48-İKNA

1112 Words
Poyraz Turgut iki kadehi doldurup üçüncüsünü de eline aldı. “Sakin olun çocuklar,” dedi alaycı bir tebessümle. “Şimdi kimse kimseye laf fırlatmadan, adam gibi dinlesin diğerini. Biz çocukluk arkadaşlarıyız, bizde meseleler kavgayla değil, sözle çözülür.” Selim gözlerini bana dikti. “Daha ne konuşacağız Poyraz?” dedi dişlerinin arasından, buz gibi bir sesle. “Ne kaldı konuşacak?” Derin bir nefes aldım. Sakin görünmeye çalıştım ama ellerim masanın altında kenetlenmişti. “Selim,” dedim. “Biliyorum öfkelisin. Haklısın da. Ama bana bir kez olsun çocukluk arkadaşın olarak bak. Bir defa olsun dinle beni.” Selim alayla güldü. “Çocukluk arkadaşım olarak mı? Yoksa kardeşim saydığım adam olarak mı? Çünkü kardeşim dediğim biri, yıllardır benden gizli gizli kardeşime göz dikip sevdaya düşmezdi.” Sözleri yumruk gibi çarptı yüzüme. Başımı eğdim, sustum. Turgut araya girmek istedi ama elimi kaldırıp durdurdum. “Tamam Turgut,” dedim. “Bırak konuşsun. O ne hissediyorsa döksün içinden.” Selim’in sesi yükseldi. “Sen ne yaptığının farkında mısın Poyraz? Naz senin elinde büyüdü. Sen bizim evimizde yıllarca oturup kalktın. Babam seni oğlundan ayırmazdı. Ve şimdi çıkmış diyorsun ki ‘Naz’ı seviyorum.’ Bu nasıl bir cesaret?” Yutkundum. Kalbim göğsümden fırlayacak gibiydi. “Selim, ben Naz’ı bir anda sevmedim,” dedim titreyen bir sesle. “Bu, yıllardır içimde susturduğum bir şeydi. Kendimden bile sakladım bazen. Çünkü yanlış görünürdü.Sizler benim için çok kıymetlisin benim ikinci ailemsiniz. Sizleri üzmemek için zaten çok uzun zaman içimdekileri bastırdım.Ama artık yapamıyorum çünkü nazı deli gibi seviyorum.S:izin gözünüzde hep o küçük Naz’dı. Ama o artık çocuk değil Selim. O büyüdü... Ben de.” Selim’in yumruğu bir anda masaya indi. Bardaklar sarsıldı. “Büyüdü diye mi? Bu mu bahanen?” Gözleri parlıyordu, yüzü kızarmıştı. “Sen bunu bana nasıl yaparsın? Benim aileme, kardeşime… Sen benim en yakınımdın! Bana, bize, arkadaşlığımıza, kardeşliğimize nasıl ihanet edersin?” Sesim istemsizce yükseldi. “Ben kimseye ihanet etmedim Selim!” dedim. “Ne sana, ne ailene! Naz’ı kirli bir duyguyla sevmedim ben. O benim için her zaman en saf, en gerçek şeydi. Ne zaman fark ettim bilmiyorum ama onsuz bir gün bile geçiremez hale geldiğimde anladım ki bu sadece sevgi değil, hayatımın anlamı olmuş.” Turgut sessizce arkasına yaslandı, ortamın ağırlığı omuzlarına çökmüştü. Selim bir süre sustu. Sadece nefesinin sesi duyuluyordu. Sonra başını iki elinin arasına aldı. Başını kaldırdığında gözlerinde artık sadece öfke değil, keder de vardı. “Poyraz,” dedi. “Sen bugüne kadar hiçbir kızı sevmedin, kendini kandırma. Bütün ilişkilerin sadece cinsellik üzerineydi. Sen aşkı, âşık olmayı bilmiyorsun. Hiçbir kızın duygularına önem vermedin. Şimdi çıkmış karşıma ‘Naz’a âşık oldum’ diyorsun.” Sesi ümitsizdi. “Senin Naz’a sevgine inanmıyorum çünkü seni tanıyorum. Ben kardeşimi korumak zorundayım. Bu aşk dediğin şey, Naz’a mutluluk değil, felaket getirir.” Bir an sessizlik oldu. Meyhanenin uğultusu ve uzaktan gelen hüzünlü bir müzik sesi duyuluyordu. Gözlerimi kısıp, ona baktım. “Evet Selim, sen beni en iyi tanıyanlardansın. Ama gerçekten Naz’ı sevmesem, böyle bir şeye başlar mıydım? Böyle bir şerefsizliği, seni kaybetmeyi, anlık bir heves için göze alır mıydım? Bebekliğinden beri tanıdığım, sevdiğim kızı harcar mıydım? Söyle Selim, ben öyle bir adam mıyım? Evet, bugüne kadar kimseye âşık olmadım. Naz’a hissettiğim şeyleri kimseye hissetmedim. İyi ki de hissetmemişim diyorum içimden, çünkü bu duyguları sadece Naz için hissetmek benim için çok kıymetli. Sadece bana bir şans ver Selim… Sadece bir şans. Ya da Naz benim yanımdayken, onun gözlerinin içine bak. O zaman anlayacaksın Naz’ı ne kadar sevdiğimi, Naz’ın da ne kadar mutlu olduğunu.” Derin bir sessizlik çöktü. “Sen benim için çok kıymetlisin, kan kardeşimsin Selim,” dedim. “Evet, sana bir özür borçluyum. İlk anda gelip seninle konuşmam gerekiyordu ama Naz hazır değildi, ‘bekleyelim’ dedi. Sadece o istediği için bekledim. Ardından görev, yaralanmam... Her şey isteğim dışında gelişti. Geç kaldım. Özür dilerim, sadece bu konuda özür dilerim senden. O yüzden attığın her yumrukta haklıydın.” Derin bir nefes aldım. “Ben sevdiğim kimseye zarar verecek adam değilim. Naz’ı korumaksa mesele, ben ömrümü veririm onun güvenliği için. Selim, senin onayına ihtiyacımız var huzurlu olabilmek için. Naz’ın eksik, yarım kalmasını istemiyorum. Senin onayın olmadan tam anlamıyla huzurlu olamayız.” Selim gözlerini kısmıştı. “Yani ben kabul etmesem de devam edeceksin, öyle mi?” “Öyle kardeşim. Naz’dan ancak ölüm vazgeçirir. Ben o olmadan nefes almayı çoktan bıraktım. O benim nefesim.” “Önümüze çıkan kimseyi tanımam diyorsun, öyle mi?” Selim böyle deyince, onay vermeyeceğini anladım. “Evet Selim. Önümüze kim çıkarsa çıksın, söz konusu Naz’sa, tanımam.” Selim birden ayağa kalktı. Ben de refleksle ayağa fırladım. Hiç beklemediğim bir anda yüzüme sert bir yumruk attı. Geriye sendeleyip sandalyeye çarparak düştüm. Benim gibi Turgut da şok olmuştu. İkimiz de bunu beklemiyorduk. Selim bir süre yüzüme baktı, sonra yanıma gelip elini uzattı, beni kaldırdı. Kaşlarımı çatıp ona bakarken, “Bu önden uyarım olsun deli fırtına,” dedi. “Eğer senden dolayı Naz’ın gözünde bir damla yaş görürsem, bunun bin beterini yaparım sana.” Sonra sarıldı. İçimden derin bir “oh” çektim. “Eyvallah kardeşim,” dedim. Üstümden büyük bir yük kalkmıştı. “İmkânsız ama eğer bir gün Naz’ı üzersem, sana karşı boynum kıldan ince kardeşim,” dedim ve tekrar sarıldık. Turgut da derin bir nefes aldı. “Hah işte, böyle konuşarak çözülemeyecek hiçbir şey yok!” dedi. “Bu arada Selim, senin de yumruğun sağlammış. Poyraz’ı resmen yamulttun.” Kahkahalar arasında hepimiz oturduk. Turgut tekrar kadehleri doldurdu. Günlerdir ilk defa rahat nefes aldım. Keyifle içkilerimizi yudumlamaya başladık. Selim’i tanırdım; yufka yüreklidir. Doğrunun, dürüstün yanında olur. Bana kırılmasının en büyük sebebinin bu ilişkiyi benden duymaması olduğunu ilk andan beri biliyordum. Ömürlük dostumdu, tanırdım onu. Bir süre şarkılara eşlik ederek keyifle içtik. Selim bir an yüzüme baktı, dudakları titredi. Sanki içinde söylemek istediği başka şeyler vardı. “Gözlerinin içine bakarak söyle de kurtul,” dedim. İçkisinden büyük bir yudum aldı. “Babam bu işe onay vermez,” dedi. Turgut hemen araya girdi. “Niye vermesin oğlum? Baban Poyraz’ı çok sever.” “Evet, babam Poyraz’ı çok sever ama askere kız vermez. Sebebini ben de bilmiyorum ama bu konuda çok katı.” “Biliyorum,” dedim. “Defalarca benzer şeyler söyledi Murat Amca. Sebebini hiçbirimiz bilmiyoruz. Ama ben onu ikna ederim kardeşim. Olmazsa Hilmi Paşa’yı devreye sokarız, Murat Amca ona da hayır diyemez.” Selim iç çekti. “İnşallah kardeşim… ama işin zor, bunu bil.” “Selim, Naz’a giden her zorluğa hazırım,” dedim. Selim gülümsedi. “Buna alışmam zaman alacak. Benim yanımda kardeşime fazla yaklaşma bir süre, yoksa biraz önceki yumruktan daha sertleri seni bulabilir,” dedi, yarı ciddi yarı şakacı bir sesle. “Senden gelecek her şeye razıyım kardeşim,” dedim. Hep birlikte içmeye devam ettik. Ama aklım Naz’daydı. Meraktan delirmiştir şimdi. Gece biter bitmez ilk işim, orman güzlüme bu güzel haberi vermek olacaktı….
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD