“Benimle evleneceksin."
Histerik bir kahkaha attım. Onunla mı evleneceğim? Dalga geçiyor olmalı. Saçmalığın daniskası. Hasta ruhlu.
"Şaka yapıyorsun herhalde manyak mısın?"
Surat ifadesi çok ciddiydi. Korkutucuydu. Mimik oynamıyordu yüzünde. Çok garip bir insandı.
"Abinin ölmesini istemezsin galiba ciddiyim."
İtekledim onu cebimdeki telefonu çıkardım. Burayı dağ başı sanıyor herhalde.
"Polisi arıyorum manyak. Delirmişsin sen."
Telefonumu elimden aldı ve cebine attı. Abimin yanına gitti neşteri aldı ve boğazına dayadı.
"Tek hamleme bakar. Nefesini kesmem saniye sürmez."
Kafamı salladım. Bok yapardı kolay mıydı öyle adam öldürmek. Gerçi abimi bu hale getirecek kadar da manyak biriydi.
"Yapamazsın."
Sırıttı. Suratındaki ifade öylesine rahatsız edici ki. Öylesine ürpertiyor ki insanı.
"Öyle mi dersin?"
Neşterli elini kaldırdı.
"İzle ve gör o zaman."
Derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapadım. Sakin olmam gerekiyor.
"Tamam tamam dur lanet olası yapma."
"Ne tamam."
“Konuşalım insan gibi çözelim meseleyi sizi tanımıyorum bile söyledikleriniz delilik”
“Aslı ya benimle evleneceksin ya da dediğimi yaparım”
Daha da bastırdı neşteri. Başım dönmeye başladı manyaklık bu delirmiş birisi var karşımda
"Evlenirim seninle manyak herif."
Allah'ım bu hastalıklı adam neyin peşindeydi hiç tanımadığı bir kızla neden evlenmek istiyordu? Beni odadan çıkarıp az önce konuştuğumuz odaya götürdü tekrar. Bir şeyler düşünmem gerek çok acil bir şekilde hemen bir çözüm bulmam gerekiyor.
"Hemen halledelim şu işi. Kimliğini ver."
Sakin ol Aslı düşün bu beladan kurtulabilirsin ya da cimcikle kendini bu kötü bir rüya sadece rüya.. hayır hayır korkunç bi kabus hatta..
"Sana diyorum kimliğini ver. Bana bir şeyi ikinci defa söyletme."
Ona doğru adım attım.
"Bakın bana süre verin borcunuzu öderim. Lütfen."
Söylediklerimi umursamaz bir ifade ile
"Parayı istemiyorum seni istiyorum."
Öfkeyle onu itekledim.
"Sen deli misin be adam beni tanımıyorsun bile daha ilk kez gördün neden evlenmek istiyorsun benimle? Kafayı mı yedin?"
Bileğimden yakalayıp sıkıca kavradı.
"Abini aradığında ekranda ikinizin resmi belirdi. Seni beğendim ve evlenmek istiyorum."
Bu ne hastalıklı bir kafaydı bir insan başka insanı beğendi diye evlenir mi? Güldüm ciddite alamadım. Yanıma yanaştı.
"Yakından daha güzelsin. Kahverengi dalgalı saçların. Ela gözlerin. Tenin şuan burnuma gelen bahar kokusu gibi olan parfümün hepsi baştan çıkartıcı."
Tiksinerek baktım ona.
"Deli misin bak bu yanlış bir karar lütfen sağlıklı düşün. Bir insan fotoğraftan gördüğü birini hiç ister mi?"
Bu kez şiddetle kendine çekti.
"Az önce kabul ettiğini söylemiştin bana boş laf yapacaksan o asalak abinin işini bitireyim. Senin de hayatını zindana çevireyim ne dersin?”
Tüm sinirimle.
"Lanet olsun sana manyak herif." Diye bağırdım.
O kocaman elleri ile boğazımı kavradı.
"Seninde icabına bakmamı istemiyorsan ver kimliğini."
Nefesim kesilecek gibi oldu. Elleri arasından kurtulup çantamdan kimliğimi çıkarıp ona uzattım. Yüzünde gülümseme oluştu. Kimliği aldı.
"Güzel. Yarın hallolur hayatım."
Manyak herif hayatım diyor birde abim nasıl bir belaya bulaştı acaba. Lanet olsun.!
"Abim ne olacak."
Duymazdan gelip cebinden telefonu çıkarıp birini aradı.
"Son durum ne?"
Karşıdaki kişi konuşuyordu o tepki vermeden sadece dinliyordu. En sonunda telefonu kapatıp cebine koydu.
"Ameliyat bitmiş. Çarpmanın etkisinden beyni hasar görmüş abiciğinin onu daha kapsamlı yere göndereceğim uyanması zaman alabilirmiş.?"
Gözlerim kocaman oldu.
"Ne! Sen manyak mısın abimi hastaneye götüreceğim hemen şimdi. Çok kötü olur senin için yoksa.”
Yanıma gelip kolumdan tuttu.
"Emir almaktan hoşlanmam. Abin hastaneden daha iyi yerde tedavi görecek söz veriyorum."
Çıldıracaktım kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Ona neden güveneyim abime kim bilir ne yapacaktı. Benim bu adamdan bir şekilde kurtulmam gerekiyordu.
"Bana bak Aslı tercih şansın yok. Dediğimi kabul edeceksin anladın mı?"
Öfke saçan gözleri dediğimi yapmazsan önce abini sonra seni öldürürüm der gibi bakıyordu. Tamam anlamında salladım kafamı bu kez....
Oturduğum tekli koltukta uyumamak için direniyordum. Bedenim sızlıyordu başımın tamamını kapsayan bir ağrı ve midemde oluşan çalkantı. Hala kabus görüyor olmayı diliyorum. Sabah olmak üzereydi ve Savaş denilen manyak büyük bir araç çağırdı kapının önüne abimi odadan çıkardıkları an hızla ayağa kalktım yanına gidecekken bileğimden kavradı.
"Yanlış bir şey yapayım deme."
Bileğimi onun elinden kurtardım abimin yanına koştum. Uyuyordu derin bir uykuya dalmış gibiydi. Gözümden bir damla yaş aktı.
"Abicim ne olur uyan uyan ve beni bu manyaklardan kurtar seni seviyorum..."
Abim ellerimin arasından öylece gitti. O manyak geldi elimi tuttu geri çekmemem için sıkı sıkı tutuyordu.
"Birazdan nikah memuru da gelir."
Hala inanmıyordum şaka olmamalı sadece adını bildiğim bir adamla mı evlenecektim ben bu ne kadar sürecekti peki ya sonsuza dek bu manyaktan kurtulamazsam ama abim iyileşir iyileşmez hemen boşanırım gerekirse polise giderim yeter ki abim hemen uyansın son bir umutla.
"Bak çok büyük hata yapıyorsun lütfen bu karardan vazgeç."
Kaşlarını yukarı kaldırdı. Psikopat manyak. Öyle çaresizce beklerken telefonum çalmaya başladı onun cebindeydi. Yanına doğru gittim beni durdurdu ekrana baktı.
"Niloyam diye biri arıyor sen anaokuluna mı gidiyorsun arkadaşını Niloya diye kaydetmişsin."
Gözlerimi devirdim. Sen ne anlarsın hayvan. Ben de onda tosbik diye kayıtlıydım best olmak bunu gerektirirdi... Bizim için özeldi bu hitap işte. Ona çocukça gelebilirdi.
"Ceren arıyor ver telefonu."
Vermedi. Sessize aldı.
"Artık Niloya Ceren yok."
Sinir iyice tepeme çıkmıştı.
"Bana bak o benim arkadaşım en yakınım eğer benden haber alamazsa konuşamazsa ne bileyim bir şey sezerse başın belada demektir. Beni onlardan koparamazsın."
"Artık okula gitmeyeceksin."
Ne saçmalıyor bu gerizekalı.
"Sen öyle san. Ver telefonumu."
Elleriyle çenemi kavradı ve var gücü ile sıktı.
"Bir daha bana emirli konuşma seni uyarmayacağım. Şimdilik konuş arkadaşınla bir şey belli edersen onu da vururum."
Elinden telefonu çekip aldım.
"Alo."
"Tosbik kaçıncı arayışım bu açmıyorsun."
Titreyen sesimi düzene soktum.
"Duymadım. Nasılsın ne yaptın konuşamadık."
Kıkırdadı bu iyiye haberdi demek ki barışmışlar.
"Emrah bu kez baya yalvardı bende affettim okula gelince anlatırım ayrı ben biraz erken çıkalım mı diye aradım."
Allah'ım ben bu kıza şimdi nasıl anlatacaktım bir anda ben evlendim diye.
"Bugün biraz kırgın vücudum gelmeyeceğim okula."
Neşeli sesini birden endişe bürüdü.
"Neyin var?"
"Önemli bir şey yok canım öyle yatsam geçer yarın görüşürüz olur mu?"
"Olmaz size geliyorum çorba filan yapayım sana meyve alayım gelirken."
Telaşlı bir tonla
"Yok yok kahvaltı yaptım çok iyi ev meyve dolu zahmet etme sen notları iyi tut bugün görüşürüz yarın."
"Tamam dikkat et canım."
"Sende."
Telefonu elimden çekip aldı.
"Nikaha davet edemedik ama olsun.."
Deli. Kafayı yemiş manyak. Nikah memuru gelmişti. İki adamını da şahit diye getirmiş. Allah'ım şaka gibi kot şort üzerimde pembe bluz ve sandaletlerle evleniyorum. Saçlarım nemden kabarmış rezil bir haldeyim hayır bu manyak için bu bile fazla başıma gelenlere bakınca en takılmamam gereken ayrıntı bu ama bu anı hiç böyle hayal etmedim elimden hayallerimi çaldı resmen pislik. Ben psikoloji bölümünde 3. Sınıf öğrencisiydim hayallerim vardı. Hedeflerim. Başarılı bir kızdım derslerde iyiydim, insan ilişkilerim de iyiydi. Mutlu bir kızdım ben abim ile sahip olduğum o küçük dünyamda çok mutluydum…Masaya geçtik nikah memuru rutin konuşmaları yaparken ben bunun kabus olması için dua ediyordum.. Elime onun elinin dokunması ile kendime geldim kafamı çevirip ona baktım.
"Memur Bey sana soruyor aşkım!"
Nikah memuruna döndüm. Evet demem gerekiyor hayır desem abime neler yapar manyak kim bilir nereye götürdü abimi? Acaba nasıl kurtulurum? Yutkundum içimdeki o alev alev yangını değil yutkunmak sürahi dolusu su bile söndürmezdi.
"Evet." Deyiverdim ifadesiz ve gelişigüzel tavırla. Sonra ona sordu oda "Evet" dedi imzaları attık ve artık bu delinin karısıydım. Elimi kavradı.
"Artık evimize gidebiliriz."
"Abimi görmek istiyorum."
Beni duymazda gelerek çektire çektire bu iğrenç evden çıkardı. Kapının önünde duran şu filmlerde gördüğüm lüks siyah bir minibüs vardı adamları bizi görünce kapıyı açtılar hemen. Oturdum nereye gidiyordum ben.. Neler oluyordu böyle hayatım nasıl bu kadar kısa sürede böylesine boka sarabilirdi. Kamera şakası mı yapıyordu birisi..
"Annem babam ve erkek kardeşim var evde. Annem çok meraklıdır ve sivri dilli evlendiğimizi duyunca üzerine çok gelecek sorular soracak okulunda tanıştık seninle soranlara böyle diyeceksin. Kısa sürede aşık olduk ve evlendik.. Babam sakin biridir kızar ama üzerimize gelmez saygılı ol yeter. Kardeşim senle yaşıt kafa çocuk onla zaten anlaşırsın. Çok gerekmedikçe o dilini yorma sakın konuşma. Zaten seni asla yanımdan ayırmayacağım."
Söylediklerinin hiç biri umurumda olmadığı için cevap vermedim bu duruma sinirlenmiş olacak ki bileğimi sıktırdı.
"Anladın değil mi?"
Bileğimi dünden beri o kadar çok sıktı ki acıyordu artık. Kafa salladım. Araba durdu ve kapısı açıldı. Çok büyük bir villanın önünde durduk. Üç katlı filan olmalıydı dış cephesi açık sarı ve yeşil tonlarındaydı. Kocaman bir bahçe vardı. Elimi tuttu tekrar içeriye girdik. Havuz vardı biraz ilerisinde kapalı bir bahçe daha. Çiçeklerle dolu bir bahçeydi. Havuzun kenarına koydukları masanın etrafında dört kişilik çekirdek ailelerini yansıtan sandalyeler vardı. Kapının önüne geldik zile bastı birkaç saniye içinde yardımcı açtı.
"Hoş geldiniz efendim."
Cevap vermeden içeri girdi. Peşinden öyle nereye gittiğimizi bilmeden gidiyordum. Ev kocamandı hol öylesine büyüktü ki bizim bütün evin birleşimi bu hol etmezdi. Salona girdik el ele.! Kocaman salonun ortasındaki büyük yemek masasında üç kişi kahvaltı yapıyordu. Annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın iki çocuk annesine göre oldukça genç ve bakımlı gözüküyordu siyah omuzlarda saçları vardı çok şık siyah bir elbisesi vardı üzerinde babası kır saçlı hafif kilolu biriydi ama yaşına göre oda oldukça karizmatik gözüküyordu son olarak kardeşi olduğunu düşündüğüm çocuğa baktım siyah bir tişört giymiş üzerine siyah dağınık saçları vardı abisi gibi esmer ve kirli sakallı. Hepsinin gözü bizim üzerimizde ben onları süzerken onlarda beni süzmüştü. Savaş manyağı.
"Ben evlendim. Karım Aslı Dinçkan ile tanışın."
Hepsi şok olmuş surat ifadesi ile bize bakıyordu. Ellerim titriyordu titreyen ellerimi Savaş daha sıkı tutmaya başlamıştı. Kardeşi kahkaha attı. Dalga geçer tavrıyla
"Kızla ne zaman tanıştın dün gece mi?"
Evet aynen öyle senin manyak abin benimle dün tanıştı. Nasılda tanıyorlar. Allah’ım koca bir şakanın içine mi dahil oldum ben ne bu rezillik, bu saçmalık.
"Zevzeklik etme. Anne baba ne diyeceksiniz?"
Annesi ayağa kalktı elleriyle masaya vurup.
"Bu ne rezalet." Diye bağırdı.
Öfke dolu gözleri benim üzerimdeydi.
"Bu... Bu kız kim ne demek evlendik."
"Uzun süredir birlikteydik anne evlilik kararı aldık sonunda."
Annesi bize doğru yürümeye başladı.
"Uzun süre mi bir hafta mı on gün mü senin uzun ilişkin var ve biz bunu evlenince öğreniyoruz öyle mi?"
"Söylesem bir şey değişmezdi.? Evlendim anne benim adıma mutlu ol."
Öfke dolu gözlerle bana baktı annesi.
"Bu alelade kızı çok mu aradın."
Öfkeyle tısladı Savaş sessizliğini koruyan babası masadan kalktı bize doğru geldi.
"Yine kendi bildiğini okumuşsun. Pişman olup kendini de yanındakini de yakmazsın umarım oğlum." Dedi gitti.
Annesi de babasının peşinden gidince masada sadece kardeşi kaldı. Gülümseyerek bize bakıyordu.
"Ben çokta karşı değilim evliliğinize yakışmışsınız hatta. Annemi çok takmayın."
Savaş kollarını bana sardı. Manyak deli herif benimle zorla evlendiği yetmiyor istenmeyen gelin oldum. Masaya geçtik.
"Neyse sevgilim yorgunsun bir şeyler ye uyu sonra."
Öfkeyle ona baktım. Geldiğimden beri tek kelime etmemiştim bunun üzerine kardeşi elini uzatıp.
"Barış ben pek konuşkan değilsin galiba."
Savaş atladı hemen.
"Kız şoku atlatamadı."
Cevap vermedim uzattığı elini tuttum.
"Memnun oldum. Aslı."
Ne kadar da ironik isim seçimleri Savaş ve Barış...Elimi geri çektim önümde duran tabağa öylece bakıyordum iştahım yoktu mutsuzdum abim aklımdan çıkmıyordu burada ne işim vardı hepsi beynime ardı ardına hücum ediyordu. Savaş yüzüme bir öpücük kondurdu.
"Sen yorgunsun hayatım uyu istersen."
Yüzüne baktım. Bana dokunduğu için onu öldürmek istiyordum. Kendimi geri çektim.
"İyiyim böyle."
Barış hemen atladı.
"Annemin söylediklerine takıldıysan boşver alışınca sever."
Cevap vermedim veremiyordum ağzımdan ne çıkmalı ne demeliyim nasıl davranmam gerekir hiç bilmiyordum. Canım yanıyordu burada sıkışıp kalmıştım abimden uzaktım. Biranda telefonumun sesini duydum. Savaş'taydı telefonum. Yüzüne baktım ama vermeye niyeti yok gibiydi.
"Telefonum çalıyor."
Pis bir sırıtışın ardından.
"Kahvaltını yap sonra görüşmeni yaparsın hayatım."
Sinirlenmiştim. Biraz sesimi yükselterek.
"Verir misin telefonumu."
Önce Barış'a sonra bana baktı cebinden çıkardığı telefonu uzattı. Ceren arıyordu. Hemen açtım.
"Kuzum."
Sesi biraz kızgın bir tonda cevap verdi.
"Nerdesin sen?"
Allah'ım bu zamana kadar Ceren'e hiç yalan söylemedim sabahtan beri kıza yalan söylüyordum ama.
"Evdeyim."
Bu kez sesi daha yüksek çıktı.
"Benden gizli ne haltlar karıştırıyorsun sen. Evde filan kimse yok on dakikadır kapınızı çalıyorum."
Savaş'la göz göze geldik bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı ve bakışları ile konuşuyordu. Biranda tüm dolmuşluğumla.
"Ben evlendim."
Yaklaşık otuz saniye bir sessizlik oldu. Ceren'den çıt çıkmadı. Sonra.
"Ne dedin sen?"
"Evlendim ben."
Kahkaha atmaya başladı. Kahkaha atıp bir yandan.
"Ayça duydun mu bizim tosbik evlenmiş bizi yiyor güya bizde buna inanacağız ay karnım ağrıdı deli kız ya."
"Ceren ciddiyim yarın okulda anlatırım."
Sesi ciddi bir tona büründü.
"Na nasıl ciddisin?"
"Anlatacağım söz."
Tüm öfkesiyle cırladı bana resmen cırladı ama.!
"Sen manyak mısın? Ne demek anlatacağım yarın. Ben evlendim ne kızım senin sevgilin bile yoktu biz yakın arkadaşız olsa bilirdim. Ne oldu anlat."
"Evet evet haklısın söz yarın okulda konuşalım. Kapatmam gerek."
Bir şey demesini beklemeden kapattım. Savaş yüzüme baktı sonra Barış'a döndü.
"Arkadaşlarının bile haberi yoktu yıldırım nikahı kıydık."
Barış sırıttı bana bakarak.
"Hamile misin?"
Yüzümde oluşan şok ifadesi ile.
"Ne?" Dedim
Barış gayet rahat bir tavırla.
"Yangından mal kaçırır gibi evlenmişsiniz başka açıklaması olamaz herhalde."
İçimde dünden beri biriktirdiğim öfkemi nefretimi her şeyi kusmak istercesine bağırmaya başladım.
"Hamile filan değilim saçma sapan şeyler düşünmeyi keser misin? Ben gidiyorum."
Masadan kalktım arkamı döndüğüm anda hiddetle bir el bileğime yapıştı ve beni durdurdu. Savaş öfke dolu bana bakıyordu. Barış şaşkındı ve cümle kurmaya cesaret edemedi. Savaş ayağı kalktı.
"Biz odamıza gidelim sinirleri yıprandı yorgun zaten."
Bir şey dememe fırsat vermeden çektire çektire kolumdan tuttu merdivenlerden yukarı çıkıyoruz. Bir odanın önünde durdu kapıyı açtı ve beni içeri doğru itti. Korku dolu gözlerle ona bakıyordum bana doğru yürüdü elleriyle boğazımı kavrayıp sıktırmaya başladı.
"Ailemden birine bir daha sesini yükseltirsen seni mahvederim."
Yatağa doğru itti.
"Ve insanlara bu evliliğin gerçek aşk evliliği olduğuna inandıramazsan da seni mahvederim."
Ayağı kalktım ona doğru bir adım attım ve
"Seni istemiyorum sen hasta bir manyaksın."
Suratımda hissettiğim tokadın acısı önce yanma hissine sonra büyük bir sızıya dönüştü.
"Seçeneğin yok bir daha böyle bir şey dediğini duymakta istemiyorum."
Gözümden bir damla yaş aktı. Yanıma geldi elime dokundu.
"Uslu bir kız olursan mutlu olursun karıcım."
Karıcım! Bu cümle öylesine midemi bulandırdı ki ona tiksinerek baktım.
"Yarın okula gitmekte yok."
Öfkeyle ona baktıktan sonra
"Beni okula göndermezsen arkadaşlarım burayı başına yıkarlar. Bir şeyler olduğunu anlar ve polise giderler sonunda zararlı sen çıkarsın."
"Beni polisler götürürse bende adamlarıma emir veririm ve abini öteki tarafa gönderirim."
İğrenç herif tehditlerin ucu sonu yoktu. Derin bir nefes aldım.
"Bak lütfen okula gitmem gerek bırakamam okulu."
"Senin artık okumaya paraya ihtiyacın yok."
Hem kötü kalpli hem hastalıklı hem de zengin züppes!
"Ben okuluma gitmek istiyorum arkadaşlarıma bak lütfen anla beni zaten evlendik işte abim senin elinde ne yapabilirim kaçacak halim yok. Ayrıca senin paran olması benim okumama engel değil. Eğitim hakkımı elimden alamazsın. Kendi ailem bile para içinde yüzüyor olsa yine okumayı tercih ederdim. Bir kadın Özgür olmalı ekonomik olarak bağımsız olmalı ve sen buna engel olamazsın”
Uzun uzun baktı sonra gülümsedi.
"Okumuş olunca böyle bilmiş oluyorlar işte ama hoşuma gidiyor bu halin. Okula her gün ben bırakacağım seni okulda da devamlı Barış'la birlikte olacaksın."
Barış mı? İyice delirdi Barış'ı peşime mi takacaktı birde. Ne alakası var Barış ve ben…
"Barış derken."
"Seninle aynı okulda işte ders aralarında arkadaşlarla şuradayız buradayız anlamam ben bu konuda ciddiyim Barış'ın yanında takılacaksın."
Manyak. Manyaaaaak! Mecbur tamam diyecektim yoksa hepten izin vermezdi. Tamam anlamında kafamı salladım ve kendimi koltuğun üzerine bıraktım. Kocaman bir oda bizim evin salonundan bile büyük. Duvarlar mavi karşı duvarda kocaman bir tablo var yatağın hemen yanında duran küçük bir masa karşıda boy aynası. Odasının balkonu bile vardı. Odanın içinde lavabo ve giyinme odası her şey vardı böyle evleri genelde filmde gördüğüm için içten içe şaşkınlıkla bakıyordum. Gözlerim doldu biranda ben böyle bir yerdeyken abim nerede ne yapıyor canıyla savaşıyordu. Ah abi sen nelere bulaştın böyle. Yanıma oturdu.
"Ne düşünüyorsun?"
Gözlerimi devirdim.
"Abimi."
Yüzünde öylesine iplemez bir tavır vardı ki bu beni daha çok çileden çıkarıyordu.
"İyi abin merak etme. Uyanması zaman alabilir beyni hasar görmüş."
Gözümden bir yaş süzüldü. Elini uzatacakken kendimi geri çektim. Birden kollarını sardı çırpınmaya çalıştım ama fayda etmedi.
"Karıcım benden sonsuza dek kaçamazsın biz artık evliyiz ve evli çiftler..."
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden.
"Bana dokunursan yemin ederim sana gerek kalmadan ben kendimi öldürürüm anladın mı?"
Kahkaha attı.
"Ben neyi ne zaman istersem yaparım. Sende ben istemeden ölemezsin." Dedi ve gitti.
İçimden çığlık attım bağırmak etrafta ne varsa yıkmak istiyordum. Bana dokunamazdı onun o iğrenç ellerini yüzünü dudaklarını hiçbir şeyinin bana değmesini istemiyordum.
O kadar çok uykum vardı ki koltuğun kenarına kıvrıldım. Onca derdime rağmen yorgunluktan uykuya bıraktım kendimi.Yüzümde hissettiğim elle sıçradım. Savaş manyağı gelmiş.
Kafa salladım.
"Uyurken çok güzelsin."
Hemen toparladım kendimi kalktım. Hava kararmış. Ayağa kalktım. Bileğimi tuttu
"Akşam yemeğine ineceğiz annem ve babamla konuştum sinirliler ama biraz daha sakinleştiler üzerine gelirlerse sessiz ol alttan al."
"Şu üzerini başını da değiş."
Üzerimde dünden beri aynı kıyafetler vardı ama maalesef başka kıyafetim yoktu.
"Sanki evime gidip eşyalarımı alma fırsatı verdin de."
Tekrar elimi tutup beni giysi odasına götürdü. Sürgülü bir dolabı açtı. Burada bir sürü kadın kıyafeti ayakkabısı var. Şok olmuştum ona döndüm.
"Bunlar kimin ben tanımadığım insanların kıyafetlerini giymem."
Kahkaha attı.
"Kocan senin için hepsini sen uyurken getirtti. Hepsi senin sıfır."
Bu adam gerçekten manyaktı. Neden ya neden bir insan böyle bir manyaklık için çana harcar ki.
"Benim zevkimi ne biliyorsun."
"Senin zevkine göre almadım zaten kendi zevkime göre şık şeyler."
Cevap vermedim. Bu adamda çok büyük psikolojik problemler var kesinlikle normal değil. Ders diye işleriz biz bu adamı okulda o derece. Giysi odasından çıkınca bende pantolon ve tişört alıp üzerime geçirdim. Sonra her ne kadar istemesem de elimden tuttu odadan çıktık. merdivenlerden inerken avucunun içinde olan elimi sıkarak.
"Biraz gülümse bir şey belli edersen sen zararlı çıkarsın."
Kafa salladım. Salona girince yine tüm gözler bize çevrildi.
"Afiyet olsun." Dedi Savaş
Sonra yeniden benim elimi sıktı sende söyle demek istiyordu sanırım oldukça kısık ve cılız bir sesle.
"Afiyet olsun." Dedim
Babası gülümsedi. Zoraki de olsa.
"Sağolun geçin haydi."
Sandalyeye oturduk Barış bize bakıyor yine göz göze geldik göz kırptı sonra "Afiyet olsun." Dedi. Zoraki gülümseme ile teşekkür ettim. Önümdeki tabaktan çorbamı içerken birden annesi
"Hamile misin?" dedi
İçtiğim çorba boğazımda kaldı öksürmeye başladım. Barış önünde duran su bardağını uzattı onu içerken Savaş.
"Anne! Sana hayır demiştim değil mi. Zaten uzun süredir birlikteydik."
Annesi küçümser tavırla gülümsedi.
"Uzun süredir öyle mi sen daha geçen hafta saçma sapan bir kızla takılmıyor muydun? Ondan önceki ayda İngiliz bir sevgilim var diyordun bu kızı ne ara buldun da uzun zaman oldu."
"Onun adı Aslı. Aslı ile 5 aydır birlikteyiz."
O kadar iyi yalan söylüyor ki şuan ben bile ikna oldum beş aydır birlikte olduğumuza. Annesi bana baktı.
"Beş ay öyle mi?"
Kafa sallamakla yetindim.
"Kızım bu bizim oğlan seni defalarca aldattı o zaman hiç mi gururun yok."
Bu manyakla zorla evlendiğim yetmiyor birde gurursuz onursuz kız oldum. Tam bir şey diyecekken.
"Evet hatalar yaptım ama Aslı beni affetti. Onun aşkı beni değiştirdi ve bende onunla evlendim."
Vallahi bravo adam yalancılık dalında Oscar alır. Annesi sorgular gözle bana baktı.
"Eminim seninle aşık olduğu için evlenmiştir." Dedi
Hayır kadına hiç kızmıyorum öylesine haklı ki ben olsam böyle manyak ayran gönüllü oğlum olsa karşıma kızın birini getirip aslında beş aydır birlikteyiz evlendik dese bende çıldırırdım. Babası atıldı bu kez.
"Tamam Sevinç Hanım yeter gitme kızın üstüne."
Annesinin adı Sevinçmiş demek. Babası iyi biri gibi bu manyak Savaş deli annesine çekmiş belli. Babası bana baktı.
"Hadi yemeğine ye sen kızım."
Çorbamdan bir iki kaşık daha aldım bu kez annesi.
"Senin anan baban yok mu kızım sana ne yaptın diyecek sahip çıkacak.!"
Gözlerim doldu evet yok bir annem babam olsaydı senin bu manyak oğlunun eline düşmezdim tam cevap verecektim. Savaş.
"O yetimhanede büyümüş ailesi yok."
Neeeeee! Bu kadarı fazla ben yetimhanede büyümedim. Annem de babamda var. Öfkeyle Savaş'a baktım.
“Hayır… Hayır ben yetimhanede büyümedim.” Diye bağırdım.