"Hah kimsesiz gelinim eksikti."
"Ben kimsesiz değilim. Annemde babamda var yetimhanede de büyümedim. Ailem ile büyüdüm ben. Babam ben küçükken öldü annem üniversiteyi kazandığım yıl vefat etti abimle ben kaldık. Abim.... Abim de şey
"Oda mı öldü?" dedi Barış.
Gözümden yaş aktı. Ah abim sakın ölme lütfen ölme. Sana ihtiyacım var son kalan aile üyeme.
"Hayır hayır ölmedi. O şuanda şeyde yurt dışında… Çalışıyor orada. Gelecek ama yanıma."
Annesi bana sonra Savaş'a baktı.
"Neden yetimhanede büyüdü dedin. Neler karıştırıyorsun?"
Savaş kıp kırmızı oldu. Öfkeden deliye dönecekti. Ben araya girdim.
"Sanırım Savaş kız arkadaşlarını karıştırdı."
Zoraki gülümsedi. Kafasını salladı.
"Çok…Çok özür dilerim hayatım haklısın. Karıştırdım."
Omuz silktim. Annesi bu kez
"Abin biliyor mu evlendiğini?"
Kafa salladım.
"Abin bilse kabul eder mi kızım. İnsan böyle çat kapı evlenir mi?"
Savaş masaya elini vurdu.
"Anne yeter. Sana çok soru sorma demiştim."
Kolumdan tutup kaldırdı masadan.
"Afiyet olsun." Dedi ve yukarı çıkardı.
Deli gibi korkuyordum çok öfkeliydi. Odanın kapısını açtı beni itti kapıyı örttü ve kitledi. Ne yapıyorsun dememe fırsat vermeden suratıma var gücüyle tokat atıp yere düşeme neden oldu. Ben yerde onun acısını atlatamamışken saçlarıma yapıştı geriye doğru çekerek.
"Beni bir daha asla yalancı çıkarma bu senin için pahalıya patlar."
Canımın acısından ağlıyordum. Saçlarımı çektikçe başımda oluşan acı artıyordu. Ben hayatımın hiçbir evresinde böyle bir muamele görmedim bana tanıdık değildi. Olamazdı. Şiddet bir insan için zaten nasıl böyle normalize edilecek bir şey olabilirdi?
"Bir dahaki sefere yemin ederim canını daha çok yakarım anladın mı?"
“Çek pis ellerini üzerimden. Sen anca kendinden zayıf gördüğün insanlara zorbalık yapabilen zavallısın.”
Daha çok canımı yaktı. Sinirlendi onu küçük görmem önemsememem egosunu zedeledi.
“Senden önce abini mahvederim…Anladın mı? Beni delirtmeyeceksin.”
Ağlamamın arasında inilti ile
"Evet." Kelimesi çıktı.
Ellerini saçlarımdan çekti. Banyoya girdi bende yere çöküp hüngür hüngür ağlamaya başladım biranda tekrar odaya girdi.
"Ağlamayı kes. Sessiz ağla zırlamanı duyacaklar."
Ellerimi ağzıma kapatıp içime içime ağladım. Bu adam manyağın tekiydi ve ben buraya hapsolmuş bir köleydim artık. O banyodan çıkmadan odaya geçip üzerime eşofman ve tişört geçirdim koltuğa geçtim öylece yatıyordum bu pislik duştan çıktı bana baktı sonra.
"Benimle uyuyacaksın."
Ağzımı açıp bir şey dememe fırsat kalmadan.
"Boşuna itiraz etme. Benimle uyuyacaksın."
“Sen sürekli bana bir şeyleri dayatacak mısın? İnsanların sahibi değilsin sen bir şeyleri dayatamazsın.”
Dişlerimi sıktım. Kalktım.
"Bu bu dediklerini söylediklerin yaptıkların her şey çok fazla. Ne olacak sanıyorsun? Sneinle uyusam ne olacak?"
Yüzüme dokundu.
Kurduğum cümlenin onun için anlamı olmadığını belli etmeye çalışır gibi omzuma öpücük kondurdu. Kollarını iyice sardı bana.
"Çok güzelsin."
Ağlamaktan başka tepki veremiyordum. Kendine çevirdi beni.
"Ağlamanı istemiyorum."
Tüm korkuma rağmen
"Bende bana dokunmanı istemiyorum." Dedim
Gülümsedi.
"Böylesi daha zevkli minik minik adımlar senin böyle ürkmen. Sana şimdi dokunmayacağım karıcım. Korkmana gerek yok."
Leş pislik. Ondan nefret ediyorum hayatımda ilk kez birinin ölmesini istiyorum böyle içten. Delicesine. En sonunda kollarını benden çekti ve biraz olsun geriye giderek rahatlamama sebep oldu. Benimle oynuyordu ve bundan zevk alıyordu pislik…
Zar zorda olsa uykuya dalıp sabahta erkenden uyanmıştım. Giysi odasına girdim benim için seçtiği kıyafetlere baktım genellikle pantolon var.! Yahu İzmir'de yaşıyoruz pişik mi olayım.! Bir tane gömlek elbise buldum sonunda onu geçirdim üzerime saçlarımı topladım odaya girdiğimde oda uyanmış bana bakıyor bir şey söylemeyince.
"Sanada günaydın hayatım."
Cevap vermedim. Yataktan kalktı.
"Nereye böyle?"
Gözlerimi devirdim nereye gittiğimi gayette biliyordu.
"Okula dersim var bir saat sonra."
Kollarının arasına aldı beni Allah'ım nefret ediyorum iğreniyorum bu adamdan. Kendimi bir adım geriye attım.
"Beni beklemen gerek seni ben bırakırım."
Çantamın içindekileri düzenlerken
"Evime gitmem gerek oradaki eşyalarım"
"O eşyalara ihtiyacın yok artık."
"Kitaplarım notlarım var buna da sen karar verme. Biraz duracağın yeri bil."
Parmağını kaldırıp bana doğru yönlendirince yeniden vuracağını düşünüp geri çekildim. Sadece parmağını bana sallamakla yetindi.
"Bana aksi aksi cevaplar verme. İyi akşam uğrar alırız."
Kafa salladım. Giyinme odasına girdi. Bir yandan konuşuyor.
"Okulda Barış'ın yanında başka birini görürsem yanında erkek olarak evin bahçesini zor görürsün."
"Beni daha fazla tehdit etme. Hem sen benim hangi okula gittiğimi nereden biliyorsun?"
Odadan çıkıp yanıma geldi sadece pantolon giymiş üzerinde gömlek yok. Çıplak! Hani şu biscolata erkekleri dediğimiz ayılıp bayıldığımız tipler varya ha tam öyle kaslar filan ama zerre o tv gördüklerime dibim düştüğü gibi düşmedi insanın önce içi güzel olsun bu manyak kas yapsa ne olur yapmasa ne olur. Kalbi kötüydü karakteri kötüydü. Bir kadının sevmesi için gerekli hiçbir özelliği yoktu
"Sen söyledin ya kafa gitti senin."
Ben mi ne zaman söyledim acaba? Gerçi bu adama dair hiçbir şeyi hafızamda tutmak istemiyorum.
"Hayır."
Kaşlarını çattı.
"Ailemi anlatırken sana kardeşim Ege Üniversitesine gidiyor dedim sende bende oraya gidiyorum dedin. Sen söylediklerimi dinlemedin mi yoksa?"
Evet evet dinlememiştim o sıra bir şeyler saçmalıyordu ama çokta umurumda değildi o sıra söylemişim demek ki. Şimdi bana çatmaması için.
"Hııı. Evet evet."
Odaya yeniden geçti beş dakika sonra çıktı. Açık mavi bir gömlek giymiş onun üzerine kahve tonunda ceket hayır bu sıcakta o ceketi bir tek böyle manyak giyerdi. Elime yapıştı yine aşağı indik zaten az kalmıştı.
"Ben kahvaltı yapmayacağım."
Kolumdan çekti.
"Bu evde ne olursa olsun o sofraya oturulur."
“Bu ev ve kuralları umurumda mı sence?”
Kolumu tuttu ve sıktı bu kendince uyarı şekli aklını başına al demenin bir yolu. Bu evinde senin de canın cehenneme. Mecbur masaya geçtim tüm kurul toplu yine.
"Günaydın." Dedim
Barış ve babası cevap verdi sadece. Anneleri asla benle muhatap olmuyor. Önümdeki çay bardağını yudumlarken telefonum çaldı. Ceren arıyor.
"Efendim."
"Neredesin. Ya dünden beri gram uyumadım gel artık şu lanet okula."
"Yarım saate geliyorum."
"Tamam."
Oda kızgındı haklı ben olsam delirirdim. Telefonu kapadım sevgili kaynanam...”
"Yeni gelin okula mı gidermiş."
Bu kez Barış abisine göre daha ılımlı bir yanıtla.
"Annecim ne alakası var kızın bir okulu var evlendi diye gitmesin mi?"
"Gerek var mı? Böyle bir aileye gelin geldi. Hayatını garantiye aldı.”
"Bunca zaman gidip gelmiş var tabi."
“Sevinç Hanım ben hayatımı garantiye almadım. Hayatımı ve kendimi garantiye alabilmem için kendi çabamla para kazıyor olmam gerekir. Kimseye güvenmeden, ihtiyaç duymadan tek başıma olmam gerekir. Yani anlayacağınız okuluma devam edeceğim. Mesleğimi icra edebilmek adına çok çalışıp sonrasında kendi paramı yerken o zaman ben derim ki artık hayatımı garantiye aldım. Sizin veya oğlunuzun parası ile ilgilenmiyorum. Ben sonsuza dek her kadının eğitim hakkı olması gerektiğini ve ne olursa olsun bir mesleği hobi olarak bile olsa ihtiyacı olmasa dahi icra etmesi gerektiğini savunuyorum.”
Cevap vermedi. İşine gelmedi çünkü. Yüzü değişti. Bir kadın olarak böyle bir sığ kafa yağısı olmasına mı üzüleyim bu kadının iki erkek evlat yetiştirmiş olmasına mı? Konudan bağımsız bana döndü.
"Senin yüzüğün nerede? Sen okula böyle mi gideceksin?"
“Okula yüzüksüz gidiyor olmam nasıl bir problem teşkil edebilir?”
Sinirlendi Savaş’a baktı car car konuşan bir kız mı getirdin diyordur içinde. Birden Savaş'ın kafada ampuller yanmış olacak ki.
"Doğru onu bugün halledelim."
Kafa salladım. Kahvaltısı bitince.
"Hadi çıkalım. Ha Barış dersin kaçta abicim."
"11'de neden sordun?"
"Ders aralarında yengenle takıl. İt kopuk olmasın etrafında."
Barış güldü.
"Abi yengemin kendi arkadaşları yok mu ya neden benle takılmak zorunda kız. O kadar zamandır it kopuk olmadıysa olmaz herhalde."
Kaşlarını çattı.
"Lan oğlum ne diyorsam onu yap."
Kafa salladı. Biz çıktık evden. Yol boyunca benim konuşmaya niyetim yoktu ama Savaş tehditler savuruyordu. Onu sakın yapma bunu yaparsan gebertirim şöyle olursa bitersin. En sonunda okulun bahçesinde durdu. Bizim kızlar karşı bankta arabadan inecektim elimden tuttu.
"Kocana güle güle öpücüğü yok mu karıcım."
Saçmalıyordu yine. Hayır anlamında başımı salladım bileğimden yakaladı.
"Ee ben eve geri süreyim o zaman sen benim dediklerimi yapmayacaksan."
Lanet pislik. Yüzüne bir öpücük kondurdum kollarımdan kavrayıp oda benim yüzümü öptü arabadan iner inmez yüzümü sildim. Kızlar beni görünce yanıma doğru geldi. Savaş uzaklaşmıştı. Ceren kolumu yakalayıp.
"Şaka yaptın değil mi? Evlenmedim de."
Etrafa baktım gittiğinden iyice emin olduktan sonra.
"İç kantine girelim mi.?"
Kafa salladı Ayça ve Ceren'le birlikte iç kantine girdik.
"Evet. Anlat."
Ceren delirmişti. Ağlamaya başladım. Deli gibi ağlıyorum. Ayça
"Kızım ne oluyor kafayı yedirtme bize."
Gözümden akan yaşları sildim.
"Size anlatacaklarımın aramızda kalacağına bu konuya müdahil olmayacağınıza yemin ederseniz anlatırım."
Ceren öfke dolu sesle.
"Ben etmem anlat."
Kafa salladım.
"Hayır bende anlatmam o zaman."
Ceren dişlerini sıktı.
"Yemin ederim."
Ayça'ya döndüm.
"Tamam yemin ederim."
Derin bir nefes aldım neresinden başlasam diye düşünürken dün onların yanından ayrıldığım andan itibaren her şeyi anlattım. Tek tek tüm ayrıntıları ile. Onlara yalan söylemem mümkün değildi onlar benim dostlarımdı ve yalan söylediğimi anlarlardı kim arkadaşlarından gizli böyle aniden evlenirdi zaten. Ceren delirmiş gibi küfrediyordu.
"O adamın hayatının içine sıçacağım. Zindan olacak ona her şey. Sikerim onun gelmişini geçmişini ailesini bak delirtmesin beni."
Ceren'in kolundan tuttum. Ona bana vurduğunu şiddet uyguladığı kısmını söylesem daha çok delirirdi herhalde. O ayrıntıyı es geçtim.
"Bak sakın abim var işin ucunda asla bir şey belli etmeyeceksiniz. Emrah bile bilmeyecek! Hem ilginç birisi. Belki tezim için bana fikir olur."
İşin şakası ve dalgaya vurduğum kısmıydı evet kesimlikle tezlere konu olacak bir manyak kabul ediyorum ama ona bunun için elbette katlanmazdım. Şuan mecburdum yalnızca.
Ceren ağlamaya başladı.
"Nasıl susayım öyle manyakla yaşamana. Psikopat gibi plan yapmış baksana. Abine zarar vermiş ya sana da bir şey yaparsa"
Elini tuttum.
"Merak etme bana zarar vermez. Veremez."
"Abini vuran adamdan bahsediyoruz. Allah'ım Gökhan Abi nerede şimdi?"
"Bilmiyorum. Ama bir yolunu bulana dek bu manyağa tahammül edeceğim. O zamana dek benimle olun yeter. Bakın sizlerden bir şey gizlemem işte anlattım pişman etmeyin."
Ceren elimi tuttu Ayça ağlıyor.
"Kızlar lütfen toparlanın baş ederim ben sizden gizlemedim anlattım aramızda bak söz verdiniz. Hem belki tedavi edilmesi gerekir. Düzelir. İyi bir adama dönüşür. Unutmayın kimseye önyargılı bakmamamız gerekiyor mesleğimiz bu. Yargılamamak gerekir."
“Yargılamıyorum ama o adamı iyileştirmek isterken sen mahvolma. Böyle birini sevmezsin herhalde.”
“Ayça böyle birini elbette sevmem. Mevzu bahis ona duyacağım sevgi değil. Topluma sağlıklı bir birey kazandırmak olur. O adam ve ben asla olmayız yani anca onun kafasında işte. Ben kadına değer vermeyen, yeren ve küçümseyen hiçbir canlıdan hoşlanmıyorum. Net ve tartışmaya kapalı…”ldi.Kafa salladı o sıra Emrah ve Sinan ged
"Kızım Ceren dün söyledi evlendim demişsin şaka yaptın herhalde. Deliye döndü vallahi."
Gülümsedim. Keşke ama... Dünyanın en mutlu insanı gibi gülerek.
"Bir süredir mükemmel bir ilişkim vardı okuldan değildi. Benden de büyüktü biraz bende gizledim. Dün birden evlenelim dedik olanlar oldu. Yıldırım nikahı.”
Emrah kahkaha attı.
"Kızım sen haftanın beş günü okuldasın dersin bittiği zamanlarda bizlesin ders yoksa gidip çalışırsın iş yoksa yine bizle takılırsın yani senin bir sevgilin olması imkansız. Yeme bizi."
Ceren araya girdi.
"Biz biliyorduk."
Emrah kaşlarını çattı.
"Lan bu hatunlar manyak sen dün delirmedin mi bu kızın sevgilisi varda ben nasıl bilmem diye."
Ayça atladı
"Ya bu bizim deli kız görüştüğüm biri var ama ciddi değil diyordu bizde o yüzden ilişki gibi düşünmedik ama alttan alta götürmüşler. Neyse mutluluklar dileyelim kıza."
Emrah dudak büzdü.
"Valla bir bok anlamadım ama hayırlı olsun deli kız." Dedi sarıldı.
Sinan sarıldı sonra. Kokusunu içime çektim. Bana sarıldığı şu anda kalabilirdim. Sinan sana seni sevdiğimi söyleyemeden ayrı kaldım.
"Tebrik ederim."
Acaba oda bana karşı bir şey hissediyor muydu? Şansımız var mıydı? Gerçi artık o manyakla evliyken sonsuza dek ondan uzaktım... Belki bu manyaktan kurtulduktan sonra biz bir şekilde bir araya gelirdik. Derse girdik ama kendimi derse bile veremiyordum. Notları kızlardan alırım diye öyle boş boş takıldım. Ders bitince bahçeye çıktık hep birlikte. Telefonum çaldı bu kim ya tanımadığım numara arıyordu. Açtım
"Alo."
"Sevgilim."
Allah'ım manyak. Manyak adam lanet yanımda olmadığı zamanlarda bile var olmayı başarıyor.
"Efendim."
Sert bir tonla.
"Dersin bitti galiba."
"Öğleden sonra tekrardan var."
"O halde Barış'ın yanına gidiyorsun."
Banktan kalktım biraz ileri gittim. İyice delirdi.
"Ya koca okulda Barış'ı nasıl bulayım alla alla arkadaşlarımla oturuyorum."
Sesini yükseltti.
"Kim arkadaşlar."
Dişlerimi sıktım birde 7/24 hesap vereyim oh.
"Kızlar işte."
"Sadece kız mı?"
Sinan'la Emrah var desem söylenir durur uğraşamam.
"Evet."
"Tamam Barış seni bulur akşam almaya gelirim seni."
Bir şey dememe fırsat vermeden kapadı telefonu. Çocukların yanına döndüm. Ceren ne oldu der gibi bakıyordu.
"Merak etmişte beni."
Emrah kahkaha atıyor.
"Tabi artık sen onun karısısın vay be Aslı bizden önce evlendi. Okul bitmeden beklemezdim sen kariyer yapacağım deyip duruyordun"
Gülümsedim. Yapacağım iyi bir psikolog olacağım… Kendi paramı kazanacağım, sohbet muhabbet ederken karşıda Barış'ı gördüm elini kaldırıp selam verdi uzaktan verdiğim tepkiye göre gelecekti yanımıza sanırım. Gülümsedim bende ona selam verdim yanımıza geldi.
"Merhaba herkese."
Emrah gülümsedi süzdü Barış’ı
"Kocan bu mu kız?"
Gözlerimi kocaman açtım.
"Hayır.Kardeşi o."
Sinan sessizliğini bozup.
"Kocan seni biran olsun yalnız bırakmıyor kardeşi peşine taktığına göre."
Barış kaşlarını çatarak Sinan'a baktı.
"Abim beni peşine filan takmadı bu okuldayım bende görünce selam vermek istedim."
"İyi verdin işte." Dedi Sinan.
Bu çocuğa ne oluyor. Oldu olacak atışın. Ayağa kalktım.
"Ya tamam."
Barış bana baktı.
"Konuşabilir miyiz biraz?"
Kafa salladım birkaç bank ileriye gitti peşinden gittim.
"Bak yenge."
Kaşlarımı çattım.
"Bana Aslı der misin? Yenge aşırı itici hiç hoşlanmıyorum. Aramızda yaş farkı bile yok. Söyleme böyle."
Kafa salladı. Kurduğu cümleyi düzelterek.
"Bak Aslı abim beni az önce aradı senin yanına gelmemi istedi kız kızayız demişsin ona da git kontrol et dedi ben abime yalan söylemem arkadaşların neticede kızı erkeği olmaz ben bir şey demiyorum ama daha yeni evlisiniz diye bu kez karışmayacağım ve abim şu denyoyu görse hiç hoşlanmaz söyleyim."
Kaşlarımı çattım.
"O denyo değil benim arkadaşım."
Gülümsedi.
"Doğrudur ama abim çok anlamaz bunu. Tanımışsındır beş aydır. O daha yobazdır bu konularda. Biliyorsun değil mi?"
Kafa salladım.
"Ders aralarında yanımda olmanı istiyor bir çevren ortamın var seni birden bunların içinden çekip gel benimle takıl diyemem zaten anlamsız ve komik olur ama dikkat edersen iyi olur... Sıkıntı olursa beni bulursun abim numaranı attı bana çaldırdım seni az önce kaydedersin. Sorun olursa ara hemen.Ara ara böyle gelirim abimin içi rahat eder en azından."
"Tamam."
"Ama bu yanındakileri görürse ikimizin de canına okur söyleyeyim. Dikkat et."
"Anladım."
Gülümsedi.
"Tamam. Var mı benden bir isteğin?"
"Yok teşekkür ederim."
Omzuma dokundu.
"Tamam iyi dersler sana ben arkadaşlarımın yanına geçeyim akşam görüşürüz."
Gülümsedim. Abisine göre daha kibardı daha sakin ikisi de isminin anlamını taşıyordu sanki.
"Tamam."
Abisine göre bin kat iyiydi bu çocuk Savaş'ın aksine babasına çekmiş bence. Savaş’ta tıpkı annesinin oğlu. Bizimkilerin yanına geri döndük sohbet muhabbetin ardından derse girdik. Artık isyan noktasındaydık hoca dersi bitirdi. Anfiden çıkarken Sinan
"Sinemaya mı gitsek."
Herkes olur dedi bende içimden olur diye çığlık attım ama Sinan bana döndü
"Sen gelmeyecek misin?"
Ben cevap verecekken Emrah
"Oğlum hatun yeni evli bizim gibi itsiz sapsız adamlarla mı takılacak."dedi güldü.
Bende güldüm bu tavrına. O adamla takılmak dışında her şey iyi gelirdi bana.
"Aşk olsun deme öyle lütfen."
"Gel o zaman." Dedi Ayça
Saat daha 5'ti gidebilirdim aslında.
"Tamam gidelim hadi."
Okuldan çıktık kapının önünde Savaş böyle uzaktan bizi süzdü sonra yanımıza geldi herkes bakıyor. Belime sarılıp yüzüme öpücük kondurdu.
"Sevgilim." Dedi
Zoraki gülümseme ile karşılık verdim. Bizimkiler bakıyor öyle tanışmak için.
"Eşim Savaş. Ceren bahsetmiştim zaten biliyorsun."
"Niloya." Dedi güldü
Ceren gülüyor ama alttan alta bıçaklayacak Savaş'ı o derece. Baştan aşağı süzdü.
"Ayça... Emrah Ceren'in sevgilisi. Sinan oda Emrah'ın en yakın arkadaşı bizimde arkadaşımız tabi aynı sınıftayız."
Hepsinin elini sıktı memnun oldum dedi. Sinan atıldı
"Sen bizle sinemaya gelemeyeceksin o zaman?"
Kızlara baktım sonra ona döndüm
"Siz gidin başka sefere."
Savaş elimi tuttu.
"Barış çıktı mı gördün mü?"
Ben cevap vermeden Emrah bu kez
"Yok onu öğlen gördü en son Aslı dersten yeni çıktık biz."
Savaş sen öğlen bunlarla mıydın der gibi baktı. Bu bakış seninle evde hesaplaşacağız bakışıydı ve ben bu adamın bu bakışlarından ve tavrından çok rahatsız oluyordum. Ne olacaktı şimdi?