Gökalp ve Hande'nin bize baktığını görünce ne yapacağımı bilememiştim. Tüm okula söyleyeceklerini biliyordum. Artık bunun geri dönüşü yoktu. Ya gerçekten sevgili gibi takılacaktık bir süre ya da takılmış imajı verecektik. Tuğkan yardım edecek miydi bilmiyordum. Ona baktım. "Bir süre sevgilim gibi davranır mısın?"
"Hazal bu çok tehlikeli. İstemeyeceğim kişilerin kulağına giderse seni koruyamam." Hayal kırıklığıyla ona baktım. Benim için çok önemli olmasa ister miydim sanki? Tabi tüm okulun benim hakkımda kötü şeyler düşünmesi onun umurunda bile değildi. Onu değil benim hakkımda kötü konuşacaklardı zaten onu ilgilendiren bir durum yoktu ki. Böyle bir şeyi erkeğin yapması normaldir ama kadın yapıyorsa yolludur. Tuğkan'a bir cevap vermeden arabadan indim ve yürümeye başladım. Gökalp ve Hande'nin sırtımdaki bakışları umurumda bile değildi. İmajımı nasıl düzeltebileceğimi düşünüyordum. Tuğkan pek de yardımcı olacağa benzemiyordu. Bu durumda kendim halletmeliydim. Tuğkan'ın sevgilim olduğunu söyleyecektim. Böylece onun kulağına gittiğinde Gökalp ve Hande'nin bu dedikoduyu yaydığını düşünürdü. Benim imajım onun işlerinden daha önemliydi o yüzden o istemese bile onu, benim sevgilim olarak bileceklerdi.
Sınıfa girdiğimde bizim kızları koyu bir sohbete dalmış halde bulmuştum. Yanlarına gittim. "Ne kaynatıyorsunuz siz?"
"Hazal iyi oldu geldiğin, dünün hesabını ver bakalım," dedi Funda öfkeyle. Ona masum bakışlar atmaya çalıştım. "Kendimi kaybetmişim, üzgünüm."
"Allah'tan Tuğkan hoca ben ilgilenirim siz merak etmeyin dedi de yurda yetişebildik," dediğinde gülümsedim. Tuğkan'ın bu hareketi epey hoşuma gitmişti. Funda beni inceledi. "Anlaşılan Tuğkan hoca sana iyi bakmış."
"Evet sağ olsun, çok ilgilendi benimle," dediğimde Aslı koluma vurdu. "Bir şeyler olmuş gibi."
"Sadece öptü ve Gökalp ile sevgilisine yakalandık," dediğimde şaşkınlıkla ağızlarını kapattılar. "Ne diyorsun kızım? Olaya bak ya!"
"Kesin herkese söyleyecekler, kendimi nasıl kurtaracağım bilmiyorum," dediğimde biraz düşündüler. "Onun öptüğünü söyleyip ona suç at."
"Hayır ben öptüm, teşekkür amaçlı," dedim Aslı'ya karşılık olarak.. Funda güldü. "Kanka sen de az orospu değilsin hahaha."
Gözlerimi devirdim. "Dedikodulardan beni nasıl kurtaracağız onu düşünün."
"Aşkım yalanlamaktan başka çaremiz yok ki." Kafamı salladım. Kızlar da benimle beraber yalanlarsa Hande'nin beni kıskandığı için iftira attığını söyleyebilirdik. Tüm sınıf dolmaya başladığında gelen kişilerin bana baktığını fark etmiştim. Bu kadar çabuk yaymalarını kesinlikle beklemiyordum. Sinirle dişlerimi sıktım. Ben onlarla hiç muhatap olmamayı tercih ediyordum ama onlar kaşınmıştı. Bugün kesinlikle onlara bunun hesabını soracaktım. Hatta bunu tüm okulun önünde yapıp bana iftira atmakla suçlayıp onları rezil de edecektim. Gösterecektim onlara. Üstelik bunu kendi başıma yapıp bana yardım etmeyen Tuğkan'a muhtaç olmadığımı da gösterecektim. Ne kadar adaletsiz bir yerdi böyle? Ona hiçbir şey olmuyordu ama ben çırpınıyordum. Onun umurumda da değildi. İnsan insana bunu nasıl yapabilirdi, aklım almıyordu.
Sınıftaki bakışları görmezden gelirken Tuğkan da dersimiz için sınıfa gelmişti. "Günaydın gençler."
"Sana diyor Hazal." Emir'in sesini duymamla kaşlarımı çatarak ona dönmem bir oldu. Anlamazca ona bakarken pis pis sırıttı. "Aa sana zaten sabah demişti o değil mi? Hatta günaydın öpücüğü bile verdi."
Tüm sınıf kahkaha atarken korkuyla Tuğkan'a baktım. Kaşları çatılmıştı ve çok sinirli görünüyordu. "Emir çık dışarıya."
"Anlamadım?" siyince Tuğkan birden bağırmaya başladı. "Çık dedim!"
Herkes korkuyla sus pus olurken Emir çantasını alıp çıktı. Sınıf aşırı sessizleşmişti. Kimseden çıt çıkmıyordu. Tuğkan, ceketini çıkarıp derse geçtiğinde sesi biraz daha yumuşamıştı ve tabi ki bundan yüz bulanlar da olmuştu.
"Hocam Emir'i statünüzü kullanarak keyfi şekilde eğitim hakkından mahrum bırakmaya hakkınız var mı?" dedi Eylül. Tuğkan tekrardan gerilmişti. "Statüm bana bu yetkiyi veriyorsa evet var. Bana bu şekilde saygısızlık yapanı dersimden de atarım, dersimden de bırakırım. Ben istersem mezun bile olamaz."
"Hazal gibi mi olmamız lazımdı hocam? Onu kesin geçirirsiniz siz şimdi," dedi Eylül. Tuğkan öfkeyle tahtaya vurdu ve bağırdı. "Dersimden çık Eylül, hemen!"
Eylül söylenerek eşyalarını toplarken hayretle baktım. Bu sefer sınıfta kimse kalmayacaktı bu gidişle. Funda Eylül'ün arkasından seslenmeyi ihmal etmemişti. "Nasıl bir Hazal yaran varsa artık!"
Eylül'e bu şekilde laf sokmasının nedeni onun Hande ile arkadaş olmasıydı. İstemsizce güldüm. Nazlı da ona karşılık vermişti. "Yalnız Eylül yanlış bir şey söylemedi. Hazal'ın bu dersten her türlü geçeceğini hepimiz biliyoruz. Çok emek verdi Hazal bugün."
Hızla ayağa kalktım ve ona doğru seri adımlarla yürümeye başladım. Onu yakasından tutup kendime çekince bana korkarak bakmaya başlamıştı. Öfkeyle tısladım. "Söylesene yüzüme, daha demin dediklerini."
"Tek gecelik mi anlaştınız yoksa çoklu mu?" Ona bir yumruk geçireceğim sırada Funda ve Aslı yanıma gelip beni uzaklaştırmaya çalıştılar. "Bırakın geberteceğim bu kaşmeri."
Funda ve Aslı beni geriye doğru çekerlerken Tuğkan yanımıza gelmişti. "Dersime engel olacak herkes dışarıya çıksın! Sabahın bu saatinde bu kadar insan boş muhabbetlerinizi dinlemeye gelmedi buraya!"
"Arkadaşlar çıkalım ve Tuğkan hocayı şikayet edelim. Fahişeliğini yapan öğrencisini kayırmaya da hakkı yok, doğruları konuşuyoruz diye bizi kovmaya da hakkı yok. Rektöre şikayet edelim," diyen Nazlı'ya karşılık güldüm. "Elinden geleni ardında koyma."
Nazlı ve birkaç öğrenci daha dışarıya çıkmıştı. Bu durum fazlasıyla komikti çünkü Tuğkan'a hiçbir şey olmayacağını biliyordum. Bu gerizekalılar da mezun olamadıklarıyla kalacaklardı.
Sınıf ortamı normale dönünce Tuğkan hiçbir şey olamamış gibi dersini işlemeye devam etmişti. Ben ise olanların etkisinde kaldığımdan, hiçbir şekilde derse odaklanamıyordum. Bir an önce dersin bitmesini ve gidip Gökalp'e hesap sormayı bekliyordum. Onlara hiç ama hiç acımayacaktım.
Ders biter bitmez apar topar sınıftan çıktığımda herkesin bana baktığını biliyordum. Bu öfkemi daha da fazla arttırıyordu ve ben de Hande'nin yanına giderken daha da çok öfkelenmek istiyordum. "Hazal!"
Funda ve Aslı da peşimden koşuyorlardı. Gökalp'in sınıfına gittiğimde orada olmadıklarını fark edince aklıma hemen bahçede hep oturdukları yer gelmişti. Koskoca kampüste başka yere gidemiyordu aptallar. Bahçeye çıktıklarında onları her zamanki bankta görünce gülümsedim. Kendilerini Elif ve Polat mı sanıyorlardı? Hızla yanlarına gittim. Önce Gökalp'e tısladım.
"Sen nasıl bir şerefsizsin? İlişkin var, hala okulda benim muhabbetimi yapıyorsun!" Hande'ye döndüm. "Ya sen? Sevgilin, eski sevgilisinin dedikodusunu yapıyor, sen de ortak oluyorsun ne ucuz, basit, gurursuz bir kızsın sen!"
"Yediğin haltlar ortaya çıkmaz mı sanıyordun?" dedi Hande gülerek. Onu gerçekten de öldürmek istiyordum. Kaşlarımı çattım. "Ben bir şey yapmadım."
"Hiç boşuna inkar etme, videonu çektik," dedi telefonunu açıp bana Tuğkan ile videomuzu izletirken. Videoda çok güzel göründüğümü fark etmiştim. Kırmızı ruju hep sürmeliydim.
"Onlar reşit, yetişkin insanlar. Aralarındaki ilişki okulu veya yetkili bir kurumu katiyen ilgilendirmez ama insanların gizli görüntüsünü çektiğin için emin ol senin başın derde girecek ve girmesi için de elimden geleni yapacağım," dedi Funda. Ona gurur duyan bir ifadeyle baktım. Hande'yi bitirecektik, biliyordum.
"Aynen öyle. Kimsenin bu mesele hakkında konuşmaya bile hakkı yok. Benim ilişkimi kimse ağzında sakız edemez, bunun bedelini çok ağır ödetirim. Sevgilime de bana da saygı duyacaksınız. Aynı okulda olmamızın lafını da yapan olmayacak." Tuğkan'ın sesini duyunca şaşkınlıkla ona döndüm. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum ama beni çok şaşırtmıştı. Ona baktığım sırada Ceren hocanın das orada olduğunu ve bize nefretle baktığını fark etmiştim. Tuğkan yanıma gelip beni kendisine çekti ve dudağıma bir öpücük kondurduktan sonra gördüğüm tek şey tüm okulun bize bakıyor olduğuydu. Tuğkan bir eliyle elimi tutarken diğer elini belime koyup beni kendisine çekti ve alnıma bir öpücük kondurdu.
"Çünkü ben bu okula sevgilim için geldim."