“Alo Burak” kalbim ağzımda atıyordu.
Heyecandan mı, yoksa korkudan mı bilmiyordum.
“Sude neredesin? Neden aramalarımı açmadın?”
“Burak beni dinle, bak ben yurt dışına gidiyorum Bir yıl yokum.”
Odada volta atıp tırnak kemirirken,bir taraftan da ne olur ne olmaz diye gözüm kapıdaydı.
“Ne diyorsun Sude olmaz öyle şey. Şaka mı yapıyorsun ”
“Gidiyorum ben Burak. Gideceğim anlaman lazım. Bak bir yıl, sadece bir yıl sonra geri dönüp her şeyi anlatacağım.”
“Nereye gidiyorsun ben de geleyim sevgilim. Yapma Sude nolur saçmalama.”
“Olmaz. Hem nereye geliyorsun Burak? Üç aydıe İstanbul’a gelmedin. Şimdi kapatıyorum. Bir daha bu hattı kullanmayacağım. Bir yıl sadece bir yıl bekle Burak.”
“Sude kapatma nolursun. Seni seviyorum birtanem nolur.”
Bir şey demeden yüzüne kapattım. Telefonun hattını çıkartıp kırdım. Gözyaşlarım yüzümden akmaya başlamıştı bile.
Altı aydır sevgiliydik. Burak elektrik elektronik mühendisiydi. Üniversitede konferansta tanışmıştık. Ne kalbimi kırmış, ne de bir gün üzmüştü. Hayallerimdeki düzgün, karakter sahibi, saygılı erkekti. Evet uzak mesafe ilişkisiydi bizimki ama her gün konuşuyorduk. En yakın arkadaş olmuştuk belki de. Şimdi ise bir yıl boyunca karşı odadaki gıcık herife katlanacaktım.
Banyoyu bulup kapıyı açtım. Bu banyoda da küvet vardı. Kendi evimizde küvet olmadığı için küvette uzun uzadıya kalmayı hep merak etmiştim. Kafamı sağa sola salladım.
’Bu kadar bokluğun arasında küvete seviniyor olamazsın Sude !’ kendi kendime söylendim.
İki gündür başıma gelmeyen kalmamıştı. Nasıl terse dönmüştü hayatım. En azından anlaşma sonunda tekrar kurtulma, eski hayatıma dönme şansım vardı. Aynaya bakıp bir müddet solmuş yüzümü inceledim.
Üzerimi çıkarıp, tek tek katladım. Banyo kapısını da kilitledikten sonra küveti doldurup, içine girdim. İlk defa küvette yıkanacaktım. Evet yine küveti düşünüyordum. Sıcacık suda yıkanıp, saçlarımı kuruttum. Kızların getirdiği takımlardan birini giyip kocaman yatağın içine bıraktım kendimi.
————-
“Deli fişek uyan hadi annenler geldi.”
“Ne!” Gözlerimi açınca karşımda Baran’ı gördüm.
“Hadi uyan hadi. Sana kıyafette getirmişler buraya koyuyorum.” Kehribar gözlerini üzerimde gezdirip boş boş baktı. Gülümseyip bir müddet durduktan sonra kapıyı kapatıp çıktı. Kafamı eğdiğimde düğmeleri açılmış gömleğimden göğüslerimin göründüğünü gördüm.
“Pis sapık. Iyyykk memelerime baktı. Tabi ya kesin memelerime baktı.” Yastığı kapıya fırlatıp doğruldum. Koyduğu valize baktım. Annemler de vazgeçmişti.
Çaremiz yoktu artık. Hepimiz biliyorduk ki kurtulamazdım. Bunca yıl tek başlarına ayakta durmuş bu aileyi bir lokmada yerdi bunlar.
Kalkıp kıyafetlerimi karıştırdım. Madem bu herife katlanmak zorundayım. Madem bu lanet konakta bir yıl kalmam lazım. ‘Ben de pişman edeyim de seni gör Ağa bozuntusu.’
Kıyafetlerimi karıştırdım. Kahvaltıdan sonra alışverişe gidilecekti. ‘Immm ne giysem’ Ne var ne yok göz gezdirirken. Geçen sene arkadaşımın doğumgününde babamdan gizli giyindiğim pembe çiçekli elbise gözüme ilişti.
İşte bu! görün bakalım yeni gelinle baş edebilecek misiniz?
Elbiseyi giyip aynaya baktığımda ıslık çalasım geldi.
İnce belime oturan mini elbisem bacaklarımı gözler önüne sermiş, dekolteli sırtı beni çok seksi göstermişti.
Saçlarımı açıp sırt dekoltemi kapattım ama şimdilik. Bileğime lastik toka takıp, son kez kendime baktım.
Dün kızların getirdiği peluş terlikleri de giyip, odadan dışarı çıktım. Bu katta kimse yoktu. Anladığım kadarıyla sesler alt kattan geliyordu. Merdivenlere doğru ilerledim. Show başlasın bayb!
Baran
“Gelin Hanım fizandan geliyor kusura bakmayın.”
“Anne!” Annem kızın ailesinin yanında laf sokmaya başlamıştı bile.
“Kusura bakmayız Selvi Hanım, zorla aldınız kızımızı kusura bakmadık. Kızımız geç geldi diye mi kusura bakacağız.” Müstakbel kaynanam kendini tutamamıştı.
“Oooo!” Mert’in merdivenlere kitlenip kalmasıyla hepimiz kafamızı oraya çevirdik.
Deli Fişek gecelik gibi bir şeyle sallana sallana geliyordu. Gözlerim mi bozuldu. Yoksa gerçekten gecelik mi o?
“Anne, baba” koşar adım gelip ailesine sarılırken masada bulunanların yüzünü inceledim.
Herkes şoktaydı. Kuzenlerim Cihan ve Yiğit’i incelerken. Cihan kafasını bana çevirip piç piç sırıttı. Cihanın ağzına sonra sıçacaktım. Sude kız kardeşiyle de sarılınca sesimi yükselttim.
“Sude yerin hazır.” Yanımdaki sandalyeyi çektim.
Sırıtarak yanıma gelip oturdu. Sırıtmış mıydı?
Ahh demek Bilerek yapmıştı ha. Böyle şeyler yaparak beni yıldırmayı mı planlıyordu?
Oyun oynamayı seviyorsun demek Deli Fişek.
Annemin ağzını açmasının engelleyip kaşımı kaldırdım. Bu iş bendeydi. Şu kahvaltı bir bitsin hesabını soracaktım bunun. Birde parfüm banyosu yapmıştı mübarek.
Bu kızın normal hali mi böyleydi acaba? Belki de normalde böyleydi? Ama artık Baran Alacadağ’ın karısı olacağı için nerede ne yapılır, nasıl davranılır öğrenecekti.
Sude ailesine evlenmek istediğini, bunun zorla değil kendi isteğiyle olduğunu söyledi. Annesi hepimizi öldürecek gibi bakıyordu.
“Yarın evleniyoruz anne. Ben kararımı verdim. Lütfen arkamda dur.”
“Benim onayım yok Sude, sana da bu insanlara da inanmıyorum.” Nazlı Hanım tırnaklarını masaya vururken, alt dudağını da seri hareketlerle kemiriyordu. Müthiş bir stres yaşıyordu.
Akif Bey karısının omzuna elini koyup;
“Eşim durumu hala hazmedemedi haliyle. Ama kızımız ne isterse onun kararının arkasındayız.”
Bu ailede töre karşısında elinden bir şey gelmeyeceğini bilen tek kişi Akif Bey’di. Çünkü bir ağa oğlu olarak kendi bu adetlerin içine doğmuştu.
“Hayır Akif. Önceden de dediğim gibi benim onayım yok. Ben bu evliliği istemiyorum.”
“Tamam anne ben diyeceğimi dedim. Birazdan alışverişe gideceğiz.”
Annesine böyle davranınca gerçeği bilmesem evlenmek için göbek atıyor derdim. Aferin valla oyununu iyi oynuyor.
Saçlarını kıvırıp tokayla topladığında bütün sırtı ortaya çıktı. Bacakları, kokusu yetmezmiş gibi şimdi birde kuğu gibi boynunu, pürüzsüz sırtını sokuyordu gözüme.
Alttaki arkadaş seğirdi, haklıydı yarı çıplak bir kadınla yan yana olunca verdiği tepki gayet normal. Kaç gündür de başımız bağlanıyor diye kimseye elimi de sürmemiştim.
“Müsaadenizle biz odamıza gidip hazırlanalım.” Ayağa kalkıp Sudenin elini tuttum. Kafasını kaldırıp sırıttı.
“Ben hazırım. Sen git.”
“Ne!” Kendimi toparlamaya çalıştım. Ailesi bizi izlerken yanlış bir şey yapmamaya özen göstermem lazımdı. Gülümsedim.
“Bir şey konuşmamız lazım canım bi kalkalım.”Kolundan tutup kaldırdım. Merdivenler bitip de, bizim kata gelince hızla arkamdan sürükleyip, kendimle beraber odamın içine soktum.
“Ne yapıyorsun sen Sude Hanım.” Masumca gözlerime bakarken dudakları yukarı kıvrıldı.
Salağa yatmaya devam ediyorsun ha. Öyle olsun bakalım.
“Ne bu üstündeki?” Ben üstüne yürüdükçe o geriye gitmeye devam ediyordu.
“Elbise işte ilk defa mı görüyorsun?” Hayır ilk değil ama böylesini ilk diyesim geldi.
“Kuzenlerim için mi böyle giyindin?”
“Neee saçmalama, Be.. ben bilmiyordum. Kimse söylemedi kahvaltıda başkalarının da olacağını.” Geri geri adımlamaya devam ediyordu.
“Ah o zaman benim için.” Gidecek yeri kalmadığında komodine çarptı . Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Sol kolumla belinden tutup kendime çekerken, sağ elimi bacağında gezdirdiğimde irkildi.
“Bak güzelim. Ben erkeğim. Açarsan bakarım. Dudaklarımı kulağına değdirip kokusunu içime çektim.
”Gel dersen gelirim.” Elim baldırırından yukarı doğru ilerlerken konuşmaya devam ediyordum.
“Verirsen alırım. Asla hayır demem.” Kulak memesini öperken son sözümü söyleyip yüzüne baktım.
”Beni sakın kışkırtma üzülen sen olursun.”
Az önceki özgüveninden eser kalmamış, çimen gözlerini şaşkınlıkla açmış, yanakları ise alev almıştı.
İşte oyun öyle değil, böyle oynanır.
Sude
Alışveriş yaparken aklım hep oda da olanlara gidiyordu. Dokunuşu kokusu titrememe sebep olmuş, öpüşü adeta kalbimi eritmişti.
Daha dün tanıdığım bir adama vücudumun böyle tepki vermesi normal miydi? Yoksa hangi erkekle yakınlaşırsam yakınlaşayım böyle mi hissedecektim.
Burak’la ilişkimiz uzun mesafe ilişkisi olduğundan böyle bir yakınlaşmamız hiç olmamıştı. Geldiğinde yanaşınca da ben uzak durmuştum. Ama ellerimi tutunca, yanaklarımı öpünce hiç böyle hissetmemiştim.
“Güzelim sana diyorum.”
Benay Ablanın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
“Dalmışım abla. Ne dedin duymadım.”
“Ay sen abla mı dedin Fıstığım?” Yanağımdan makas aldı.
“Güzelim dedim ki iç çamaşırı alınacak hadi ağabeyimi bekletme de beraber alın. Bak mağazanın önünde ağaç oldu.”
Parmağıyla gösterdiği yere baktım. Kehribar beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Acele adımlarla mağazaya doğru ilerledim.
“Neredesin kızım sen. Niye gelmiyorsun dakikalardır? Sapık gibi iç çamaşırcının önünde bekliyorum.”
“Değilsin de sanki.”
“Ne, ne dedin? Sude dur .”
Koşar adım mağazaya girip Baranın öfkesinden kaçtım. Bu kadar kadının olduğu iç çamaşırcıda da kızamazdı heralde?
Yanıma gelip kulağıma eğildi.
“Bana sapık dedin öyle mi Fişek?”
“Evet.” Deyip kaçar adım geceliklerin yanına gittim.
Pijama, iç çamaşırı ve gecelikleri çalışan kızın verdiği torbaya doldurup ilerliyordum.
“Aşkım bakar mısın? Bence bu da sana çok yakışır.”
Kafamı çevirip baktığım yerde koca öküz Baran’ın kırmızı bir iç çamaşırı takımını elinde tuttuğunu görünce neye uğradığımı şaşırdım.
Gerçi iç çamaşırı demek de yanlış olabilirdi. Tek parça dantelli bir mayo gibiydi ama göğüs ucu kısımlarında büyük delikler vardı.
Herkes dönüp bir Baran’a bir bana bakarken bıyık altından gülenlerin yanında, cık cıklayanlar da vardı.
“İndir o elindekini, napıyosun sen?”
“Bak bu poşeti senin için doldurdum.” İçinden fuşya rengi bir tanga alıp çıkardı ve sırıtarak gözümün önüne tuttu.
“Ver şunu” eline vurup tangayı alıp, alel acele poşete soktum.
“Manyak mısın sen? Napacağım ben bunları? Gerçek değil bu evlilik unuttun mu?”
“Unutmadım ama ben sapığım. Sen unuttun mu?”
“Çocuk musun sen Kehribar ya bunun için mi bu tantana. Laf yetiştiremeyince hemen saçma sapan şeyler yapmaya başlıyorsun” dudağımı büzüp kızmış olsam da asıl duygum utançtı.
Bir an o elindekini giyip karşısına çıktığımı hayal ettim ama bunu isteyerek yapmıyordum.
Lanet beynim bu çocuğun yapmak istediği şeye ayak uyduruyordu.
Peki vicdansız bedenime ne demeli? Daha önce kimse için titremeyen bedenim bu çocuğun yanında içten içe kaynıyordu.
“Tek sebebi o değil. Böyle şeyler almak zorundayız. Oda temizlenirken hizmetçiler bunları görmeli. Hatta hizmetçilerden önce annemin karıştıracağını düşünürsek. Böyle seksi şeyler görmezse, gider kendi alır getirir. Vallahi benden önce odaya girip, sana zorla giydiredebilir” Ne güzel gülüyordu bu çocuk böyle.
“Yuh!! oldu olacak gerdeğe de kendi soksun.”
Elimle hemen ağzımı kapattım. Hay dilini eşek arısı soksun Sude.
“Yok artık karıcım, ona biz gireriz.”
Ah yine sırıttı.
Ben mi? ben yine teleskop balığı gibi olduğuma yemin edebilirim.
“Korkma korkma şaka yaptım. Hadi ver.” Elimdeki torbayı alıp kasaya ilerlerken benim vücudum yine titreyerek cevap vermişti.
Aynı oda da kalırsak teleskop değil, elektrik balığı olacağım bu gidişle.
Elektrik balığı diye bir şey yok sanırım ama uzmanlar elektrikli insan görmek isterlerse gelecek bir yıl içinde yaşayacağım odada bulabilirler. Gerçi kısa devre yapan insan desek daha doğru olur.
Allahım inşallah dışarıdan belli olmuyordur.