Ertesi sabah, kendimi zorlayarak yataktan kalktım. Aras’ın evimdeki varlığının şoku ve dudaklarımdaki öfke dolu öpücüğün izi, ruhumda bir yanık gibiydi. Duşun altına girdiğimde, suyu en sıcak ayarda açtım; sanki o su, tenimdeki ve zihnimdeki Aras’ın dokunuşlarını söküp atabilirmiş gibi. Nafileydi. O artık sadece bir gölge değil, her an her yerde karşıma çıkabilen, görünmez bir tehditti. Ofise geldiğimde, Eray masamda beni bekliyordu. Yüzü endişeliydi. “Dün gece neden o kadar gergindin? Ve neden o kadar hızlı gitmek istedin, Yasmin?” diye sordu. Sesi yumuşaktı ama gözlerinde aradığı cevap vardı. Hemen savunmaya geçtim. “Özür dilerim, Eray. Çok yorgundum, hepsi bu. Bilgisayarımın başından kalkamadım günlerdir.” Eray kaşlarını çattı. “Ama bir sorun var gibi hissediyorum. Aramızda bir mesa

