3. Bölüm

2388 Words
Tuğçe'den anlatım... Ateş; Var oluşum soğuk Şubat aynın dokuzuncu gecesini, onuncu gününe bağlarken, şuan hissettiğim öfkem ve beni esir alan ateş. Hırslıydım hayata, insanlara ise inanılmaz kinliydim. Şu anki soy adımın, ailemin ne olduğu önemli değildi. Pervin hanım son derece soy sop meraklısı asalak kadının tekiydi. Kişiler kendi ailelerini kendileri seçebilme imkanına sahip olsaydı dünya da kötülük, yokluk var olabilir miydi? Ya da kimsesizlik diye bir etiket insanların kaderine kara bir yazı ile yazılabilir miydi? Bir tek Pervin hanım değildi tabi. Benim üvey evlat olduğumu bilen çoğu kişi hep dışlamış ve havadan servete konmuş bir yaratık muamelesi göstermişlerdi. İyi de ben değil, onlar beni seçmişti. İnsanlar bu gerçeği görmezden geldikçe deliriyor, bağıra, bağıra 'buda benim tercihim değildi' diyerek haykırmak istiyordum. Yaman oturduğum yerden beni kollarına alıp kucağına alarak sıkıca sarılmıştı. Ailesi ile ne zaman bir araya gelsek bu durumlar hep yaşanıyordu fakat bu akşam ki olay çok farklıydı. İlk kez babamın gözleri önünde gerçekleşen bu konu Yaman'ın her zamankinden çok daha fazla mahcup olmasına neden oldu. Derin bir soluk alıp "senin suçunun olmadığını hepimiz biliyoruz sevgilim". Ona ender zamanlarda böyle hitap ederdim. Şu anki zaman ise oldukça hassas bir andı. Yaman sıkkın bir soluk alıp "öp beni". Mızmız bir çocuk gibi sızlanırken tebessüm ederek dudaklarına derin bir öpücük kondurup geri çekildim. Yaman "dünya dursa karşımda yine de bırakmam seni". Bir an irkilerek bakmıştım gözlerine. Vücudumdaki tüyler ürperirken Yaman parmak uçları ile açıkta kalan tenime dokunup "bu gece her ne olursa olsun yaşanacak". Gözlerinden tutku, dudaklarından ise arzu dolu bir tını dökülmüştü. Dokunuşları arsız ama muhtaç bir şehvetin kanatları ile üzerimi örterken ona kapılıp yaşadığımız o zamanı unutup, hayatı şuan da durdurdum. +18 ⛔ (Rahatsız olanlar bu bölümü atlayabilirler) Beni kucağına alıp dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan merdivenlerden çıkart yatak odamıza getirdi. Ayaklarım yere değdiğinde dudaklarımız birbirinden ayrılmıştı. Elleri elbisemin fermuarına uzandıgında inanılmaz bir yavaşlıkla üzerimden çıkardı. Altımda südyen olmadıgı için karşısında g string iç çamaşırım ile kalmıştım. Vücuduma bakıp agırca yutkundu. O yutkunduk sıra aşağı yukarı doğru inen adem elmasını agzıma alıp emdim ve üzerindeki gömleği yakalarından tutup ortadan ikiye ayırdım. Kopan düğmeler parke üzerinde tiz sesler çıkarmıştı. Yaman yere düşen düğmelere bakarken kafasını sağa sola sallayıp gülümsedi! "Sabah ki parçaladığın gömleğimin rövanşı aşkım!". Bana çapkın bir gülücük attığın da hemen hızla dudaklarına yapıştım. O iri dudaklarımın üstünde ustaca haraket ediyordu! Bu kadar tecrübeli olması içimde ilkel bir kıskançlıga yol açıyordu! Birden dilini ağzımın içine ittiginde zevkle kabul edip dilini emdim! Elim pantolonun kemerine ulaştığında düğmeyi açmadan fermuarı açtım ve heybetli erkekliğini serbest bıraktım. İki elimle kavradıktan sonra ileri geri hareket ettirdim. Çünkü tek elime sığmayacak kadar büyük ve iri bir erkekligi vardı. Yaman hızla ellerimi geriye doğru hafifçe itip pantolonu bir çırpıda çıkartı! "Kendini bu gece bana bırakacaksın Yaman! Bu gece patron benim!". Yaman çapkın bir şekilde göz atıp konuşmaya başladı! "Görelim bakalım hünerlerini yavrum!". "Merak etme öğretmenim çok iyiydi çok şey öğretti bana!". Yaman'ı yataga atıp hemen giyinme odasına yöneldim, geri döndüğümde elimde iki tane kırmızı kravat vardı! Yaman'ın üstüne çıkıp onu ellerinden yataga bağladım. Dudaklarına ateşli bir öpücük bırakıp hemen aşşağı kata mutfaga indim. Yaman arkamdan bağırıp duruyordu. Bir ara mutfak kapısının önünde bir karartı görür gibi oldum ama çok önemsemedim. Galiba Yaman'ın köpeği paskal gezintiye çıkmıştı. Mutfaktan alacaklarımı alıp geri yukarı çıktım. Yaman elimdekileri görünce gözleri tutkudan alev aldı! "Nişan pastasının tadına bakamadık ama bence bu yiyeceğim nişan pastasından daha lezzetli gibi geldi bana aşkım!". Yaman hiç konuşmadan bana bakıyordu. Elimdeki bal kaşığını bal kavanozuna batırdım önce Yaman'ın dudaklarına sürüp emdim... Kesinlikle bundan sonra böyle yiyecektim. Adem elmasına da sürüp orayı da emerek yaladıktan sonra Yaman'dan hayvani bir inleme koptu! Aynı işlemleri göğüs uçlarına da yaptım. Sıra kasıklarına geldiğinde heybetli erkekliğine ve yumurtalıklarına bal sürüp yalamaya başladım. Ağzımdaki erkekliği bir kalp gibi atıyordu ve bu beni inanılmaz derecede tahrik ediyordu. Elimle bir yandan da yumurtalığındaki toplarla oynuyordum! Birden onları da ağzıma aldım ve emmeye başladım. İkimizde aynı anda deli gibi inliyorduk! "Sen neler yapıyorsun böyle sevgilim harikasın! Ahhh daha fazla alabilir misin?". Mavi gözlerimi kırpıp sonuna kadar ağzıma almıştım. Midemi inanılmaz zorlamıştım ama zerre tiksinti hissetmiyor aksine zevk alıyordum. Yaman ağzıma doğru hayvani bir inleme ile boşaldı. Spermler ağzımdan göğüs oluğuma doğru akıyordu! Kafamı kaldırıp Yaman'a baktığımda gözlerini kapatmış derin derin nefes alıyordu! Birden gözlerimiz kesişti! "Çöz beni Tuğçe". Dediğini ikiletmeden hemen çözdüm, hızla beni yatağa yatırıp üstüme çıktı. Dudaklarımı, boynumu, her yerimi emerek öpüyordu. Bacağımın birini kaldırıp ayak bileğimden baldırıma kadar dili ile yaladı! Hareketlerinde aşk vardı şehvet vardı tutku vardı! Tekrar ayak bileğime indiğinde ayak parmaklarımı tek tek öpüp emdi. Topuklarımı ısırdı! Aynı işlemi diğer ayağıma da yaptığında zevkten delirmek üzereydim. Yukarı doğru çıkıp kadınlığımı derin bir şekilde kokladı! "Tıpkı bir çiçek bahçesi gibi sevgilim. Sanki dünyanın bütün çiçeklerinin bulunduğu bir bahçe gibi kokuyorsun". Önce burnu ile bir Kaç defa dürttü. Sonra nazikçe emmeye başladı. Dilini içime ittiği sıra belim havaya kalkıyordu. Titremeye başladığımda Yaman üstüme doğru gelip yavaşça içime girdi! "Hala çok darsın Tuğçe ve bu darlık beni çıldırtıyor. Beni bir örümcek ağı gibi sarıyor kadınlığın". Üzerimde yavaşça hareket ettiğinde zevkten ikimizde aynı anda inlemiştik. Yaman içimde hareket ederken bir yandan da göğüslerimi emiyor ve dişliyordu. "Yaman Hızlan sevgilim daha hızlı ol Ahhhhhhh". Yaman komutu alınca içimdeki hareketlerini daha da hızlandırdı! Artık ikimizde deli gibi inliyorduk! "İnlemene bayılıyorum Tuğçe hadi güzelim daha çok ses çıkar!". Yaman'ın bunu demesine gerek yoktu ki. Zaten içimdeki arsız kadın ortaya çıkmıştı! İkimizde patlamak üzereyken kulaklarıma Yaman'ın sesi çarptı. "Adım ne benim?". "Ne?". "Adımı söyle güzelim hadi". "YAMANNNNNNNN AHHHHHHHHHHH". İkimizde aynı anda deli gibi çığlık atarak sona ulaşmıştık! Yaman üzerime yığıldığında alt kattan bir tıkırtı geldi. "sesi duydun mu fıstık?" "Galiba paskal gezintide aşkım hadi boş ver yatalım çok yoruldum. Yaman "Bu daha başlangıçtı güzelim sabaha kadar benimsin"... +18⛔(sahnemiz bitti. Buradan devam edebilirsiniz) *** Tüy kadar yumuşak dokunuşlar ve hala daha tenimde hissettiğim ıslak öpücüklerle gözlerimi zorlukla araladım. Yaman tenimin kokusunu derince içine çekip sıkıca bedenime kollarını sararken tebessüm etmeme sebep olmuştu. Doyumsuzluğu beni fazlasıyla yormuşken derince nefes alıp başımı boynuna gömdüm. Yaman "günaydın bal canavarı". Söyledikleri ile kıkırdarken "günaydın canım". Yeni uyanmış ve oldukça yorgun oluşum sesimin fazlasıyla pürüzlü çıkmasına sebep olmuştu. Yaman başımı boynundan çıkartıp nazikçe yüzümü sevmeye başlamıştı. Dudaklarını yanağıma sürtüp "seni yıkayalım mı bebeğim?". Genişçe gülümseyip "olur sevgilim". Yaman dudaklarıma derin bir öpücük kondurup beni kucağına alarak yataktan kalkmıştı. Birlikte banyoya giderken beni lavaboya oturtmuş ve jakuziyi çalıştırarak sıcak suyu açmıştı. Bedenini bana döndüğün de göğsünde ve kasıklarında oluşan morluklar dudaklarımın yukarı kıvrılmasına sebep olmuştu. Yaman elini bana uzatarak "gel bakalım, bir de kendi haline bak sevgilim". Elini tutup oturduğum lavabodan kalkıp dudaklarına bir öpücük kondurdum. Aynaya dönmemi sağlarken saçlarımı toplayıp kollarını belime sardı. Vücudumu incelediğim de göğüs oluğumdan başlayan morluklar kasıklarımda son buluyordu. Gülümseyerek başımı sağa ve sola doğru sallayıp "insan gibi değil, hayvan gibi sevişiyoruz". Yaman kahkaha atıp "hayvanlar gibi aşık olduğumuz için olabilir mi?". Kahkaha atarak "kesinlikle". Sonra gözlerim ellerimize takıldı. Artık sevgili değil nişanıydık. Genişçe gülümseyip "bu nişanlılık olayı korktuğum kadar yokmuş". Yaman muzurca sol kulak mememi çekiştirip emdikten sonra "boşuna oyaladın beni çilli. Bununda hesabını ayrıca sorarım sana". Kıkırdayarak "lütfen bugün olmasın. İnanılmaz yorgun ve halsizim". Yaman boynuna bir öpücük kondurup "gel bakalım benim güzeller güzeli nişanlım. Geceki performansının mükafatı olarak seni hem yıkayacağım, hem de masaj yapacağım". Keyifle gülümseyip "o zaman o sihirli parmaklarına bırakıyorum kendimi". Yaman büyük bir özenle beni kucağına alıp jakuziye oturttu. Nazikçe vücudumu okşar gibi masaj yapmaya başladı. Gözlerimi kapatıp bu yumuşak dokunuşların kucağına bıraktım kendimi. Burnuma ilişen böğürtlen kokusu ile dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken boynumda hissettiğim dudaklar ile derin bir iç çektim. Yaman beni bir bebek gibi yıkadıktan sonra kucağına alarak durulamıştı. Başımı geri çekip "şimdi beni yalnız bırakır mısın sevgilim?". Yaman isteğimi ikiletmeden yerini getirirken anlımdan öperek havlusunu giyinip dışarı çıkmıştı. Bende tekrardan üzerimi yıkayıp abdestimi alarak duş işimi sonlandırıp bornozuma sarılarak banyodan çıktım. Yatak odasına geçip derin bir iç çektiğimde Yaman koltuktan kalkıp tebessüm ederek yanımdan geçmiş ve banyoya girmişti. Bende giyinme odasına geçip Yaman ile birlikte aldığımız birkaç parça kıyafetten bir şeyler bakmaya başladım. İlk olarak iç çamaşırlarımı giyip siyah tayt ve üzerine yüzücü atletimi çıkarttım. Tamamen giyinip yatak odasına geçip yatağın önün de olan uzun pufa oturdum. Yorgunluktan kemiklerim ağrıyordu. Dün gece zihnimde canlanırken dudaklarım yine arsızca yukarı doğru kıvrılmıştı. Yaman beline sardığı havlu ile odaya girdiğinde derin bir nefes alıp "Çok acıktım Yaman. Hızlı ol sevgilim". Başını sallayıp "iki dakikaya yanındayım" diyerek giyinme odasına geçti. Tebessümle onu beklerken telefonuma bakma gereksinimi duydum. Çantamın aşağıda olduğu aklıma gelince derin bir nefes alıp Yaman'ın gelmesini bekledim. Kısa sürede günlük eşofman takımı giyinip gülümseyerek gelmişti yanıma Yaman. Şu bir gerçek ki, dün gece bizim için bir milad gibiydi. Her zamankinden daha tutkulu ve aşkla yaşamıştık tüm hazlarımızı. Çok zevk almış ve suya doyar gibi birbirimizi tenlerimize kazımıştık. Daha önce hiç birlikte olmamış gibi. Birlikte gülüşerek aşağı indiğimizde salonun ortasında duran büyük kutu ile olduğumuz yerde dona kalmıştık. Yaman sert bir soluk alıp "sen burada kal". Sesi oldukça sert çıkarken dediğini ikiletmeden merdivenlerde kalmıştım. Yaman kutuya doğru yürürken bakışlarım açık olan kapıya kaydı. Endişe ile "Yaman kapı". Yaman aniden kapıya bakınca öfke ile "dün gece duyduğumuz tıkırtıların sebebi bu kutu". Yaman sinirle kutunun başına geçip yavaşça kapağını açtı. Koca tahta kutunun içinde birkaç fotoğraf ve yine siyah zarf vardı. Hızla merdivenlerden inip ilk olarak Yaman'ın elindeki fotoğraflara baktım. Bunlar Yaman ile birlikte yaşadığımız en özelimize ait olan karelerdi. Yaman "kim bu orospu çocuğu?". Bu fotoğrafları bu şekilde görmek kendimi fahişe gibi hissetmeme neden olmuştu. Sinirden gözlerim dolarken kutunun içindeki siyah zarfı alıp öfke ile açtım. Yaman "bana ver" dese de onu dikkate almayarak siyah kağıdın üzerine kırmızı kalem ile yazılmış yazıları okudum. 'Enfes bir seçim dostum. Bu parça ile yaşayacağın son geceyi iyi değerlendir. Zira kan kokan gecelerin yakında'... Yaman öfke ile "kim bu? Hangi orospu çocuğu seni elimden almaya cesaret eder?". Bir mal, değersiz bir eşya gibi bedenimin kaleme alınması inanılmaz derecede beni etkilemişti. Bu notun kime ait olduğunu tahmin etmek zor değildi benim için. Cihat bey; Yüzünü görmediğim, ama hayatımızı senelerce varlığı ile rahatsız eden aşağılık bir adam. Hangi erkek sevdiği kadın ile vurulurdu ki? Hangi adam bu karaktersizliği kendine yakıştırabilirdi? Derin bir nefes alıp Yaman'ın elinde olan fotoğrafları alıp kutunun içine attım. Derin bir nefes alıp "Cihat bey". Yaman kaşlarını daha çok çatıp "nereden biliyorsun?". Büyük bir sıkıntı ile nefes alıp "dün bana da böyle bir zarf geldi. Siyah gül buketi ile". Yaman aniden kolumdan tutup "bana ne zaman söylemeyi planlıyordun?". Öyle öfkeliydi ki kolumu ne kadar sıktığını bile fark edemeyecek kadar kararmıştı gözü. Kendimi tutup "saklayacak değildim ama dün nişan telaşı, bugünde geç uyandık ama-". Konuşmama fırsat vermeden kolumu sertçe geri itip "bana bahane üretme Tuğçe. Bu olayı dün söyleyecektin". Sinirle akan gözyaşlarımı silip "o zaman rahat durup otoparka çekmeseydin beni". Yaman gözlerimin içine pişmanlıkla bakarken merdivenlerden çıkmaya başlamıştım. Sinirle odaya girip çantamı ve telefonumu aldım. Yaman "özür dilerim çok ileri gittim". Onu duymazlıktan gelerek giyinme odasına girip spor ayakkabılarımı ayağıma giydim. Üzerime kalın bir hırka alıp odadan çıktığımda Yaman önüme geçip "dur Tuğçe derdim seni kırmak değil sevgilim". Başımı sağa sola doğru sallayıp "beni dinlemeyi öğreneceksin Yaman. Böyle saçma sapan davrandığın sürece parmağımıza takılan yüzüğün bir önemi olmaz. Kendini bende bitirmekten öteye gidemezsin". Yaman hızla üzerime gelip kollarını bedenime dolamıştı. Sıkıca sarılıp "Tuğçe seni benden alamaz hiç kimse. Sen söz konusuysan dünyayı ayağa kaldırırım". Sıkkın bir soluk alıp kollarımı beline dolayıp "buna ne sen izin verirsin, ne de ben müsaade ederim Yaman. Sadece bu adamın derdi ne?". Bilinmezliklerle birlikte aşağı inmiş konuşmadan düşünmeye başlamıştık. Bu adamın ailemle ne gibi bir derdi olabilirdi? Bu sadece iş dünyası içinde rekabet hırsı değildi. Çünkü hiçbir iş adamı böylesine adileşip, bel altından vuracak kadar şerefini yitiremezdi. Çevremizde böylesine kendini bilmez insanlar yoktu. Yaman telefonunu alıp birini aramaya koyulmuştu. Muhteşem gecenin sabahında ise böylesine iğrenç bir olayla güne başlamak beynimi uyuşturuyordu. Yerimden kalkıp mutfağa geçtiğimde Yaman'ın kiminle konuştuğunu da önemsemedim. Muhtemelen bu adamın kim olduğu ile ilgili araştırma yaptıracaktı. Daha önce ihale zamanında da bir araştırma yaptırdığımızda Fransa'da doğduğunu ve yaklaşık beş yıl önce ülkeye giriş yapmış bir iş adamı olduğunu öğrenmiştik. Aileme olan kininin nereden geldiği ise tamamen muammaydı. Sıkıntıyla Yaman'la kendime sade sert birer kahve yapıp tekrar salona geldim. Hala daha gergin bir ifade ile duruyorken "Suat gelecek birazdan, ekibi ile bir araştırma yapacak. Parmak izi, herhangi bir delil arayacak". Başımı sallayıp "tamam". Yaman gözlerimin içine hala daha pişmanlıkla bakarken başımı çevirdim. Bazen farkında olmadan o kadar sert ve kırıcı oluyor ki yanında bir dakika bile durmak istemiyorum. Çenemin altında elini hissettiğim an sinirle gözlerimi kapattım. Başımı kendine çevirip "aç gözlerini Tuğçe'm. Kırdım seni farkındayım ama hangi erkek kaldırır böyle bir şeyi?". Öfke ile gözlerimi açıp çenemin altındaki eli hırsla ittim. Öfkeli soluklarımın arasında "peki hangi kadın bu duruma düşmek ister? Hangi kadın sevdiği adam tarafından dinlenilmek istemez?". Yaman sıkkın bir soluk alıp boşta olan sağ elimi avuçları içine alıp "özür dilerim". Bu hale düşmek aptallıktı ve ben Yaman'a daha çok öfkeleniyordum. Derin bir nefes alıp "beni dinlemeyi öğrenmen gerek. Bizim en büyük sorunumuz beni dinlememen". Yaman elimin üzerine derin bir öpücük kondurup "bu son sözüm olsun. Seni dinleyip anlayacağım sevgilim". Öfke ile soluk alıp "ama o orospu çocuğunu da yok edeceğim". Rauf ve ekibi eve geldiğinde bizde çıkmış ve her zamanki kahvaltı salonuna gitmiştik. Canımın hala daha sıkkın olsa da bir şekilde birbirimizi neşelendirmeye çalışıyorduk. İki gün sonra yılbaşıydı ve lansman için içimde bir heyecan kalmamıştı. Yaman "gül artık Tuğçe'm. Kimdir nedir her şeyi öğreneceğim ve bir kez daha bize bulaşamayacak". Ona inanmak ister gibi başımı salladım ama biliyordum ki bu olay böylece kapanmayacaktı. Bu adamın derdi neydi? Ya da neden bu kadar aileme takmıştı? Hiçbir fikrim yoktu ama ona bir şekilde ulaşacaktım. Daha önce çevremizde yüzünü gören olmamıştı. Kim olduğuyla alakalı bir bilgi yokken içimdeki bu endişe daha çok büyüyordu. Kendime bir şey olacak diye değil, aileme, sevdiğim adama bir şey olacak korkusu taşıyordum. Derin bir nefes alıp bakışlarımı dalgalı olan denize çevirdim. İçimde böyleydi işte. İçimdeki kusmak isteyip midemi bulandıran, dışarı karşı alacalı renge bürünen bataklık misali. Soğuk ve itici. Daldığım derin girdabın içinden Yaman'ın bağırışıyla sıyrıldım. Onun bu hali dışarı karşı göstermeden de korkmama neden oluyordu. Yaman öfke ile soluk alıp "kamera evin her yerinde kameralar bulmuşlar". Şoka girmiştim. Beynim duyduklarımı algılayamazken onun telefonda kurduğu cümle geldi aklıma. 'yakında görüşeceğiz ufaklık. Bakalım her açıdan Yaman olan sevgilin, senin için de Yaman bir adam olacak mı?' Yaman ile göz göze geldiğimiz de ilk kez onun gözlerinin alev aldığına şahit oldum. Yaman iki elini yumruk şeklinde masanın üzerinde tutarken "yemin ederim ki o orospu çocuğunu kendi kanında boğacağım"...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD