kimseye laf atmadık. Ayşenur'un sandalyesi boş kaldı. Gözümüz orada sarı saçlarını ve yeşil gözlerini arıyordu. Gülen yüzünü istiyordum. Bir gün böyle geçti, iki gün böyle geçti, üç gün böyle geçti derken kültür dersleri işleyeceğimiz kültür binasındaki sınıfımıza girdik. Karşimin sırasına kızlar defterlerini ve çok sevdiği kalemlerini koymuşlar. En güzel fotoğrafı sıranın üzerindeydi. Kendimize daha çok acı çektirir gibiydik. Gün geçtikçe düzelmiyor, daha kötü oluyorduk. Kantine inip su alarak kızların yanına geçeceğim zaman Kutay reisin yanında Tuğrul dengesizi bana doğru laf attı. "Aga ressamlık kızlarına deli derlerdi de bu kadarını da beklemezdim. Kendini bölümde asmak da ne demek? Ama sesleri solukları kesildi," dedi gülerek, "Okulda boşluk var gibi hissediyorum." Ressamlık kızı dediği an yerinde durup dediklerini harfi harfine dinledim. Elimdeki su şişesini üzerine atmak suretiyle 75 derece Tuğrul'a döndüm. Elim armut mu toplasaydı? Elbette ki hayır. Masanın üzerinden yakasına yapışıp sandalyesinden kaldırdım. "Seni," dedim dişlerimi sıkarak. Kantin bir anda kaos ortamına dönmüştü. "...ibreti alem olsun diye şeyinden tutar, bu okulun ortasında sallandırırım Tuğrul." Bizim kalbimiz kan pompalamayı unutmuş, elin oğlu kalkmış ne diyor. "Bir kere daha bir kişinin ağzından bu olayla ilgili bir şey duyayım," diye bağırdım, "Yemin olsun ki bu söylediğimi yaparım." Reis masasından adam kaldırdığım için sinirinden mi, yoksa beni sakinleştirmek istemesinden midir bilemediğim Kutay reis kollarımı yavaşça Tuğrul'un yakasından indirdi. "Biliriz, yaparsınız ressamlık kızı. Ama duracağın yeri bil." Yemişim senin yerini lan. "Durmuyorum, bilmiyorum." Bu sefer de reislerin efendisine bağırdım. Kantin halkına dönüp olayı izleyen tüm seyircilere hitaben bir daha bağırdım. "Bir kişinin daha ağzından Ayşenur kelimesini duymayacağım. Deliyiz lan! Tek sözü olan varsa g*tünü de alıp karşıma çıksın. Çıksın da bende onu asıp keseyim." Kimseden ses çıkmadı. Çıkamadı. Kimsenin ne reisliği umurumdaydı, ne de arkamızdan konuştukları. Ama bu kadar yas yeterdi. Kızlarla konuşmanın vakti geldiği için kantin kapısına doğru adım atarken, "Ressamlık, sınıfa," diye seslendim. Bundan sonra bir dakika dahi boş durmak yoktu. Bu olayın aslını astarını çözecektim.  Sınıfa doluştuğumuz an kapıyı kapattım. Kapının üzerinde 20'ye 20 cm büyüklüğünde bir cam vardı. Cama kağıt yapıştırıp içeriye kimsenin bakmamasını sağladım. Herkes yerinde oturuyordu. Sınıfımızdan sadece Ayşenur eksikti. Gözlerim onun yerindeyken tahtaya üç adım atıp önünde durduğumda elime tebeşiri aldım. Tahtanın üzerine kocaman harflerle yazdığım yazı bütün kızları şok etti. AYŞENUR ÖLMEDİ, ÖLDÜRÜLDÜ! "Nasıl iş lan bu?" diyerek yükseldi Gülcan. "Kim öldürdü lan benim karşimi?" diyerek sırayı itti Dilara. "Yaaaaaaa..." deyip ağlamaya başladı Sebasfidan. Kızıl saçlarını dağıtıp, "Öldürürüm o piçi!" dedi Çiğdem. "Sakin olun kızlar. Günlerdir siz acınızı yaşayın diye tek kelime etmedim. Ama yeter. Acımız azalmıyor, aksine her gün çoğalıyor. Ve bu işin arkasını bırakmak biz ressamlık kızlarına yakışmaz. Ayşenur'u bulduğumda nabzı hala atıyordu, ipini kestiğimde nabzı atıyordu. Savcı sadece 5 dakika dedi. 5 dakika erken bulmuş olsaydım yaşama şansı çok yüksekti." Ben anlattıkça kimileri ağlıyor, kimileri şoka giriyordu. "Kalp masajı yaptım, doktor geldi yaptı ama olmadı. Karşimi kurtaramadım. Onu sınıftan çıkarttıktan sonra ipe baktım, yere baktım, masaya baktım. Sizce kendini asan bir insanın avuç içleri morarır mı? Bu ilk sorumdu. Ama bir önemli nokta daha var." "O neydi?" "Masanın üzerinde bir damla kan vardı," dediğimde ağlayanlar ağlamayı bıraktı. Hepimiz birbirimize baktık. Tam 23 saniye boyunca sınıf birbirine baktı. "Bu anlattıkların çok saçma Ezgi. Nasıl olur?" "Bu anlattıklarımın altında çok farklı şeyler yatıyor. Günlerdir, gecelerdir uyumadım. Tek düşündüğüm şey buydu. Üst kat komşumuz Fatih abiye durumu anlattığımda kamera kayıtlarına bakıldığını ama herhangi bir şey olmadığını söyledi. Ayşenur sabah okula giriyor, bölüme giriyor ve gerisi yok. Ama Ayfer teyze o gece babaannesinde kaldıklarını söyledi. Ayşenur'la en son saat 9'a doğru konuşmuşlar. O gece Ayşenur evde yalnızmış. Ve siz duymadınız ama Ayfer teyze feryat ederken 'Yaktın kızımın başını Ozan,' diye bağırdı. Ozan'la kavga etmiş olabilirler. Ozan psikopatın teki zaten." Dayanamayıp bağırdım. "Ozan düz lise piçi!" Bugün sesim kısılmazsa iyidir. "Cenazede en arka safta yerini aldı. Kimseyle konuşmadı. Başı öne eğik durdu," diye gözlemlerimi sıralarken zil çaldı. Tahtadan yazıyı silip sırama yürüdüm. "Çıkışlarını basıyoruz." "Ne zaman dersen, o zaman gideriz." "Bu olaydan kimsenin haberi olmayacak. Okuldan veya dışarıdan bir kişiye dahi kimse bahsetmeyecek. Bu sınıfın duvarları arasında kalacak bu mevzu. Şimdilik konuyu kapatıyorum, öğlen molasında tekrar konuşacağız." Öğlen molasına kadar gerçekten kimse konuyu açmadı. Açmadı ama herkesin gözünde gördüğüm o kuşku bana yetti. Öldürmediğine, öldürüldüğüne hepimiz inanıyorduk. İnanmak başarmanın yarısıydı, ve biz ressamlık kızları olarak bu konuyu çözecektik. Öğlen molasında kimseye belli etmeden bölümümüze gittik. O çengel daha önceden orada yoktu. Buraya nasıl ve ne zaman takıldı bilmiyoruz. 58 dakika boyunca tam o konumda kızlarla inceleme yapıp fikir alışverişi yaptık. Kimisi savcının dediği gibi, can havliyle kurtarmaya çalışmış olabileceğini söylüyordu. Kimisi geceyi Ozan'la geçirebileceğini ve Ozan'ın hap vereceğini düşünüyordu. Kimisi kavga etmişlerdir, bunalıma girmiştir diyordu. Okul bitimine kadar kimseyle konuşmadık. Sınıfımızda kimsenin bizi duymayacağı zamanlarda konuşup anlaştık. Çıkış saatimiz geldiğinde sınıftan koşarak çıktık. Düz lise okulumuza yakındı, çıkışlarımız hemen hemen aynı zaman dilimindeydi. Bütün kızlar önden önden alabildikleri en hızlı adımları atıyordu. Ben hala elmanın kurdu gibi kafamın içini yiyen kurtlarla cebelleşiyordum ki, kolum arkadan tutuldu. "Ezgi," dedi kavak ağacından yapılmış elektrik. 5. kez ismimi söylüyor. "Ne var?" "Ne bu sinir, kızlar nereye gidiyor böyle?" Kuşkuyla bakan gözlerine bir şey belli etmemek için biraz sakinledim. "Siz değil misiniz bize deli diyen? Deli gibi hareket ediyoruz işte, daha ne? Ayrıca da biz zaten sürekli beraber takılan bir sınıfız. Neden şaşırıyorsun?" Tek gözünü 3 milim kısıp, "Neden berabersiniz diye sormamıştım..." dedi haklı bir şekilde. "Haklısın reis," deyip alttan almaya çalıştım, "Ayşenur'un mezarına gidiyoruz." Kolumu çekip yoluma devam ettim. Kızlara yetişip en önlerine geçerek 6 dakika 48 saniye sonra düz lisenin önündeydik. Yeni yeni dağılmaya başlayan öğrenci topluluğunun arasından Ozan'ı gördüğüm an adını seslendim. Bizi gördüğüne şaşırmış bir halde yanımıza geldiğinde önce bana, sonra diğerlerine baktı. Onun adını seslendim, bütün okulları arkasına geçti. Hatta bu okulun reisi yanına geçti. "Hayırdır meslek lisesi, derdiniz ne?" diye sordu reisleri. "Ozan'la konuşmam gerek, bilmem anlatabildim mi?" Tek kaşımı kaldırıp meydan okurken omzumun üzerinden arkamda bir noktaya gözlerini sabitleyince 65 derece başımı çevirip baktım. Elektrik erkekleri ve Kutay ağacı buradaydı. Şerefsizler buraya kadar takip etmişler bizi demek ki. "Derdin Ozan'sa niye reisiniz burada, yoksa bizden korkuyor musunuz?" diye sordu reisin elini tutan sarışın kız. "Sizden mi? Korkmak mı?" dedim alay ederek. "Bizim sizden korktuğumuz bir zaman dilimi bilmiyorum." Kutay reis yanıma geçip diğer reisin karşısına dikildi. "Ozan'la konuşacağız diyorsa, Ozan'la konuşacak." "Ben izin verirsem," dedi diklenerek. Kimsenin burada reislik tavırlarını takacak halim yoktu. Ozan'a telefonunu çıkartmasını istedim, telefonu alıp kalabalıktan sıyrılırken Ozan'da arkamdan geldi. Ayşenur'la olan mesajlarını okumaya başladığımda o gün saat 10'da aralarında yaşanan bir tartışma yüzünden bir daha konuşmadıklarını gördüm. "Ayşenur'la o gün bir daha konuştun mu?" "Hayır, zaten durduk yere tartışma çıkarttı," dedi koyu kahve gözlerini kaçırmadan, "Okuduğun gibi, ben alttan aldıkça Ayşenur'dan bugüne kadar duymadığım cümleler duydum, okudum. O gece evde yalnızdı. Buluşalım dediğimde normalde kabul ederdi, ama o gün seninle işim olmaz yazdı. Aramızda hiçbir sorun yoktu." Mesajları ve söylediklerini kıyaslarsam evet, çocuk doğruyu söylüyordu. Ayşenur küfür etmeyi sevmez, çok nadir kullanırdı. Ama resmen ana avrat düz kaymıştı. Mesajları tekrar tekrar okudum. Hatta ekran resmî alıp kendime bile gönderdim. Elimde dursundu. Ne olur, ne olmazdı. Telefonu eline sertçe bırakıp kalabalığın arasına geri döndüğümde reislerin birbirine diklendiklerini gördüm. Düz lisenin reisi bizim reis bozuntusundan 2 cm kısaydı. Başını kaldırıp 1 cm yaklaştı. "Allah Allah!" Bizim reis de başını 15 derece açıyla eğip 1 cm yaklaştı. "Allah Allah ama, kullar kul değil. Onu ne yapacağız?" "Meslek liselisiniz ya amk, bilirsiniz." "Düz liselisiniz ya amk, bilmezsiniz." "Bana bak," dedi düz lise reisi 1 cm daha yaklaşarak. "Baktım, bir şey göremiyorum birader." "Birader anandır," cümlesi olayı bitiren son nokta oldu. Aralarında ne geçti bilmiyorum ama Kutay bir adım geri atıp başını öne eğdi, gülümseyerek başını kaldırırken yüzünde sinsice bir sırıtış 3 bilinmeyenli denklem sorusunu çözmüş havasını veriyordu. Ve patladı gitti. Kolunu 90 derece kaldırıp düz lisenin reisine çene kemiğini kıracak bir yumruk indirdi. Reis 1 adım geri gidip başı 75 derece yana düştü. Elini tam çenesine koyup başını düzeltirken diğer elini kaldırıp Kutay'a yumruk atmaya niyetlendi. Ama sadece niyetlendi. Reislerin efendisi kaldırdığı kolu tutup boşta kalan eliyle gözüne 3 oda 1 salon büyüklüğünde yumruk attı. Diğer reisin yüzü kış ayında hamamdan çıkmış insan görüntüsü veriyordu. Yes be! Kavga var aga. Hem de seneler sonra düz liseyle. En sevdiğimiz şeyle. Reisin 5 dakika önce elini tutan sarışının omzundaki sarı saçını geriye itip elimi omzuma koydum. "Titrettin beni sarışın." Aga var ya, şu an ciddi anlamda kavga edip rahatlamak istiyordum. Günlerdir yaşadığım siniri stresi üzerimden atıp bu sarışının üzerine salmak istiyordum. Saldım gitti. Omzuna koyduğum elimi çekmeden diğer elimi de omzuna koyup burnuna estetik ameliyatlık bir darbe attım. Alnım hafiften acımıştı. Kız burnunu tutarken beklemediğim bir şekilde karnıma tekme attı. Bizim olay da burada patladı. Çantamı omzumdan atıp yakasına yapıştığım gibi bir daha kafayı gömdüm. Ortalık anbean savaş alanına döndü. Düşman askerlerini mekanlarında bozguna uğratmak istercesine saldırıya başladık. Bir ara Gülcan'a gözüm takıldığında birisinin üzerine uçuyordu. Allah rahmet eylesin, taksiratını falan affetsin. Hayır gelmez o kişiden artık. Sebasfidan hiçbir zaman kavga etmedi, ona ettirmeyiz zaten. Kenarda bir yerlerde saklandığını görmüştüm ama düz liselilerden bir tanesi ona doğru koşuyordu. Kıyamam. Bir ressamlık kızının kılına zarar gelmesine tahammülüm yok. Sarışının üzerinden kalkıp Sebasfidan çiçeğime doğru koşturdum. Az önce Gülcan güzel zıplamıştı. Onun gibi zıplayarak düz lise şerefsizini yere yüz üstü kapaklandırdım. Ama bende üzerine kapaklandım. "Ayyyyy!" diye bir çığlık attığı o duydum Sebasfidan'ın. İkimizde tam önünde yerde yatıyorduk, üst üste. Kalkmaya başlarken üzerinde yattığım çocuğunda saçından çekerek başını geriye doğru 45 derece açıyla yatırdım. Bir anda saçları elimden çekildi, elimde yaklaşık 20 tel siyah erkek saçıyla öylece kaldım. Kutay çocuğun kafasını yere vurup vurup kaldırıyordu. O esnada üzerinden kalktım. Zıplama konusunda çok başarılı olmadığını bugün anlamış oldum. Ama sıkıntı yoktu. Denedik ve olmadı. Alnından yere kan değen çocuğu Kutay'ın elinden kurtarıp sırt üstü çevirdim. Dayanamayıp 1 yumruk atıp 2. yi atacağım zaman kolumdan geriye doğru çekildim. "Sakin ol ressamlık kızı. Tarankilo." Yalnız dikkat ettim de, bu reisin gülüşü de kendisi gibi şerefsiz. Neden kavga mı engelliyorsun? Neden kavgada gülüyorsun? "Kavgada sakin olunmaz," dedim ciddi ciddi. "Biliyorum," dedi şerefsiz şerefsiz gülerken, "Ama polisler birazdan basar burayı. Bak herkes dağılıyor." Sağıma dönüp baktığımda gerçekten düz liselilerin dağıldığını gördüm. Sadece elektrik erkekleri ve ressamlık kızları vardı. Canım kızlarım dağılan saçlarıyla ve kravatlarıyla ilgileniyorlardı. Sebasfidan'a dönüp baktığımda tir tir titrediğini gördüm. Yani resmen saçları bile titriyordu. O derece bir titremekti. Herkesin iyi olduğunu gördüğüm zaman kavak ağacına baktım. "Siz hangi hakla bizi takip edersiniz?" "Bağırma lan," dedi bağırarak. "Bağırırım, sana ne?" "Ne demek sana ne lan?" "Lan deyip durma lan bana!" Aferin bana. "Sen bana diyorsun ya lan!" "Derim lan, sana mı soracağım?" Kıçımın bekçisi sanki. "Bana soracaksın!" Onun kaşları çatılı sinirle yüzüme bakarken daha fazla sinir etmek için kartlarımı ortaya çıkarttım. "Burnunda çok büyük değil aslında ama niye her yere giriyor anlamadım." Reis şok. Reis iptal. Reis manşet. Reis olay. Gözlerini büyütürken kaşlarını da 5 milim yukarıya kaldırdı. Bön bön 4 saniye baktı. "Yemin ederim iyilik yaramaz bu ressamlık kızlarına." Arkadaşlarına dönüp seslendi. "Yürüyün amk, gidiyoruz." Yüzüme ters bir bakış atıp arkadaşlarının yanında 6 adım attıktan sonra hiç durmadan gitti. Ama ben alacağımı aldım. Reisin ne halt yediği, ne düşündüğü umurumda değildi. Ozan'la Ayşenur arasındaki olayı çözmüştüm. Şimdilik. Belki devamı gelecekti. Şu durumda kimseye güvenmiyorum. Kimseye inanmıyorum. Belki de mesajlarını silmişti. Ayfer teyzenin Ozan'ı sevmediğini biliyordum, evleri yakındı ve Ozan ciddi anlamda bir serseriydi. Her haltı yiyebilecek bir kapasite vardı ancak biz bunu Ayşenur'a anlatamıyorduk. Aşk dedikleri o nefret edilesi duygu gözlerini kör ediyordu. Keşke kör etseydi ama hayata gencecik yaşta kapatmasaydı. Sırada Fatih abi ile konuşmak, aklımdaki soru işaretlerine bir bir cevap bulmak vardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD