8.Bölüm

2951 Words
"Barış." "Namussuz orospu çocuğu utanmıyorsun değil mi senin işin bitti sen bittin oğlum." Barış'a döndüm ve bağırarak. "Sen ne yaptığını sanıyorsun." Kaşlarını çattı kolumdan tuttu. İlk kez onu öfkeli gördüm. "Yürü." "Sinan iyi misin?" Barış bileğimi kavradı. "Sana yürü dedim." Çekiştirerek götürüyordu. "Bırakır mısın?" Hiddetle döndü "Sen az önce o adamla öpüştün." Vücudum titremeye başladı evet onula öpüştüm ve manyak Savaş'ın kardeşi gördü. Savaş onu aldattığımı düşünecek beni mahveder sonra sonra abimi. Sonum geldi ne yapacaktım şimdi. "Barış barış lütfen." Motora bindik. Beni dinlemiyordu. Dinlemesi gerekti. "Barış. Durdur şunu. Durdur diyorum sana!" Bir anda durdu. Kaskı çıkardı bende çıkardım. Bağırarak. "Ne!" Ellerim titriyordu ağlamaya başladım. "Göründüğü gibi değil." "Adamla öpüştün." Kafa salladım. Ne yaptım nasıl yaptım bunu? Kahretsin. "Savaş'a söyleyecek misin?" Kahkaha attı. "Sence?" Söyleyecek tabiki abisi sonuçta ben daha birkaç aydır tanıdığı bir kızım. Hem kim abisine söylemez ki ben olsam bir saniye düşünmezdim ama onun düşünmesi gerekti. Ben abisini aldatmadım zaten ona aşık bile değildim konu bu değil tabi çocuk bunu bilmiyor ki. "Abim o adamı öldürür. Sen sen abime nasıl yaparsın bunu?" "Hayır ben sadece anlık oldu yemin ederim sadece birden öpünce ne olduğunu anlayamadım ve sonra geri çekildim bak abinden önce ondan hoşlanıyordum ama onun beni sevmediğini düşündüm sonra abinle birlikte olduk ve bugün bana açıldı aldatmıyorum aramızda bir ilişki yok yemin ederim." Kolumdan yakaladı. Alaycı bir gülümseme ile. "Bana hikâye anlatma." Kolumu çektim. "Sende abin gibisin kabasın can yakıyorsun adama vurdun ya." Kaşını kaldırdı. "Abim gibi? Abim kaba ve can yakan biri mi?" Kafamı salladım. "Öyle demek istemedim. Bak lütfen Savaş'a bir şey söyleme lütfen. Onu aldatmıyorum yemin ederim." "Bin şuna." "Barış." "Bin." Motora geri bindim söylediklerim bir işe yaramamıştı mahvolmuştum. Eve geldik hala Barış'a yalvarıyordum kapı açılıp içeri girince sustum. Salonda Savaş anne ve babası ileydi beni görünce gülümsedi. "Sevgilim." Korkudan ölecektim. Zoraki gülümsedim. "Barış'la gelmişsin iyi böyle birlikte gidip gelmeniz." Evet anlamında kafamı salladım. "Barış senin neyin var?" Barış bana baktı sonra abisine. "Kavga ettim." Savaş ayağı kalktı. "Ne oldu? Ne kavgası?" Gözlerimi kapadım artık ben bitmiştim. Söyleyecekti sonum geldi. "Okulda şerefsizin birini dövdüm." Savaş iyice yaklaştı. "Neden?" Nefes bile almıyordum tutmuştum. Vücudum korkudan titriyordu. Sonumu yazmıştım kendi ellerimle. "Kız arkadaşıma sarkıntılık yaptı it oğlu it." "Kimmiş lan o hangi şerefsizse dersini verelim." Derin bir nefes aldım. Söylemedi söylemedi Allah'ım şükürler olsun. Teşekkür ederim Barış teşekkür ederim. "Ben hallettim abi sağ ol." Savaş öfke ile biraz söylendi sonra yemek masasına geçtik sofrada çıt çıkmıyordu bense hala olayın şokundan yemek bile yiyemiyordum. Savaş omzuma dokunup. "Neyin var hayatım?" diye sorunca irkildim. Kafamı kaldırdım hafif gülümseme ile "İyiyim bir sıkıntı yok." Dedim. Barış ile göz göze geldiğimizde bana öfke kusan bakışları vardı. Sessizce masada yemek bitimine kadar durdum Savaş annesi ve babası ile kahve içecekti ben "İyi akşamlar." Dileyerek odaya çıkıyordum Barış arkamdan geldi kolumdan tutup köşeye çekti. "Abime söylememiş olmam seni sevindirmesin böyle bir şeyi duyarsa ikinizi de öldürür diye sustum." Kafa salladım sonra "Onunla aramda bir şey yok yemin ederim." Gözlerini devirdi. "Sen abimi gerçekten seviyor musun?" Ondan nefret ediyorum ölesiye hem de. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. "Elbette." Kolumu daha fazla sıktı bu canımı acıtmıştır tedirgin gözlerle ona barkken bana öfke ile. "Hiç sanmam belki de annem haklıdır onunla parası için..." Cümlesini tamamlamasına izin bile vermeden öfkeyle. "Kes şunu onun parası filan umurumda değil ben sadece onunla..." Yutkundum. Abimi öldürmekle tehdit ediyor mecburdum diyemedim. "Onu gerçekten çok seviyorum." Kafasını iki yana sallayarak. "Başka bir adamın tenine dokunamazdın öyle olsa. Seni masum iyi bir kız zannetmiştim." Arkasını dönüp gidiyordu elinden tuttum. "Dinler misin?" Öfkeli bakışları devam ederken elini çekti. "Seni dinlemek istemiyorum bir kez daha hatanı yakalarsam asla susmam." İçimde dolup taşan öfke, üzüntü, sinir ne varsa biranda yüksek sesle. "Bir şey bildiğin yok senin onu aldatmadım. Ben kimseyi aldatmam gördüklerin seni yanıltabilir tamam mı!" Öfkeli bakışları yerini şaşkınlığa bırakırken kafasını olumlu anlamda salladı. "Öyle olsun." Arkasını dönüp odasına giderken bende odaya girdim üzerimi değiştirip saçlarımı topladıktan sonra çantamda ki doğum kontrol hapını çıkardım tam içiyorken odanın kapısı açıldı telaşla ilaç kutusunu düşürdüm kapının ucunda Savaş'la göz göze gelince elim ayağıma dolandı hemen kutuyu alıp çantama attım fakat telaşımdan fark etmiş olacak ki "Ne o?" diyerek yanıma geldi. Çantamı koltuğa bıraktım. "Hiç. Hiçbir şey." Avucumun içindeki minik ilacıda sıkı sıkı saklıyordum ama fazla dahi Savaş Bey benim korkum ve telaşımdan verdiğim açıkla. "Elinde ne saklıyorsun?" Titreyen vücudumla geri adım attım. "Hiç." Kaşlarını çattı. "Aç elini." Kafamı salladım. Kolumu sıkıca tutup sarstı. "Aç dedim." Açmamakta inat etmiştim. Çenemi avuçlayarak. "Bana karşı mı geliyorsun ne saklıyorsun?" "Hiçbir şey." Gülümsedi. "O zaman aç o avucunu yoksa elini kırarım." Bunu yapardı gerçekten bunu yapacak kadar manyaktı avucumu açtım elimdeki minik ilacı aldı. "Bu ne?" Gülümseyip sanki sorun yokmuş gibi davranmak için. "İlaç. Vitamin." İlaca odakladığı bakışları ile. "Neden sakladın bu kadar?" Cevap düşünürken çantamda olan kutuyu aldı. "Yasminn. Bakalım reçetesine ne ilacıymış." Elinden almaya çalıştım ama bunu tabiki başaramadım. Birkaç dakika okuduktan sonra öfkeli bakışlarını üzerime sabitledi. "Vitamin öyle mi?" Kafa salladım. Kocaman elleri ile çenemi sıkıp dişlerinin arasından. "Doğum kontrol hapı öyle mi?" Cevap veremedim bu manyağa ne diyebilirdim ki. İçimde oluşan korkuyu dışa yansıtmamaya çalışıyordum yutkundum kolumda hissettiğim baskı ile kolumu sıkan eline sabitledim bakışımı. "Doğum kontrol hapı mı kullanıyorsun.?" Yine cevap vermedim. Bu kez iki elinin arasına aldı beni "Seni mahvederim. Bir daha bu ilacı içtiğini görürsem..." Cümlesini tamamlamasına izin vermedim. Gözüm dönmüştü korkumu kenara bırakıp. "Ne yaparsın sen bana daha ne yapabilirsin? Senin çocuğunu taşıyacağıma ölürüm daha iyi. Manyak pislik kabus gibisin bir kadının başına gelecek en kötü şeysin." Çenemi tekrardan ellerinin arasına alıp sıktı. "Sen kimsin benimle böyle konuşma cesaretine nasıl sahip olabilirsin?" İtekledim. Korkuyordum ama beni daha fazla sindirmesine izin veremezdim. Onun çocuğunu asla doğurmazdım asla. Bu sonum olurdu bu hayatımı mahvetmek olurdu ben mahvolurdum. "Korkmuyorum senden Savaş asla senin bebeğini taşımayacağım içimde senden ve sana ait her şeyden nefret ediyorum." Yüzümde hissettiğim tokat canımı acıtmamıştı bile daha kötülerini yaptığı vardı daha ne kadar canımı acıtabilir ki derken "Beni bekle burada." Banyoya girdi kapıyı kapadı. Su sesi geliyor bu adam gerçekten manyaktı duşa mı girdi birden bire. Umursamadım bile ilacıda içtim koltukta öyle kendimce takılıyordum ki banyonun kapısı açıldı yanıma geldi. "Benden ve bana ait her şeyden nefret ediyorsun öyle mi? Ölürsün öyle m?" Kafa salladım. Sakin tavırla yüzümü ellerinin arasına aldı. "Canını yakmak istemiyorum ama beni zorluyorsun. Ben sana kıyamazken sen kıyıyorsun Aslı." Kendimi geri çektim iğrenerek bakışlarımı yüzüne sabitledim ve. "Asıl sen beni zorluyorsun. Yeter. Uzak dur benden." Öfkelendiği yüzünde oluşan mimiklerden belli oluyordu "O ilacı içmeyeceksin." "Sen öyle san." Öfkeyle garip bir homurtu çıkardı kolumdan tutup beni banyoya doğru sürüklemeye başladı. "Bırak kolumu. Bıraksana." Banyonun kapısını kapadı. Küvete doğru yaklaştırdı dolu küveti görünce ne yapacağını anlamıştım ama hamle yapmak için geç kalmıştım birden beni dizlerimin üstüne çöktürüp saçlarımdan tutarak su dolu küvete kafamı soktu. On on beş saniye suyun içinde olan kafamı çıkarmaya çalıştım ama aniden saçımdan çekerek o çıkardı derin derin nefes almaya çalışıyorken yeniden su ile buluştum yaklaşık dört beş kez tekrarladı bunu nefesim kesilmiş artık öksürmeye başlamıştım. Su yutmuştum. Tekrardan kafamı sokup çıkardıktan sonra ellerini saçımdan çekti öksürmem devam ederken içime çekebildiğim kadar nefes çekmeye çalışıyordum. Vücudum titriyor kalbim normalinden on kat hızlı çarpıyordu korku ve paniğin etkisi ile ağlıyordum aynı zamanda. "Beni anlamışındır umarım sevgilim. Bu seferlik minik bir uyarı yaptım sadece eğer o ilacı kullanamaya devam ettiğini görürsem daha sert olacağım bunu istemeyiz değil mi? Nefesinin tamamen kesilmesini istemeyiz hele ki abinin nefesinin." Yüzünde oluşan mutluluk ve zevk ifadesi bana çektirdiği acıdan onur duyuyordu resmen gücünü kanıtladığını düşünüyordu. Ondan öylesine nefret ediyordum ki. Biranda "Anladın mı beni?" diye bağırdı. Korku ile kafa salladım. Gülümsedi. Bana yaklaştı geri çekilmeye çalışacakken kolumdan yakaladı ve yüzüme bir öpücük kondurdu. "Güzel umarım gerçekten anlamışındır karıcığım." Banyodan çıktı. Ben düzensiz nefesimi büyük nefesler alarak normale döndürmeye çalışırken banyodan çıktım odada koltukta oturmuş çantamın içinden ilaç kutusunu alıyordu. Odadan çıkacaktım. "Nereye?" Yüzünü bile görmeye tahammülüm yoktu bu pisliğin. "Bahçeye çıkacağım hava almak için." Kafa salladı. Hızla merdivenlerden indim ve kendimi bahçedeki koltuklardan birine attım. Islanan saçlarımı elimle geriye attım ağlamaya başladım kendimi sıkarak birinin beni duymasından korkarak ağlıyordum. Kesik kesik nefesler alıp iç çekiyordum. Abim ne zaman uyanacaktı beni bu manyaktan ne zaman kurtaracaktı artık dayanacak gücüm yoktu. Göz yaşlarımı silerken omzumda hissettiğim elle irkildim kafamı kaldırdım Barış. Kendimi topladım hemen yanıma oturdu bakışlarını üzerimde gezdirip "İhanetine mi ağlıyorsun yoksa." İhanetmiş ben ihanet felan etmemiştim Sinan'a aşıktım en başından beri onu gördüğüm günden beri ona aşıktım ve lanet abin aramıza girdi belki de şuanda onunla olabilirdim birlikte ve mutlu. Cevap vermedim ama o konuşmaya devam etti. "Abim mi öğrendi yoksa?" Cümleleri resmen sabrımı zorluyordu sinirle kafamı ona çevirdim. Akan yaşları elimin tersi ile sildim. "Bak ben kimseyi aldatmadım anladın mı kes artık şu imaları." Suratına ukala bir gülüş yerleştirerek. "Neden ağlıyorsun o halde?" Keşke anlatabilsem abinin ne büyük manyak olduğunu anlasan ama susuyordum öylece susuyordum. Bu kez daha yumuşak ses tonu ile. "Kavga mı ettiniz başka bir şeyle alakalı?" Ona baktım ve sadece evet anlamında kafa salladım. Elini koluma uzattı. "Abim kolay yumuşayan biridir üzülme tek affetmeyeceği şey ihanettir sen ona dikkat et." Dedi Dedi ve yanımdan kalkıp gitti aşağılık pislik ona ihanet yok dedikçe uzatmaya devam ediyordu abinden nefret ediyorum ona sadık olmam için tek bir neden yok. Birkaç saat bahçede oturup odaya çıktım ben çıktığımda o çoktan uyuyordu üzerimi değişip yatağın en ucuna yattım. Çalan alarmla gözlerimi açtım hemen kalkmam gerekti derse geç kalırsam bittim. Zaten tüm devamsızlığımı kullanmıştım hocanın gözüne girmem gerekti. Hızlıca kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerime alel acele kot bir elbise geçirdim ayağıma spor ayakkabı saçlarımı topladım çantamı aldım Savaş hala uyuyordu on saat ona derdimi anlatıp geç kalamazdım hemen odadan çıktım bir taksiye biner giderim diye hızlıca bahçeye çıktım Barış motoruna binmiş tam gidiyordu göz göze geldik belki beni götürür diye umarken kaskı geçirip gaza bastı. Bende on dakika sonra taksiye bindim o sıra Savaş'a "Günaydın acelem vardı derse yetişecektim ben çıktım." diye mesaj attım Kaçtığımı düşünüp ortalığı ateşe vermesini istemiyordum birde. Okula gelmiştim ücreti ödeyerek koştur koştur dersin yapılacağı amfiye gittim. Oh! Yetiştim hoca gelmemişti bizimkilerin yanına oturdum dünden bozuktuk ama dostlarımdı onlar. Sinan'la göz göze geldik gözü morarmıştı içim öylesine acıdı ki Ceren'in "Gelmeyeceksin diye korktum derse hocanın gözüne batmaman iyi oldu." Gülümsedim hoca gelmişti hemen kalemimi çıkardım söylediği her şeyi not almak için hazırdım sınıfa "Merhaba." Dedikten sonra birden. "Sen." Herkes kafasını kaldırıp hocaya baktı. Gözleri bizim sıramızın hizasındaydı. "Sana diyorum dün odama gelmedin mi sen devamsızlık için." Kafa salladım kesin baktı hazır ve nazır bekliyorum bu son olsun affettim diyecek. "Çıkabilirsin sen kaldın bu dersten." Şaşkınlıktan ağzım aralanmış birkaç Saniye konuşamamıştım sonrasında "Ama nasıl yani." Ukala tavrı ile üstünlük taslayarak. "Kızım kafan basmıyor mu sen devamsızlıktan kaldın biliyorsun dersime dört kez gelmeyen kalır. Çık şimdi." "Hocam lütfen." "Vaktimizi yiyorsun hadi." Emrah atladı o an. "Hocam kızın vizesi çok yüksek bir kez tolerans gösterseniz ne olur." Kızgın bakışlarını Emrah'a yöneltti. "Yanlış amfi evladım hukuk fakultesi üç blok ötede." "Anlamadım?" Alaycı tavırla. "Sen onun avukatı mısın?" Emrah'da sinirlenmişti. "Arkadaşıyım sanırım bu yeterlidir." Hoca ve Emrah arasında gerginlik olacaktı benim yüzümden onun da başı yansın istemiyorum. Eşyalarımı toplayıp ayağa kalktım. "Tamam Emrah sorun değil ben çıkıyorum hoca haklı." Kızlar gitme kal gibi bir şeyler söylediler ama ben hızlı adımlarla amfiyi terk ettim. Ağlayarak kendimi bahçeye attım lanet olsun lanet olsun kaldım sınavından iyi aldığım bir dersten kaldım kötü gitmeyen eğitim hayatım kalmıştı sağ olsun oda ayak uydurdu hayatıma gerçekten trajikomik bir filmin içinde felan olmalıyım yoksa bu kadar şey dert tasa bir insan evladına yüklenemez. Diğer derslere girecek motivasyon kalmamıştı bile ağlayarak çıkışa doğru yürürken kolumdan tutup kendine çevirdi birisi. "Neyin var?" Bu Barış iyice abisi gibi can sıkıcı olmaya başladı gölge gibi peşimde felan herhalde. Gözlerimi devirdim. "Git başımdan seninle uğraşamam." Kolumu sıkıca tuttu. "Neden ağlıyorsun Aslı? O it bir şey yaptıysa." Sinirlenmiştim tüm gücümle bağırdım biranda. "Hayır ya hayır bir rahat bırakın beni bir nefes alayım." Cevabını beklemeden arkamı döndüm ve çıkışa yürüdüm sonra bir taksiye bindim lanet olası tutsağım olan eve gittim . Kimseye gözükmeden odaya girdim her kötü şey o kadar üst üste geliyordu ki normalde ağlamaktan nefret etmeme rağmen şu sıralar gök gürüldese ona ağlar oldum. Okulum elimdeki tek gücümdü derslerden kalamazdım kalmamalıydım ama ben o lanet adam yüzünden sınavından iyi aldığım dersten kalmıştım. İti an çomağı hazırla derler ya telefon melodimin yükselmesi ile ekranda adı belirdi. Sessize alıp umursamadım tekrar aradı tekrar ve tekrar bende tekrar tekrar açmadım eve gelince hırpalayıp sinirini atardı nasıl olsa. Yatağa başımı koyup öylece ağlamaya devam ettim bizimkilerde birkaç kez aradı ama açmadım kimseyle konuşacak halde değildim. Odanın kapısı aralandı kapının önünde beliren Savaş Dinçkan'dan başkası değildi öfke nöbeti geçirdiği suratına yansımış burnundan soluyordu. Çatık kaşları ile bana bir adım attı ve "Defalarca seni aradım." Göz yaşlarımı silip "Evet." Dedim sadece Yanıma geldi kolumu tuttu. "Neden ağlıyorsun sen?" Cevap vermedim. Bu kez içindeki hayvanı konuşturdu ve daha fazla sıktı kolumu "Sana diyorum ne oldu?" İçimdeki tüm öfkenin patlaması ile bir anda korkusuzca yüzüne doğru "Senin yüzünden dersten kaldım anladın mı hoca beni devamsızlıktan bıraktı. Tüm sınıfın içinde beni sınıftan çıkardı. O dersin sınavından yüksek bir not almıştım ama hocanın umurunda olmadı." Suratında beliren ifadeyi bende çözümleyemedim ama sanırım çokta umurumda değil bakışıydı. Ayağa kalktı gömleğinin üst düğmesini açtı. "Dert etme. Hallolur." İplemez tavrı beni delirtiyordu manyak herif. Onu umursamadan giyinme odasına geçip rahat bir şeyler geçirdim üstüme yanıma geldi kollarının arasına aldı. "Bir ders için ağlamaya değer mi sen Savaş Dinçkan'ın karısısın." Kahkaha attım bu halim delirdiğimi düşünmesine sebep vermiş olabilirdi. Anlamsızca yüzüme bakıp. "Ne gülüyorsun sen?" "Doğru söylüyorsun bir ders için ağlamaya değmez ben senin karınım bu ağlamak için daha büyük bir sebep." Bu tavrım onu sinirlendirmişti bileğimi kocaman ellerinin arasında var gücü ile sıktı ve "Küçük beyninle bana laf mı sokuyorsun." Bileğimi zar zor onun elleri arasından kurtardım. Cevap vermeden ondan uzağa birkaç adım attım koltuğa geçtim ve "Hayatımı mahvetmekten başka hiçbir şeye yaramadın senden nefret ediyorum. Nasıl bir türsün sen tedavi olman gerekir. Destek olabilirim sanaç" İşaret parmağını bana doğrultarak. "Fazla oluyorsun sen!" Ayağa kalktım ona doğru yürüdüm. "Elimdeki sahip olduğum her şey sayende berbat bir hal alıyor artık bana daha ne kadar kötülük yapabilirsin?" Omzumdan yakaladı. "Lanet dersten kalmana sebep ben miyim.?" Birde soruyor muydu? Onun yüzünden defalarca okula gidemedim başka kim olacaktı. Canımı acıtması umurumda değildi içimdeki nefreti akıtmak istiyordum sadece. "Elbette senin suçun sayende okula kaç kez gidemediğimi unuttun sanırım. Artık beni rahat bırak daha fazla işkence etme anladın mı? Hayatımda oluşun yeterince berbat bir his zaten.” Kendimden beklenmedik şekilde çıkıştım ve odanın kapısını sertçe çarpıp çıktım. Holde yüz yüze geldiğim Barış birkaç saniye bana baktıktan sonra. "Olay büyük sanırım." Dedi Cevap vermedim merdivenlerden inecektim omzumdan yakaladı. "Bak abimi arayıp ağladığını ben söyledim yani kötü gözüküyordun ve yardımcı olacağını düşündüm siz şimdi kavga ediyorsunuz bilmeden sebep olduysam." Abisiyle kavga etmeme sebep olacak bir etken değildi ki o zaten abisinin nefes alıyor olması bile bizim tartışmamız kavga etmemiz için başlıca bir nedendi. Şu hayatta yaşayan en nefret ettiğim kişiydi Savaş. Gülümsedim Barış'a yüzünde mahcup olmuş bir ifade vardı aramızı bozduğunu düşünüyordu. Omzuna dokundum. "Seninle ilgisi yok merak etme." Kafa salladı odasına doğru giderken bende hızlı adımlarla bahçeye çıktım o evin içi beni boğuyordu hasta oluyordum resmen. Ceren'i aradım "Tosbiğim." Sesimi toparladım neşeli çıkmasın gayret ettiğim bir tonla. "Niloyam." Benimkinin aksine hüzünlü bir tonlama ile. "İyi misin öylece çıkıp gittin dersten." "İyiyim merak etme biz alttan almaların ustasıyız güzelim bu dersi de alttan alırız." Kahkaha attı ve "İçindeki kamyoncu abiyi çıkarmışsın yine." Kıkırdadım. "Ee ara sıra yapmak gerek." Ayça atladı oradan. "Bu gidişle bende kalacağım birlikte aşındırırız amfinin yolları taze kanlar geldiğinde onlara döner bu dersin icat edilişine bile şahit olduk biz öylesine eskiyiz deriz." Daha çok kahkaha attım. "Ayça kız sen manyak mısın acaba hayır yani espiri anlayışın beni benden alıyor." Ayça kesik bir kahkaha atıp. "Her şey tosbiğimiz için tosbik gülsün dünya gülsün." Bunlar beni güldürmek istiyor ama duygusala bağlayıp ağlayacağım şimdi. "Sizin kalbinizi öperim ben iyiyim ben merak etmeyin." Kızlar iyi olduğuma ikna olunca birkaç dakika daha goy goyun ardından telefonu kapadık. İçeriye girdiğimde Savaş ve Barış salondaydı Savaş "Buraya gel hayatım." Uzaktan bir bakış attım onun bakışlarında da tehdit vardı usulca yanlarına gittim kolunu omzuma attı yüzüme öpücük kondurdu. "Hadi ama daha fazla sıkma canını." Barış gözlerini bize dikmiş olanları anlamaya çalışıyordu Savaş bu halini anlamış olacak ki "Hocası devamsızlıktan bırakmış canı ona sıkkın." Barış'ın yüzünde oluşan üzüntü ifadesi ile "Hadi ya konuştun mu hoca ile." Kafa salladım. "Bazı hocalar gıcık oluyor böyle." Evet anlamında kafamı salladım şuan kimseyle konuşmak bile istemiyordum hele Dinçkanlardan biriyle derken en azılı Dinçkan girdi içeriye namı değer kayınvalidem Fikret Bey ile alışverişten gelmişler bizi salonda görünce yanımıza geldiler. Sevinç Hanım oğullarını yan yana görmenin mutluluğuyla ikisinin yanağına kocaman bir öpücük bırakıp bana da o kötü bakışlarını atmayı ihmal etmedi. Beni sevmediğini her daim bir şekilde belli ediyordu ama bunu artık takmıyordum bile. Bir süre onların sıkıcı sohbetine maruz kaldım sonra hep birlikte yemek yedik ve ben fazla oyalanmadan odaya çıktım. Aklım ilaç kullanamamdaydı yarın yeni bir ilaç alıp mutfağa felan saklamam gerekti. Düşünceler kafamda oradan oraya hücum ederken kapı açıldı hemen gözlerimi kapadım Savaş ile uğraşacak halim yoktu ve bana dokunmaması için içimden Allah'a yalvarıyordum sanırım üzerini değiştirip yatağa geçti kollarını belime sardı boyun girintime bir öpücük kondurup. "Sevgilim." Uyuyor numarasına devam ederken uyku arasında homurdanır gibi "Hıh." Dedim ve kollarından kurtuldum. Yüzüme bir öpücük daha kondurdu ve "İyi geceler güzel karım." Dedi Güzel karımmış bu adam bu evlilik oyununa kendini nasıl inandırmıştı nasıl bu kadar manyakça fütursuzca davranıyordu aklım almıyor. Beni üç aydır tanıyor daha ilk tanıdığı gün evlenmek istedi dengesiz karakter bozukluğu vardı. Hakimiyeti sevip sürekli kendini kanıtlamaya çalışması aslında aşağılık kompleksi olduğunu gösterir onun karakterini ve psikolojisini analiz etmeye çalışıyorum ama bunun gibisi yeryüzünde kaç tanedir bilemiyorum. Tüm bu düşüncelerimi bir kenara bırakıp uykuya bıraktım kendimi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD