Müstakbel

1209 Words
Sude “Evet kızım bu iş sende.”Aynadaki yansımama bakarken kendimi cesaretlendirmeye çalışıyordum. Durum babamın anlattığı kadar vahim olmayabilirdi. Belki ortak bir çözüm bulabilirdik. Sonuçta bu çağda bu kadar deli zırvası bir şey olmazdı. Son kez siyah kot şortuma, üzerimdeki askılı beyaz bodyye, açık bıraktığım saçlarıma baktım. Yüzüme yaptığım makyajla gözlerimi bilerek ön plana çıkarmış, yeşil gözlerimi siyah kalemle çerçevelemiştim. Amacım korkusuz görünmekti. Saat gelmişti. Kardeşim Sare hariç, annem, babam ve ben buluşma noktasına gitmek üzere yola çıktık. Restorana adım attığımız anda garson herkese açık olmayan, boğaz manzaralı odaya gideceğimizi söyleyerek bizimle beraber asansöre bindi.5. Kata çıkıp, uzun koridoru geçtikten sonra şık bir ahşap kapının önünde durduk. Garson kapıyı çaldı ve içeri girdik. Oda oldukça güzel, manzarası da garsonun anlattığı kadar etkileyiciydi. Girer girmez herkesin gözü üzerimizde dolaştı. Masaya baktığımda sekiz erkek, iki kadın olduğunu gördüm. “ Merhaba Akif hoş gelmişsin.” adam daha lafını bitirmeden babam kaşlarını çatıp elini kaldırdı. “Hiç hoş gelmedim abi. Beni de ailemi de yaktınız. Hiç hoş gelmedim” Amcam olan adam babamın daha esmer hali gibiydi. Kadınlardan yaşlı olanı oturmamızı rica etti. Oturduk. Kafamı kaldırıp herkese tek tek baktım. Gençlerden kehribar gözlü olan öküzün trene baktığı gibi bana bakıyordu. Kehribar gözlünün tam yanındaki adam konuşmaya başlayınca,kafamı çevirip adama baktım. “ Hoş geldin kızım sanırım olaylardan haberin var. Bundan sonraki gidişat nasıl olacak onu konuşalım isterim. Öncelikle sen bu konuda ne düşünürsün. Biz nişan iki gün içinde olsun isteriz. Sizin için de uygun mudur?” Adam susunca tek kaşımı kaldırıp gözlerimi gözlerine kilitledim. Sude Hazar kimdir birazdan öğreneceklerdi. “Merhaba bey amca da bu ne kendinden eminlik.”Babam uyarır gibi baktı umursadım mı? Tabiki hayır. “Öncelikle dün babam her şeyi anlattı. Ama bu durum beni hiç ilgilendirmiyor” Gözlerimi yaşlı adamdan ayırıp, tek tek herkesin yüzünde gezdirdim. “Ben sizin geleneklerinizi bilmem. Ortada saçma bir durum olduğu da belli. Hem biz size uymayız, babam yıllar önce aşiretle bağlarını kestiği için aşiretle ilgili herhangi bir olay bizi ilgilendirmez. Evet beyler bayanlar sadede gelecek olursak öncelikle aranızda anlaşıp başka kız alıyorsunuz. Bizi de unutuyorsunuz. Yoksa polise gider, bizi tehdit ettiğinizi anlatırım. Hatta bununla kalmam sizi tüm ülkeye rezil eder her şeyi televizyon kanallarında tek tek ifşa ederim. Uçkuruna sahip olamamış bir pisliğin dertleri bizi hiç ilgilendirmez. Şimdi bu konudan bizi uzak tutup bir daha asla karşımıza çıkmıyorsunuz.” Olmuştu işte ağızlarına sıçmıştım. Ayağa kalkıp sandalyeyi geriye ittim. “Hadi gidiyoruz.” babam şokla yüzüme bakarken, annem ayağa kalktı. Arkamı dönüp iki adım atmıştım ki. Biri bileğimden tutup beni döndürdü. Kehribar gözlü öküz çocuk. “Ahh bıraksana kardeşim hey. Yavuz deden salak sen misin yoksa?” Ben çabaladıkça o kolumu daha çok sıkıyordu. “Hiç bir yere gitmiyorsun. Şimdi ben seni zorla oturtmadan, dön yerine otur.” Babam hemen ayaklanıp yanımıza geldi. “Bırak kızımın kolunu Ağam.” öküz elini bırakınca babam kollarımdan tutup oturmam gerektiğini söyledi. Gözlerimin içine öyle acı içinde bakıyordu ki. Geri dönüp bıraktığım sandalyeye oturdum. Kehribar gözlü öküzün yanındaki altmış yaşlarındaki adam tekrar konuşmaya başladı. “Bak kızım senin amcanın oğlu ve benim kızım kaçtılar biliyorsun. Bu durumda berdel şarttır. Berdel yapmazsak eğer adımız lekelenir. Bu olay sadece adet töre meselesi değil. Doğu Anadolu bölgesi ticaret noktalarımızdan en önemlisi, eğer geleneklerimizi yerine getirmezsek, ticaret yapamaz duruma geliriz. Ürettiğimiz kıyafetleri dünyanın her yerine satıyoruz evet ama sattığımız ülkelerde güçlü aşiretler var böyle bir zayıflık durumunda tüm piyasadan el çektirirler.” Benim kızım mı dedi? Demek ki bu adam kızın babası yani bir Alacadağ. Acaba odadaki tek Alacadağ mıydı? Bu işten sıyrılamayacağım gün gibi ortadaydı. Yapabileceğim tek şey vardı. Ayağa kalktım. “Peki Yavuz hanginiz?” En köşede omuzlarını düşürmüş mahçup şekilde oturan İri yadı adam elini kaldırdı. Yanına gitsem gücüm kesin yetmezdi de. Bunu da yapamadan duramazdım. Masanın üstüne çıkıp, şaşkın gözlerle beni izleyen bir masa insanın önünden koşup, Yavuz denen asalağın üstüne atladım. Sağ gözüne yumruk atarken çığlıklar arasında yere düştük. “Adi herif senin yüzünden hayatım bitecek şerefsiz Ama izin vermeyeceğim hemen yıldırım nikahıyla başkasıyla evleneyim de sıksınlar kafana.” Annemle babamın sesini duysam da oralı olmadım. Yakasından tutmuş sallamaya çalışıyordum ama kıpırdatamıyordum. Masada oturan genç kız çığlık atıp beni çekiştirmeye başladıysa da fayda etmedi. Tam Yavuz denen pisliğe tokat atacaktım ki, iki el belimi tutup beni resmen bir tüymüşüm gibi adamın üstünden aldı. Ayaklarımla debelensem de çare etmedi. Beni ayaklarımın üstüne bırakınca arkamı döndüm. Yine o kehribar gözler. Kaşlarını çatmış öldürecek gibi bakıyordu. “Beni tutmayı bırak be adam. Hem sana ne oluyor?” “Kiminle evlenecekmişsin?” “Sana ne?” Tek kaşımı kaldırıp sorgularcasına baktım. “Kiminle dedim.” Bağırması iki adım geri gitmeme sebep olsa da gardımı düşürmedim. “Sevgilimle oldu mu? Sevgilimle evleneceğim.” Babam kızım diye bağırsa da umrumda değildi. Sevgilisi olan kızı da almak istemezlerdi heralde. “ Sevgilin filan olamaz. Sen artık sözlü sayılırsın . Şimdi yerinde otur.” “Sana ne oluyor be? Annem misin? Babam mısın?” “Hayır! Müstakbel kocanım.” Sesini yükseltip gözlerimi deler gibi bakmasından ve duyduğum şeyden olsa gerek hareket edemedim. Aklım başıma geldiğinde çıkıştım. “Hiçbir yere oturmuyorum.” “Öyle mi?” Bu adam niye burnundan soluyordu? “Bekir!” kehribar göz bağırınca kapıdan bir adam girdi. “Hanımı konağa kadar götürün.” “Ne?” beni duymamış gibi devam etti. “Gerekirse zor uygulayın. Buradaki işim bitince geleceğim.” Annemin çığlığı kulaklarımda yankılanırken babamın ayağa kalktığını gördüm ama ben çoktan kapıdan çıkarılmaya başlanmıştım. Sürüklenerek restorandan çıkarılıp, siyah bir arabaya bindirildim. Yanıma da Bekir denen adam oturdu. Bekir’e yalvardım ama asla yüzüme bakmadı. Şansımı şoförden yana denedim o da katır inatlı çıktı. Yaklaşık bir buçuk saat sonra araba durdu. Büyük mermer bir konağın önündeydik. Konak sanki roma döneminden kalma gibiydi. Öyle güzel mimarisi vardı ki hayal etmeye çalışsam bile edemezdim. Mermer olduğunu düşündüğüm taşlar yeni gibiydi ama heykelli mimarisi geçmişi andırıyordu. Nerede olduğumun farkına varınca çığlık attım. Bekir denen herif kolumu tutup çekiştirdi. Zile bastı. Kapıyı hizmetli olduğunu tahmin ettiğim bir kadın açtı. Bekir içeri girip beni yine sürüklemeye devam etti etrafta çalışanlardan başka kimse yoktu. Beni odaya doğru yönlendirmeye çalıştı. Bağırınca; “Lütfen Hanımım rica ediyorum. Beni zor durumda bırakmayın.” Yine de itiraz ettim ama beni odaya kilitlemeyi başardı. Tahminimce bir saate yakın bağırıp, çağırıp ağladım ama sonuç değişmedi. Pes edip odaya döndüm. Ferah, geniş bir odaydı. Çift kişilik bir yatak, tam karşısında üçlü koltuk, büyük bir gardrop, pofuduk halılar vardı. Duvarların rengi taş rengiydi. İleride sağ tarafta bulunan kapıyı açtım. Büyük küvetli bir banyo. Baya hoştu doğrusu. Binanın dışı gibi burası da beyaz mermerlerle kaplıydı. ’ Bu zenginler işini biliyor’ dedim kendi kendime. Duş jelleri şampuanlar hepsi erkekler içindi. Bir erkeğin odası olduğu belliydi. Elimi yüzümü yıkayıp yüzümü dolaptan aldığım temiz bir havluya sildikten sonra odaya geri dönüp, üçlü koltuğa uzandım. Oldukça yumuşaktı. Vücudumda ve çenemde ağrılar başlamıştı. Sinirlerim gerildiği için olduğunu biliyordum. Genelde öyle olurdu.En ufak bir sinirde bu ağrıları çekmeye alışmıştım. Dersten kötü not alırdım ağrırdı. Annemle tartışırdım ağrırdı. Burak beni kızdırdığında ağrırdı. Aaa Burak şu an benim için önemli bir sorundu. Uygun olduğum ilk anda Burak’a mesaj atacaktım. Dünden beri mesajlarına cevap verememiştim. Her şeyi anlatmam lazımdı. Duyunca neden hemen haber vermedin diye kesin çok kızacaktı. Çantam yanımda yoktu sanırım restorandaydı.Kehribar gelirken çantamı getirse bari. Daha düne kadar orta halli sıradan bir aileyken, bugün aşiret üyesi olmuştuk. “Bir de müstakbel kocammış. Rüyanda görürsün sen onu.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD