Baran
“Dövebildi mi yooo. Hem diyelim dövecek müstakbel kocam değil misin, İzin vermezdin heralde?” Sonunda kaşlarını çatmayı bırakıp gülümsemişti. Yalan söylemeyeyim kocacığım dediği an gerçekten kocası olasım geldi. Ama amacı belliydi.
“Öldürür leşini önüne sererdim karıcığım. Yeter ki sen bana o güzel ağzınla hep kocacığım de.” Tekrar sırıtıp yüzüne baktım. Kaşlarını tekrar çattı.
“Boşandıktan sonra tamamen özgür olacağım değil mi?”
“Evet özgür olacaksın. Ama evliyken namusuma getirdiğin en ufak bir sözde seni öldürmek isteyecekler. Sonra da sana karşılık kardeşini almak isteyecekler. Bana veya kardeşlerim Mert veya Gökhan’a verecekler kardeşini. O yüzden sevgili faslını kapatacaksın. Yalandan da olsa kocan olacağım, asla başka bir erkeğin imâsını duymak istemiyorum.” Yine sinirimi tepeme çıkarmayı başardı.
“Tamam anlaştık. Peki okuluma devam edebilecek miyim? yeşil gözlerini yüzüme dikti. Bu kadar kolay anlaşmamıza sevinmiştim. Hakkında çoğu şeyi yolda gelirken dosyasından öğrenmiştim ama bunu çaktırmamaya niyetliydim.
“Ne okulu?”
“ Üniversitede Müzik öğretmenliği okuyorum.”
“ Demek öyle. Tebrikler.Eğitime karşı değilim.Tamamen güvenimi kazandığında devam edebilirsin.” Çenemi ovuşturdum.
“Bunlar ilerideki mevzular bugün konağa gideceğiz. Herkesle tanış, dediğim kurallara uy hepsi hallolur. Hadi bakalım hazırlan yola çıkalım.” Ellerini göğsünün üstünde kavuşturmuş beni izliyordu.
“Nasıl hazırlanayım? Hiçbir şeyim yok burada.”
“Doğru diyorsun. Dur bakalım.” Etrafıma bakındım. Elimi cebime sokup Bekir’i aradım.
“Bekir Hanım Ağanın çantası arabada mı bi bak. Tamam birazdan geliyoruz.” Kaşları havaya kalkmıştı.
“Çantan arabada gidince alırsın. Kıyafet konusuna gelecek olursak da bugünlük bizim kızlardan idare edersin. Yarın sana yeni kıyafetler alırız.” Gülümsedim. Gerçekten gürültü patırtı ve delilik istemiyordum.
“Benim kıyafetlerim var. Evime götürürsen alabilirim.” Kurnaz cadı sana güvenirim sanıyorsan yanılıyorsun. Düşünüyormuş gibi yaptım.
“Adamımı gönderip aldırırım. Hadi çıkalım.” Ayağa kalkmış kapıya doğru yöneldiğimde bileğimi tuttu. ‘Ne oldu’ der gibi kafamı salladım.
“Ben gidip almak istiyorum.”
“Hayır olmaz. Evlenene kadar tek başına hiçbir şey yapamazsın.”
“ Ya napcam sanki gidip kıyafetlerimi alcam.”
“Hayır olmaz dedim. Sinirlendirme beni.” Bileğimi elinden kurtardım. İkimizde geri adım atmayacak gibi birbirimize bakıyorduk. Sessizliği bölen ben oldum.
“Hadi yürü”
“Öküz” Arkamı döndüm. Şaşırmıştım öküz mü demişti bana.
“Bana bir daha hakaret edersen sonucuna katlanırsın.” Hiçbir şey demeden omzuyla bana çarpıp yürüdü. Bu kıza bir kaç saat dayanamazken bir yıl nasıl dayanacağım ben.
Arabaya binip konağın yolunu tuttuk.
Sude
Diğer konağa göre daha devasa bir konağa gelmiştik. Muhteşemdi. Çok büyük bir alana sahip, kocaman ağaçlarla çevrili, ucu bucağı görünmeyen bir bahçesi vardı. Baran arabada hiç konuşmamış olmasına rağmen, inince gülümsemeye başladı. Oyuna başlamıştık demek.
“Anne abimler gelmiş anne!”
On beş, on altı yaşlarında bir kız çocuğu bağırarak merdivenleri koşardım inmeye başladı. Baranın kucağına atladı.
”Hoş geldin ağabey”
“Hoş bulduk cimcime aman sakin.” Kocaman gülümseyip kardeşini sarıp sarmalayan Baran hasret gidermeleri bitince kızı kucağından indirdi.
“Hoş geldin yenge! Ah gözlerin yeşil.” Bu karanlıkta bahçe ışıklandırmasıyla gözlerimi nasıl seçmişti pes doğrusu. O Önümde durmuş gözlerimin içine bakarken evde yaşayan hemen hemen herkesin kapının önüne çıktığını gördüm.
“Ben Gülru.” Uzanıp yanağımı öpünce ben de sarılıp yanaklarını öptüm.
“Ben de Sude” Gülümsedim.
Baran elimi tutup beni kendime getirdi.
“Hadi cimcime herkesle tanıştırayım yengeni müsade et de.” Gülru öyle şaşkın şaşkın bakarken, Baran elimi tutup beni kapıya doğru yönlendirdi.
“İyi akşamlar Alacadağ’lar. Tanıştırayım müstakbel karım Sude.”
“Hoş geldiniz.” diye sesler yükselirken Kehribar beni koltuğunun altına alıp kafamı öptü.
“Hadi karıcığım gidelim.” Kimseyle konuşmama izin vermeden şaşkın bakışlar arasında eve ilerledik. Ah mis gibi kokuyordu.
Ev ahalisi arkamızdan gelirken ben resmen uçuruluyordum.
“Senin sevdiğin yok muydu? Hazar kızı?”
Baran beni bırakıp arkasını döndü. Kolunu aniden çekmesiyle yalpalasam da dengemi sağlayıp arkamı döndüm. Ağzımı açtım ama ne diyecektim. Ben bir şey diyemeden Baran sesini yükseltip konuşmaya başladı.
“ Yok ana sevdiği falan. Bir anda kıza evleneceksin deyince haliyle korkup yalan söylemiş.”
Kafamı salllamak istedim ama olmadı. Bu kadın da restoranda vardı. Yaptığım her şeyi gördü. Başıma giren ağrı mı yoksa utançtan yerin dibine girmem mi bilmiyorum ama vücudumda akan kanın sesini duyuyordum. Bu insanlar için böyle şeyler önemliydi. Nerede ne konuşacağıma dikkat etmem gerekiyordu.
“ Onu bunu bilmem oğul, kendi kendine namusunu lekeleyecek değil. Bakalım anlarız doğrusunu.” Kara gözleri beni buldu.
“Selvi, rahat bırak çocukları.” Toplantıdaki bey amca karşı koridordan yürürken karısına seslendi.
Bu insanlarla nasıl konuşulurdu ne denirdi. Herkes bizi izlerken Kehribar elimi tuttu. Babasından çektiği gözlerini tekrar annesine dikip,
“Kimse müstakbel karımın namusunu sorgulamaya kalkmasın. Şimdi üzerinize düşeni yapın. İki gün sonra düğünümüz var. Herkese iyi akşamlar” deyip, beni yukarı sürükledi.
Büyükçe bir salondan açılan bir kapının önüne durduk. Elimi bıraktı. Kaşları hala çatıktı. Biraz önceki komik adam gitmişti.
“Burası benim odam. Şimdilik senin tek kalman daha uygun olur. Evlendikten sonra ben de yanına gelirim.”
Yüzüme baktı. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. Yalandan evleniyorduk. Annesi,sevgili filan dediğinde ne diye böyle olmuştu ki. Sonuçta hiçbir zaman gerçekten karı koca olmayacaktık.
“Ben de karşı odada kalacağım. Kızlara haber vereyim yatman için bir şeyler getirsinler. ” İyi geceler deyip arkasını döndü. Cevabımı bile beklememişti.
‘Ufff. Napacağım ben bir yıl bu dengesiz herifle.’ Kendi kendime söyleyip, kapıyı açıp odaya girdim. El yordamıyla ışığı açmayı başardım.
Kocaman ferah bir oda karşıladı beni. Her detay çok özenliydi. Odada açık gri ve krem renkleri hakimdi. Battal boy yatak evdeki yatağımın neredeyse dört katı büyüklüğündeydi. Ağzım açık şekilde odayı incelerken;
“Allah!! ev annem, babam.” Çantamı karıştırmaya başladım bulamayınca içindekileri halıya döktüm. Yerdeki telefonumu elime alıp açtım. Burak’dan beş cevapsız çağrı, sayısız mesaj. Elimin içiyle alnımı tokatlarken arayanlara göz gezdirdim. Babam, annem, Sare ,Burak. ‘Offff Burak seni sonra aramam lazım.’ Hızla önce babamı açmayınca annemi aradım.
“Anne”
“Sude kızım.” Annem hıçkıra hıçkıra ağlarken bir taraftan da konuşmaya çalışıyordu.
“Anne sakin ol ben iyiyim. Bana çok iyi davranıyorlar. Konaklarına geldik oradayım şimdi” Hıçkırık sesleri hala devam ediyordu.
“Anne bi sakin ol artık ne olur.”
“Kızım Sude! Yavrum iyisin değil mi?”
“İyiyim vallahi iyiyim. Babam kiminle konuşuyor meşgul.”
“Seni kaçıran adam bizi yarın kahvaltıya davet ediyormuş.” Arkadan babamın sesi geliyordu.
Tak tak tak
“Yenge girebilir miyiz?” Kapının çalışıyla irkildim.
“Tamam anne yarın görüşürüz. Öpüyorum.” Telefonu kapattım.
“Yenge??” Tak tak
“Gelin lütfen.”
Kapı açılınca bugün tanıştığım Gülru ve yaşça ondan büyük iki güzel kız daha odaya girdi.”
“Merhaba yenge şey abim dediki bir ihtiyacın var mıymış. Ondan geldik.” Gülru konuşunca gülümsedim.
Tam ağzımı açmıştım ki sarışın olan kız konuşmaya başladı.
“Canım Hoş geldin. Biz tanışamadık seninle ben Benay, bu da diğer kardeşim Suna . Gülru’yu da tanıyorsun zaten.” Sırıttı. Gülüşü aynı abisi gibiydi.
Yanındaki kızın gözleride Baran’ a benziyordu. Ama Kehribar kadar baskın ve etkileyici değillerdi. Daha çok elaydı. Hafif andırıyordu sadece. Bir de mutsuzdu kız. Gözleri sanırım ağlamaktan şişmişti.
“Hoş geldiniz kızlar ben de Sude.” Tekrar gülümsedim. “Abiniz pijama için haber verecekti size. Biraz hazırlıksız oldu da bizim bu durum. Yanımda hiç eşyam yok.” Gülru koluma girip beni cam önündeki tekli berjere oturttu. Kendi de kızlarla beraber üçlü koltuğa geçti.
“Bu poşetlerde pijama, banyo malzemeleri ve iç çamaşırı var güzelim. Yarın beraber alışverişe gideceğiz istediğin eşyaları da alırsın.”
Benay sırıtıyordu. Ah gülüşü gerçekten harika dişleri bile abisiyle aynı. Gen aktarımı diye buna derim ben.
“Tamam dedim.” şaka maka evleniyordum.
“Müzik öğretmenliği okuyormuşsun. Ben de mimarlık okudum. Bir kaç senedir çalışmaya ara verdim. Suna liseyi geçen sene bitirdi sınavlara hazırlanıyor. Gülru da lise ikide.”
Gülru ablasının kolunu itekledi.
“Bizde konuşalım ya ablam az yavaş.” Gülru araya daldı.
“Yemedik kız yengeni al konuş.” Benay ve Gülru gülüştüler. Suna hiç konuşmadı. Beni inceleyip duruyordu.
Kapı çalınınca hepimiz kafamızı kapıya çevirdik.
“Ooo tüm bebeklerim bir arada.” Baran yüzündeki sırıtmayla içeri girdi. Yanıma yaklaşıp elini belime atıp yanına çekti.
Niye bu çocuk bana temas ettiğinde kalbimin ayarı bozuluyordu?
“Kızlar yengenizi bunalttınız hadi bakalım dışarı.” Kış kış yapar gibi boştaki elini sallayınca, Gülru yüzünü döküp isyan edercesine dönüp çıktı. Diğer ikisi de peşine takıldı. Baran elini belimden çekip gözlerime baktı.
“Girmesem bunlar sabaha kadar tutardı seni. Hadi bir duş al, biraz dinlen sabah görüşürüz.” Yüzündeki sıfır mimikle çıkıp gitti. ‘Dengesiz herif’
Telefonum çalınca cebimden çıkarıp ekrana baktım.
Burak arıyor…