"Bana burada Ceren'den bahsedip, benimsin ayakları yapamazsın Tuğkan," dedim sertçe. Buna daha çok sinirlenmişti. "Hiçbir şey bilmiyorsun kızım. Sadece dediğimi yap."
"Yok öyle bir dünya. Hatta biz en iyisi okulda dönen bu muhabbetler yüzünden ayrılmış gibi yapalım ve bu işkence bitsin," dedim kararlılıkla. Tuğkan'ın gözlerinde bazı kıpırtılar olduğunu görmüştüm ama onaylar anlamda kafasını salladı. "Tamam, öyle olsun."
Hemen kabul etmesi garip bir şekilde kalbimi kırmıştı. Aşk konusunda yüzümün gülmeyeceğini her zaman çok iyi biliyordum ama kalbimi kırılmasına hiç engel olamıyordum. Hep ben mi üzülmek zorundaydım? Hiçbir zaman hayalini kurduğum ilişkiyi yaşayamayacak mıydım?
Kendimi toparlayıp gülümsedim. İnsanlar beni çok mutlu sanıyordu ama ben acı çektiğim kadar gülüyordum. "O halde hem ilk hem de son randevumuz bu."
Tuğkan sessiz kalıp yemeğini yemeye devam ederken içimdeki ateş tüm gücüyle beni yakıyordu ve etrafa saldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Onu kışkırtacak bir şeyler söylemek istedim. "Sen de Ceren'e çabucak kavuşmuş oldun."
"Ben de senin Gökalp'i bu kadar istediğini bilmiyordum," dedi bir anda sertçe. Olduğumuz durumun saçmalığını düşündüm. Sanki ikimiz de gerçekten sevgiliymişiz de kıskançlık krizine girmişiz gibi görünüyordu. "Onu istediğim falan yok. Sadece kendisini affettirmek istiyor ben de ona çabalaması için izin veriyorum."
"Sen öyle bir kız değilsin Hazal," dedi meydan okur bir ifadeyle. Yüzündeki alaycıl ve özgüvenli gülümseme çok sinirimi bozuyordu. Ona anlamazca baktığımda cümlesine devam etti. "Aldatılmayı göz ardı edecek kadar değersiz değilsin."
"Belki onu süründüp, beter şeyler yaşatacağımdır," dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı. "Öyle küçük oyunlara girmezsin."
"Belli olmaz," dedim gülümseyerek. Birden bana doğru eğildi ve gözlerime baktı dikkatle. "Gözlerini biraz daha açar mısın Hazal?"
Garipsesem de dediğini yaptım. O da bir süre daha dikkatle baktıktan sonra geri çekildi. "Ne oldu?"
"Göz bebeklerin titriyor gibi geldi," dediğinde umursamadan yemeğimden atıştırdım. Tuğkan ise konuşmak istiyor gibiydi. "Normalde neler yapıyorsun Hazal?"
"Kitap, müzik, bitkilerle uğraşmak, piknik... Çok severim bu arada. Hayvanlar yanıma geliyor, yemeğimi onlarla paylaşıyorum falan," dedim gülerek. Tuğkan da gülümsemişti. "Ya sen?"
"Ben denize açılmayı çok seviyorum genelde kafa dağıtmaya veya kafa toplamaya giderim," dediğinde sırıttım. "Biri balıkları kurtarsın."
"Senin ilkokul şakaların," diye mırıldandığında ona dil çıkardım. Tam o anda Tuğkan'ın telefonu çalınca hemen meşgule attı ama yeniden çalmaya başladı. Onu sinir etmek için telefonu aldım. Hemen bana uzandı. "Hazal ver şunu."
"Kim arıyormuş? Aa Ceren hoca arıyormuş," dediğimde dişlerini sıktı. "Ver telefonu."
Sırıtarak telefonu açtım. "Alo?"
"Tuğkan nerede?" dediğinde yaramazca sırıttım. "Ben sevgilisiyim ne vardı? Siz bana söyleyin ben iletirim."
Telefon suratıma kapatıldığında sırıtarak Tuğkan'a uzattım. O ise ifadesizdi. "Üzülme, ayrıldığımızı öğrenince yine gelir kavuşursunuz."
"Yemeğini ye Hazal," dedi o da yemeğini yerken. Neden bana karşı açık olmuyordu hiç anlamıyordum doğrusu. Yemeğimi bitirirken gülümsedim. "Ayrılık yemeği olduğu için bu kadar lezzetli sanırım."
"Bu kadar çabuk olması iyi oldu. Unutulur okulda," dediğinde dişlerimi sıkmamak için kendimi zor tuttum. İçeceğimi yudumladım. "Aynen sen yoluna, ben yoluma."
"Göreceğiz senin yolunu," dediğinde kendimden emin bir şekilde gülümsedim. "Prensip olarak eski sevgililerim hayatımda bir sis bulutu gibi oluyor, etkisiz, sıfır..."
"Yani selam vermek yok diyorsun," dediğinde güldüm. "Gözlerimin seni göreceğini sanmıyorum."
"Gereksiz bir inadın var," dediğinde omuz silktim. O da son lokmasını ağzına attı. "Kalkalım artık."
Yol boyunca pek konuşmamıştık. Arabada, kısık sesli bir müzik çalıyordu ama kafamdaki sesten hiç odaklanamamıştım. Geldiğimizde Tuğkan derin bir nefes verdi. Ben de sessizce emniyet kemerimi çözdüm ve ona döndüm. "Artık sen kendi yoluna, ben kendi yoluma."
Cevap vermesini beklemeden arabadan indim ve yürümeye başladım. Hiç de üzülmeyecektim çünkü tüm olanlar bir saçmalıktan ibaretti. O da bunun farkına varmış olmalıydı ki bitirmeye çok hevesliydi. Ama artık ben de saçmalığın farkına varmıştım.
Yurttaki odama girdiğimde kızları hararetli bir şey konuşurken yakalamıştım. Hemen yanlarına gittim. "Bugün magazin gündeminde neler var? Anlatın."
"Berra'nın sevgilisi var," dedi Funda heyecanla. Ben de gözlerimi büyüterek ona baktım. "Ne? Ne zaman? Nasıl?"
"Bize de anlatmıyor," dedi Aslı bezgince. Berra ise utançla yüzünü kapattı. "Çünkü sizden habersiz bir randevuya çıktım ve biri içeceğime hap atmış. Oradaki çocuklardan biri de bunu fark etti. Yani resmen beni bir felaketin eşiğinden kurtardı. Sonra da sohbet edip tanışınca da flörte ilerledi."
"Ya fark etmeseydi ve içmiş olsaydın? Berra sana neler olacaktı! Bizden habersiz nasıl gidersin?" dedim hiddetle. Berra diğerlerine döndü. "İşte bu yüzden size anlatmadım ama Eren gerçekten çok iyi çocuk. Çok seveceksiniz, eminim."
"Ne zaman tanışacağız?" dedi Funda heyecanla. Berra ise telefonunu kontrol etti. "Aslında şu anda mekandadır. Yurttan izin alıp gidelim mi? Biraz eğlenir sonra kahve içmeye gideriz, sabah da döneriz."
Diğerleri ikna olurken ben ikilemde kalmıştım ama biraz kafa dağıtmak iyi gelebilirdi. Gitmeseydik büyük ihtimalle yatıp olanları kafamda başa sarıp duracaktım. O yüzden ayağa kalktım. "Kabul."
Kızlarla hareketli şarkılar eşliğinde hazırlanırken abartılı makyajlar yapıp abartılı elbiseler giymiştik. Gümüş renkte, parlak bir gece elbisesi giydiğimi kimse, hiçbir yerde göremezdi.
Kızlarla şıkır şıkır hazırlanıp izin işlemini de hallettikten sonra Eren'in yanına gitmiştik. Okulun altındaki bara rakip bir işletmeydi ve tüm okul diğer barda takıldığı için burası bizim için çok daha iyiydi.
İçeriye girdiğimizde gürültülü bas sesi kulaklarımızı pert ederken Berra Eren'i anında bulmuştu bile. Yanında üç arkadaşıyla oturuyordu. Hepimiz onlarla tanışırken o üç erkeğin adını da öğrenmiştim. Ulaş, Oktay ve Umut...
Biz masaya geçecekken Eren bizi durdurdu ve Berra'ya döndü. "Bebeğim burası çok gürültülü, vip odaya geçelim."
Kızlar onaylarken ben de huzursuzca grubu takip ettim. Henüz yeni tanıştığım için pek de ısınamamıştım onlara ama kızlar oldukça mutlu görünüyordu.
Vip odaya girdiğimiz anda oradaki deri, tekli koltukta oturan ve elindeki viskisini yudumlayan genç bir adam dikkatimi çekmişti. Manzarayı izliyordu. Bizi fark edince hafif gülümsemeyle ayağa kalktı. "Misafirlerin mi Eren?"
"Evet, içerisi gürültülü olduğu için burada oturacaktık," dediğinde adam kafasını salladı. "Tabi siz geçin ben gelirim birazdan. Hoş geldiniz hepiniz."
Gözlerime bakarak konuşurken ürperdiğimi hissettim. O, yanımdan geçip odadan çıkarken bizler de koltuklara geçmiştik. İçecek ve çerez ikram ederlerken ben sadece çerezden aldım. İçmek istemiyordum.
Okul ve yurt üzerine muhabbet dönerken ben sadece dinleyici kalmayı tercih etmiştim. Onlar okulu bitirmiş ve çalışıyorlardı. Bizim kızlar, onlardan oldukça etkilenmişe benziyordu.
Muhabbet ilerlerken ve samimiyetimiz de artarken Barış yanımıza gelmişti. Eren güldü. "Ekip tamamlandığına göre en güzel ikramımıza geçebiliriz. Tabi Barış'ın da izni olursa."
"Önce kızlara ikram edin," dediğinde merakla onlara bakmaya başlamıştım. Eren cebinden bir paket çıkardığında içinde gördüğüm haplarla şaşkınlıktan donakaldım.
"Hoş geldin partisi başlasın."