Ben korkuyla donakalırken Tuğkan'ın da nefes alışverişleri hızlanmıştı ama hızlıca kendini toparladı. Ben ise utançla elimi çektim ve defterime bir şeyler karalamaya başladım. Onun kafasından geçenleri ölesiye merak ediyordum doğrusu.
"On beş dakika ara veriyoruz gençler," dedi Tuğkan ve eşyalarını toplayıp sınıftan çıktı. Aslı ve Tuğberk'in koyu bir muhabbete daldığını görünce sınıftan çıktım ben de. Bahçeye çıkmayı düşünüyordum ama ayaklarım beni Tuğkan'ın odasına götürmüştü.
Kapıyı çalmaya cesaret edemiyordum bir türlü. Buradan gitmek istiyordum ama içimdeki Tuğkan'ı görmek isteyen Hazal daha ağır basmıştı. O yüzden direkt odasına daldım. Deri koltuğunda oturan Tuğkan kaşlarını çatarak kapıya döndüğünde beni görünce yüz ifadesi yumuşadı. "Yaramazlığına devam etmeye mi geldin?"
"Bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım," dedim yaramazca gülerek. Yerinden kalktı ve karşıma geldi. Bir eli belime giderken diğer eliyle saçımın bir tutamını tutup oynamaya başladı. "Bir daha sakın beni delirtecek şeyler yapma Hazal."
"Delirtecek şeyler derken?" dedim imalı bir ifadeyle. Bu hallerim onu daha da etkiliyor gibiydi. Fısıldadı dudaklarıma doğru. "Senin için delirdiğimi biliyorsun."
"Ne kadar deliriyorsun mesela?" dedim ellerimi onun belinde dolaştırırken. Derin bir nefes aldı ve bileklerimi tutup durmamı sağladı. "Eğer burası bir iş yeri olmasaydı büyük ihtimalle kafanı masaya bastırıp-"
Sessiz kaldığında ikimiz de birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Tuğkan'ın bakışları oldukça sert ve tutkuluydu. Yapmak istediği şeyler bende iki büyük duyguyu uyandırmıştı. Korku ve merak... Bu adama teslim olduğumda olacak şeyleri fazlasıyla merak ediyordum.
Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. "Evet aynen ben de öyle şeyler yapardım, seni ağaca falan bağlardım."
Tuğkan büyük bir özgüvenle güldü. "Deneyebilirsin. Bana dokunduğun anda sana sadece üç saniye veririm."
"Ya sonra?" dedim merakla. "Sonrasını görebiliriz istersen ama sadece üç saniyen olur."
"Pislik," dedim koluna vurarak. O ise gülüyordu. Onu umursamadan odasından çıktım ve bahçeye doğru yürümeye başladım. Bizim kızları bugün halletmem gerekiyordu. Telefonu çıkardım ve Berra'yı aradım. Defalarca kez çaldıktan sonra açtı. "Balım ne haber?"
"Berra ortadan yok olduğunuzun farkında mısın? Bugün hepiniz okula geliyorsunuz, hepiniz," dedim öfkeyle. O ise oflayan sesler çıkardı. "Gelmeyeceğiz okula, devamsızlık haklarımızı kullanıyoruz. Siz bizim mekana gelin."
Aslı'yı hiçbir şekilde o mekana sokmak istemiyordum.Ben de oraya gidemezdim. "Hayır AVM'de buluşalım, bir saat sonra. Hepiniz geliyorsunuz bak."
Sinirli bir şekilde konuştuğum için beni atlatamamıştı ve kabul etmek zorunda kalmıştı. Sevinçle telefonumu cebime sıkıştırdım ve temiz havayı içime çektim.Rahatlamış şekilde ağaçlık alanı izlerken bana ters ters bakan Handeler'i fark etmiştim. Bir ara onların da hesabını görecektim ama şimdilik arkadaşlarıma ve kendi hayatıma odaklanmam gerekiyordu. Ama onu gerçekten de ilk fırsatta mahvedecektim. Hafif gülümseyerek içeriye girdiğimde o sırada çıkmakta olan Gökalp ile çarpışmıştık. O, düşmemem için beni tutmaya çalıştığında ben ondan önce dengemi sağladığım için onu ittim ve düşmesini sağladım. Ayaklarımın dibindeki bedenine tiksinerek bakıp içeriye girdim. Yüzümde bir zafer gülüşü oluştuğunda Tuğkan ile göz göze geldik. Yaptığıma karşılık hayretle bakarken ona göz kırpıp yanından geçtim ve sınıfa doğru yürümeye başladım. Tuğberk'ten dolayı olanları Aslı'ya seslianlatamazdım bu yüzden mesaj atmayı tercih ettim.
Aslı, arka sıramdan kulağıma eğildi. "Kızım çok fenasın sen."
İkimiz de gülerken Tuğkan da sınıfa gelmişti ve ders tekrardan başlamıştı. Tuğkan'a bayılsam da dersin bitmesini iple çekiyordum çünkü kızları görmek için sabırsızlanıyordum.
Ders bittiği anda biz Aslı ile koşar adımlarla sınıftan çıktığımızda tüm gözler bize dönmüştü. Bizimkilere de veda edememiştik ama sonradan özür mesajı atacaktık.
Aslı ise hızlıca okuldan çıktıktan sonra otobüs durağına gidip gelen otobüse atladık. AVM çok uzakta değildi neyse ki. Hem kızlarla biraz alışveriş yaparak da güzel vakit geçirip araya giren soğukluğu ısıtabilirdik.
Merkeze geldiğimizde kızların mesaj attığı kafeye girdik ve yanlarına oturduk. bir şey demelerine izin vermeden onları azarlamaya başladım. "Siz neredesiniz be kaç zamandır? Bir anda yurttan gittiniz mesaj bile atmadınız hiç, okula da gelmiyorsunuz!"
"Yeni bir düzen ve hayat kurmaya çalışıyoruz Hazal, sence kolay mı?" dedi Çilem abartılı bir ifadeyle. Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Beraber de yapabilirdik, bizi silmenize gerek yoktu."
"Needen sizi de yoralım ki? Hem aramızdan birilerinin okula gitmesi iyi oldu. Biz notları sonra alırız sizden," dedi Funda. Gözlerimi devirecekken gözlerim Berra'ya takıldığında onun garip göründüğünü fark etmiştim. Sanki yanımızda değil gibiydi. En çok konuşmak istediğim kişi de Berra'ydı aralarında. Eskort muhabbetinin aslını öğrenmem gerekiyordu. "Sen nasılsın Berra?"
"Ona bir şey sorma kendinde değil," dedi Funda gülerek. Kaşlarımı çattım. "Ne demek kendinde değil?"
"Şekerini atmış patlıyor işte," dedi Funda bir kahkaha atarak ama Çilem anında onun kolunu dürttü. "Alkol aldı sadece Hazal."
"Yalan söylüyorsunuz. O çocuklar sizi uyuşturucuya alıştırdı değil mi?" dedim öfkeyle Sinirden resmen gözlerim dolmuştu. Bunu nasıl yapabilirlerdi? "İlk günden beridir sevgililerimize laf edip duruyorsun Hazal. Mutluluğumuzu mu istemiyorsun sen be?"
"Ne diyorsun kızım be sen?" dedim öfkeyle Funda'ya. O, bana tiksintiyle bakarken cümleme devam ettim. "Her zaman sizin iyiliğinizi düşündüm peki ya sevgilileriniz? Size madde verdiler, Berra'yı eskortluk yaparken görenler olmuş. Haberiniz var mı bundan?"
"Yok öyle bir şey," dedi Çilem şaşkınlıkla. "Berra hep sevgilisiyle çıkıyor. Kim dedi onu sana?"
"Gözümle gördüm," dedim sertçe. Berra'nın bakışları birden bana dönmüştü. Kotkunç bir yüz ifadesi vardı. "Birine bir şey söylersen seni gebertirim. ÖLdürürüm ve de parçalarım, anladın mı?
Ben korkuyla olduğum yere sinerken Aslı da korkuyla bacağımı sıkmıştı. İkimiz de onu ilk defa böyle görüyorduk. Korkuyordum ama aynı zamanda büyük bir hayalkırıklığına uğramıştım. Benim güzeller güzelim nasıl bu hale gelmişti?
"Artık herkes kendi yoluna baksa iyi olur. Sen düşündüğümüz gibi bir dost değilmişsin Hazal," dedi Funda. Kalbim kırılırken Çilem de akfasını sallamıştı. "Gerçek bir dost değilsin kesinlikle. hiçbir zaman ne bizi destekledin ne de mutluluğumuzu. Güzel ilişkilerimizden bile rahatsız oldun. Hadi siktir git artık kendi hayatına."
Ben şoklar üzerine şok yaşarken Aslı bana destek olmak için omzumu sıvazladı. Gözlerim dolarken fısıldadı. "Sizi her zaman kız kardeşim gibi sevdim ben. Siz böyle kızlar değilsiniz, bırakın yardım edelim size. Emin olun herkes gider biz kalırız. Tedavi olursunuz, kurtarırız sizi. Yeniden eskisi gibi oluruz. Lütfen kabul edin."
"Of yeter sen kendi arkadaşına eskort diyecek kadar kalitesiz bir insansın. Artık rahat bırakın sizi yoksa-" deyip duraksadı Funda. Dişlerimi sıktım. "Yoksa ne?"
"Biz de sizinle uğraşırız Hazal. Aslı karışmıyor gerçi sen de onun gibi olsan iyi edersin yoksa benbizzat seninle uğraşırım," dediğinde sertçe yutkundum. Çok güzel tehdit edilmiştim. Cevap vermemi beklemeden masadan kalktılar ve arkamızdakilere el salladılar. "Aşkım geldiniz mi?"
Sessizce onları izlerken üçü de sevgililerinin yanına gidip sarılmışlardı. Ben korkudan titrerken onların yanında duran Barış bana yaklaştı.
"Seni yeniden görmek ne güzel Hazal. Haddin olmayan şeylere mi bulaşıyorsun yoksa ben yanlış duyumlar mı alıyorum?