Tek Taş Meselesi

1780 Words
Tuna " Komtanım neden beni ciddiye almıyorsunuz, 5 çocuk hariç herkesi araştırdık bir de onlara bakarsak eğer.. " " saçmalamayı kes artık Tuna. çocukmuş! Askeri, istihbaratı çocuk hackeledi öyle mi? Ölelim biz o zaman" Zaten sinirlerim tepemde, şu lanet medusadan bir iz yok bir de bu salakla uğraşıyorum " belli ki sahte konuma yönlendirdi bizi yine." Alay ediyor bizimle, onu bulduğumuzu sanıp alay ediyor. Tıpkı internette az kalsın yakalayacağız sanırken tüm verilerimizi çekmesi gibi! Tek soru neden yapıyor bunu? Tahtanın karşısına geçmiş elimizde ne varsa ki pek de bir şey yoktu , bakıp bir çıkarımda bulunmaya çalışıyordum. Bilgi satmıyor, aksine uçuş güvenliğini sayesinde sağladık. Peki ne istiyor, derdi ne bu manyağın? Zekası ile şov mu yapma derdinde? Daha önemlisi başka ülkelerin sistemlerine de sızıyor mu? Yukarıdan gelen baskı her geçen gün artıyordu. Babamı saymıyorum bile, atlayıp helikoptere tepemize binmesi an meselesi, önden ağzımıza sıçsın diye Cenk albayın yolluyor, arkadan belli ki kendi girecek! Başarısız mı oldum? Tüm çaresizliğimde toplantıdan çıkıp eve döndüğümde onu gördüm. Bilgisayar başında oturmuş deli gibi birşeyler yazıyor. " hiç elinde kitap görmüyorum, sınıfta kalacaksın bak" Güldü, sahi bu kız neden hiç ders çalışmıyor. Bir an gözüm bilgisayarına yapıştırdığı stikerlara takıldı. Kalpli gözlü gülen emoji ve göz kırpıp dilini çıkartan emoji. Göz göze geldik. Yok artık, evde bile evren gözüme gözüme sokuyor bu medusa belasını. Akıl sağlığım için bir an önce bulsam iyi olur. Demir Ben korku içinde otururken annem babama gözlerini kısmış öldürecek gibi bakıyordu. Babamsa sanırım 8 dakikadır kesintisiz gülüyor, kahkaha atıyordu elinde telefonla. " Volkan çok kötüsün" diye sitem etti annem en sonunda. Gülmesi yavaş yavaş azalıp eline telefonu aldı, bir taraftan gözlüğü takmış " nerde bu yavşiii " diyerek Mete amcanın numarasını arıyor bir taraftan arada anneme öpücük atıp " Yavrum hiç karışma sen bu işe! Bu şahsi mesele... Sana kız vermem ha! Hadi verme de göreyim" diye söylenerek gülmeye devam ediyordu Sanırım bu duruma en çok babam mutlu oldu. En nihayet numarayı bulmuş arıyordu ama Mete amca bir türlü cevap vermiyordu 5. aramasında büyük bir kükreme ile açtı telefonu " Ne var lan ne var?" Ve babam tekrar gülmeye başladı... " gülmeye mi aradın beni yavşak!" diye bir bağırma sesi daha yükseldi. O kadar yüksek sesle konuşuyordu ki Mete amca telefonu babam kulağına 2 karış uzakta tutmasına rağmen hepimiz duyuyorduk " kardeşim yarın müsaitseniz size gelecektik" " değiliz müsait " Babam anneme kaş gözle bak daha ne yapacağım işareti çakıyordu. Ah baba sen acaba benim Eylül ile evlenmemi gerçekten istiyor musun, istemiyor musun? Adamın kızını vermeye binde bir gönlü varsa da vermeyecek! " bir gün sonra da olur ? " " bir gün sonra da müsait değilim, değil bir güne bir hafta bir ay bir yıl bir ömür müsait değilim oğlum size ben!" Ve kapanan telefon! babamın kahkahası " baba!" " aslan oğlum benim" koltuktan kalkıp gelip yanıma oturdu, defalarca alnımdan, yüzümden,gözümden öptü ! " aslan evladım. bak Buket şu aslana bak" çenemi eli ile sıkarak anneme döndürmüş beni gösteriyordu " Aslan evladım, ben bu çocuğa bakıp bakıp ne derdim hep... " " bu çocuk zibidi , bundan adam olmaz dedin" deyip babamın sözünü tamamlayınca annem ikimizde babama baktık annemin söylediğini hatırlatmaya çalışarak. " Ne zaman dedim kızım öyle bir şey! aslan benim yavrum dedim... babasının sözünü yerde bırakmaz dedim." Yok babam gerçekten zevk alıyor bu durumdan ama niye bu kadar zevk alıyor bir anlasam Tekrar aradı ve 6. çalmasında açıldı telefon bu defa " Ne var lan yine?" Ve Vera teyzenin " nerede senin tansiyon ilacın?" söylenmeleri.. Adam gerçekten kriz geçirecek galiba! " yav kardeşim çiçeği çikolatayı, bir tepsi bol fıstıklı tereyağlı şöbiyeti kaptık geliyoruz biz sen niye bize gün vermiyorsun? Bu kadar zor değil ardı önü 'verdim gitti' diyeceksin?" " Vermiyorum ulan, gün de vermiyorum, senin o ırz düşmanı oğluna kız da vermiyorum, günahımı da vermiyorum ulannnn!" Ve yine karnını tutarak gülen baban, telefonun diğer ucunda sinirden kriz geçiren istihbarat daire başkanı... " Lan sus, git dil altı falan al tansiyon ilacı al tansiyonun çıkacak geberip gideceksin öldüğün neyse çocukların düğünü ertelenecek " " Volkannnnnnn!!!" " Çok konuşma lan, konuş karınla da bize gün verin hadi yavrum hadi" " senin ben doğduğun günün takvim.." Ve kahkaha atarak babamın telefonu kapatması. Az kalsın yeni bir Mete başkan yaratıcılığı ile bir küfür daha eklenecekti lügatımıza. " E ne olacak şimdi?" diye sordu annem Gerçekten baba ne olacak şimdi, adamı azdırdın azdırdın saldın oğlunun üstüne? "Olum aşağı katta mahsende dedenin panik odası var, o manyak kayınbaban evi basacak olursa oraya saklan, 1 yıla falan siniri geçer onun " Ne zamana ne zamana geçer? " baba sen ne diyorsun ne 1 yılı?" Ve sabrı taştı çok şükür annemin de " Hakikaten Volkan ne diyorsun? Ne 1 yılı?" Kahvesinden keyifle yudumlayıp eline telefonu aldı yine. Gözlüğünü taktı.. Bu sefer kimi çıldırtacak bakalım? "tamam tamam 3 ay saklan gerisi bizde bulsa da vuramaz " Anneme dönüp baktığımda bana umut verircesine bakıp " yok oğlum yok öyle bir şey bakma sen onlara" Vermeyecek, vermeyecek işte! " Alo kardeşim, bizim oğlana kız isteyeceğiz de Doğan. Sen şu Mete'yi arayıp bir gün istesene kardeşim. Bana gün vermiyor da" Bize dönüp gözlüğünün altından bakarak sordu " yarın iyi mi , yarına alalım mı?" Annem gözünü kısmış babamı süzüyordu bense şaşkın şaşkın olur diye kafa salladım " olur kardeşim yarına al" Nasıl yani bu kadar kolay mı? Anneme şaşkınlıkla baktığımda kulağıma eğildi " bunlar nedense Doğan amcanın bir dediğini iki etmiyorlar. Adam oğlunun düğününü bunlara yaptırdı. Sen merak etme Doğan amcan istedikten sonra olur bu iş" Bak sen Doğan amcama! Adam ;albay, müsteşar, Daire başkanı demiyor dediğini yaptırıyor demek! Belki de derin devlet Doğan amcamdır. Masal Kemiklerim sızlıyordu, midem zaten kötü bir de sofranın ortasında kırmızı bir böcek duruyor ! " Sen seversin diye yaptırdım" dedi Poyraz'a bakarak. Kocası içeride hastası için aranmış hastaneden doktorlarla görüşürken bu o fırsatta Poyraz'a sulanıyor. Gönül diyor kırmızı böceğin yanındaki kocaman çatalı al sapla şuna! " uzun zamandır yemiyorum, dokunuyor" İmalı bir mesajlaşma mı bu? şifreli konuşma falan mı? bakışlardan onu anlıyorum çünkü. Of iki sevgilin ortasında kaldım, üstelik midem bulunmaya devam ediyor! Kıskaçları da var? bıyık mı o? " Sen sever misin Masal ıstakoz, ya da daha önce yedin mi?" Masadaki böceğe baktım, demek ıstakoz dedikleri buymuş " Tabi yedim, yurtta her 2 günde bir çıkardı" Alay mı ediyor bu kadın! " Ah doğru sen yurtta büyümüştün" " aynen, yurt da olsa büyüdüm ama sen galiba evde de büyümemişsin" diye ağzımın içine içine homurdanırken onun gülümseyen yüzü ile karşılaştım Duydum mu? duyamaz ki çok kısık konuştum? hatta iç sesimin dediğini duymayıp ne dedin sen diye tekrar ettirecektim Hadi be, dudağımı mı okudu acaba? Bu masadaki herkes dudak okur demişti daha önce. Yine gitti gözü dudağıma, okumaya mı çalışıyor Poyraz Kıpkırmızı, tam ısırmalık... Ruj falan da sürmemiş ama nasıl güzel! Arada mırıl mırıl konuşuyor ya nasıl güzel kıvrılıyor o dudaklar öyle! " Bir bilişimci arkadaşla görüştüm, şu sizin mesele için" diyerek masaya döndü Cem. Daha önce birisini aradığımı ama bir türlü izini bulamadığımı söylemiştim. " eee?" " Sen dedin ya 19 kapıyı birkaç dakikada açtı diye" "4 dakika" daha cümlemin bitmesi ile boğulacak gibi öksürmeye başladı sincap. Ah be kızım, yavaş yiyip içsene! Gözlerinden yaşlar gelene dek öksürdü. En nihayet kendini toplamıştı da konuya döndük " Sen bir şey anlatıyordun" Tüm dikkati ile bizi dinliyordu, neden bu kadar dikkat kesildi ki bu şimdi? " Adam belki bir yapay zeka geliştirmiş ona kırdırıyor olabilir dedi" ve yine öksürmeye başladı Ciddi ciddi ciğerlerini mahvetti bu kız? nasıl bu kadar üşüttü hayret! Masal Beni mi arıyorlar ama neden? Ah Masal, aptal Masal ne demek neden adam asker, askere " ce eee" yapıp yapıp kaçtın! Ay bulsalar ne olacak acaba? şapsam mı desem mi? yok sus Masal önce bir öğren dertleri ne ,neden arıyorlar seni Acaba istihbarata mı alacaklar, ya da uçaklardaki casus programları yakalayıp söylediğim için madalya takarlar... Hangi göğsüme taklalar acaba, Sağa mı sola mı? Yaaa, ikisine de taksalar " ... kelepçeyi taktığım gibi işkenceye çekeceğim ötürene kadar ..." devam ediyordu Poyraz Al , takacaklar ama göğsüne değil başka yerlerine! Zaten insan oğluna iyilik yaramaz, ötebiliyor muydum ben? cik diye mi ötülüyordu gak diye mi? Yemek bitmiş bitene dek kulağım bol bol çınlamıştı! En nihayet Poyraz'a telefon geldi de masadan kalktı , kulağım cınlamaktan kurtuldu. Annesinin 4. telefonu ve panik halde arıyordu kadın Poyraz'ı! Birde bunun o sevimsiz arkadaşı geldi... Neyse adı Ayşecik mi ne? " Masal senin yüzüğün nerede?" Arkadaş ne dert oldu bu yüzük ya... " kaybettim sanırım" İma doku bakışlar falan... o ne be öyle. Cem ise kaşı gözü ile susmasını işaret ediyordu sanki. Kalktı çekmeceden bir şey getirdi ve masanın üstüne bıraktı " tatlı bu senin yüzüğün değil mi?" Baktım uzaktan , evet baya benim yüzük! " evet nerede buldunuz?" " Bana 300 bine sattın ya !" Napmışım? Ne diyor bu Ayşecik ya! " kızlar uzatmayın" Bir dakika tam olarak ne oluyor ? " insan alyansını da satmaz ama! bu kadar mı seviyorsun sen parayı?" Cem sert bir şekilde bağırdı Sude'ye " Sude yeter dedim. Güzelim al sen bunu tak parmağına ben ödedim parasını ayşegüle. Bu konu burada kapansın." Sude'ye bakıp kızarak söylemişti " bir şeye ihtiyacın olursa hepimize söyleyebilirsin ama yapma birdaha böyle bir şey" Sinirden koltuğun kolunu sıkıyordum... Ben neyle suçlanıyorum şu an? Konuşsana salak Masal, konuş bağır çağırsana! Karşımda bana bakıp sırıtan o yüzünü tırnaklasana! Hiç birisini yapamadım, ağlayarak kaçtım.. arkama bile bakmadan, kapkara sokakta koşabilirim kadar koştum Ayaklarımın çıplak olduğunu bile fark etmem zaman aldı. Poyraz " yaptığınızı beğendiniz mi? size bu konu açılmayacak demedim mi?" İçeride bir sessizlik, tuhaf bir hava vardı! Gözüm hemen minik sincabı aradı? " Masal nerede?" Cem mahçup bir bakış atarken Sude'nin yüzünde tuhaf bir şey vardı. " Masal nerede?" sorum bir müddet cevapsız kaldı. Cem çekinerek konuya girdi; " kardeşim.." " kaçtı." deyip Sude sözünün arasına girip Cem'in Cem'den sert bir uyarı geldi susması için ama dinlemeden konuşmaya devam etti masanın üstündeki yüzüğü göstererek " karın ona aldığın alyansı 300 bine Ayşegül'e satmış düğünde. Sanırım yeterince para vermiyorsun ya da yetmiyorsa demek? " Ne yapmaya çalışıyorsun Sude? Gözümün içine öyle bir bakıyordu ki! " Ben hallettim aldım, Masal'a verecektim senin haberin olmadan ama işte..." açıklamaya çabalıyordu Cem tüm iyi niyeti ile Masanın üstündeki yüzüğü elime aldım " Bu kadar paragöz olması korkutucu Poyraz, ne demek ya alyansını satmak? Hem de üç kuruşa!" Bakışlarımı Sude'ye çevirdiğimde susması gerektiğini anlamıştı. Cem'in uyarıları yetersiz kalıyordu ama sanırım bakışım yeterince sertti. " karım o benim, bu da onun hediyesi, ister sever ister atar ister satar, sen kime aç göz diyorsun? Bu zaten onun, belli ki beğenmemiş. daha güzelini alırım" masanın üstüne fırlatıp çıktım... Çantası, montu, ayakkabısı... Kim bilir nerede ne halde. Hiç birisini almamış. Neredesin minik sincap? Evden çıkarken Cem'in bağırışlarını duyuyordum ama aldırmadım. Sicim gibi yağmur yağıyor ve ayağında ayakkabısı bile yok! Üstelik hastaydı! neredesin ufaklık?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD