Bölüm 3

2449 Words
Kan Kırmızı Bölüm 3 - "Son" Islak,sarı saçlar...Kısmen kızın kanlı yüzüne yapışmıştı.Hizmetçiler,kız odaya getirildiğinden beri yüzünü siliyorlardı ama kanaması azalmasına rağmen durmuyordu.Bu onlar için ayrı bir dertti.Hizmetçisinden ıbrıkçısına kadar her üyesi vampir olan bir şatoda,kanaması durmayan bir insan vardı.O an,odada bulunan herkes kıza acımadan çok,büyük bir açlıkla bakıyorlardı.Her biri en son ne zaman sağlıklı bir insanın kanını içmişlerdi ? Sorel bunu hatırlayamıyordu.Hizmetçiler ne zaman kızın kanlı yüzünü silip,ellerindeki kandan kıpkırmızı olmuş bezi önlerindeki su dolu kaseye koysalar,odaya sanki bir cennet esintisi sarıyordu.Kimse belli etmese de,içten içe hepsi kızı istiyordu. Sorel endişe ile kızı incelemeye devam etti.Sol şakağından alnına kadar geniş bir çöküntü vardı.Gerçekten korkutucu gözüküyordu.Kız,başka yara almamış olsaydı bile,bu yara onu öldürmeye fazlasıyla yeter de artardı.Fakat durum böyle değildi.Héloise kendini Koyu Deniz'in sularına bırakırken,şatonun üzerine kurulduğu,bütün bir şehre adını veren Luna Tepesi'nin kayalıklarına çarpmıştı.Neredeyse bütün vücudu deforma olmuştu.Sorel,böyle bir güzelliğin harap olmasına içten üzülmüştü. Hekim Hodor ayağa kalktı,sıkıntı dolu yüzüyle Sorel'e yaklaştı.Odada,kızın yatağına en uzak köşede duran Lenard da,Hodor'un bilgi vermek için Sorel'e yöneldiğini görünce,yatağın yanında duran adama sokuldu.Hodor,bu sıkıntılı anda bile önce Lunapolis'in iki büyük lorduna eğilerek selam verdi. “Lord Busqué,Lord Aleron.” “Kız nasıl Hodor ? ” Soruyu soran Lenard'dı.Ne kadar belli etmek istemese de Sorel onun gergin olduğunu anlayabiliyordu.Arkadaşını çok iyi tanırdı,sol kaşının seğirmesi,dişleri ile üst dudağını sıvazlaması bu delaletti. “Ne yazık ki size şu anlık iyi haber veremeyeceğim lordum.Sadece kafasındaki yaraya bakılırsa bile durumunun kötülüğü anlaşılıyor.Nabzı oldukça yavaş.Göğsünde de bir kanama var fakat henüz bakamadım.Ayrıca sırtına da bakmam gerekiyor.Tabi izniniz varsa.” “Bağnazlığın anlamı yok,ne gerekirse yap Hodor.” Hodor,Sorel'in cevabı üzerine tekrar eğilerek geri çekildi.Kızın yatağına yanaşıp,hala üzerinde olan, kana bulanmış gelinliğin yakasını büyük bir makasla,dikkat göstererek kesti.Özenle iplerini açmaya uğraşamazdı.Zaten korseyi açana kadar,kız ölebilirdi.Önce ilk katmandan,süslü gelinlik kumaşından kurtuldular,sonra da kalın korseden.Üzerinde incecik içliği kalınca,kızın göğsündeki şiddetli kanama daha iyi görüldü.İçliği de açmadan önce,yatağı çevreleyen cibinliğin kırmızı tüllerini açıp iyice etrafa gerdi.Hekimlik hayatında bir şey öğrendiyse,o da ölü veya diri,hiçbir hastayı rencide etmemekti,özellikle de genç kızları. Meraklı gözlerden kısmen kurtulunca,Hodor kızın içliğini bir hamlede yırttı.Kandan sırılsıklam olmuş kumaş ona hiçbir zorluk çıkarmamıştı. Hodor,kızı ilk gördüğü andan beri belli edemediği korkusunu o an daha derinden hissetmişti.Kızın göğüs kafesinde,başındakinden daha büyük bir göçük vardı.Ve en kötüsü,tam göğüslerinin arasındaki yerde,kocaman,hekim Hodor'un o zamana kadar gördüğü en büyük kesiklerden biri vardı.O zaman kadar elinin titrediğini pek hatırlamayan adam,eli titreyerek kızın göğsüne üçe katladığı bir bezi koydu.Sonra içliğine göre daha az kan olan gelinlik kumaşı ile üzerini örttü.Bilgi vermek amacıyla cibinliğin tülünden kurtulup Sorel ve Lenard'a yaklaştı yeniden.Olacakları söylemesi için daha fazla muayene etmesine gerek yoktu. “Bu kadar çabuk mu ? ” Soru Sorel'e aitti.Sesinde şaşkınlıktan öte,bir hüzün vardı.Sarı kaşları çatılmış,mavi gözleri umutsuzlukla sönmüştü. “Kaç senedir bu işi yaptığımı biliyorsunuz lordum.Kızın göğsündeki kadar büyük kesiği bundan önce belki bir,belki de iki kere görmüşümdür.Ki o gördüklerim böyle yaralar alıp,ertesi güne çıkamadılar.İşimiz sadece bu kesikle sınırlı kalsa belki ümit verici bir şeyler söyleyebilirdim ama kızın göğüs kafesinde,kafasındakinin iki katı büyüklüğünde bir göçük var.Bu ciğerlerinin zarar gördüğünü gösterir.Her şeyi halletsek,bunun üstesinden gelemeyiz.” “Ne kadar zamanımız var ? ” “Nabzı çok yavaş.Biraz sonra göğsündeki yarayı dikeceğim.Bu kanamasını durdurur.Tahminimce yarına çıkar.Fakat benim söylediklerim yine de bir tahmini geçmez,Lord Aleron.” Lenard,aldığı cevapla sinirlenmişe benziyordu.Elinde olsa o an Hodor'u yere sererdi.Zavallı adamın bir suçu olmadığını biliyordu,ama içindeki duygunun genişliği her zaman ele geçirirdi.Ölüme bir çare bulamıyordu.Her seferinde bu böyle olmuştu.Sevdiği,tanımadığı,nefret ettiği...Kim olduğunun önemi yoktu.Ölüme karşı böyle eli kolu bağlı kalmaktan nefret ediyordu. “Burada kal,sakın kızın başından ayrılayım deme Hodor.” Lenard,fısıldayarak emrini vermişti Hodor'a.Odadaki üç kız hizmetçi ve iki muhafız ile Hodor'un yardımcısı için ise sesli,neredeyse gürleyerek konuştu. “İçinizden biri,o veya bu nedenle kendini kaybedip,kızın kanından bir damla dahi ağzına sürmeye kalkışırsa,yemin ederim sonu onun sonu Héloise'inkinden daha beter olur.Anlaşıldı mı ? ” Odadaki herkes,titreyen başları ile onayladılar Lenard'ı.Bu sözden sonra,hiçbirinin Héloise'e yaklaşmaya cesareti kalmamıştı. Sorel,Lenard ile birlikte odadan dışarı çıktı.Dar koridordan çıkıp ana hole geçtiler.Lenard'ın çalışma odasına varana dek,tek kelime etmediler.Karşılarında iki büklüm olup selam verenlere bile oralı olmadılar.O an böyle şeylere vakit ayıramayacak kadar bezgindi iki adam da. Odaya girdikleri gibi Lenard üzerindeki sırıksıklam olmuş uzun ceketi çıkardı.Sorel odadaki sedef kakmalı masanın yanındaki sandalyeye oturdu.Sinirle üzerindeki ıslak giysilerden kurtulan Lenard'ı izledi.Üzerinde sadece ham deriden yapılmış pantolonu kalınca adam,odadaki küçük dolaba yöneldi.Rastgele beyaz bir gömlek alıp üzerine geçirdi.Bütün ıslaklığa rağmen,hala inatla bukle bukle olan saçları yeni gömleğin yakalarını o an tekrar ıslamıştı. “Kız ölüyor.” “Evet,farkındayım.” “İzlemek dışında bir fikrin var mı Sorel ? ” Lenard,alev gibi parlayan yeşil gözlerini Sorel'e dikmişti.Kızı kurtarmak için yaptıklarını onunla birlikte bütün şato görmüştü.Uşaktan haberi alır almaz kızın odasına koşmuş,açık camdan kendini suya bırakmıştı.Onu kıyıya getirdiğinde,yaralı göğsüne yaptığı masajlarla kısmen ciğerlerindeki suyun çıkmasına da yardım etmişti.Lenard kızın ölmesini istemiyordu.Sorel,adamın kıza değer verdiğini düşünmüyordu.Lenard,karısı Levil öldürüldüğünden beri nereyse ölümle savaşıyordu.Ve eğer kız ölürse,o ölüme karşı bir yenilgi almış olacaktı. O an aklı yine eskilere gitti Sorel'in,Levil'in öldürüldüğü güne.O zamanlar Lunapolisi Romalı Agron yönetiyordu.Adam son dönemlerinde delirmeye başlamıştı.Önüne gelen herkesi ihanet suçu ile infaz meydanında kellesini uçuruyordu.Şatoda yaşayan,o zaman Lunapolis ordusunun baş komutanı olan Lenard,gerçekten aşık olarak evlendiği vampir karısı Levil'in Agron'nun aptal bir emri ile kafasının uçurulduğunu öğrendiği an Sorel de onunlaydı.O zamanlar Sorel Agron'nın baş danışmanı olarak çalışıyordu.Lenard ile birlikte,onun çalışma odasında şarap içerlerken içeriye giren askerlerden biri olan biteni adama söylemişti.Birkaç dakikalık şok geçirmişti Lenard,ayağa kalkıp odasının ilerisindeki holden infaz meydanına bakmıştı.Karısı,canından çok sevdiği Levil'i yerde,başı gövdesinden ayrılmış bir şekilde yatıyordu.Bir süre donup kaldı.Kendine geldiğinde bağırarak kılıcını kınınından çıkardı,hırsla Agron'nun arz odasına yürümeye başladı.Sorel o ana kadar kimsenin bu kadar acıyla bağırdığını duymamıştı.Gözü dönmüş adamın önüne geçmeye kimse yeltenemezken,o bunu yapmıştı.Çekil önümden,yoksa yemin ederim seni de öldürürüm !demişti Lenard.Sanki konuşmamıştı da kükremişti o an.Sorel bir an bile tereddüt etmedi,çekilmedi yolundan.Eğer o an gitmesine izin verirse adamın Levil'in peşinden ölüme gideceğini,öldürüleceğini biliyordu.Hayır,hayır kardeşim.Ölümüne yürümene izin vermem.Sorel'in bu sözleri onu yatıştırmaya yetmemişti,adamın yakasını tutup duvara yapıştırdı.Benim karımı öldürdü,Levil'imi.Bağırıyor olsa da,Sorel adamın sesindeki çatlamayı fark etmişti,elini çekinmeden adamın kendine yönelttiği kılıca koymuştu,aşağı indirirken de ihtiyatlı ses tonu ile konuşuyordu.Bunun intikamını alacağız.Öldürülen her masumun intikamını alacağız.Asil Levil'in ölümsüz ruhuna yemin olsun ki alacağız kardeşim.Ama şimdi değil,bu şekilde değil.Parlayan gözlerdeki o çaresizlik...Sorel asla unutamazdı.Her zaman güçlü olan,koskoca orduyu tek bir sözü ile yöneten adamın gözlerindeki çaresizlik insanın yüreğine cam kırığı gibi batıyordu.İleride bir efsane gibi anılacak olan isyanlarının ilk sözünü o an söylemişti Sorel,arkadaşının gözlerinin içine bakarak,kararlılıkla ; Öyle bir intikam alacağız ki,annesinin karnından çıkan çocuktan,ölüm döşeğinde olan ihtiyara kadar herkes bizim adımızı yüzyıllarca sayıklayacak. “Beni duyuyor musun Sorel ? ” Sorel başını kaldırıp daldığı düşüncelerden Lenard'ın sesi ile kurtuldu.Lenard onun yanına gelmiş,gözlerine bakıyordu. “Pardon,seni dinlemiyordum.Ne demiştin ? ” “Kızı nasıl kurtaracağız diyorum.” “Bilmiyorum.Tek bildiğim bu kızın ölmemesi gerektiği.Doğurgan ırkın tek yaşayanı.Onu kaybedersek çok kötü olur.” Lenard derin bir nefes alıp Sorel'in karşısındaki sandalyeye oturdu.Uzun süre batmakta olan ayı izledi.Ayın batışı ile,güneş doğmayan şehir Lunapolis tamamen karanlığa bürünüyordu.Sorel,bu düşünce her aklından geçtiğinde yaptığı gibi yine tanrıya şükretti,onlara bu şehri bahşettiği için. Lenard'ın yüzünde,histerik bir sırıtış belirince,Sorel sormadan edemedi. “Ne diye gülüyorsun şimdi ? ” “Hiç.Sadece Héloise'e gülüyorum.Vajinasının olması onun için büyük tahliksizlik.Rahatça ölemiyor bile.” “Tanrı aşkına,biraz daha kibar olamaz mısın ? ” “Sadece gerçeği söylüyorum.” “Gerçekleri bırak da çözüm düşün.” “Aslında benim aklıma bir şey geliyor biliyor musun ? ” “Dinliyorum seni.” “Onu dönüştüreceğiz.” “Ah,bir an mantıklı bir şey söyleyeceksin zannettim Lenard.” “Bu gayet mantıklı.Vampire dönüştüğü zaman her şey düzelecek.” “Vampir olduktan sonra senden bir kata nefret edecek.” "Ah zaten o benim hakkımda kötü düşünürse ben kahrolurum." “Hala anlamıyorsun değil mi ? Bize güvenmezse kızın hiçbir yararı olmaz.” “İlerde bize güveneceğini mi düşünüyorsun ? Çok aptalsın.” Sorel bıkkınlığını gösteren bir şekilde nefes aldı.Sarı kaşlarını serbest bırakıp,gözlerini kapatmıştı.Lenard Sorel'in aksine hep böyleydi.Hiçbir şeyi ayrıntılı düşünmez,bildiği yoldan paldır küldür giderdi.Lenard ona fazla kızamıyordu.Adam asker olarak yetişmişti,diplomasi,kıvrak düşünceler ona göre değildi. Lenard konuşma boyunca haksız da olsa,kızın onlara bir daha güvenmeyeceği konusunda kısmen haklıydı. “Kızı vampir yapamayız.Şu an olmaz.Bu en son çare olarak elimizde kalsın.” Sorel düşünceli gözlerini Lenard'ın odasındaki konsolun üzerinde duran tahta bibloya dikmişti.Uzun cübbesi ile bir Druid biblosuylu.Lenard druidleri hiç sevmezdi ki.Bu biblonun burada ne işi vardı ? “Şu druid biblosunun burada ne işi var ?” “Ben de bilmiyorum.Geçen gün Lydia burayı temizletirken koydurmuş.Yakıştığını düşünüyor.” “O hizmetçi kız seninle fazlasıyla ilgileniyor.” “Sorel,Lydia'nın sadık bir hizmetçiden daha öte olmadığını en az benim kadar iyi biliyorsun.” “Biliyorum,biliyorum.Ama güzel kız.Dikkatini biraz ona verebilirsin.” “Tamam,sen yine boş konuşmaya başladın Lord Busqué.Hadi,dışarı.” Sorel gülümseyerek ayağa kalktığında aklına gelebildi.Daha önce düşünmediği için kendine kızıyordu.Yüzündeki gülümseme genişledi.Sesindeki coşkuya engel olamadı. “Kızı nasıl kurtaracağımızı buldum ! ” “Söyle bakalım.” “Sınırda yaşayan druid bir vampir vardı.,hatırlıyor musun ? ” “Ona mı başvuracağız ? ” “Şu an başka çaremiz yok.” “Lanet olası büyücülere güvenmiyorum.” “Saçmala.Ön yargın yüzünden bu işten uzak duracak değilim.” “Sana uzak dur demiyorum,sadece isyanızım sırasında druidlerin Agron'dan yana olduklarını unutma.” “Hepsi değildi.” “Evet elli druidden üç tanesi bizden yanaydı.” “Ah,tamam seninle tartışmayacağım.Adamlarımdan birini gönderiyorum.Herifi alsın getirsin bir an önce.” Lenard,Sorel'e pis pis bakarak masanın arkasındaki yerine geçti.Çekmecesindeki çakısını çıkartıp,neredeyse bir aydır yonttuğu aslan figürüne yeni çizikler eklemeye devam etti.Sorel odadan çıkarken,onun kendi kendine ne fısıldadığını duyabiliyordu. “Druidlerden nefret ediyorum.Druidlerden nefret ediyorum.Druidlerden nefret ediyorum.....” * * * Odada sırhlı iki nöbetçi,hekim Hodor ve yardımcısı,sürekli kızın alnındaki yarayı nöbetleşe silen iki hizmetçi,bir de Sorel'in sağ kolunun getirdiği Druid Qurel vardı.Lenard yatağın hemen yanında ayakta duruyordu.Eli kılıncındaydı.Kendi kendine bir şarkı tutturmuş söyleyip duran,yarı yarıya deli büyücüye günahı kadar güvenmiyordu.Herhangi bir ters hareketinde kılıcı ile onun kellesini uçuracaktı. Sorel ortamdaki gerginliği hissediyordu.Büyücü adamın mırıldandığı şarkı ise onları daha da geriyordu.Nereye gönderme yaptığı belli değildi.Geçmişe mi yoksa o ana mı ? Yine de Soreldinlemeye devam etti. Bu son Bu son,güzel arkadaş Bu son benim tek arkadaşım Özenli planlarımızın sonu, Ayakta duran her şeyin sonu, Son. Seni rahat bırakmak acı veriyor Ama asla peşimden gelmeyeceksin Bu son. Kahkaha ve beyaz yalanların sonu. Ve ölmeye çalıştığın gecelerin. Adamın söylediği son bölüm ile Lenard'ın tepesinin attığını gördü Sorel.Eğer bu zırvalığa biraz daha izin verirse Lenard elinde hazır beklettiği kılıcını kullanacaktı. “Kızı kurtarabilecek misin Qurel ? ” “Deneyeceğim.” “Denemekten daha fazlasını yapmalısın.Kendi iyiliğin için.” Konuşan Lenard'dı.Sesi buz gibiydi,tıpkı yeşil gözleri gibi.Qurel Sorel'den uzaklaşıp ona yaklaştı.Kırklı yaşlarında gözüken adamın gözleri muzip bir ışıkla parlıyordu. “Kız ne kadar da annesine benziyor fark ettin mi Kumandan Aleron ? ” Qurel Lenard ve Sorel'in tahttaki iddialarını kabul etmediğini,Lenard'a eski ünvanı ile hitap ederek belli etmişti.Ona ihtiyaçları vardı,bunu biliyordu.Bu yüzden adamları parmağında oynatıyordu.Fakat gerginliğin aksine,o akşam odadaki herkes sakindi.O kadar ki,öfkesine asla hakim olamayan Lenard bile adama gayet düzgün bir cevap vermişti. “Annesini tanımazdım.” “Ben tanırdım.Güzel kadındı.Büyü yapabiliyordu biliyor musun ? Bir druid gibi değildi elbette ama birkaç numarası vardı.Gerçi bu doğurgan soydan gelen çoğu kişide görülür.Agron'nun o soyu katletmesine hep üzülmüşümdür.” “Eminim üzülmüşsündür Qurel,şimdi kızla ilgilensen iyi edersin.” “Elbette,bakıyorum hemen.” Kırkı yaşlarında gözüken,orta boylu tıknaz adam yatağın kenarına oturdu.Uzun bir süre kızı inceledi,sonra alnındaki yaraya baktı,parmağı ile nabzını kontrol etti. “Güzel Héloise,ne yaptın sen kendine böyle ? ” Kendi kendine söylendikten sonra başını hemen yanında duran Lenard'a çevirdi.Adamın hoşnutsuz bakışlarına aldırmadan konuştu. “Yaralarının hepsini görmem gerek.” “Bu gerekli mi ? ” “Eğer gerekli olmasa istemezdim.Kanlı,sıyrık dolu göğüsler ilgi alanıma girmiyor.” “Hodor baktı,sana anlatabilir.” Adam küçümseyen bakışlarını hekim Hodor'a yöneltti.Yüzünde alay eden bir sırıtış vardı. “Hodor'un fani gözleri benim gördüklerimi göremez.” Lenard,kabaran öfkesini kontrol etmekte zorlanıyordu.İçindeki tüm dürtüler adamı yerle bir etmesi gerektiğini,kellesini uçurmasını fısıldıyordu ona.Sorel'e baktı.Ona adamı susturmasını işaret etti.Sorel sakin yüz ifadesini bozmadan ona durmasını işaret edip bir adım öne çıktı. “Qurel,evet sana şu an ihtiyacımız var,fakat yerinde olsam şansımı yine de zorlamazdım.” “Evet,çok korktum Busqué.Şimdi kızın göğsüne bakabilir miyim ? ” Sorel çok zor sinirlendirilen bir adamdı.Onun öfkelendiğini gören insan sayısı azdı.Fakat o an,o bile karşısındaki adama katlanamıyor,içindeki siniri zor zabdetiyordu.Konuşursa ağzından çıkacak kelamların kötü olacağını bildiği için,adama başıyla onay verdi. Qurel cibinliğin kırmızı tüllerini yatağın etrafına gerdi.Lenard adamın bunu düşünebilmesine şaşırmıştı ama aynı derecede minnettardı.Kızı önemsediğinden değildi ama bu kadar insanın arasında rencide olmasını istemezdi. Büyücü kısa bir zaman tülün arkasında kaldı,kızın yaralarını inceledi.Héloise'in üzerini tekrar kapadığında tülü açıp Lenard'a konuştu. “Bana demir bir kase getirin.” Hizmetçi kızlardan biri hemen masanın üzerindeki kaseyi ona uzattı.Bu kase Lenard'ın kıza fırlattığı kaseydi.Daha sabah kızın dizini yaralayan kase,akşamına kızın hayatını kurtarıyordu. Qurel çantasından birkaç ot çıkardı,kasenin içine koyup birbirine karışmasını sağladı.Küçük şişelerden renkli renkli sıvılar döktükten sonra küçük bir bezle kızın alnından kan alıp kaseye damlattı.Parmağı ile malzemeleri karıştırıp yüzünü tekrar Lenard'a çevirdi. “Getir elini.Vampir kanına ihtiyacımız var.” “Neden ? ” “Vampir kanı bir çeşit zehir içerir.Ve bu büyünün tamamlanması için o zehire ihtiyacımız var.” Lenard karşındaki adama zerre kadar güvenmiyordu.Evet,vampir kanı zehir taşırdı,ve bu Héloise'i öldürebilirdi.Qurel zamanında Agron'nun taraftarlarındandı.Ve Agron doğurgan soydan gelen herkesi öldürmüştü.Pekala Qurel de Héloise'i öldürebilirdi. Qurel,adamın aklındakileri okumuşçasına konuştu. “Onu öldürmek gibi bir niyetim yok.Eğer kızı öldürürsem siz de beni öldürürsünüz.O kadar aptal değilim.” Lenard adamın dediğini o kadar umursamadı.Kısmen haklıydı.Zaten adam kıza bu büyüyü yapmazsa,Héloise yine ölecekti.Kaybedilecek bir şey yoktu.Sağ elini adama doğru uzattı.Qurel,çantasının küçük bölmesinden bir çakı çıkardı,adamın bileğine ufak bir çizik attı,kanın kaseye damlasına izin verdi.Birkaç dakika sonra,yara kendiliğinden kapandığında kasedeki otlar Lenard'ın kanının üzerinde yüzüyordu. Qurel o andan itibaren kaseye odaklandı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı.Dediklerinden kimse bir şey anlamasa da,adamın sesi gürleştikçe kasedeki karışımdan kabarçıklar yükseliyor,hafif hafif dumanlar çıkıyordu.Lenard önce sadece izledi.Fakat durum gittikçe kötüleşiyordu.Sert bir rüzgar ile odadaki cam aniden açıldı ve kaseden büyük bir duman kütlesi yükseldi.Lenard tam adama durmasını söyleyecekken Qurel sustu,bir müddet yeni uyanmış gibi etrafa mahmur mahmur baktı,sonra sakin bir sesle tekrar Lenard'a konuştu. “İşte oldu.Bunu kıza içirmeliyiz.” Yatağa iyice yayıldı adam.Elindeki kaseyi hizmetçi kıza verip,eliyle Héloise'in boynuna destek yaptı.Boşta kalan eliyle kaseyi geri alıp Héloise'in dudaklarına yerleştirdi.Kıpkırmızı karışımın çoğu kızın boynundan süzülüp yatağa dökülmüştü ama Qurel!e göre içtiği birazcık sıvı bile kızı iyi etmeye yeterdi.Geri çekildi ve gülerek konuştu. “İzleyin ve mucizeyi görün.” İlk anlarda hiçbir şey olmadı.Ya da kimse neler olduğunu gözleriyle seçemedi.Lenard Qurel'i oturduğu yerden kaldırdı,kızın yanına geçti.Yüzünü incelemek için iyice eğildi.Zaman geçtikçe gözlerine inanamıyordu.Kızın yüzündeki deri büyük bir hızla düzeliyor,sağlıklı bir hal alıyordu.Alındaki deformasyon düzelmiş,geniş yara izi yerini pempe bir yara izine bırakmıştı.Yanağındaki morluk düzelmişti.Gülümsemekten geri koyamadı kendini Lenard.Eliyle kızın alnına dokundu. O an gözlerini birden açtı Héloise.Lenard hala gülümsüyor,kızın alnına dokunuyordu.Yaklaşan tehlikeyi fark edememişti.Héloise ona büyük mavi gözleri ile bir an öfke ile bakmış,sonrasında ise tokatı yapıştırmıştı. “Adi herif ! ” Sorel,konsola yaslanmış olanları izlerken,kendini gülmekten alamamıştı.Lenard'ın sinirden kıpkırmız olmuş suratına bakarken,sesindeki kahkahayı bastırmaya çalışıyordu. “Şükürler olsun,Héloise gerçekten iyileşmiş.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD